Erdi Turan yazdı: Ulus Devletlerin Olmazsa Olmazı: Laiklik

Laiklik, ulus devletlerin varlığını sürdürebilmesi için çok önemli bir olgudur...

Erdi Turan yazdı: Ulus Devletlerin Olmazsa Olmazı: Laiklik

Modern dünyanın olmazsa olmaz bir olgusu ulus devlettir. Günümüzde varlıklarını koruma ve işlevlerini yitirmemek için nasıl canlının havaya, nasıl masanın ayakta durabilmesi için ayağa, nasıl kapitalizmin sermayeye ve nasıl emperyalizmin doğal kaynaklara ve sömürmeye ihtiyacı varsa, ulus devletlerinde laikliğe ihtiyacı vardır. Her var olabilme mücadelesinin bir kazananı bir de kaybedeni olur. Sermaye kaybederse, emek kazanır. On binlerce yıl önce dünyaya bir meteor düştüğünde dinozorlar kaybetti fakat insanın ataları, primatlara dönüşecek olan canlılar kazandı. Bir futbol maçında iki takım skor eşitliğiyle sahadan ayrılsa bile, sezon sonunda biri mutlaka kazanacaktır. Küreselleşmeye karşı kazanma ve kaybetme savaşımında olan ulus devlettir.

 


İşte burada, uzun vadede emperyalizme, mazlum milletlerin üzerindeki maddi manevi (sosyal-kültürel..) baskısını ve tahakkümünü artırmak ve daha fazla sömürebilmek aracı olarak hizmet eden küreselleşme, günümüzün gerici sistemi ve dayatmasıdır. Ulus devletler ise, özellikle yirminci yüzyılın başından günümüze, ezilen Asya ve Afrika halklarının can simidi olmuştur. Laiklik, ulus devletlerin varlığını sürdürebilmesi için çok önemli bir olgudur.

 

Din’in Doğuşundaki İleri Rolü ve Dönüşümü

 

Din, uygarlıkla birlikte doğmuştur ve ilk uygarlığın ideolojisidir. Özel mülkiyetle birlikte insanın doğayı denetleme arzusu büyük bir atılım yaptı. Din, özel mülkiyeti ve ticareti yerleştirerek, meta uygarlığının gelişmesinin ideolojik ortamını sağladı ve insanlığın büyük sıçramasına hizmet etti.

 

Tanrı fikrinin de sanat, yazı ve matematikle birlikte ortaya çıkması, dinin başlangıçtaki ileri rolüne işaret eder. Şeriatın getirdiği yaptırımlar ve zor dahi, bu ileri rolün bir gereğidir.

 

İslam dininde, özel mülkiyet ve kâr kutsaldır. O dönemde Arap Yarımadası ticaretin geliştiği bir yerdir. Hz. Muhammed, tüccarların piridir. Artık kervanlar basılmayacaktır, yağma haramdır. Hırsızlık edenin kolu kesilecektir. Ancak vergi verilecektir. Yağmanın yerini, hukuka dayanan sömürü almaktadır.
Oppenheimer, Der Staat (Devlet) adlı eserinde, ayı ile arıcı örneklerini vererek, dininde payı olduğu sınıflı topluma geçişin ilerici rolünü anlatır. Ayı, arı kovanını yağmalar, bu arada kovanı da dağıtır. Arıcı ise, arıların efendisidir. Kovanı yapar, arıları korur ve balı toplar. Başka deyişle arıları vergiye bağlar. Kabile toplumunun yağmacıları ayıya benzerken, şeriatı getiren uygarlığın efendileri, arıcı rolünü üstlenmişlerdir.

 


Lakin Ortaçağ’a gelindiğinde din, özellikle Avrupa’da kilisenin, halkın üzerindeki baskısı ve çıkarlarına hizmet etmeye başladı. Feodalizm çağında başlıca üç sınıf mevcuttu: Serfler, ruhban sınıf ve soylular. Emekçi köylüler (serfler) üzerindeki egemenliğini sağlamlaştırmak için soylular, iktisadi sömürü ve siyasi köleleştirme ile yetinmiyordu. İdeolojik etki, en iyi silahlardan biriydi ve feodal toplumun ideolojisinde kesin rol, dine, kiliseye düşüyordu. Yeryüzünde çekilen acıların ödülü olarak göklerde mutluluk vaatleriyle kilise, halk yığınlarını, senyörlere karşı mücadeleden saptırıyor, halka bilinçli olarak yumuşak başlılığı ve boyun eğmeyi aşılıyordu.
Dolayısıyla din, doğuşundaki ilerici rollerini Ortaçağla beraber tamamen dökmüş, siyasi iktidarla iç içe geçmiş ve toplumun üst sınıflarının, ezilen sınıflar karşısındaki tahakkümünü giderek artıran bir gericiliğe yerini bırakmıştır.

 

Laiklik Nedir Ne Değildir?


Laiklik, sınıfsal bir meseledir. Halka aitlik, dini sınıflaşmaya karşıtlık anlamı taşır. Laiklikten taviz verilirse bu, Altı Ok’un bir diğer ilkesi Halkçılıkla çelişir ve halkın gelişmesinden de taviz verilmiş olunur.

 

Atatürk, 1939 yılında toplanacak CHP Büyük Kongresi için yaptığı program hazırlığında, 1931 programında da olduğu gibi, Laikliği hemen hemen aynı ifadeyle yineler. Kendi eliyle yazdığı Laiklik ilkesi şöyledir:

 

‘’Din kavramı vicdansel olduğundan parti, din ile dünya işlerini ve devlet siyasasını birbirinden ayrı tutmayı ulusumuzun çağdaş sosyallik yolunda ilerleyebilmesi için başlıca başarı ilkesi görür.’’

 

Laiklik dine, ibadete, inanışa karşı değildir; feodal hakimiyet düşüncesine ve onu yasallaştıran dinsel ideolojiye karşıdır. Kemalist Devrimin getirileri bunu açıkça göstermektedir. Osmanlı’dan kalan büyük toprakları elinde bulunduran vakıfları, eğitimi dini kalıplara boğan tekke ve zaviyeleri, halkı yurttaş değil ümmet olarak gören halifeliği kaldırırken, kutsal kitabı ve ezanı Türkçeleştirerek halkın daha rahat anlayabileceği noktaya getirmiştir.

 

Emperyalizm çağına gelindiğinde ise, kapitalizmin insanlığa verecek bir şeyi kalmamıştı. Tam tersine gelişimin önünü tıkayan bir niteliğe büründü. Fransız Devrimiyle Liberte (Özgürlük), Egalite (Eşitlik) ve Fraternite (Kardeşlik) ilkelerini sloganlaştırıp, feodalizmi tasfiye eden burjuvazi, ilerici köklerini koparıp gericileşti ve Ortaçağ kavramlarına sarıldı. Laikliğin tanımı ‘’din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması’’ hatta bunun da gerisine düşülerek ‘’din ve vicdan özgürlüğü’’ mertebesine indirildi. Emperyalizm, dini ve etnik kimlikçiliği dayatarak, ulus devlet gibi emperyalizme direnebilecek kolektif kimlikleri zayıflatma uğraşına girdi. Biz ise laikliği din ve dünya işlerinin birbirinden ayrılması olarak tanımlıyor ve mücadelemizi bu doğrultuda sürdürmeye devam ediyoruz.

 

Fransız Devrimi’ni gerçekleştiren Jakobenlerden olan Robespierre, kendi çağının ötesine uzanan şu sözleriyle hala güncelliğini korumaktadır:
‘’Aklın özgür olabilmesi için inanç özgürlüğüne saygı gösterilmelidir. Ama inanç özgürlüğü de kamu düzenini bozmamalı ve komplonun bir aracı haline gelmemelidir. Eğer karşı devrimci niyetler inanç özgürlüğünün arkasına saklanacak olursa onu ezmek zorundasınız.’’

 


Türk-İslam Sentezi ve Bugünün Ortaçağ Zihniyeti

 

‘’Türk-İslam Sentezi’’ ifade ettiği kelime ve anlam bakımından, büyük çoğunluğu Müslüman olan ülkemizde genel olarak herkesin kabul edebileceği bir kavram olarak görülebilir. Fakat bu gibi fazlaca Batı karşıtı hatta antiemperyalist görülen kavramlar, halkı aldatmak için emperyalist ve gerici merkezler tarafından, özellikle kutsal değerlerin ve dinin, milliyetçiliğin arkasına saklanarak imal edilip piyasaya sürülmüştür. Türk-İslam Sentezinin köprü isimlerinden olan Necip Fazıl Kısakürek ‘’Amerikan politikasını korumakla mükellefiz… Amerikan siyasetini tutmak biricik yol…’’ diyecektir. (Bu konuda daha fazla bilgi sahibi olmak isteyenlere Mehmet Ulusoy’un ‘’Türk Devrimi ve Milliyetçilik’’ kitabını edinmelerini şiddetle tavsiye ediyorum.)

 

Günümüzde hala Ortaçağ rotasında AKP ve (ABD emperyalizmi) kaptanlığında Türkiye’ye dayatılan Laiklik karşıtı politikalar devam etmektedir. Vahdet gazetesi yazarı Mehmet Şevki Eygi’nin ‘’Hiçbir kadının fahişe kıyafetiyle gezmeye hakkı yoktur’’ diyeli daha aynı gün doğan bir bebek yalnızca birkaç günlük. AKP 14. Yılında liseler düzeyinde imam hatiplere zirve yaptırdı. Birkaç haftadır hayatta olan ‘’yeni anayasa’’ komisyonu ise ‘’gerici ve bölücü’’ anayasa çıkarma girişiminde, ‘’irfan ocakları’’ adı altında tarikat ve cemaatlere yasal statü verme eyleminde… Yeri gelmişken söyleyelim. Bütün yandaş gazete ve televizyonlarda da kaçak saray için ‘’Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’’ safsatası palazlandı. Bre gafiller adama sormazlar mı, Cumhuriyetle külliyenin bir arada işi ne? Belli ki bu irfan ocaklarından bir adet kaçak sarayın arka bahçesine kondurup ‘’Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’’ deyişine de meşruluk kazandırma derdindeler. Sizin gerici zihniyetiniz davet etse bile Cumhuriyet’in aydınlanmacı kabuğu sizi kabul etmez…



Değinmeden geçmeyelim. Eskişehir İl Milli Eğitim Müdürü Yardımcısı, okullara gönderdiği yazıda, öğrencilerin Kuran-ı Kerim, Hz. Muhammed’in Hayatı ve Temel Dini Bilgiler derslerini seçmeleri için teşvik etmelerini istemiş. Ankara metrosu da benzer içerikli afişlerle donatılmış... Bütün bu uygulamaları; Kemalist Devrimi ve Cumhuriyet’i tasfiye uğruna yaptığınızın, Ortaçağ gericiliğini hortlatmaya çalıştığınızın farkındayız. Fakat hala dimdik ayakta duran, aklını özgürce kullanan, aydınlanmacı, laik veliler, bireyler ve Cumhuriyet toplumu olduğumuzun siz aymazlar farkında değilsiniz…

 


Ortaçağ Gericiliğiyle Savaşan Laik Cephe ve Bir Tavsiye

 

Antilaik saldırılara en güzel cevaplardan birini, 19 yaşındaki genç bir kızın Bağdat Caddesinde tecavüze uğramasının ardından, yurdun dört bir yanında eylemler gerçekleştiren kadınlar verdi. İkinci bir cevapta, yine aynı olayın üzerine Vahdet gazetesi yazarı Eygi’nin hakaret içeren köşe yazısının ardından TGB olarak üniversitelerde ‘’Kadınların nefesi ensenizde’’ eylemlerine başlayacağımızı ilan ederek Eygi’yle birlikte Ortaçağ zihniyetine de tokat olduk. Cumhuriyet Kadınları Derneği (CKD) Genel Başkanı Canan Arıtman; ‘’TBMM külliyesi’’ ifadesini kullanan TBMM Başkanı İsmet Kahraman’a cevap olarak: ‘’Meclis Başkanlığının TBMM’ye külliye demesini asla kabul etmeyeceğiz. TBMM’nin adının değiştirilmesi, anlamının dönüştürülmesi kimsenin ne hakkı ne de haddidir.’’ diyordu. Türkiye’nin laik kurumları ve aydınları tarafından, Türk Milletini anayasadan çıkarma ve Laikliği, Cumhuriyet’i tasfiye edip gericiliği palazlandırma niyetinde oluşturulan yeni ‘’Anayasa Komisyonu’’ na karşı ‘’Milli Anayasa Hareketi’’ cephesi kuruluyor ve her geçen gün Türk Milletini arkasına alarak daha da büyüyordu…

 

Haliyle saymakla kolay kolay bitiremeyeceğimiz bu Cumhuriyetçi Laik hareketler, Kemalist Devrimi tasfiye ettirmeyecek 150 yıllık bir devrimci birikime sahiptir…

 

Yazımın sonuna gelirken, Bodrum’da Amerikan askerlerinin başına çuval geçiren arkadaşlarımızın beraat kararının ertesinde bir tavsiyede bulunmak istiyorum. Kimi bilinçli kimi bilinçsiz olarak, belki kısa yoldan cennete giderim arzusuyla, özellikle dini bayramlarda, kandillerde ve Cuma günleri atılan uzuuuun ve sonunda, ‘’bu mesajı 10 kişiye yolla, sırat köprüsünü rahat geç, cennetteki yerin garanti, sevdiğin kıza bir hafta içinde ulaşacaksın…’’ yazılı mesajlara inanıp uygulayan arkadaşlara en çok sesleniyorum. Gelin bu ritüeli hurafeden gerçeğe dönüştürelim. Bu yazıyı arkadaşlarınla paylaş. Her paylaşım ABD askerinin başına geçirilecek bir çuvala, gericiliğe ve bölücülüğe karşı savaşacak bir nefere dönüşsün. Eğer en az 10 arkadaşa ulaşırsa, Cumhuriyet’in ve Atatürk Devrimlerinin yılmaz bekçileri olarak bizler; gericilere, yeni anayasacılara, emperyalist ABD ve AB’ye karşı verdiğimiz savaşı çok daha erken kazanacağız ve Türk Milleti aydınlık yarınlara daha erken erişecektir. Çuval stokumuz bol ve her yurtsever Türk gencine yetecek kadar mevcuttur…

Tarih:
Diğer Haberler