Kurşunla Eğilen Bayrak Adamın Davası

Mithat Cemal Kuntay, Talat Paşa için, “En sonra eğildinse de kurşunla eğildin…” diyor. Milletimizdeki karakter ve irade bunu getirmektedir.

Kurşunla Eğilen Bayrak Adamın Davası

YAZAR

Hürriyet Devrimi kahramanlarından Talat Paşa’nın hedef alındığı heykel, geçtiğimiz günlerde Türkiye’nin gündemine oturdu. Talat Paşa’nın yüce başını Ermeni terörist Tehliryan’ın ayağının altında görme öfkesi, tüm vatanseverlerin bilincini ve yüreğini kaplamıştır.

Kimdi Soğomon Tehliryan? Talat Paşa’yı öldürdüğü için Ermenilerin ulusal kahramanı kabul edilen bir terörist. 15 Mart 1921’de işlenen cinayetin davası 2 Haziran 1921 günü başlayıp 3 Haziran 1921 günü sona ermişti. Yani, 1908 devriminin planlayıcısı, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin önderi, Dahiliye Nazırı ve Sadrazam Talat Paşa için sadece iki gününü ayırmıştı Berlin Mahkemesi. Sonucunda ise Tehliryan, beraat ettirilmiştir.

Davanın ve cinayetin üzerinden 98 yıl geçmiş olsa da bazı detaylara dikkat çekmek ve incelemek gerekiyor.

Yalanlara Karşı Gerçekler

Tehliryan, cinayetin ardından yakalanır yakalanmaz 16 Mart’ta ilk ifadesini vermiştir. Sorgu, Charlottenburg Sulh Ceza Mahkemesi Yüksek Adli Müşaviri Schulze tarafından yapılmıştır. Bu ilk ifade verme esnasında Tehliryan, Talat Paşa’yı öldürme eylemini çok önceleri planladığını itiraf etmiştir. Ailesinin katili olarak düşündüğü Talat Paşa’yı öldürmek için sırf Berlin’e kadar gelmiş ve silahı da Ermeni tehcirinin hemen sonrasında tedarik etmiştir.

Terörist Tehliryan, dava esnasında Berlin’e geliş sebebinin farklı olduğunu ve Talat Paşa’yı tesadüfen görmesi sonucu öldürme kararını aldığını söyleyecektir.

Dava boyunca kendisinin Talat Paşa’yı vurmasını, ailesinin katledilmesi meselesini açarak meşrulaştırmaya çalışacaktır Tehliryan. Şimdi yıllar sonrasında açığa çıkan gerçeklere değinme vakti.

Katil Tehliryan’ın davada söylediği gibi Ermeni tehciri sırasında tüm ailesi öldürülmemişti. Çünkü davada bahsettiği ve katledilen “üç kız kardeş” hiçbir zaman olmamıştı. Üç kız kardeşinin olduğunu ve bunların kendi gözü önünde katledildiği yalanını dava sonuna kadar başarıyla sürdürmüştür.

Tehliryan’ın ifadelerinde, annesi gözleri önünde öldürülmüştür. Burası da büyük bir yalandan ibarettir. Çünkü Tehliryan, I. Dünya Savaşı’ndan hemen önce erkek kardeşleriyle birlikte Sırbistan’da bulunmaktaydı. Yani, Ermeni tehciri olduğu vakitte de Osmanlı topraklarına ayak basmamıştı Tehliryan. Annesi de bahsettiği gibi “gözleri önünde” öldürülmemişti.

Aileye dair bu gerçekleri yıllar sonrasında Soğomon Tehliryan’ın oğlu açıklığa kavuşturmuştur.1

Sanık Sandalyesindeki Talat Paşa

1921 Haziran’ında iki güne sıkıştırılan davanın esas konusunu, Tehliryan’ın avukatı Werthauer bir soruyla çok güzel anlatmıştır. Werthauer, davada karar verici merci olan jüriye şunu demiştir:

“Soru formunda yer alan soru, ‘Sanık Talat Paşa’yı öldürmüş müdür?’ değil, ‘Sanık Talat Paşa’yı öldürmekten dolayı suçlu mudur?’ şeklindedir. Bu fark size jüri odasına kadar eşlik edecek ve tekrar dışarı çıktığınız zaman vereceğiniz cevapta da kendini gösterecektir.”

Bu soru kalıbıyla sanık koltuğunda oturanın Tehliryan olmadığını görüyoruz. Yargılanan Talat Paşa ve Türk milletidir. Berlin Mahkemesi, bir teröristi yargılamayı bırakmış ve Türk milletinin 1915 Ermeni tehciriyle ne kadar insan “katlettiğini” incelemiştir. Dava boyunca Tehliryan’ın avukatları ve tanıklar Türkleri katliamcılıkla suçlamışlar, Türkiye’nin soykırım yaptığı yalanı da ilk kez Berlin Mahkemesi’nin duvarlarında çınlamıştır.

Davada Türk Tarafı

Talat Paşa’yı ve onun nezdinde Türk milletini savunan iki kişi vardır salonda. Biri Alman savcı Göllnick, diğeri ise hepimizin I. Dünya Savaşı’ndan bildiği Liman Von Sanders. Savcı Göllnick, “Sayın Jüri Üyeleri!” diyerek konuşmasına başlamış ve devamında Ermenilerin saldırıya uğramalarına ilişkin şunları söylemiştir:

“Ama Baylar, bu, Ermeniler ve dostları tarafından savunulan taraflı bir görüştür ve olayları tamamen farklı bir şekilde değerlendirecek pek çok tanığı burada sizin önünüze getirmek çok kolay bir iş olurdu. Türkiye’de bulunmuş ve olayları yakından bilen birçok Alman’la konuştum. Onlar tamamen farklı bir görüştedir. İstanbul hükümetinin Ermenilerin kökünün kazınmasını hedeflemesinin söz konusu olmadığını; devletin ve askerin çıkarları nedeniyle o bölgeyi boşaltma emri verildiğini, ancak bunun son derece vahim sonuçlara yol açtığını anlattılar.”2

Savcı, Talat Paşa’nın katiline ceza vermek istese de ileriye gidememiş; hatta böyle önemli bir davada temyiz sürecine dahi gerek duymamıştır.

General Liman Von Sanders ise, “Her hâlükârda, burada görevim gereği şunu belirtmeliyim ki, Türkiye’de bulunduğum beş yıl içinde, Ermenilere karşı Talat tarafından imzalanmış herhangi bir emir görmedim ve böyle bir şeyin var olduğuna tanıklık edemem.”3 diyerek Talat Paşa’yı savunmuştur. Talat Paşa’yı, I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı’nın müttefiki olan Almanya’nın generali Von Sanders’ten daha iyi tanıyan biri herhalde yoktur. Ancak eski müttefik Almanya, İtilaf Devletleri’nin baskısını hafifletmek adına Osmanlı’yı temsil eden büyük dava adamını hiçliğe sürüklemekte sakınca görmeyecektir.

İki günlük süreçte Türk kanadına yer verilmemiş, Almanlar ve Ermeniler arasında görülen davada Talat Paşa ve Türk milleti ceza almıştır. Jüri Başkanı Otto Reinicke, Tehliryan’a beraat kararının sevinçle karşılandığı mahkemede, kararını şöyle açıklamıştır:

“Sanık Soğomon Tehliryan 15 Mart 1921 günü Charlottenburg’da Talat Paşa’yı taammüden öldürmekten suçlu mudur?
Hayır.”4

Bir Kitap, Bir Dizi

Baştan sona uydurma belgelerin ve yalancı tanıkların konuştuğu, vicdanların yok edildiği davayı Kaynak Yayınları’ndan çıkan Talat Paşa Cinayeti Davası-Tutanaklar kitabında okuyabilirsiniz. Kaynak Yayınları’nın basımının önsözünü ise Ermeni soykırımı yalanına karşı seneler boyunca mücadele veren ve başarı kazanan Vatan Partisi Genel Başkanı Dr. Doğu Perinçek yazmış bulunmakta. Perinçek’in anlatımıyla davayı ayrı bir anlamla okumak mümkün.

Peki, Türk tarafı bu davaya dahil olsaydı nasıl sonuçlanırdı? İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan işgali altındaki topraklardan resmi belgeler ulaştırılsaydı süreç nasıl gelişirdi? İşte bu sorulara cevabı ise 1986 yılı yapımlı Duvardaki Kan dizi-filmi veriyor. Ermeni terör örgütü ASALA’nın pek çok diplomatımıza yaptığı saldırıların yoğunlaştığı bir dönemde bu dizi çekilmiştir. Karakterlerin gerçek ancak davanın kurguyla işletildiği 10 bölümlük dizide, Savcı Göllnick rolündeki Fikret Hakan’ın ve Kuvayı Milliye’cilerin hakikat arayışını göreceğiz.

Sonuç

Mithat Cemal Kuntay, büyük dava adamını şöyle tanımlıyor:

“Takriben adamlık sana yetmezdi, tamamdın,
Sen kitle adam, millet adam, bayrak adamdın.”

Ve ardından kimseye boyun eğmeyen Talat Paşa için, “En sonra eğildinse de kurşunla eğildin…” diyor. Milletimizdeki karakter ve irade bunu getirmektedir. Mirasın büyük, hakkın ödenmez! Yaşa, var ol Talat Paşa!

 

Okan Özkan

TGB Genel Sekreteri

 

Dipnot:

1) https://odatv.com/talat-pasayi-olduren-katilin-oglu-babasinin-bilinmeyenlerini-anlatti-1207161200.html
2) Talat Paşa Cinayeti Davası-Tutanaklar, 1.Basım, İstanbul, Kaynak Yayınları, Mayıs 2008, s. 151.
3) a.g.e. s. 118.
4) a.g.e. s. 211.

tgb.gen.tr

Tarih:
Diğer Haberler