Cemal Süreya'nın kaleminden Uğur Mumcu portresi

Cemal Süreya'nın 2000'e Doğru dergisinde kaleme aldığı portrelerin bir araya getirildiği 99 Yüz adlı kitaptan Uğur Mumcu portresi

Cemal Süreya'nın kaleminden Uğur Mumcu portresi

Kusur arıyorum Uğur Mumcu'ya, kusurlar. Nasıl olsa bulurum. Şu anda bulmamış olmam bir şey ifade etmez.

"Tarihin sorgu yargıcı". Bu söz nereden aklımda kalmış? Zola büyük romancı olarak öyleyse, Mumcu da gazeteci olarak öyle. Tabii, gazeteyi günün tarihi olarak tanımlarsak. Günün sorgu yargıcı.

Bugün Aziz Nesin gibi, İlhan Selçuk gibi, Çetin Altan gibi bir Uğur Mumcu var. Alanında en parıltılı adlardan biri. Kuşağının en ünlü gazetecisi. Ülkemiz basın tarihinde ve demokrasi tarihinde daha şimdiden yerini almış biri.

İlk Devrim'de mi okumuştum Uğur Mumcu'yu? Ama asıl Yeni Ortam'da bugünkü yüzüyle gördüm onu. Üniversiteye dönmeyeceğini, hayatını yazılarıyla götürmek istediğini açıklamıştı bir yazısında, anımsıyorum. Aklıma takılmıştı o yazı. Genç idare hukuku asistanının iyimserliğinden, cesaretinden konuşmuştuk arkadaşlarla. Ama, işte, tatla okuyorduk onu. Baskın Oran'ın bugünkü yazı biçimiyle onun o ilk yazıları arasında bir akrabalık var gibi. Gerçekten, Uğur Mumcu daha ilk yazılarında, ince mizahı ve yazma tutkusuyla kendini kabul ettirdi.

Bir başına bir adam.

Başarıya nasıl ulaştı acaba? Bence başarıya mahkümdu. Kuşağının, aydının, demokrasinin sesi oldu çünkü. Türkçenin kara cümlesini yakalamıştı. Gazete yazarlarının çoğunda yoktur bu. Büyük Kamu Hukuku birikimini, güncel olayı, siyasetin, kavganın içinde kullanmayı bildi. Ama asıl şu yanlarıyla bugüne geldi Uğur Mumcu: Her zaman açık yürekli oldu, cesur davrandı, risklerden korkmadı. Ve elbet en önemli nitelik: Eli gerçekten kalem tutuyordu. Bayrağı İlhan Selçuk'tan aldı. Sadece bir yazar, yalnızca bir gazeteci olarak kalmadı; bir düşünür, öz- gürlük savaşçısı bir siyasal ve hukuk adamı olarak da belirdi. En çok da böyle belirdi.

68'lilerin açık alnı:

Günlük yazı kişiyi ister istemez yinelemelere götürür. Uğur Mumcu yinelemeye en güzel işlevi kazandırdı: düşünsel mine'leme.

Okunaklı, orta boylu, dev adam.

Polemiği düşüncenin içinden nasıl da geçiyor!

Polemik dedim. Ancak Uğur Mumcu soruna dalarken nesnelliğini hiç yitirmiyor. Sorun karşısında düşünür yanını hep koruduğu için polemik sadece tat olarak kalıyor.

Kişisel tartışmada, daha doğrusu kişilerle çatışmada ise polemikçi yanı acımasızca öne çıkıyor. Bayağı ağır konuşuyor. Ancak burada da demagojiye sapmadığına tanık oluyoruz. Bir de yazarın, gazetecinin, özellikle de mizahçmm bu vazgeçilmez silahına sarılmıyor. Buna gereksinimi yok da ondan mı? Öyle. Kişisel tartışmada da her sözü bir şeyin karşılığı olsun istiyor. Ne olursa olsun bu, Uğur Mumcu'nun temiz yanıdır. Onun kişiliğine, tuttuğu işe bütünüyle ışık düşürüyor. En ufak şantaj, gözdağı, böbürlenme yok Uğur Mumcu'da. İşiyle ilişkisini bir sa- natçı çılgınlığına da dönüştürmüş.

Dile hâkim, Türkçesinde çocukla filozof, düşünürle sanatçı kaynaşır. Mizahı, alay değil, sevinç ağırlıklı. Gönderme ustası. İsterseniz bunu da bir kusur sayalım.

Bir kez gördüm Uğur Mumcu’yu. Cumhuriyet gazetesinin önünde. Uzaktan gördüm, yanında başkaları da vardı. Şu izlenim uyandı bende: Kararlı, dalgın bir yüz. Daha doğrusu, dalgın ama kararlı.

Bir kusuru daha var: Şemsiyesi pek de öyle şemsiye değil. Bir kere defolu.

Ayrıca Uğur Mumcu çuval olarak da kullanıyor onu.

 

CEMAL SÜREYA

2 Nisan 1989

 

Kaynak:

99 Yüz, İzdüşümler - Söz Senaryosu, S. 354-355

tgb.gen.tr

Tarih:
Diğer Haberler