Kimyasal yalanın bilinmeyenleri

Harp Akademileri Stratejik Araştırmalar Enstitüsü'de Ulusal ve Uluslararası Güvenlik Stratejileri Anabilim Dalı mezunu Erdem Ergen yazdı.

Kimyasal yalanın bilinmeyenleri

Suriye’nin İdlib kentinde gerçekleştirildiği “iddia edilen” kimyasal saldırının ardından Suriye Cumhuriyeti’nin hükümeti, emperyalist Batı medyası tarafından peşinen suçlu ilân edildi. Bu medya ordusunun gözüpek temsilcilerinden The New York Times gazetesinin internet sitesinde yer alan; Anne Barnard ve Michael R. Gordon imzalı ve Türkçesi “Suriye’de Son Yıllardaki En Kötü Kimyasal Saldırı: ABD Esad’ı Suçladı” başlıklı yazı, son yıllarda maruz kaldığımız ucuz propagandanın niteliksiz bir örneğidir. Çok uzun olmayacak bu yazımızda, bu tür propaganda metinlerine karşı sormamız gereken bir dizi soruyu sistemleştireceğiz. Bir daha ne zaman karşımıza çıkacağı belli olmayan bu çadır tiyatrolarına karşı hazırlıklı olmak, Türk kamuoyu olarak en azından benzeri safsatalara karşı çevremizi uyarmak görevimizdir.

Aynı zamanda istiyoruz ki komplo teorisyeni şarlatanların üzerinde cirit attıkları kitle imha silahları konusunu, aklın ışığında aydınlatalım.

KİTLE İMHA SİLAHLARI

Kitle imha silahları (KİS), insanlığın başına emperyalist Batı’nın bela ettiği savaş aletleridir. Kimyasal, biyolojik, nükleer ve radyolojik olmak üzere 4 temel sınıfta üretilen bu silahlar -adından da anlaşılacağı üzere- bir bölgede çok kısa sürede büyük çapta ölümlere yol açmak amacıyla kullanılır. Bu silahların ismi; 1937 yılında Almanların, İspanya’nın Guernica şehrine yaptığı bir hava saldırısı sonrası konmuştur. Yani Batı; bu silahların sadece üreticisi ve kullanıcısı değil, aynı zamanda isim babasıdır da. Günümüze kadar da esas olarak yine Batı devletleri tarafından kullanılmıştır.

Bu kısa girişin ardından Suriye’nin İdlib kentinde Suriye Ordusu tarafından kullanıldığı iddia edilen kimyasal vakasını mercek altına alalım.

KİMYASAL SİLAHLARIN ÖZELLİĞİ VE ETKİ SÜRESİ

Kimyasal silahlar esas olarak canlı organizmaları hedef alırlar. Yani bir bölgede kimyasal silah kullanıldığında sadece insan değil hayvan ve daha sınırlı olmak üzere bitki toplulukları da bu saldırılardan nasibini alır. Burada ilk çıkarımımızı yapalım:

Kimyasal saldırının yapıldığı iddia edilen bölgede toplu hayvan ölümlerine rastlanır. Özellikle, kedi, köpek, fare ve kuş gibi hayvanların yanı sıra bölgede bulunan çiftliklerdeki, büyükbaş ve küçükbaş hayvanların toplu olarak telef olması bölgede açıktan bir nükleer saldırı gerçekleşmiş olacağı ihtimalini artırır.

Kimyasal silahlar adından da açık olarak anlaşılacağı üzere; kimyasal bir tepkime süreciyle ilerler. Yani silahlaştırılmış olan kimyasal madde, ilgili bölgeye atıldığı anda başlayan kimyasal yıkım süreci etken maddenin tepkime süresi sonunda sona erer. Fakat bu tepkime süresi üç beş dakika gibi kısa bir süre değildir. Yani kimyasal bir silahın kullanıldığı bölgede, saldırının gerçekleştiği ilk bir kaç dakika içinde birilerinin çıplak el ile ve izolasyon gereçleri kullanmaksızın yaralıları kucaklayıp hastaneye yetiştirmeye çalışmaları teorik olarak dahi olacak bir şey değildir. Kimyasal silahlar, bir kısım insanı yok ederken, aynı anda, aynı bölgedeki diğer bir kısım insanı hiçbir gerekçeyle affetmez. Dolayısıyla bu tezin aksini iddia eden kişiler için aklımıza gelebilecek ilk şey kurbanlarla kesinlikle aynı zamanda aynı mekanda bulunmadıklarıdır. Burada tezimizi destekleyecek ikinci bir unsur; saldırının gerçekleştiği iddia edilen söz konusu bölgedeki kamera veya uydu görüntülerine başvurmaktır. Öyle ya bir ülke ordusu bir bölgeye nakledeceği sarin gazı gibi tehlikeli maddeleri askerlerin cebinde taşıyamaz. Özel bir fırlatma sistemine ihtiyaç duyan bu silahlar, önünde sonunda askeri bir birlik tarafından gerçekleştirilecek bir operasyonla kullanılır. İletişimin ve haberleşmenin son derece bireyselleştiği günümüz dünyasında söz konusu bölgedeki halk da pek çok araçla bu tezi çürütebilir. Sanıyorum ki bu yazıyı şu an okumakta olan sizlere henüz tatmin edici böylesi bir kanıtda sunul(a)madı.

Bir başka husus; kimyasal silahların yapımı ve muhafazası; ar-ge sürecinden başlayarak ciddi bir ekonomik yatırım, bilimadamı ordusu ve üst düzeyde koruma süreçlerini içerir. Öyle ki, bir operasyonda bu silahları kullanan ordu mensuplarının dahi bir kısmı bu süreçte zarar görür. Ancak; kimyasal maddenin kullanımının ardından başlayan tepkimenin sona ermesinden sonra işte çıplak el ile yaralıları veya ölüleri taşıyabilirsiniz. Kimyasal silahlar, biyolojik silahların aksine, insandan insana bulaşmaz. Ancak ölüm veya yaralanmanın gerçekleştiği süreyle bağıntılı olarak temas eden bir başka kişiye de zarar verebilir.

Burada korkunç bir başka karşı senaryo ortaya çıkıyor: İdlib’de hayatını kaybettiği iddia edilen insanların başka bir mekanda katledilerek “olay mahali”ne taşınmış olmaları. İnsani açıdan daha az korkunç olmamakla birlikte bu senaryo da akıl ve mantık tabanına sahiptir.

YAKINLAŞMA SIRASINDA

Uzatmayalım, bir yerde kimyasal saldırı gerçekleştiğini iddia etmek, hele bunun adresini işaret etmek ciddi ve inandırıcı bir çok akli delil ister. Bu, hiç kimsenin kendi ideolojisi veya siyaseti çerçevesinde birilerini rahatça suçlayabileceği bir serbest atış alanı değildir. Suriye’de rüzgârın mazlumlardan yana esmeye başladığı bir süreçte, Suriye Ordusu’nun ülkesinin birliğini sağlamada her gün yeni başka önemli mevzileri kazandığı bu dönemde, dahası Türkiye-Rusya-İran yakınlaşmasının Suriye ekseninde giderek daha yapıcı bir rotaya yerleştiği bu dönemde, eğer böylesi bir kimyasal saldırı gerçekleşmiş ise, başkalarının da bu saldırının ABD destekli terör unsurlarınca gerçekleştirilmiş olabileceğine dair tezler ileri sürmek için çok fazla gerekçesi olabilir.

Hele ki bu unsurlara son aylarda zırhlı personel taşıyıcılarının (ZPT) yanı sıra ağır bazı silahlar veriliyor, neredeyse bu terör çetelerinden düzenli ordu yaratılmaya çalışılıyorsa.

Velhasıl yalan duyacaksak da akla, mantığa, izana yakın bir şeyler duymak isteriz. Böyle insanları aptal yerine koyan hiç bir ciddiyeti olmayan lakayt Hollywood zırvalarına karnımız tok. Yemezler!

Erdem Ergen

Kaynak Yayınları Genel Yayın Yönetmeni

Harp Akademileri Stratejik Araştırmalar Enstitüsü (SAREN) Ulusal ve Uluslararası Güvenlik Stratejileri Anabilim Dalı mezunu

tgb.gen.tr

Tarih:
Diğer Haberler