Kadınsız Vatan Vatansız Kadın Mücadelesi Olmaz!

Kadını kadından çalan yeni orta çağ ideolojisine karşı milli bağımsızlığımızı korumak ve savunmak en birinci görevimizdir.

Kadınsız Vatan Vatansız Kadın Mücadelesi Olmaz!
Melike Güler
Melike Güler
YAZAR

İnsanlığın en köklü ve en taşlaşmış sorunlarından biridir kadın sorunu. Haliyle bu uğurda köklü ve büyük mücadeleler verilmiştir. Toplumlar hep kadınla sınanmıştır. Demokratik devrimler kadınlara verdiği haklar ve kişilik özgürlükleriyle devrimi taçlandırır.

KADIN VATANIN EN TEMEL PARÇASIDIR

Cumhuriyet devrimimiz, kadının yüzyıllardır hapsolduğu kafesten kurtaracak yangınına su taşıyacak olan hakları Türk kadınına armağan etmiştir. Çünkü cumhuriyet, saltanatı yıkmış, emperyalistleri kovmuş, padişahı devirmiştir; fakat cumhuriyet savaşı hala bitmiş değildir. Ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘’Bir toplum cinslerden yalnız birinin yüzyılımızın gerektirdiklerini elde etmesiyle yetinirse, o toplum yarı yarıya zayıflamış olur. Bizim toplumumuzun uğradığı başarısızlıkların sebebi, kadınlarımıza karşı ihmal ve kusurdur.’’ sözü bizlere kadın mücadelesinin cumhuriyet ve vatan mücadelesi olduğunu anlama ve gerçekleştirme görevini veriyor. Kadınların özgürlük mücadelesinin, Türkiye’nin bağımsızlık mücadelesinden geçtiğini ancak ve ancak bu şekilde hür doğup hür yaşamanın anahtarını bulabileceğimize işaret ediyor.

Dünyada büyük devrimlerin gerçekleşmesinde kadınların rolünü her zaman görüyoruz. Fransız Devrimi sırasında Bastille Hapishanesi’ni basan kitlenin önündeki kadınlar, krala boyun eğdirip “İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi”nin yayınlatarak Fransız Devrimi’nin patlak vermesini sağlayan cesur kadınlardır. Türkiye’de milli mücadele döneminde Erzurumlu Kara Fatmalar, Halime Çavuşlar, Şerife Bacılar Kurtuluş Savaşı’nda gerek cephe gerisinde gerekse cephede gözlerini kırpmadan savaşa katılmış; önemli mevziler elde edilmesini sağlamışlardır.

Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de kadın sorunu hala kanayan yaramız olmaya devam ediyor. Birçok kadın örgütlü biçimde mücadelesini sürdürüyor lakin gelin görün ki bu haftasonu İstanbul’da gerçekleştirilen "Türkiye Kadın Buluşması’’ etkinliği Türkiye’de kadın sorununun ne olduğu ne olmadığı noktasında bizleri düşündürüyor. ''Haklarımız, hayatlarımız, kazanımlarımız bizim!'' sloganıyla ''farklı illerden, hayatlardan, deneyimlerden, kimliklerden, çevrelerden'' gelen sözde kadın örgütü buluştu. İlk günden medyaya yansıyan demeç ve haberlere parmak basmadan değil ayak basıp ezmeden geçmeye insanın içi elvermiyor.

ANCAK 140 KARAKTER YAZMA ÖZGÜRLÜĞÜ

HDP Kadın’ın resmi Twitter hesabından girilen gönderiler:

"Kadın Meclisi Sözcümüz Dirayet Dilan Taşdemir ile Kadın Meclisimizin, yine Kürdistan ve Türkiye'den kadınların katılımıyla İstanbul'daki Türkiye Kadın Buluşması kadınların rengi ve coşkusuyla başladı. Özgürlük ve eşitlik mücadelemiz dayanışmayla büyüyor."

"Sokağa çıkma yasakları sırasında Silopi'de cesaretleri, iradeleri ve tüm öz güçleri ile yaşam alanlarına ve yaşama sahip çıktıkları sırada direnirken 5 Ocak 2016'da katledilen Sêvê Demir'i, Pakize Nayır'ı ve Fatma Uyar'ı unutmadık, unutturmayacağız."

"Demokratik İslam Kongresi'nden, Dersim'den Alevi kadınlar olarak yan yanayız... Farklılıklarımızı biliyoruz ama birlikte güçlü olduğumuzu daha çok biliyoruz."

Bu yazılanlar cumhuriyet karşıtlığının neoliberal özgürlük ve cesaret kavramlarıyla sarılıp sarmalanmanın vücut bulmasından öteye geçemez. Sözde Kürdistan’ı tanımak kadınların haklı mücadelesinin; kadın sorunu duyarlılığı üzerinden HDP/PKK propagandasına alet edilmesinden başka bir şey değildir. Sözde Kürdistan projesi ABD’nin Büyük Orta Doğu Projesi’nin bir parçası değil midir? PKK’ya destek için gönderdiği silahlar kadınlara hiç doğrultulmadı mı? Şenay Aybüke Yalçın kadın değil miydi; Güvenpark patlamasında hiç kadın yok muydu? Silopi’de hayatını kaybeden kadınların en büyük katili hendek savaşlarında Türk askerine silah doğrultan PKK’dır. Bu kadınların özgürleşmesinin ve insan onuruna yakışır şekilde yaşamasını sağlayacak olan; kadınları ağanın karısı, kız çocuklarını satılacak mal olmaktan kurtarmak için bölgenin terörden temizlenmesidir. Cesurca direnenler, Silopi’de Mehmetçik’e karşı duranlar değil; İstiklal Savaşı’nda gericiliğe ve emperyalizme karşı duranlar, Kemalist devrimin öncü kadınlarıydı.

 ABD emperyalizmi gölgesinde değil, emperyalizme karşı verilen mücadelelerde kadınların özgürlüğünden bahsedebiliriz. Vatan mücadelesi vermeden kadın mücadelesi verilmez. Vatansız kadın mücadelesi olmaz. Kadın mücadelesine sözde vatanlar yaratanlar emperyalizmin kanlı ellerine kadınları teslim eder. Bu gönderilerde gerçek yüzlerini gösterenler ABD’nin Irak’ta, Suriye’de, Vietnam’da, Japonya’da ve dünyanın hemen her ülkesinde katlettiği kadınların hesabını da vermelidir.

Kadın sorununun aşikar biçimde mezhepsel özgürlükler çerçevesinde değerlendirilmesi ''kimlikçilik'' hastalığının kadın mücadelesine en büyük zararı veren bir ruh haline dönüştüğünü gösteriyor. Toplum, bireysel yaşamların toplamıdır. İnsanlar bireysel olarak değil başka insanlarla ilişkiler ve bağlar içinde yaşarlar. Bu ilişki ve bağları da kim inancına, mezhebine, dinine göre yaşarsa; her birey kendi hukukunu koymak zorunda kalır. Yaşam tarzlarına güvence vaadi kimlikçi ayrımcılıkla değil ancak ve ancak millet bilinciyle bütünleşen bir laiklik ile mümkündür. Bunun aksi ise açıkça, orta çağ dinciliğine özgürlük, tarikat ve cemaatlere özgürlük, etnik bölünmeye özgürlük demektir.

HDP/PKK, kadın haklarını etnik bölücülüğün malzemesi yaparak kadına en büyük düşmanlığı yapıyor. Kadının çığlıklarını ik duyan cumhuriyettir, milli devlettir. Çağdaş medeniyetin kalesi cumhuriyetin düşmanlığını yapıyorlar. Cumhuriyet kadının insanlığını keşfetmektir. Kadının da insanca hür doğup hür yaşamasının teminatıdır fakat görülüyor ki bu buluşma, kadınların kazanım ve haklarını 140 karakterden öteye geçirememekle birlikte mağdur edebiyatı yapmaktan başka bir şey yapmıyor. 

YENİ ORTA ÇAĞIN KÖR KUYULARU YERİNE CUMHURİYETİN FAZİLETİ İLE DONANMAK 

Bu etkinliğe katılan tüm kadın örgütlerini, kıyısından köşesinden içinde olan tüm kadınlarımızı uyarma görevini taşıyoruz:

Kadının derdi; mezhebi, dini, nereli olduğu değildir. Bir ekonomik bunalım döneminde işten ilk atılacak olan kadındır.

Ağanın bilmem kaçıncı karısı olan kadındır.

Ezilen, merhamet dileyen kadındır.

Satılık mal olan kadındır.

Ancak kadının çığlıklarını ilk duyan cumhuriyettir. Kadının başını öne eğmesinin, maruz kaldığı psikolojik ve fiziksel şiddetin çözümü kadın sorununu vatan mücadelesinden ayırarak değil kadın erkek yan yana yürüyerek milletimizi çağdaş medeniyetler seviyesine yükseltmekten geçer. Kadını kadından çalan yeni orta çağ ideolojisine karşı milli bağımsızlığımızı korumak ve savunmak en birinci görevimizdir. 

Mustafa Kemal Atatürk’ün de dediği gibi "Kadınlarımız için asıl mücadele alanı, asıl zafer kazanılması gereken alan biçim ve kılıkta başarıdan çok; ışıkla, bilgi ve kültürle gerçek faziletle süslenip donanmaktır.’’ Bu bilgi ve kültürün ilk kaynağı ise kayıtsız, şartsız vatanseverliktir.

Melike Güler

TGB GYK Üyesi / Ankara İl Başkan Yardımcısı

tgb.gen.tr

Tarih:
Diğer Haberler