YAZAR
Alın terine Yolculuk
Yağmurdan alın terine giden bir yolculuğa başlamıştım. Muğla'nın meşhur yağmuru, Ordu-Giresun hattına yola çıktığımda kendini gösterdi. Yağmurun ıslaklığıyla yolu tuttum. Ayakkabıma kadar sırılsıklam olmuştum bu yüzden yolda mola esnasında bir terlik aldım. Bu durum sıradan gelebilir ancak Çarşamba'ya geldiğimde karşılaştığım tablo benim için özel bir anı haline getirdi. Çarşamba otogarına girerken sabah markete gidenden, yolda simit satandan, küçük sanayide çalışanlara kadar neredeyse herkes terlik giymişti. Terlikle çalışıyorlar, havadar ve ayakkabı ağırlığı diye birşey yok. Bunu gördüğünde ilk bölge halkı rahatlarına düşkün diye düşünüyor insan. Halbuki Karadeniz'deki ortalama 80 derece eğimli fındık tarlalarını görünce çok çalıştıklarından bir ihtiyaç gereksinimi olduğu anlaşılıyor.
Burada yöre halkı çok çalışkan. Aynı zamanda Karadeniz'in yağmuru daha da anlam buluyor. Onlar için alınlarındaki ter de ne, öyle ki ter değildir yağmur serpiştirmiştir. Bu tepelik tarlalar onlar için ovadır, nimetlerin en güzeli oradadır.
Yol boyunca Ünye'den sonra gözle görülür şekilde şarkılara ilham veren Ordu'nun derelerini göreceksin. Sanat için biçilmiş bir bölge, böyle bir güzellik olmasa zaten Karadeniz türküleri de olmazdı dedirtiyor.
Yöre Halkından Sorunları Öğreniyoruz
Ordu'ya ulaştığımda daha kampa bir kaç gün vardı ve kamp öncesi yapacağımızı anlatmak için kapı kapı gezerken buranın insanına ağır gelenin vazgeçemedikleri fındıkların yok pahasına gitmesi olduğunu birebir konuşmalarda duyduk.
Özel şirket geldi piyasayı o belirliyor kooperatif yok diyenler, gübre sorunu desen var ve toplamak için işçi tutsan da kurtarmıyor üzerine bu fındığı toplaması da zordur, yok pahasına veriyoruz diye yakınanlar. Bunlara çözüm gerek deyip bir de yeni bir düşünceyi de ortaya atıyorlar; bize artık ürünümüzü verdiğimizde değerini alabildiğimiz kuruluşlar ve yeni ithalat kanalları lazım.
Bir de tarlaya gitmeyin çok zordur ben anlatayım size diyenler, tarladan yeni geldik deyip buyur edenler var. İşte bunlar ilk karşılaşılan gerçekler.
Toprak Vatandır
Toprak burada herkesçe vatan olarak kabul ediliyor, öyle dede baba toprağı bırakılmazmış.
Cidden halkın toprağı burada vatan!
Her yerde birinin fındık tarlası, her tepeye biri bakıyor. Üretim olmayan toprak yok, orman desen o da fındık tarlasından.
Yeni nesile düşen görev bu vatana sahip çıkmak, oradaki arkadaşlarla baş koyduk bu yola!
Deniz kenarındaki evlerin arkasına gizlenmiş bir hayat, en ufak tepede fındık kendini sizle buluşturuyor. Köylüler bizi çok sıcak ve samimi bir şekilde karşıladılar. Fındıkların bu yöre insanının sıcaklığıyla kavrulduğunu söylesek mübalağa etmemiş oluruz.
Gençlik Kabuğuna Sığar Mı?
Giresun'daki tarlaya ulaştık ve konaklamaya başladık. Fındık toplama zamanı geldiğinde sabah erken kalkıp köylü, gençlik hep birlikte tarla yolunu tuttuğumuzda nasihatlara başladılar. Karadeniz şivesiyle fındık tarlasından kayarken ilk gördüğün dala iyi tutunacaksın, yukarıdan kaya yuvarlanır dikkat edin,sizin ayağınızın altındaki taş yuvarlanırsa da taş yuvarlanıyor diye bağırın ki tepenin aşağısındakiler zarar görmesin. Engebesinde yorulacaksın ve 5 dakika sonra ben ne yaptım geldim buraya diyeceksin dediler. Oysa bu gençlik kabuğuna sığmıyor ve sistemin yıpratmasına, herşeye yabancılaştırmasına kafa tutuyordu. Zaman geçtikte bizi fındık tarlasında görenler kendi bahçelerine de davet etmeye başladı. Sistemin yaratmaya çalıştığı değil topraktan ve köylüden öğrenen gençliği görmüşlerdi.
Bizler de kamyonun arkasında fındıktan dönenlerin avucunda yarını görüyorduk, biz de o yarın için elimizi uzattık fındığa.
Tepenin yukarısındaki yola fındığı çıkarttığımız çuvalların ağırlığı yerini başka bir ağırlığa bırakıyor, köylünün gülümsediği günlere ulaşma sorumluluğu, biz bu ağırlığı yükledik sırtımıza.
En Çok Kârı Kim Yapıyor?
90 dı fındık toplama yerel halka, onu da firma dışardan adam getiriyor 66'ya toplayıp götürüyor artık. Yani işçi de birşey kazanamıyormuş.
Toprak sahibi desen Fındıkla geçinemez olmuş, yan gelir derlermiş onun da bir kıymeti kalmamış.
Bu fındıktan en çok kim kar yapar diye sorduk?
Bir cevap duyduk o da "vallahi biz değil" oldu.
İkinci cevabı da biz ekledik,
En çok kârı galiba biz elde ettik.
Tarladan kaldığımız yere dönüş yolunda önümüzden el arabasında giden çocuklar geçiyor son sürat. Bu hızla yarınları yakalayacaklardır.
Yarının Berraklığı!
Tarla manzaraları arasında denizin berraklığını aklına getiriyorsun. Dalga kıranların Karadeniz'in hırçınlığını yarmasında umudu buluyorsun, üretmenin mutluluğunu, yorgunluğun en tatlısını.
Buradaki fındık piyasasındaki gidişe bir dalga kıran gibi durmak için hazırız.
Fındık toplamanın güzelliği, verdiği duygu hiç bir şey karşılığı ödenmeyecek cinsten. Bir o kadar zahmetli, incelik ve dikkat istiyor, eğer yere dökülmüyorsa daldan tek tek topluyorsun.
O kadar çok şey söylenebilir ki...Tek bir cümle kuracak olsak "Emeğin kutsallığı bu topraklarda gizli" olurdu.
Öyle de diyelim!
Emeğin kutsallığı bu topraklarda gizli!
Uğur Kaçar
TGB GYK üyesi
Muğla İl Yöneticisi
tgb.gen.tr