Çarkları Sıkışan Türkiye’de Başarı Kapısının Maymuncuğu:"Birinci Vazife"

TGB Sakarya İl Başkanı Utku Güngör yazdı...

Çarkları Sıkışan Türkiye’de Başarı Kapısının Maymuncuğu:"Birinci Vazife"

Lise sıralarında oturduğumuz anlara bundan yıllar öncesine dönelim… O ilk sıraya oturduğumuz anda ve o ilk kızın kapıdan girdiği anı ve atışmamızı hatırlayalım. Hangimize söylenmedi o kapıdan giren kızla ettiğimiz kavgadan sonra, her aşk nefretle başlar diye ?..

Kuşkusuz, bu sözün diyalektiğin bir yasası olduğunu kavrayacak konumda değildik. Duygularımız, bilincimizin bir adım önündeydi. Fakat nefretin yerini sevginin alması, her şeyin içinde bir karşıtın gizli olduğunun büyük bir göstergesiydi…

Şeyler Karşıtına Dönüşür

Her aşkın içinde bir nefret olduğu gibi her şeyin içinde de bir karşıtı vardı. Yaşamak güzel şey olsa da , her yaşayan hücre ölmeye yüz tutmuştur. Organlarımız gün geçtikçe canlılığını yitirmekte yaşamın karşıtlığına yani ölüme dönüşmektedir. Fakat bilmekteyiz ki her ölen hücre, toprağa karıştığı an yeni bir yaşam belirtisi oluşturmaktadır. O toprağa hayat veren organizma yeni yaşamın kaynağıdır.

Teröre karşı verilen mücadelede, şeyler durağan kalmadı. Şeylerin arasındaki çelişkiler, kimi zaman karşıtlığına dönüştü. Nefretler aşka, yaşamlar ölüme dönüşüyorsa vatan savaşı verilirken de zorunluluklar AKP’yi esir aldı.

Türkiye’yi bölmeye ve Cumhuriyet’i yıkmaya çalışan kuvvetler – AKP, Cemaat, PKK – arasında çelişkiler doğdu. Güçlü bir halk kitlesi tarafından yıkılan bu kuvvetler, birbirlerinin karşıtına dönüştü. Cemaat ve PKK Türkiye’yi bölmek isterken AKP Türkiye’nin zorunluluklarına uymak zorunda kaldı ve teröre karşı yapılan operasyonları destekledi.

Türkiye’yi bölmek isteyen kuvvetlerin içinde yer alan Akp, karşıtlığına dönüştüyse vatansever mi oldu? Şüphesiz toplumsal mücadeleler bir matematik denklemi değildir. Akp’nin yürüttüğü dış politikalar, bölücü anayasa süreci gibi olgular, AKP ile Türkiye’nin milli kuvvetlerini aynı safa koymamaktadır. Şüphesiz ki tecavüzcüleri destekleyen , Türkiye’yi tarikatların kucağına atan bir hükümetle , bizim yani milli kuvvetlerin hayalindeki bir Türkiye birbirinin karşıtı durumundadır. Hayalimizdeki Türkiye’de AKP’ye yer yoktur. Fakat göğsümüzü gere gere söyleyebiliriz ki teröre karşı verilen mücadele vatan savaşıdır. Tarih bizi doğrulamıştır.

Tekrar etmek gerekirse, şeyler karşıtlarına dönüşür. Çünkü şeyler birbirleriyle her zaman uyum halinde değillerdir, güçler arasında uzlaşmaz iç karışıklıklar vardır, çünkü çelişki vardır… (1)

Bombaların Altında Şahin Olmak


Söylediklerine göre, bizi izlemeyi sürdüren kahverengi şahin, insanlara dünyayı sadece önümüze çıkanla sınırlandırmamayı öğretiyordu. Bizler de havalanıp dünyaya yüksekten bakabilseydik, çok daha geniş bir bakış açısına ve görüş açımız olabilecektik. Mutantların çöllerde ölmelerinin nedeni olarak suyu görmemelerini gösterirler, bu nedenle öfkelenip umutsuzluğun tuzağına düşen Mutantlar duygusal nedenlerle doğaya yeniliyorlardı. (2)


Mutant olup, çöllerde ölecek miyiz? Yoksa şahin olup, dünyaya sadece önümüze çıkanların ötesindeki olguları da görecek miyiz? Kuşkusuz, Pkk’ya karşı tavır almaktan korkup çöllerde ölmeyi tercih eden mutantlar oldu. O mutantlar ya örgütsüzlükten hayatını kaybettiler ya da hendekler kazarak bölücü terör örgütlerin içinde o hendeklerde gömülerek…

Türkiye’nin bağımsızlığından ve aydınlanmasından yana olanlar ise şahin olmayı tercih etmiştir. Sadece önüne çıkanlarla yetinmeyip, emperyalizmin Türkiye’yi bölme stratejisini iyi okumuştur. Doğru mevzilenmeyle doğru yere attığımız taş kurbağayı ürkütmüş durumdadır (3) Kurbağa o kadar ürkmüştür ki, bir bombalar patlatarak taşlardan kaçmanın yolunu aramıştır. Fakat iş işten çoktan geçmiştir. Türk milletinin bağımsız yaşama duygusu, bombaların parçaladığı bedenleri birleştirmiştir.


Toplumsal Mücadeleler Kangurunun Ayakları Altında Değildir


Kangurunun hayatından aldığımız ders, geriye adım atma olanağının olmamasıdır. Bu olanaksızdır. Kanguru daima öne ve ileriye yürümek zorundadır. Toplumsal mücadeleler tarihi ise bir bütün olarak ilerlemeye doğru gitmektedir. Fakat bu her zaman ve sürekli olan mekanik bir durumda değildir. Toplumsal mücadelelerin geri çekiliş süreçlerini kavramak, kanguruyu toplumsal mücadelelerden ayırır. Kimi anlar vardır ki, bize geri çekilmeyi zorunlu kılar. Bunu Kırmızı Beyaz dergisinde Genel Başkanımızın ele aldığı bir örnekle açıklamak daha iyi olacaktır.

Su ülkesinden üç kişi, Ga’lı üç kişiyle çarpışıyorlardı. Uzun süren çarpışma sonucunda, Su’lulardan iki kişi öldü; Ga’lıların biri ağır, ötekisi hafif yaralandı. Bu durumda canlı kalan tek Su’lu kaçmaya başladı. Su ülkesinin yenilgisi kesin görünüyordu. Ama ansızın Su’lu adamın kaçışının her şeyi değiştirdiği anlaşıldı. Ga’lı hasmı, arkadaşları yaralı olduğundan, onun peşine tek başına düşmüştü. Su’lu adam, Ga’lı hasmını karşısında yalnız bulunca öldürdü. Sonra gecikmeksizin geri döndü ve kalan iki yaralı düşmanını da kolayca öldürdü. Su’lu adam, kaçışın yalnızca yenilgi belirtisi değil, ama bir yengi aracı olabileceğini de anlamıştı.
İşte karşı-devrim, Su’lu adamın kaçmadan, biri ağır, biri hafif yaralı, üç Ga’lıya saldırmasını söyler. Yenilmesi için.


Haziran isyanından sonra kitle mücadelesinde geri çekilme süreci başladı. 68 Gençliğinin bize bıraktığı en büyük miras ise beklide bu süreci kavramak oldu. Aceleci davranmadık, devrim yapmanın uzun soluklu bir mücadele dilimi olduğunun derslerini çıkarmıştık. Çünkü biliyorduk ki acelecilik maceracılığı doğuracaktı. Devrimciler ise yüzyıla damgasını vurmanın hesabı içindedirler (3)


Yarene Kavuşacağımız Günlerdeyiz

Ve o ilk kapıdan giren kıza hissettiğimiz nefret duygusu yavaş yavaş aşka dönüşmeye başlamıştı. Fakat bu her zaman böyle kalamazdı. Evrimcilik, kendiliğindenci anlayış bu aşkın birlikteliğine engeldi. O nedenledir ki, hissettiğimiz duyguları göstermenin yöntemlerini aradık. Yani nitel değişmesinin ilk evresini oluşturmak zorundaydık. Yaptığımız ani süprizler, not bırakıp verdiğimiz kitaplar, ilk omzuna yaslandığımız anlar nicel değişmedeki önemli aşamalardı ve söylediğimiz ‘’ son söz ‘’ bir devrimle sonuçlanacaktı. Ve o son sözde ağızdan çıktıysa, yeni bir hayat başlamış demekti.


Her devrim ise, nicel değişimin doğru önderlikle nitel yani köklü değişimlere uğraşmasıyla sonuçlanır. Bir şeyin yapısı değişmediği zaman, nicel değişiklik vardır. Ama şey, yapısını değiştirirse yani başka bir şeye dönüşürse nitel değişim meydana gelir. Yarene kavuştuğumuz o an , hayatımızdaki köklü bir nitel değişimdir.

Önümüzde ise nicel değişimlerin artacağı ve nitel dönüşümlere yani devrimlere kuvvet toplayacağımız sürece giriyoruz. Mehmetçik ve güvenlik güçlerimiz teröre karşı savaşırken, onlara moral olduk. Hem Türkiye’yi bölmek isteyenleri hendeklere gömdük, hem de emperyalizmin Türkiye’yi bölme stratejisini bozguna uğrattık.

Şimdi ise önümüze başka bir görev daha düşüyor. Mehmetçiğin başarılı mücadelesinin önüne bölücü anayasa ile geçilmeye çalışılıyor. Türk Milletini anayasadan silmek, Mehmetçiğe cephe gerisinde kurşun sıkmak demektir. Yalnızca sokaklarda mı hendekler açılıyor? Elbette hayır, hendeğin kitaba dönüşmüş halidir bölücü anayasa. Sadece sokaklarda mı hendeklere gömülüyor bölücülük ve gericilik? Elbette hayır. 19 Mayıs’da ‘’ Birinci Vafizemizi ‘’ önümüze koyduk. Bölücülük ve gericilik, Atatürk’ün evinin önünde, tokat yemeye başlayacak, Dolmabahçe’nin serin sularında son nefesini verecektir. ‘’ Birinci Vazife ‘’ başarı kapısını açacak maymuncuktur. O maymuncuk ise, Atatürk’ün evinde toplanacak olan yüzbinlerce insanın iradesindedir.

TGB SAKARYA İL BAŞKANI
UTKU GÜNGÖR

KAYNAKLAR:

1-) FELSEFENİN BAŞLANGIÇ İLKELERİ GEORGE POLİTZER
2-) BİR ÇİFT YÜREK – MARLO MORGAN
3-) Kırmızı Beyaz Dergisi Eylül-Ekim sayısı 2014 – Taş Kurbağa Dere yazısı

Tarih:
Diğer Haberler