Türk Kadınının Mücadele Tarihi

Kadınımızı neo-liberal sistemin dayattığı kalıplardan kurtaracak, şiddet ve sömürünün kol gezdiği toprakları yeniden ekinlerle donatacağız.

Türk Kadınının Mücadele Tarihi
Özge Yaren Enç
Özge Yaren Enç
YAZAR

Türkiye’de kadın hareketi tarihini kavrayabilmek için yaklaşık 150 yıllık bir mücadele sürecini incelemek gerekir. Yazımızda Türk kadının Osmanlı Devleti’nde başlayıp bugüne gelen mücadele hayatına kısaca değineceğiz.


Kadınımızın Serüveni
Türk kadın hareketinin temelinde özgürlük ve eşitlik arama mücadelesi yatar. Kadınlarımız özellikle Osmanlı Devleti’nin baskıcı ve erkek egemen dünyasında ikinci sınıf vatandaş muamelesi görmüş, uzun yıllar boyu birçok haktan mahrum bırakılmıştır. Özellikle sosyal yaşamda kendine yer bulmaya çalışan kadınlarımız, çok eşlilik, aile ve toplum baskısı gibi büyük engellerle karşılaşmıştır. Kadınların belli başlı meslekler dışında meslek edinmesi “gizli bir yasak” olarak var olmuştur. Osmanlı Dönemi kısaca kadınlarımızın hemen hemen her alanda ataerkil hâkim zihniyetle ve gericilikle savaşmak durumunda kaldığı bir dönemdir.
Dünyada Fransız Devrimi, Sanayi İnkılabı gibi kadın hareketlerini derinden etkileyen süreçler yaşanırken Osmanlı’da kadınlar ancak Tanzimat Fermanı’nın ilanı ve 1.Meşrutiyet’in gelişi döneminde sahneye çıkabilmişlerdir. Kadınlarımız bu ilk dönemlerde sahnede başrol olamasa da yüzyıllık mücadele yolunu arşınlamaya başlamışlardır. 18.yüzyılın ikinci yarısından itibaren mücadele daha da artar. Verilmeye başlanan bu mücadele yönetimdekilerin eylemlerini de etkilemeye başlar. İlk kez 1859’da kız çocuklar için rüştiye yani ortaokul açılır.1869’da ise Sıbyan Mektepleri hem kız hem de erkek çocuklar için zorunlu hale getirilir.
Her zaman her şeyin başı eğitimdir deriz. Artık Türk kadını da bu kutsal haktan kısmen de olsa yararlanma şansına sahipti. Önlerinde onlara engel olan kayaları yarmak için daha sağlam adımlar atılabilirdi.


Kadınlarımızın İlkleri
Her ne kadar ‘yenilikçi’ gözükse de Tanzimat Fermanı da toplumun yaralarına tam anlamıyla çare olamamış, kadınların varlığını pek çok yerde görmezden gelmiştir. İlk kez 1876’da yapılan nüfus sayımında kadınların değil sadece erkeklerin sayılması da durumun vahametini gözler önüne seriyor.
1.Meşrutiyet’in ilanı ile ise kadınlar için daha özgür bir dünyanın kapıları aralanır. Kanuni Esasi’nin kabulüyle bir meclis oluşturulmuş ve istibdat rejimine son verilmiştir.
1869’da ilk kadın dergisi “Terakki-i Muhadderat” çıkarılmıştır. Kadınlar da artık fikirlerini kaleme döküp halka ulaşabilecektir.1886’da Arife Hanım “Şükufezar” adlı bir dergi çıkartır ve bu dergi yazarlarının tümünün kadın olduğu ilk dergi olarak tarihe geçer.
Osmanlı’nın kadınları yavaş yavaş toplumsal hayata nüfuz etmeye başlarken ilk kadın okul müdürü de 1870’te göreve getirilir.
2.Abdülhamit döneminde tüm toplumda olduğu gibi kadınların hayat tarzlarında da değişiklikler artar. Artık kadınlar da modernize hareketine dahil olmaktadır. Bu devrin ileri gelen aydınları Namık Kemal, Şinasi gibi isimler de kadınlara mücadelede destek olmuşlardır.

Kayaları Yaranlar
Kadınların adeta kayaları yararak ilerleme çabaları 1908’de ilan edilen 2.Meşrutiyet’le birlikte daha kolay bir hal alır. İttihat ve Terakki Cemiyeti, kadınlar dernekleri kurar. Bu derneklerin Selanik’teki önderlerinden Emine Semiye’nin 2. Meşrutiyet’in ilanı üzerine yaptığı konuşma meşhurdur.
2.Meşrutiyet Dönemi’nde kadınlar aldıkları eğitimle farklı meslek gruplarına da yönelmeye başlar.
Bu süreçte “Müdafaa-i Hukuk-i Nisvan Cemiyeti” yani Kadın Haklarını Savunma Derneği kurulur ve derneğin yayın organı “Kadınlar Dünyası Dergisi” de yayın hayatına başlar.
Nesibe Hanım,1911’de “Beyaz Konferanslar” denen konferansları düzenleyerek hak mücadelesini tüm kadınlara anlatmaya başlar. Eldeki bilgilere göre bu konferanslar dokuz kez İstanbul’da düzenlenmiştir.


Yüreğinde Mukaddes Heyecanı Taşıyan Öncüler
Halide Edip, Şükufe Nihal, Meliha Hanım, Münevver Saime gibi isimler de bu dönemin öncü kadınlarıdır. Bu isimler, İnas Darilfununu’ndan yetişmedir ve hepsi Mustafa Kemal’in Anadolu’ya geçerek yaktığı ateşi yüreklerinde taşımış cesur kadınlardır. Osmanlı’nın tabiri caizse hasta adama olduğu, işgalcilerin elinde oyuncağa döndüğü devirde düzenledikleri mitinglere yüzleri toplayan bu önder kadınlar, Halide Edip ve Münevver Saime gibi, bizzat cepheye giderek vatan için can feda demişlerdir. Millî Mücadele ateşinin yanmaya Anadolu’da kadınlar doğal görevler yaratırlar. “Az çok eli kalem tutanlar” çıkardıkları yayınlarla, yaptıkları konuşmalarla halkı ‘galeyana getirerek’ cepheye destek oluştururlar. Örneğin Halide Edip meşhur Sultanahmet Mitingi sırasında toplanan vatandaşlara son olarak şunları söyler ‘’Şimdi yemin edin ve benimle birlikte tekrarlayın: Yüreğimizdeki mukaddes heyecan, haklar ilan edilinceye kadar devam edecektir.’’ “Elinden her iş gelen hamarat” kadınlar da evinde ne var ne yok ortaya döküp askere giyecek, yiyecek hazırlamakla meşguldür. Topraklarımızın çetin soğuğunda vatanına göz dikenlere geçit vermeyecek askerlerini çorapsız bırakmamak görevdir onlar için…
İşte bu kadınlardır ki halkı örgütlemeyi hak bilen… Nene Hatun, Şerife Bacı, Gördesli Makbuledir vatan uğruna düşmanla göğüs göğse çarpışmaktan çekinmeyen… Adını belki hiç duymadığımız Halimeler, Fatmalardır meydanlara çıkıp avaz avaz “Vatan namustur, namusunuza sahip çıkın!” diye bağıran…Ne kimseden izin istemiş ne yetki beklemişlerdir. Kendi görevlerini kendileri belirlemiş ve halk için, vatan için ellerinden ne geldiyse yapacak azmi göstermişlerdir.


Cumhuriyet’in Kadınları
Cumhuriyet’in ilanı ile beraber Türk kadını için adeta altın çağ başlar. Orta Çağ karanlığının yerini artık Cumhuriyet meşalesinin aydınlığı almıştır. Bu meşale yıllarca hiçbir baskıya boyun eğmeden yolundan dönmeyen kadınlarımız ve kadınlarla omuz omuza mücadeleyi vazife bilen erkeklerimizle daha nice yüzyıl sönmeyecektir eminiz. Ateşin yakılmasına önderlik eden Gazi Mustafa Kemal Atatürk, kadınları omuzlarda yükselmeye layık varlıklar olarak görüp onların var olma mücadelesine büyük katkılar sunmuştur.
1926’da kabul edilen Medeni Kanun’la kadınlar istediği mesleği seçme, boşanma, mirastan eşit pay alma gibi haklar kazanır. 1930’da yerel 1934’te ise genel seçimlerde oy kullanma hakkını eden Türk kadını, 1935’teki milletvekili seçimlerinde 18 kişilik bir kadroyla meclis sıralarında kendine yer açar. 1930’da yapılan ilk seçimde Artvin halkı kadın bir başkan seçer ve Cumhuriyet Dönemi’nin ilk kadın belediye başkanı Sadiye Hanım olur.
Sanat, spor, siyaset, bilim gibi birçok alanda Cumhuriyet rejimine geçişle beraber kadınların önü açılır. Artık adımları koşarak atan kadınımız ilk kez tiyatro sahnesine 3 Nisan 1919’da “Yamalar” adlı oyunda ‘Emel’ olarak Afife Jale ile çıkar…Fazıla Şevket Giz ile ilk kez bir kadın, profesör unvanını alır ve nice kadının yolunu aydınlatır…


Cumhuriyet Kadını Olamayanlar
Cumhuriyet Devrimi her anlamda yarattığı gelişmelerle kadınlarımızın var olma mücadelesini perçinlemiştir. Yani bazı çevrelerin söylemekten erindiği veya kabullenmediği şeyi biz söyleyelim: Türk kadınının bugünkü konuma sahip olmasında verdiği cesur mücadelenin yanı sıra Mustafa Kemal Atatürk ve Türk Devrimi’nin etkisi de büyüktür.
Cumhuriyet Devrimi ve hazırlayıcıları, kadınımızı ikinci sınıf olmaktan kurtarmıştır ve hak ettiği yere yükselmesi için önündeki kayaları yarmasına yardım etmiştir.
Bizler laik, devletçi, halkçı, milliyetçi, cumhuriyetçi, devrimci Türk kadınları olarak Atasına ve mirasına daima sahip çıkacak, tüm dünyada emsali görülmemiş kadın öncüleri unutmayacak ve mücadelemizde bayrak gibi taşıyacağız.
Cumhuriyetin kadınları sadece 8 Martlarda sokaklara inmez. Cumhuriyetin kadınları her zaman gericiliğe, karanlığa karşı mücadeleyi görev bilir. Kadın meselesi bazılarının ayaklar altına almaktan çekinmediği bir noktaya gelmişken hatırlatmakta fayda var: Birlik ve bütünlüğe karşı çıkıp Orta Çağ gericiliğini savunan hiçbir oluşum kadınımızı temsil edemez ve sorunlara çare olamaz.
Bizler söz veriyoruz kadınımızı neo-liberal bu sistemin dayattığı kalıplardan kurtaracak, şiddet ve sömürünün kol gezdiği toprakları yeniden ekinlerle donatacağız. Kadınımızın hayatını sürdürmesine engel olan zihniyet Kemalist Devrimin selinde sürüklenecektir.
Söz veriyoruz Münevver Saime’den, Halide Edip’ten, Arife Hanım’dan, Nene Hatun’dan aldığımız cesaretle yolumuza devam edeceğiz.
Mücadelemiz daim, hedefimiz bellidir. Yolumuz açık olsun!


Özge Yaren ENÇ
TGB İzmir İl Yöneticisi

 

tgb.gen.tr

Tarih:
Diğer Haberler