Türkiye’nin biricik çözümü 100 yıl önce olduğu gibi kenetlenmektedir. Yeni zaferler yaratacağımız nice 100 yıllara!


YAZAR

Dün, İzmir’in Yunanlılar tarafından işgalinin 100.yılındaydık. 15 Mayıs 1919 günü Yunan askerleri İzmir’den Anadolu topraklarına giriş yapmaktaydı. Hasan Tahsin (Osman Nevres)’in Kordonboyu’nda Yunan’a attığı kurşun, bir dönemi açtı ancak bu topraklarda ilk değildi elbette. Mondros Ateşkes Antlaşması’ndan 2 ay geçmeden 19 Aralık 1918’de Hatay Dörtyol’da Mehmet Çavuş tarafından Fransız askerlerine atılıyordu ilk kurşun.

19 Mayıs’ın 100.yılına doğru gittiğimiz günlerde Mustafa Kemal’in önderlik ettiği başarılı mücadeleyi irdeliyoruz. Bağımsızlık mücadelemizin önderi Mustafa Kemal Atatürk, bize bir programın başarısını miras bıraktı. Birlikten güç doğar, ayrılıktan ise yıkım gelir. Samsun’a çıkıştan Yunan’ı İzmir’de denize döktüğümüz 9 Eylül 1922’ye kadar Anadolu halkının parolası bu olmuştur.

100 yıl önce emperyalist işgal altında olan yurdumuzun tüm kesimlerini, ortak siyaset ve hedefte bir araya getirmek ilk amaç olmuştur. Birleşilen siyasetler ve politikaları özellikle Erzurum Kongresi, Sivas Kongresi ve Büyük Millet Meclisi tartışmalarında görmekteyiz. Erzurum Kongresi’nde 14 gün boyunca süren tartışmalar sonucunda alınan kararların hepsi, İtilaf Devletleri’nin emperyalist politikalarına karşı milli direnişin oluşturulması üzerine kurulmuştur.

Manda meselesinin uzun uzadıya tartışıldığı Sivas Kongresi’nde ise umutsuz siyasetler kaybetmiş ve her türlü işgale karşı vatan müdafaası kararlılığı çıkmıştır. Sivas Kongresi’nde “Mandanın bağımsızlığı zedelemeyeceği kuşku götürmez.” diyerek mandayı savunan Refet Paşa, Kongre sonrasında manda fikrinden vazgeçerek Milli Mücadelede özellikle iç isyanların bastırılmasında büyük yararlılıklar göstermiştir.

Yine Sivas Kongresi’nde Rauf Bey, “Tehlike karşısında yurdumuz için en yansız durumda bulunan Amerika’nın yardımını kabul etmek zorundayız.” diyerek fikir belirtmiştir. Çok defa farklı noktalara düşen Mustafa Kemal ve Rauf Bey de her şeye rağmen vatan bütünlüğü noktasında birleşmiştir. O dönemde Eski Bahriye Nazırı olan Rauf Bey, “Vatan ve milletin kurtuluş ve istiklali, makamı saltanatı ve hilafetin masuniyeti bilfiil temin olununcaya kadar Mustafa Kemal Paşa ile beraber çalışmaya mukaddesatım namına ahdü misak eylediğimi arz ve ilan eylerim.” demiştir.

MİLLETE GÜVENMEYENLER ÇARESİZLİĞE MAHKUM!

Sivas Kongresi’nden itibaren İngiliz işbirlikçisi Damat Ferit Paşa hükümetiyle ihtilafın derinleşmesi üzerine seçimlerle ilgili İstanbul’a telgraflar çekilmiştir. Bu telgraflarda artık rütbe ve isimler değil, Temsilciler Kurulu yazmakta ve kendilerini öyle tanıtmaya başlamaktadırlar. Ortak siyasal hedefler, beraberinde birleşilen merkezi de yavaş yavaş yaratmaktadır.

Türk milletinin içerisinden esarete ve teslimiyete açılan savaş, Mustafa Kemal’in başarısının esaslarından biri olmuştur. İstanbul hükümetleri emperyalizmle işbirliği yolunu tutarak çaresizliği yaratırken, Anadolu’da başlayan hareketlilik ve nihayetinde Ankara’da açılan Büyük Millet Meclisi milli direnişin temsilcisi olmuştur.

İLK MECLİS RUHU

Büyük Millet Meclisi 23 Nisan 1920’de kuruldu. Mustafa Kemal, iki sene boyunca kendisine muhalif olanlarla birlikte Meclis’i açık tutarak savaşı yönetmiştir. Başkomutanlık göreviyle üstün yetkileri üzerine alırken de saltanata son verirken de Meclis’le karar almıştır. Mustafa Kemal, taarruz emrini verdiği Türk ordusuna şöyle seslenerek Büyük Millet Meclisi’nin bir parçası olduğunu vurgulamıştır: “Büyük Millet Meclisi Orduları! İlk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri!”

Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği, 1917 Ekim Devrimi’yle birlikte yepyeni bir dünyanın habercisi olmuştu. Emperyalizme karşı ezilen milletlerin ilk uyanış merkezi olan Anadolu da siyasal cereyanlar içerisinde Sovyetlerden içerik ve şekil açısından etkilenecekti elbette. Çok partili dönemde Türkiye’de merkez sağın öncülerinden olan Celal Bayar dahi Doğan Avcıoğlu’nun bize aktardığı kadarıyla Ankara’da meclisteki çalışmaları takip ederken sokaklarda kırmızı kalpağıyla boy göstermektedir. Mustafa Kemal önderliğindeki milli mücadele İslamcılık, Türkçülük, Bolşevizm gibi farklı fikir akımlarını birleştirmiştir. Birleşmenin esasına “tam bağımsızlık” ilkesini koyan Mustafa Kemal ve arkadaşları genç Türkiye’yi kurmuştur.

SONUÇ OLARAK

Saflar dün olduğu gibi bugün de keskindir. Ya milli safta bir araya geleceğiz, ya da gayrimilli. Başka bir seçenek yok! 1 Aralık 1921’de meclis kürsüsünden şöyle konuşmaktaydı Mustafa Kemal:

“Bizi mahvetmek isteyen emperyalizme karşı, bizi yutmak isteyen kapitalizme karşı heyet-i milliyece mücadeleyi öngören bir mesleği takip eden insanlarız.”

100.yıl bizim için nostalji değil. Emperyalizmi yeniden yenmek için büyük tarihsel mirasımıza dayanıyoruz. Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları çıkış yolunu nasıl vatansever ve devrimci köklerinde bulduysa, tarihimizden ilham alıyoruz. Bugün Atatürk gibi yapma günüdür. Türkiye’nin biricik çözümü 100 yıl önce olduğu gibi kenetlenmektedir. Yeni zaferler yaratacağımız nice 100 yıllara!

İ. Okan ÖZKAN

TGB GENEL SEKRETERİ

tgb.gen.tr

Tarih:
Diğer Haberler