Venezuela Neden Hedefte?

ABD'nin Venezuela'ya karşı saldırısı emperyalizmine direnen ülkeler işbirliği ve dayanışma içinde püskürtülürse tarihi bir zafer kazanılmış olur.

Venezuela Neden Hedefte?
Hayrettin Korkmaz
Hayrettin Korkmaz
YAZAR

Güney Amerika Kıtasının Kuzeyinde  2.800 km’lik sahil şeridi ile Karayip Denizi’nin göz bebeği Bolivarcı Venezuela Cumhuriyeti. Tam 299 yıl İspanyol sömürgesi altında kalan ülke ünlü komutan Simon Bolivar önderliğinde 24 Haziran 1821 yılında bağımsızlığını kazanmıştır. O günden bugüne ülke bir çok ekonomik kriz, askeri darbeler ve isyanlarla karşı karşıya kalmıştır. Öte yandan dünyanın en büyük petrol rezervlerine sahip olan Venezuela bulunduğu coğrafyanın en önemli ülkelerinden biridir. 

20. yüzyılın ilk dönemlerinde izlenilen liberal politikalar yüzünden halk hızlı bir şekilde yoksulluğa ve sefalete itilmişti. 1960’lı yıllarda sol eğilimli ayaklanmalar ve isyanlar  çoğalmıştı.  1975 yılında yoksulluk oranı  %33 iken 1995 yılına girilirken %70’lere ulaşmıştı. 1998 seçimlerinde ekonomik  krizlere son verme vaadiyle seçimlere giren, Carlos Andrés Pérez iktidara geldiğinde ise faiz oranının serbest bırakılması, vergilerin artırılması, ithalat vergilerinin yüksek ölçüde kaldırılması gibi neoliberal politikalar izlemişti. Bunlar, halk içinde hükümete karşı rahatsızlığı daha da derinleştirmişti.

CHAVEZ DÖNEMİ

1999 yılında yapılan seçimlerde oyların %54.9’unu alan Hugo Chavez ülkeyi çok farklı bir yere taşıyacaktı. 1976 yılında orduda göreve başlayan  Chavez, 1980’li yılların başında “Bolivarcı Devrimci Hareketi”ni kurdu. 1992 yılında hükümete karşı ilk ihtilal girişimi başarısız olan Hugo Chavez iki yıl hapiste kaldı. Mücadeleden vazgeçmeyen Chavez halka “Bu kez başarılı olamadık ama vazgeçmeyeceğiz.” diyerek seslendi. 1998 yılında, “Beşinci Cumhuriyet Hareketi” partisini kurdu. 1999 seçimlerinde iktidara gelen Chavez ülkenin adını Bolivarcı Venezuela Cumhuriyeti olarak  değiştirdi.

Ülke ekonomisini on yılda %47.7 oranında büyüten Hugo Chavez tüm dünyaya kamucu bir ekonomi modeli sunmuştu.  Uzun süre sefalet ve yoksulluk içinde yaşayan halk için çözümler üreten Hugo Chavez; On yılda sosyal hizmet bütçesini  %60.6 oranında arttırdı, işsizlik oranı %11.3’ten %7.7’ye düştü, Bolivarcı Üniversiteler adıyla ücretsiz üniversiteler kurdu, 250 bin ucuz konut üretti, 20 bin evsizi sokaklardan kurtardı, çocuk ölüm oranının da ciddi bir düşüş yaşattı, 1980’li yıllarda gıda ürünlerinin ithalatı %90 oranlarında iken Chavez döneminde %30 oranlarına kadar düştü, yoksulluk oranı %20’lere kadar indi. Hugo Chavez  2000 ve 2006 seçimlerinde de oylarını yükselterek halkın güvenini ve sevgisini kazandı. Son olarak 2012 seçimlerinde oyların %54’ünü alan Chavez  dördüncü kez başkanlık koltuğuna oturdu. Seçimlerden önce tedavi gördüğü kanser hastalığına yenik düşerek hayatını kaybetti.

CHAVEZ’İN YOLUNDA NICOLAS MADURO

Nicolas Maduro gençliğinde öğrenci lideriydi. Lise döneminde sosyalist hareketi destekledi. Liseden mezun olduktan sonra Caracas’da belediye  otobüslerinde şoförlük yapmaya başlayan Maduro sendikalarda çalışmalar yürüttü, sendika başkanlığı yaptı. Maduro bir işçi önderiydi. Chavez döneminde milletvekilliği yapan Maduro daha sonrada Venezuela Dışişleri Bakanlığı yaptı.

2012 seçimlerinin ardından Maduro başkan yardımcılığına getirildi. 8 Ekim 2012 gecesi yapılan halka açık Bakanlar Kurulu Toplantısında Chavez kendisinden sonraki başkan olarak Maduro’nun seçilmesini istedi. Chavez'in ardından 8 Mart 2012’de Yüksek Mahkeme Kurulu Maduro’yu seçimlere kadar başkan olarak atadı. Seçim için kolları sıvayan Nicolas Maduro hızla seçim çalışmalarına başladı. Chavez’in ölümü ülkede tedirginliğe yol açmıştı. ABD’nin desteklediği sağ parti lideri Capriles’i ilk kez iktidara bu kadar çok yaklaşmıştı. Nicolas Maduro %1.5’lik oy farkıyla seçimleri kazanmıştı.

EKONOMİYİ ÇÖKERTEN DIŞ BASKILAR

Ülkenin para biriminin ambargolar yüzünden yaşadığı devalüasyon halkı gittikçe zorluyordu. 2014’ün Kasım ayında Viyana’da bir araya gelen Petrol İhraç Eden Ülkeler Birliği (OPEC) ABD’nin bastırmasıyla küresel ekonomik krize bir çözüm getireceği gerekçesiyle petrol fiyatlarını düşürme kararı aldı. Bu karardan İran, Irak ve Venezuella gibi ekonomisinin önemli bölümü petrol gelirine dayanan ülkeler olumsuz etkilenecekti.

OPEC kararları ardından Venezuela ekonomisi gittikçe zarar gördü. Dünyanın en büyük petrol ihracatçılarından biri olan ve gayrısafi yurtiçi hasılasının önemli bölümü petrole dayanan Chavez’in ülkesi sarsılmıştı. Ekonominin kötü gidişatını fırsat bilen Amerikancı sağ cephe, Maduro’ya karşı ülke genelinde kampanyalar başlatmıştı. Amerika’yla işbirliği yapıp ülkedeki refah seviyesini tekrar yükselteceklerini iddia ediyorlardı. Halkın özellikle emekçi çoğunluğu bu aldatıcı siyasete kanmayarak Maduro hükümetine destek vermeye devam etti.

ABD’nin uyguladığı ambargolar yüzünden ülkeye yeterli derecede besin malzemelerinin, üretim için gerekli hammaddelerin ithalatı ciddi oranda sınırlandı. Bunun çözümünü ABD ile işbirliği yaparak düzeltme çabasında olan ABD güdümündeki sağ partiler Venezuela halkını yoğun bir kara propagandayla kışkırtırken bir yandan da hükümet karşıtı silahlı çeteleri yönlendirdi. Ülkedeki huzurun sağlanmasının da Amerika'yla işbirliği yapmaktan geçtiği ve ülkedeki iç karışıklıktan faydalanarak dışa bağlı bir çözüm yolu halka dayatılmaya çalışılıyordu. Maduro hükümeti bütün bu girişimleri halkın desteğiyle bertaraf ederek emperyalist saldırılara karşı ülkesini hiçbir şekilde  dışa bağlı kılmayacak politikalar izliyor.

VENEZUELA’NIN KUŞATMAYA KARŞI DİRENCİ

Son yapılan görüşmeler ardından Türkiye ile işbirliği sağlayan Venezuella hükümeti, dünyada ABD’ye karşı direnen ve güç kazanan ülkelerle de sıkı ittifaklar geliştirmeye başladı. Çin ile “Kuşak ve Yol” projesinde buluşurken  kurulan yeni dünyada Avrasya ülkeleri ile iş birliği içerisinde olması Beyaz Saray’ın Venezuela’yı kuşatma planını şiddetlendirdi. 2018 yılında Brezilya’da ve Arjantin’de ABD’ye yakın hükümetlerin iktidara gelmesi, Venezuela içindeki Amerikancı güçlerin kışkırttığı bir iç kargaşanın dış müdahaleyle birleşmesi ihtimalini gündeme getirdi. Son olarak Amerikancı sağ cephe liderinin Maduro’nun ikinci başkanlık dönemini tanımayacağı açıklaması, ABD’nin dümen suyunda giden birçok ülke liderinin Maduro’yu istifaya davet etmesi de bu yönde bir planın yürüdüğüne işaret ediyor.

Fakat Maduro önderliğinde Venezuela bütün bu emperyalist saldırılara direnmeye devam ediyor. Uluslararası finans sisteminde Dolara karşı alternatif bulmada Rusya, Türkiye ve Çin ile çalışacaklarını açıklayan Venezuella hükümeti, ekonomik çıkış yolunun Avrasya ülkelerinden geçtiğinin sinyallerini başta komşu ülkeler olmak üzere tüm dünyaya bildirdi. İçeride emekçi halkla kurduğu bağlara yaslanarak provokasyonları bertaraf etme stratejisi izleyen Maduro’nun arkasında Venezuela silahlı güçleri de sağlam bir şekilde duruyor. Türkiye’nin de içinde bulunduğu ABD hegemonyasına karşı direnen dünya ülkeleri, Venezuela’nın bu kuşatmayı yarmasını sağlamak konusunda önemli bir sınav verecek. Eğer ABD’nin “arka bahçesi” olarak gördüğü Venezuela’ya saldırısı bu ülkelerin dayanışması ve işbirliğiyle püskürtülürse, emperyalizmin çöküşüne giden yolda tarihi bir zafer daha kazanılmış olacaktır.

Hayrettin Korkmaz

TGB Antalya İl Yöneticisi

tgb.gen.tr

Tarih:
Diğer Haberler