Vahşi Tüketim!

Tüketim toplumundaki endüstriyel standartlaşma, ekonomik ve ticari hayat dışında siyasal, sosyal ve kültürel hayatı da yönlendirmektedir.

Vahşi Tüketim!

YAZAR

Geçenlerde bir telefon markası yeni ürününü satışa sundu. Hangi telefon markası diye düşünmenize gerek yok. Hani şu logosunda elma bulunan var ya işte o! Bir önceki modelinden fazla farkı bulunmamasına rağmen insanlar ürünün ABD'de bulunan mağazasının önünde 5 gün önceden çadır kurdu! Sadece Amerika’da değil, Moskova’da ve birçok ülkede uzun kuyruklar oluştu.

Bu çılgınlığın sebebi nedir?

Teknolojiden geri kalmamak mı? Onu külahıma anlatın. Bir arkadaşım ile otururken bu konu açıldı. Kendisinde yeni çıkan ürünün bir önceki modeli var ve sorduğum zaman Türkiye’ye gelir gelmez alacağını söyledi. Gerekçesi ise arkasında çift kamera var vb. özellikler saydı. Bunu söyleyen arkadaşımı aylardır tanıyorum ve bir kere fotoğraf çekilirken görmedim. Emin olun insanları bu duruma düşüren, girdiği ortamda ‘’En iyisi bende! İşte bak en iyisi bende, ben aldım!’’ duygusundan başka bir şey değil.
Belli başlı sebepleri var!
Ürünün reklamları, logosu veyahut insanları beklentiye sürüklemesi bu ürünün çok satılmasına ve insanları yamyamlığa sürükleyen (af edersiniz ama öyle) belli başlı sebeplerin arasında yer almaktadır. İnsan aslında sosyal varlığını oluşturmak ve koruyabilmek, kendini çevresine ve kendine ifade edebilmek için ‘en iyisi bende olsun’ hırsı içerisindedir. Bunun yanı sıra tüketici, hedefini koyduğu, kendi gereksinimlerine cevap vermenin ötesinde fanteziye kaçan bu ürünlerle arasında duygusal bir bağ kurmaktadır. Kurulan bu bağ, tüketiciyi günler önceden çadır nöbetine sürüklemektedir!

Tüketim Toplumu nereye sürüklenir?

Tüketim toplumunda endüstriyel standartlaşma vardır ve bu standartlaşma ekonomik ve ticari hayat dışında siyasal, sosyal ve kültürel hayatı da yönlendirmektedir. Burada vatandaş, müşteriye dönüşür. Örneğin, televizyon, eğlence dünyasının duygusal, mizahi öğelerini tüketip, yeniden ihtiyaç duyma ilkesine göre biçimlendirmektedir. Tüm bu olayların sonucunda Marx’ın ‘Yabancılaşma’ diye bahsettiği durum ile karşılaşırız. Marx’a göre, (1844 El Yazmaları) yabancılaşmış emek, 1. Doğayı, 2. Kendi kendini, yaşamsal etkinliğini insana yabancılaştırır, 3. Kendi öz bedenini de insana yabancılaştırır, 4. Ve bunların sonucu olarak insan insana yabancılaşır. İnsan, artık aşk ve sevgiyi de daha az hisseder. Bu kavramlara da yabancılaşmıştır. Tabii sadece teknoloji ile sınırlı değil bu konuya verebileceğimiz örnekler. Yenisi çıktığı için çöp kutusuna atılan eşyalar, dolaplar, telefonlar, bilgisayarlar… Tahsin Yücel’in ‘Kumru ile Kumru’ kitabında bu konu muazzam derecede işlenmektedir. Ana karakter olan Kumru’nun evlendikten sonra eşyalarla kurduğu duygusal bağ konuyu en güzel şekilde açıklamaktadır. Bu kitabı okumanızı şiddetle öneririm. Kitaptan bir alıntı ile yazımı sonlandırmak istiyorum. "Çöp! Çöp! Çöp!" diye söyleniyordu. Bu çöp bolluğuna, bu büyük kent insanlarının çöp üretme yeteneğine şaşırıp kalıyordu. "Pırıl pırıl cam şişeleri bile çöpe atıyor bunlar! Bu kadar çöp nereye sığar ki? Yarısı çöpçü de olsa, çöplerinin altında boğulacaklar sonunda!"

Furkan Öztürk

Tarih:
Diğer Haberler