Korkma ben varım!

Biz sömürü düzenini omuz omuza yıkacak olanlarız. Sömürü ve istila varsa buna karşı her daim yan yana, can cana ayakta duracak olanlar da vardır.

Korkma ben varım!
Özge Yaren Enç
Özge Yaren Enç
YAZAR

Savaşta,barışta, tarlada,fabrikada,dağda, yaylada her zaman her yerde öncüdür kadın. Adına şiirler yazılan,uğruna türküler yakılan değildir yalnızca. Haklarını elde etmek için yüzyıllar evvelinde işe koyulan, omzundaki onca yükle hep bir adım daha ileri gitmek için ter dökendir kadın. Mermi taşıyan, silah tutan, tütün saran,  pamuk toplayan, yazı yazan, keman çalan '' korkunç ve mübarek '' elleriyle her zaman var olmuştur.

MÜCADELENİN TARİHÇESİNE KISA BİR BAKIŞ

Kısaca kadın mücadelesi tarihine değinecek olursak dört temel dönem çıkar karşımıza. "Birinci Dalga" denen ilk dönem 1850' lerde "Yasal Haklar ve Eşitlik" sloganıyla doğar. Fakat bu tarihten seneler evvel Fransız Devrimi sürecinde de kadınlar büyük bir mücadele sergilemiş '' Ekmek yoksa pasta yesinler.'' diyen Antoinette 'nin sarayına ''Ne zaman ekmeğimiz olacak?'' haykırışlarıyla yürümüş ve Ulusal Meclis'i basıp kraliyet ailesini esir almıştı. Bu durum İnsan Hakları Bildirgesi'nin kabulünde önemli bir rol oynamıştı. Sanayi Devrimi ile değişen dünyada düzen, kadını tekrar köleye çevirirken erkeği ise düzenin kontrolünü elinde tutan güç haline getirmeye çalışıyordu. Dönemin ünlü bilim insanları bile kadınlara "evi çekip çevirmek" rolünü biçmekteydi. Fabrikalarda işçilik yapan kadınlarsa saatlerce ağır şartlar altında sömürülürken kimse "kadının güçsüzlüğü"nden bahsetmiyordu.!

Tüm bu sözde "gelişen" düzende kadınlar " Biz de varız!" demek için harekete geçti. 8 Mart 1857'de New York'ta tekstil işçisi kadınlar insanlık dışı çalışma koşullarını protesto etmek için greve gitti. Bu sırada gelişen olaylar esnasında şüpheli bir yangın çıktı ve 129 kadın hayatını kaybetti. Cenazeleri adeta insan seline dönüştü. Aradan seneler geçtikten sonra Almanya Sosyal Demokrat Partisi önderlerinden Clara Zetkin İkinci Enternasyonal'e bağlı Sosyalist Kadınlar Konferansı'nda 8 Mart'ın Dünya Kadınlar Günü olması önerisini sundu. Öneri kabul edildi. 8 Mart 1917'de Rus kadınlar Çarlık rejimine karşı büyük bir yürüyüş gerçekleştirir, bu yürüyüş Ekim Devrimi'nin oluşumuna zemin hazırlar.1921'de Moskova'da yapılan Üçüncü Uluslararası Kadın Konferansı'nda ise 8 Mart New York ve Petrograd'da hayatını kaybeden kadın grevcilerin anısını ölümsüzleştirmek için Emekçi Kadınlar Günü ilan edilir. Ardından gelecek "İkinci Dalga" 60'lı yıllarda "Kadının Kurtuluşu" sloganıyla doğdu. Bu dönemin öncülerinden Margaret Mead: "Kendini adamış,bilinçli, küçük bir grup insanın dünyayı değiştirebileceğinden asla şüphe etmeyiniz. Aslına bakarsanız şimdiye kadar bunu başarmış olanlar yalnızca onlardır" diyerek kadının direnen yanını perçinlemiştir. İngiltere'de Ford fabrikasında çalışan kadın işçiler "yarım kalifiye" statüsünde görülüyor, erkek işçilere oranla %85 daha az ücret alıyordu. 7 Haziran 1968’de bu gidişata dur demek isteyen kadın işçiler büyük bir grev başlattı. dalga dalga yayılan grev sonucunda büyük bir zafer kazanan direnişçiler 1970 yılında ‘’Eşit İşe Eşit Ücret Yasası’’nın çıkmasını sağladılar. 80'lerde oluşan "Üçüncü Dalga" ise cinsiyet-toplumsal cinsiyet ayrımını gündeme getirir. Toplumsal cinsiyet, cinsiyetin üzerine yüklenen toplumsal bir inşaa olarak görülür.

GÜNÜMÜZÜN ''YARIM PORSİYON'' KADIN HAKLARI SAVUNUCULARINA KARŞIN...

Günümüzdeki sürece ise bu mücadele tarihinin "Dördüncü Dalga"sı deniyor. Bu dönem postmodern feminizmin oluşmaya başladığı, pek çok yeni teorinin üretildiği bir dönem. Bana kalırsa da en problemli dönem işte bu dönem. Çünkü kadın mücadelesi her kesimin sahiplenmeye çalıştığı, konuların sakız gibi uzatılıp balon gibi patlatıldığı bir yere varmış durumda! Adeta eline dövizini alan ''Hepimiz Feministiz!'' diyerek atıyor kendini meydanlara..''Gerçek feminizm bu değil!'' cümlesi de dolayısıyla en sık duyduğumuz cümle haline geliyor.Erkek düşmanlığı üzerine yoğunlaşmış bir ''Pop Feminizm'' almış başını gidiyor.

Ülkemizin güzide insanları ise son dönemde giderek artan istismar ve cinayetlere karşı nasıl tepki vereceğini şaşırmış vaziyette. Öte yandan PKK'nın siyasal uzantısı HDP Kadın Kolları açıyor. Toprak ağalarının cariyelerini kadından saymıyorlar sanırım? Siyaset meydanına kadın milletvekilleri sürerek aslında ne kadar ''demokrasi aşığı'' olduklarını göstermeye çalışanlara Cem Karaca ''Yarım Porsiyon Aydınlık'' şarkısıyla en güzel cevabı ''Karılarınızı döverken siz, ne kadar bilimselsiniz!'' diyerek vermiştir.

Üniversiteleri saran kadın hakları aktivistleri 8 Mart günü meydanlara" Topla saçını Rapunzel, merdivene tırmansın!", " Ev işini Marslılar yapsın!" diye fırlayıveriyor bir anda. Bakın siz şu küçük devrimcilere(!) Öte yandan bir güruh ise gün aşırı ağıtlar yakmaktan başka tek iş yapmıyorlar! Ağlayıp vahlayarak bu devre kadar hiçbir sorun çözülmedi. Devrim gidenlerin ardından ağlayarak değil, gidenleri mücadelede bir bayrak gibi dalgalandırarak gelir!

Bizler saçını kazıtıp omzuna tüfeğini asarak cepheye koşan Mustafa Kemal'' Sen üşüyor musun böyle?'' diye sorduğunda ''Bey, yüzbin kişi kurtulacak. Ben ölsem ne olur?'' diyen Halime Çavuş'un, Fransızlara karşı verilen mücadelede en ön siperlerde savaşırken iki arkadaşını kurtarmak için merminin önüne atlayan Tayyar Rahmiye'nin, tiyatroya kadın ruhunu katan Afife Jale'nin, köy enstitülerinde senelerce emektar mücadeleler veren kadın öğretmenlerimizin torunlarıyız! Elinde ne var ne yoksa sınır ötesine yollayan kadınlarımız umudumuzdur. Öğrencilerine türküler öğreterek kocaman gülücüğüyle içlerini ısıtan ve PKK'lı teröristlerin saldırısı sonucunda şehit edilen Aybüke Yalçın onurumuzdur. İstismara karşı gözünü yummayıp her türlü hukuki mücadeleyi veren Saadet Öğretmen direnç kaynağımızdır.

Bizler içinde bulunduğumuz Emperyalizm Çağı’nı kadınıyla erkeğiyle sonlandırmak için mücadele edenleriz. Dayatılan bu sömürü düzenini omuz omuza yıkacak olanlarız. Sömürü ve istila varsa buna karşı her daim yan yana, can cana ayakta duracak olanlar da var olacaktır!

Ne kimseden lütuf isteriz ne kimseye boyun eğeriz. Mehmetçik hepimizin evladı, abisidir. Ezilen her kadın hepimizin anası, kız kardeşidir. Cumhuriyet meşalesi ile her an daha ileri gideceğimize, nerede ve ne zaman olursa olsun vatanımızı son kanımıza dek koruyacağımıza, özgürlüğümüze göz dikenlere karşı hep birlikte olacağımıza and içeriz!

Kirpiğiniz yere düşmesin, mücadele ile kalın.

Özge Yaren Enç
TGB İzmir İl Yöneticisi

tgb.gen.tr

Tarih:
Diğer Haberler