Orhan Veli’yi Hatırlamak

TGB Genel Başkan Yardımcısı Cemil Gözel yazdı...

Orhan Veli’yi Hatırlamak

YAZAR

1955 yılında Budapeşte'deki Kent Radyo'sunun konuğu olan Nazım Hikmet'e “Sık seyahatleriniz sırasında yanınızda bulundurduğunuz kitaplar nelerdir?” diye bir soru yöneltir program sunucusu. Nazım'ın bu soruya cevabı şudur: “Şimdi size söyleyeyim. Mesela benim bavulumda neler var. Bir defa tabii Orhan Veli var. Öyle sanıyorum ki Orhan Veli bizim en güzel şairlerimizden biri. Çok genç öldü, yazık oldu ama, ölümsüz.” (youtube.com – Nazım Hikmet Budapeste Radyosu Konuşması)

Nazım'ın valizinde dünyayı dolaşan Orhan Veli, 13 Nisan 1914'te doğdu. Ölümsüzlüğe atılan ilk adımdı bu.

Orhan Veli'yi şiirlerinden çok, Nahit Hanım'a yazdığı mektupları okuduktan sonra anladım (Orhan Veli, Yalnız Seni Arıyorum, Nahit Hanım’a Mektuplar, YKY). Tepeden tırnağa yoksul, hayata tutunmaya çalışan, sevgiyle soluk alan bir duyarlık... İki şehir arasında bir sevda girdabında çalkalanan sıcaklık, samimiyet...

Mektupları okuduktan sonra "bu dünyadan Orhan Veli geçmiş" ve dokunduğu her şeye güzellik ekmiş diyebiliyorum.

 

"Mucizeler beklemeye hakkımız yok mu?" diyor bir mektubunda. Galiba ömrü boyunca en çok kullandığı hak buydu. Nahit Hanım’a kavuşmak mucizeydi, biraz para kazanmak mucizeydi…

Orhan Veli İstanbul şairi olarak bilinir. Ankara'ya olan tutkusu ise göz ardı edilmiştir. Bir mektubunda da Ankara tutkusunu şöyle anlatıyor: "Ankara'dan ayrılmanın verdiği hüzün bu sefer de Ankara'ya bir an evvel dönebilmek gayretine inkilap etti."

Ankara İstanbul "tutkunlarının" içinde açığa çıkması muhtemel bir özlemdir.

Bir çok mektubunda Nahit Hanım'ın hırçınlıklarından duyduğu üzüntüyü dile gitiriyor. Nahit Hanım niçin hırçındır? Orhan Veli'den ayrı olduğu için mi? Bilmiyorum ama Orhan Veli vuslat özlemiyle tutuşmaktadır. Bir mektubunda da Nahit Hanım'ın "koltuklarının ter kokusunu bile duymak istediğini" yazacaktır. Ne büyük tutku, ne büyük özlem, ne büyük çaresizlik...

 En büyük şairlerine, en büyük sefaleti çektiren ülke... "Bir çorap alamadığıma üzüldüğüm günlerimi, sabahtan akşama kadar aç geçirdiğim bir sırada..." Sefalet ve özlem şaire kilo verdirir. "Ankara'dan ayrıldığımdan beri yedi sekiz kilo kadar düşmüşüm" Hangisi önceliklidir? Sefalet mi, özlem mi? "Her şeyim ne kadar senden ibaretmiş meğer"

Kimin gücü yeterse kahretsin parasızlığı! "Benim Ankara'ya gelemeyişim sadece parasızlık yüzünden..." "pabucum yok, gömleğim yok, pardösüm yok" Gene de gururlu, onurlu... "bu sefaletimi göstermek istemiyorum"

Nahit Hanım sürekli uzak, soğuk, kırıcı... "sen beni az düşünürsün" "ben evvela senin için bir eylenceydim"

 

Nahit Hanım'a sesini ulaştırmak en büyük amacı. "sadece sana mektup yazabilmek için, yürüye yürüye İstanbul'a gittim" Otobüse binecek parası yok!

"Seni çok arıyorum..." sürekli tekrarladığı cümle. Hepimizin hayatımızda çok aradıklarımız var. Ancak hangimiz Orhan Veli'nin ateşinde tutuştuk? O ateş Orhan Veli'yi yaktı. İnsanlık aynı ateşte yandığı gün aklanır, paklanır, eminim.

 

"Morgta açılınca kafatası

doktor beyler beyin gördüler
İndirince tankafesine neşteri
Doktor beyler yürek gördüler
Yürekte ne gördüler dersiniz
Yürekte memleket gördüler
Dünya gördüler
Bir de dost gördüler
Ama bu işde doktor beyler
Doğrusu geç kaldılar
Çok geç kaldılar" (Halim Şefik, Otopsi)

 

Yürekte bir de aşk var. Onu da biz gördük...

 

Cemil GÖZEL

Tarih:
Diğer Haberler