Güle Güle Neoliberalizm

Türkiye dünyadaki değişime ayak uydurmalı ve devlet kontrolünde, planlı, üretim ekonomisine geçmelidir.

Güle Güle Neoliberalizm

YAZAR

Yeni adıyla Türkiye Sanayici ve İşinsanları Derneği (TÜSİAD) 48. Olağan Genel Kurul Toplantısı’nı yaptı. TÜSİAD Başkanı Erol Bilecik’in konuşmasında öne çıkan vurgu: Avrupa Birliği ile olan ilişkilerin düzeltilmesi gerektiği. Erol Bilecik ilişkileri şöyle özetlemiş: “Geçtiğimiz yıl ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü konularında yaşanan sıkıntılar nedeniyle AB ile ilişkilerimiz gerildi. ABD ile ihtilaflarımız, ilişkimizi tarihin en dip noktalarına itti”. Çözümünü ise şu şekilde sunmuştur: “Bu nedenle acilen olağan demokrasi ortamı ve reform gündemine dönmemiz doğru olur.”

Erol Bilecik’e göre ülkemizdeki ekonomik kötüye gidişin sebebi, AB ve ABD ile bozulan ilişkilerdir. Bu ilişkilerin düzelmesi ekonomiyi eski bolluk günlerine kavuşturur. Erol Bilecik’in AB ve ABD ilişkilerine bu kadar dikkat çekmesinin ve Türkiye’yi tam da AB ve ABD’nin bakışıyla eleştirmesinin altında başka bir şey var. Erol Bilecik’in şahsında TÜSİAD’ın önemli bir kesimi eski günleri özlüyor. Eski günlerde Türkiye AB ve ABD ile çok iyi geçiniyordu. Çok iyi geçinmenin karşılığında ülkemize gani gani yabancı sermaye akıyordu. Yabancı sermayenin girişi Türk Lira’sının değerini yükseltiyor, bütçe disiplinine yarıyor, cari açığa iyi geliyordu. Peki, bu neyin karşılığında oluyordu? Milli eğitim tasfiye ediliyor, PKK’ya özgürlük tanınıyor, vatansever askerler ve aydınlar Ergenekon, Balyoz davalarıyla hapse atılıyordu. Türkiye o günleri geçtiği için yabancı sermaye akmıyor. Ergenekon Davasında birçok gazeteci tutuklandı. AB o dönemde tutuklu gazetecileri görmüyordu. Ne zaman ki FETÖ’cü gazeteciler tutuklandı o zaman AB basın özgürlüğü diye bağırmaya başladı.

Çok açık bir şekilde ortaya koymak gerekir ki Türkiye ekonomisini bu hale getiren yabancı sermayenin ta kendisidir. ABD ve AB yıllarca Türkiye’ye dayattığı politikalarla milli ekonomimizin tasfiyesine yol açtı. Gümrük duvarlarımız indi, KİT’ler özelleşti, yerli üretim bitti. Adına küreselleşme dediler ve milli ekonomimizi bitirip bizi kendi sermayelerine bağımlı hale getirdiler. İlişkileri düzeltelim yabancı sermaye aksın demek sorunu çözelim demek değildir. Sorunu erteleyelim demektir. TÜSİAD’ın genel çizgisi bugüne kadar bundan farklı olmamıştır. Devletin ekonomiden elini çekmesi, özelleştirmeler gibi politikalar TÜSİAD tarafından dillendirilirdi. İşte tam da burada Genel Kurul’un bir diğer konuşması dikkatimizi çekiyor. Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Tuncay Özilhan farklı bir şey söylüyor.
Özilhan: “Dünyanın ağırlık merkezi batıdan doğuya doğru kayıyor.”

Tuncay Özilhan artık bu sistemin çöktüğünü söylüyor desek abartmış olmayız. Batı’nın sistemi devletsiz, plansız ekonomidir; doğunun sistemi devlet kontrolünde planlı ekonomidir. Yani dünyanın ağırlık merkezinin kayması sistemin değişmesi demektir. Özilhan’ın “itirafı” çok açıktır: “Çin, devlet güdümündeki ekonomilerin, bir gün mutlaka çökeceği inancını yerle bir etti. Liberal demokrasi, hukuk devleti ve piyasa ekonomisinin tüm dünyaya barış ve refah getireceği beklentisinin boş çıktığını itiraf etmek durumundayız.” Özilhan, “Geçen sene dünyada en hızlı büyüme sağlamış ülkelerin pek azında liberal ekonomi ve politika ilkelerinin geçerli olduğunu görüyoruz” diyor.

Liberalizmin çöküşünün tek kanıtı Çin değildir. İlginçtir ki her türlü devlet müdahalesine karşı olan kapitalizm varlığını devlet müdahaleciliğine borçludur. Kapitalizm en büyük küresel krizlerinden devlet eliyle kurtuldu. 1929 ekonomik buhranında devlet ekonomiye müdahale etti. Amerika’da 2008 krizinde şirketleri devlet devraldı. Dünya ekonomide devletçilik çizgisine geliyor. Küreselleşme furyasının bittiğinin kanıtlarını bizzat kapitalist sistemin devlerinden gözleyebiliyoruz. Trump’ın ekonomi programı ve Brexit ulus devlet çağına dönüşün işaretlerindendir.

Artık yeni bir dünya doğuyor. Dünyada üretimi Asya ülkeleri sürdürüyor. Meta üretiminin yapıldığı ekonomiye reel ekonomi denir. Reel ekonomi batının istisnası, Asya’nın yapısı haline gelmiştir. Asya finans oyunlarıyla değil üreterek zenginleşiyor. Çünkü en nihayetinde insanın karnını para değil ekmek doyurur.
Dünya değişirken değişmemekte ısrar eden ezilir. Her ne kadar Özilhan da konuşmasında yabancı sermayeye dikkat çekse de değişime ve değişime ayak uydurmanın zorunluluğuna dikkat çekiyor. “Dünyanın ekonomik ve siyasi güç dengelerinin yeniden oluştuğu, adeta tektonik değişimlerin yaşandığı bu çağda, değişimin hızına ayak uydurabilmek için ülkelerin hızlı ve etkin karar alması gerekiyor.”

Yağmur duası eder gibi yabancı sermaye duasına çıkmak çözüm getirmez. Ülkemiz dört tarafı sarılmış halde. Emperyalizm her cepheden saldırıyor. Herkes anlamalıdır ki yabancı sermaye Tayyip Erdoğan diktatör diye değil Türkiye FETÖ, PKK, PYD, IŞİD gibi taşeronlarla mücadele ediyor diye gelmiyor. O zaman oraya umut bağlamayı kesmek gerekir. Çözüm bu topraklarda yatıyor. Özilhan “Üretmiyoruz” diyor, “Üretmeden tüketiyoruz. Tüketmek için de borçlanıyoruz”. Türkiye dünyadaki değişime ayak uydurmalı ve devlet kontrolünde, planlı, üretim ekonomisine geçmelidir. Türkiye ithalatını ikame etmelidir, buğday, mercimek, nohut gibi tarımsal ürünleri üretmeli, hayvancılığı teşvik etmelidir. Sadece tarımsal ve hayvansal ürün değil sınai ürün de üretmelidir, teknoloji de üretmelidir. Çözüm Asya’dadır.

 

Kaynak:

1. http://tusiad.org/tr/konusma-metinleri/item/9909-tusiad-in-48-genel-kurul-toplantisi-konusmalari

 

Deniz Oktay

TGB Bursa İl Başkanı

TGB Genel Yönetim Kurulu Üyesi

tgb.gen.tr

Tarih:
Diğer Haberler