Fetullah Gülen'in kaseti çıktı!

Genel Başkanımız Çağdaş Cengiz, Aydınlık gazetesinin Kitap ekinde FETÖ'yü eski bir "abi"nin gözünden anlatan Patatesli Yumurta'yı yazdı.

Fetullah Gülen'in kaseti çıktı!

YAZAR

Türkiye, Gülen Cemaati’nin hak ettiği ismi -Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ)- aldığı bir süreci yaşıyor. 15 Temmuz 2016 gecesi bütün maskeleri düşürdü. Amerikan güdümlü Gladyo’nun ağır yenilgisiyle sonuçlanan darbe girişimi sonrasında Türkiye’de pek çok ezber bozuluyor. Laikliğin yaşamsal olduğu gerçeği artık Türkiye’nin geleceğini kaçınılmaz olarak belirleyecektir.

FETÖ’nün gerçek yüzünü yıllardır, pek çok bedeller ödeyerek ortaya koyan Türk Silahlı Kuvvetleri’nin, bu ülkenin Atatürkçü, vatansever ve devrimci aydınlarının uyarılarının gereği yerine getirilmeye başlandı. Ergenekon, Balyoz vb. tertiplerle Türk Ordusu’nun vatansever subaylarını, aydınlarını içeri atanlar bugün o hapishanelere giriyor.

“Alnı Secdeye Değenden Zarar Gelmez” (!)

Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) iktidarında onbinlerce tarikat ve cemaat mensubu içeri atılmaktadır. Bu olay başlı başına içinde bulunduğumuz sürecin radikalliğini ortaya koyuyor. Elbette içeri atılanların içinde, FETÖ ile basit ve küçük çıkarlar ya da zorunluluklar sebebiyle temas kuran, herhangi bir somut suça bulaşmamış insanlarımız da var. Onların adil bir yargılama sonrasında serbest kalmalarını diliyoruz.

Ama esas olanı kaçırmayalım. Türkiye’de tarikat ve cemaat örgütlenmelerine dönük, daha önce görülmemiş ölçekte köktenci bir icraat söz konusu. “Alnı secdeye değenden zarar gelmez” ezberinin bozulduğu günlerin içindeyiz.

Bir İç Muhasebenin Dökümü

Böyle bir dönemin içerisinde, cemaat ve tarikat örgütlenmelerinin, özelde FETÖ’nün yapısını, yöntemlerini ve araçlarını daha derinlemesine öğrenmek ihtiyacı herkes için artmış durumda. Kemal Yitikırmak’ın Boyalıkuş’tan çıkan Patatesli Yumurta / Işık Evinden Araf’a romanı tam da bu ihtiyaca cevap veriyor. Çocuk yaşta cemaat evine giren, örgütlenmeyi "içeriden bakarak" anlatan bir "abi" nin gözünden Işık Evleri... Romanı okurken, FETÖ’nün yıllarca kullandığı yöntemlerden birisini  kullanıyorum hissine kapıldığım oldu. Kitabı okuduğunuzda, elinize Gülen’in kasedi geçmiş gibi bir fikir aklınıza takılacaktır.

Ancak, kitap bundan ibaret değil kesinlikle. Okuduğunuz Gülen’in “Işık Evleri” içerisine konulmuş bir kayıt cihazının tape dökümü olmayacak: Yitikırmak’ın akıcı, zengin ve felsefik dilinin tadına varacağınız bir roman bu. Bir iç muhasebenin dökümü, sancılı bir tecrübenin dile gelişi, çelişkiler içerisinde bir bilincin en nihayetinde farklı yola yönelişinin içten bir aktarımı...

Kulaktan Değil Hayattan Dolma Bilgi

Bugüne kadar Gülen cemaatine dönük çok şey söylendi ve yazıldı. Tutarlı bir konumlanışla FETÖ’yü siyasi yönden inceleyen eserlerden çok şey öğrendik. Patatesli Yumurta ise bu eserlerin bıraktığı pek çok boşluğu dolduruyor. Mesela “Nasıl oluyor da general rütbesine erişmiş bir subay, Fethullah Gülen gibi bir insana biat ediyor?” sorusuna cevap vermekte zorlanıyorsanız bu roman soru işaretlerinizi giderecek örneklerle dolu.

Romanı okurken, ortaokul sıralarından türlü sebepler ve yöntemlerle cemaat evlerine çekilen çocukların neler yaşadıklarını ve nasıl şekillendirildiklerini izliyorsunuz. Kitabın tanıtım yazısında ifade edildiği gibi: "...düşünmeyi ve akıl yürütmeyi bilmeyen bir çocuk olarak cemaatin içine çekilmişseniz, sizin doğrularınız ve yanlışlarınız ışık evlerde tanıştığınız abilerinizin doğruları ve yanlışlarından farksız olacaktır. Ortada bir seçim yoktur, ağa takılan ve takıldığı bu ağa âşık edilen genç bir dimağ vardır."

Yaşıtlarım gibi ben de Gülen Cemaati’ne dönük pek çok şeyi kulaktan dolma biliyordum. Işık Evleri’nde sohbetler, Zaman gazetesi balyaları, maklube vs. Ancak, kulaktan dolma değil hayattan dolma bilgiler çok daha güvenilir. Patatesli Yumurta bu bilgileri içeriyor.

Hilmi İle Birlikte Muhasebe

Romanın ana karakteri Hilmi, yazarın kendisi. 33 ayrı bölümden oluşan kitapta her bölüm hem anıları hem de şimdiki zamandan bakan değerlendirmeleri içeriyor. Bölümler kronolojik değil, farklı zaman dilimlerinden anılara gidip geliyorsunuz. Her biri yazarın muhasebesini de içeriyor. Hilmi’nin gel-gitlerinin karmaşıklığının okuduğunuz her bölümde daha da yoğunlaştığına tanık oluyorsunuz. Bu anlatım üslubu okuyucuyu biraz zorlasa da yazarla beraber muhasebeyi yapma fırsatını daha çok sunuyor.  

Yazarın sürükleyici olmak ve meraklandırmak gibi bir derdi yok. Fakat, kitabı okumadan önce hali hazırda varolan pek çok merak duyduğunuz mesele, kitabın sayfalarını çevirdikçe aydınlanıyor. En önemli özelliği “gizlilik” olan bir cemaat örgütlenmesi söz konusu olan.

“Ya Yutacaksın Midenin Asidi Sindirecek, Ya Da Yakacaksın Ateşin Alevi Eritecek”

Ne mi sindirilecek, eritilecek olan? Ankesörlü telefon aramaları için kullanılan kontörü bitmiş kart... Dahası var: “Sadece Mehmet Abi’yi aradığın bir kart, cüzdanının gizli cebinde dururdu. Aileni ise, cüzdanı açar açmaz görünen başka bir kartla arardın. Böyle demişti Mehmet Abin(...) Asıl neden, kartlarda iz bırakmamak, ailenin evinin telefon numarasıyla Hizmet’in evinin telefon numarasını aynı kartta yazdırmamaktı.” Dahası da var: “Bir öğrencinin abisini aradığın kartla başka bir öğrencinin abisini arayamıyorsun.”

Patatesli Yumurta’da FETÖ’nün başlı başına bir istihbarat örgütü gibi çalıştığına ilişkin o kadar çok örnek var ki Gülen’in ve örgütünün CIA ve FBI başta olmak üzere istihbarat örgütleriyle haşır neşirliğinin ipuçlarını veriyor. “Tüm bilgiler disketlerde saklanıyor ve her bir şakirt, kendi disketlerini saklamakla sorumlu. Özel bir programımız var. Veri Tabanı depolamaya yarayan bu program sadece Uğur Abi’ye ait dizüstü bir bilgisayarda kurulu olduğu için hepimiz sırayla bu bilgisayara giriyorsunuz bilgileri. Sistemin iki şifresi var. Birinci şifreyi ilgili abi ve Uğur Abi biliyor, ikinci şifreyi sadece Uğur Abi. Gizlenen tek şey şifreler değil, disketler de gizleniyor evin bir yerine (...) Bu disket hiç bir suretle dışarı çıkarılmayacak, herhangi bir baskın durumunda yok edilecek ya da varlığı inkar edilecek en önemli sır sizler için (...) Uğur Abi bile disketin evin neresinde saklı olduğunu bilmiyor. Sen de ikinci şifreyi bilmiyorsun. ”

Bu disketlere askeri okullara yerleştirilen cemaatçi öğrencilerinden alınan bilgiler giriliyor. Öğrencilerden hangileri Atatürkçü, hangileri ateist, kim hangi hocaya yakın, kim serseri... Okul komutanlarından, hademelere kadar herkesle ilgili bilgiler toplanıyor.

Sızmada Öncelik Sıralaması

Yazarın kitap boyunca Hilmi’ye yani kendine dönük eleştirel dili oldukça sert. Ama samimiyetsiz olmayan bir sertlik bu. Hayır demeyi öğrenmemiş olan kendi çocukluğuna kızgın fakat merhametli de. Evet demenin kolaylığına ve masrafsızlığına kapılan Hilmi’ye çok kızsa da anlayışlı yaklaşmaya çalışıyor. Yazar kendini yargılama işini çoğu kez okuyucuya bırakmıyor.

Ortaokuldan itibaren şekillendirilen, hazırlanan gençlerin devletin neresine sızdırılacağı sıkı bir planlamayla belirleniyor. Öncelikte “Cumhuriyetin kuruluşundan beri darbelerle, muhtıralarla hep bir yolunu bulup, halkın dinini öğrenmesini engelleyen” ordu var. Subay okulları kadar astsubay okulları da önemseniyor. “Komutanların verdiği emirleri alt kademedeki subaylara ve erler kim iletiyor biliyor musun? Telsizin başında bekleyen astsubaylar. Askeriyeye ait tüm bilgilerin olduğu arşivlerin kapısında kim duruyor biliyor musun? Astsubaylar.”

Polis akademisi ya da öğretmenlik arasında bir tercih olacak Hilmi’nin de önünde. Ama elbette tercih onun değil abilerinin. Polise sızmak kadar önemli olan bir diğer şeyde cemaat okullarının öğretmen ihtiyacı. Hilmi’ye öğretmenlik düşüyor. 

“Şeffaf Olmak Zorunda Değildiniz Ve Bu Size Büyük Bir Güç Veriyordu”

Kitapta geçen bu cümle, FETÖ’nün örgütlenme modelinin özeti gibi. Yalan, şeffaf olmama zorunluluğu denilerek sevimlileştiriliyor. Işık Evleri’nin tam bir oyun sahnesine benzediğini anlıyorsunuz okudukça. Eve gelecek çocukların durumuna göre, Zaman gazeteleri, Risale-i Nur’lar saklanıyor mesela hemen göz korkutmamak için. Çocuklarla ilgilenen esas abi ile daha düşük seviyedeki abilerin hal ve davranışları bile bazı kurallara tabi. Yan odada bekleyen esas abi, çocuklar diğer odaya geçtikten sonra evin dışına çıkıp eve yeni gelmiş rolü yapıyor örneğin. O gelmeden hemen önce diğer alt seviye abi çocuklara onun “önemli bir şirketin danışmanı olduğu, toplantıdan çıkıp oraya geleceği” yalanını söylüyor “taşhidat” için.

Yalnızca Işık Evi değil her yer oyun sahnesi. Çocukların ailesini ziyarete giderken iki abiden birisi jilet gibi giyinirken diğeri paspal kıyafetler giyiyor. Askeri okul sınavına girecek çocuğa asker kıyafeti giymiş sözde subay (aslında çocuğun tanımadığı bir başka abi) sınav provası yapıyor.

Bütün bu “roller”in gerekçeleri bir bir anlatılıyor romanda. Fazlası da: Evlerde izlenen filmlerin sansürlenme şekilleri, ortaokul çocuklarının “avlanma” teknikleri, Gülen’in beşinci katı, cemaat içi yarışlar... Bütün bunların yanında Hilmi’nin düşleri, aşkları, aşık olamamaları, Boğaziçi Üniversitesi’nden, İstanbul’un çeşitli semtlerine oradan Orta Asya’ya kadar uzanan hikayeleri ile bir cemaatçi abinin gözünden kendini ve dünyayı sorgulayan bilincin dışavurumunu bulacaksınız Patatesli Yumurta’da. Her okuyucuya lezzetli gelmeyebilir. Ama doyurucu olacağı kesin.

Çağdaş Cengiz

TGB Genel Başkanı

tgb.gen.tr

Tarih:
Diğer Haberler