Skolastik Bir Kahraman

Yeni anayasa ve başkanlık diye tutturdukları türkünün milli egemenliği hiçe sayarak yeniden saltanat rejimini getirmek olduğu apaçık ortada.

Skolastik Bir Kahraman

YAZAR

İsmail Kahraman.. Kendisi şu anda Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı...

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi demek milli egemenlik demek.. .

 

Milli egemenliği bizlere ulaştıran ise İLK Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Kemal...

 

Son zamanlarda İsmail Kahraman denen bu zat ve türevlerinin laikliğe olan alerjisi tartışılıyor. Bu alerjinin sebebi ne olabilir ki? Milli egemenliğe karşı çıkış mıdır? Bu sorunun cevabını ilk meclis başkanımızda buluyoruz. " Kralların ve padişahların baskı yöntemlerine dinler dayanak olmuştur. Krallar, halifeler, padişahlar çevrelerini saran papazlar ve hocalar tarafından yapılan telkinlerle tanrısal hukuka dayanmışlardır. Egemenlik bu hükümdarlara Allah tarafından verildiği teorisi uydurulmuştur. Buna göre hükümdarlar ancak Allah'a karşı sorumludur. Güç ve egemenliğin sınırı ancak din kitaplarında aranabilir." Laiklik, milli egemenliğin teminatıdır.

 

Yeni anayasa ve başkanlık diye tutturdukları türkünün milli egemenliği hiçe sayarak yeniden saltanat rejimini getirmek olduğu apaçık ortada. Amaç mı? Mutlak güç, mutlak iktidar.

 

Ortaçağın skolastik karanlığının günümüz temsilcileri İsmail Kahramanlardır. Din maskesi altına saklanıp mutlak ve tek doğru olduklarını söyler, tek doğruluk sistemi yaratır bunlar. Ortaçağın skolastik düşüncesi yeni bir şey bulma çabasında değildir. Zaten olanlar içerisinde kendisine uygun olanları temellendirmeye çalışır, uygun olmayanları ise çürütmeye. Onlar gibiysen doğrusundur, değilsen yanlış. Yanlışsan cezalandırılırsın. Ergenekon - ah, pardon! - Engizisyon mahkemelerini boşuna mı kurdular? Orada insan değil din yargılar seni, yani mutlak doğru o yüzden itiraz edemezsin, edemezler, ettirmezler.

 

Skolastik Kahraman'ın bir konuşması daha ortaya çıktı.2014 yılında, Eskişehir'de "Birlik Vakfı" toplantısında:

 

"Hasan Polatkan Caddesi’nin adının “Atatürk Bulvarı” diye değiştirilmiş. Haa bugün matem günü ya. Atatürk öldü. Dünyanın hiçbir yerinde bir büyük adam öldü diye ağlanmaz. Bizim gibi gerici bir başka devlet yok. Her canlı ölümü tadacak. Vadesi geldi öldü. ‘o ölmez..’ e, öldü. 76 senedir ölmüş adamı bırakmıyorlar." diyor ve ekliyor "Cumhuriyet’i kuran kadro pozitivistti. Pozitivist nedir? Gördüğüne ve tuttuğuna inanır. Peki ayeti tutuyor muyum? Hayır… Vahiy gördüm mü? Hayır… Ayeti reddederler. Şimdiki tabiri ile olguculuk. Pozitivizm Cumhuriyet’i kuranların ideolojisi oldu, dinden uzaklaştılar." Bu sözleri neresinden tutsak elimizde kalıyor.

 

10 Kasım matem günüymüş. Dünyanın hiçbir yerinde büyük adam ölünce ağlanmazmış. Bu gericilikmiş. Bu sözleri sarf eden bilmiyor ki biz , Ata'nın evlatları, 10 Kasımlarda her yıl yeniden doğarız, hep genç hep canlı kalırız. Adeta "Bir öldük bin dirildik" sözünün ispatıyız. Bilmiyor ki özlemek gibi insani duyguların göz yaşarttığını, bilmiyor ki böyle büyük bir insan öldüğünde sadece kendi ülkesinin değil tüm dünyanın ağladığını. Bunları bilmediği gibi gericiliğin ne olduğunu da bilmiyor. Ya da skolastik düşüncelerinden dolayı kendisinin gerici olmadığını iddia edip kendisi gibi olmayanları gerici olarak yaftalıyor. Pozitivizmi dinsizlik sayıyor. Pozitivizm, skolastik felsefenin karşısındadır.

 

Pozitivizm bilimi rehber kılar, skolastik felsefe bilimi kendini ispatlamak için kullanır. İspatlamazsa reddeder çünkü kendisi bilimden daha doğrudur. Mutlak doğru tabii, bilim daha mı iyi bilecek?!

 

 Her nefs ölümü tadar. Shakespeare (ölümünün 400.yılı olmasına rağmen geride bıraktığı sonelerinden birinde) şöyle der: "Bedenimin değeri, ruhun kabı olmaktır/ Ruhumunki ise sende şiirimle kalmaktır." O'nun bedenidir toprağa karışan; Shakspeare şiiriyle yaşar, Atatürk düşünceleriyle. Değil 78 yıl 400 yıl bile geçse de yaşar . İlelebet payidar kalacak olan Ata'nın fikirleri, eserleri, evlatlarıdır. Büyük adamların yaşamak için bedene ihtiyaçları yoktur. Kahraman ve türevleri bunu iyi biliyor işte de bilmemezlikten geliyor. Yoksa sorarlar adama " 78 sene önce ölmüş adamın ismini her yerden neden silmeye çalışıyorsunuz? Ders kitaplarından neden kaldırıyorsunuz? Onun açtığı yolda gidenlerden neden korkuyorsunuz? Neden yeni anayasa yapmaya çalışıp neden onun ilkelerini almıyorsunuz? ... " diye. O'nun yaşadığını bilmeseler 78 senedir, ölmüş adamı kendisi ve türevleri çoktan bırakmış olurlardı. 78 senedir bitmeyen bir Atatürk düşmanlığını hala yaşatıyor olmazlardı.

 

Skolastik Hayali Kahraman, Biz yine her 10 Kasımda gözlerimizde özlemin getirdiği yaşla, başımız dik, alnımız ak, hep daha güçlü, daha genç, daha coşkulu bir şekilde Atamıza koşacağız.

 

Sizin gibiler ölünce ne mi olacak? Tabutunuzu kendiniz sırtlayıp, mezarınızı kendiniz kazacaksınız. Ama siz yine de düşünmeyin bunları, ne demişler "Sonunu düşünen Kahraman olmaz."

 

Melek Çalı - Ankara Üniversitesi

Tarih:
Diğer Haberler