Yozlaştıramadıklarımızdan Mısınız?

Kapitalist sistemin acımasız çarkları arasında ezilmeye yüz tutan kültürel teslimiyetten, sahip olduğumuz binlerce yıllık kültürümüzle kurtulacağız.

Yozlaştıramadıklarımızdan Mısınız?

YAZAR

Televizyon kanallarını yoklarken, FOX Tv’de bir programa rastlıyorum: İsmi “En İyi Benim”.

İçeriği anlamaya çalışıyorum. Alabildiğine süslenmiş bir kadın, bir apartman bahçesinden içeri girmek suretiyle x er kişisinin kesinlikle kendisini seçeceğini söylüyor. “Beni seçerse de belki ben onu seçmem” diye eklemeyi de unutmayarak, y kişisinin de ancak kendisi seçilmezse seçilebileceğini iddia ediyor. Ardından zili çalıyor, ve işte er kişi kapıyı açıyor. Akabinde aynı edalarla 3 kadın daha geliyor ve bir yemek masasına oturuyorlar. Korkunç bir rekabet ortamı, kadınlar yalnızca kazanmaya odaklanmış halde acımasızca birbirlerine sert sözler sarf ediyor. Masadaki seviyenin daha fazla düşemeyeceğini düşünürken, x er kişisi: “Masada dört tane bayan varken kendi tabağıma ben mi servis yapacağım?” diyor.

Programın açıklamasına bakıyorum sonra. Çok çarpıcı bir ifade yer alıyor: “Hanımlar, ‘erkeğin kalbine giden yol midesinden geçer’ diyerek yemekler yapacak, ‘en güzel benim’ diyerek süslenecek.”

Erkeğin beğenilerini, zevklerini kadına kıstas eden; kadın kimliğini erkeğin iki dudağı arasında eritmeye çalışan, kadınlığı cinsel ve estetik objeliğe sıkıştıran; kadın demekten dahi aciz bir zihniyetin tüm çirkinliğini görmeye hazır olun:

“Kalbinin gerçek sahibini bulmak isteyen beyefendi ise, her gün hanımların birine konuk olup baş başa akşam yemeği yiyecek. Cuma günü haftanın finalinde ise tüm hanımları kendi evinde ağırlayarak kararını açıklayacak. “En İyi Benim” diyen baylar ve bayanlar bu programda ruh eşlerini bulmak için tüm hünerlerini sergileyecek. Aşkın büyüsüne kapılanlar, gerçek sevgiye inananlar, ekran başına.”

Emperyalizmle sıcak çatışma halinde olduğumuz şu dönemde, verdiğimiz savaşın yalnızca askeri, siyasi ya da ekonomik olmadığını iyi kavramak gerekiyor. Zira kültür emperyalizmi, bu savaşın daha az görünür olmasına karşın en önemli ayaklarından biridir. Hatta denilebilir ki, yaşadığımız sürece bizi getiren zihinleri hazırlayan, en önemli ayağıdır. Emeğin sömürüsünü normalleştiren, bireyleri bencilleştiren, alıştıran, yabancılaştıran, güzel olan her şeyi tüketen bu sistem kavramların içini boşaltmaktadır.

Kapitalist piyasanın ekranlarda, sözgelimi “gerçek aşk” olarak lanse ettiği ucube ruh halinde her şey ikiyüzlüdür. Erkeğin kadın üzerindeki mülkiyeti, kadını daima dayattığı güzellik algısına, üreme işlevine, ev işlerine zincirlemiş ve eve hapsetmiştir. Bencilliği ön plana çıkaran, insanları mekanik bir şekilde duygularından ayıran, cinselliği tüketime indirgeyen, ego savaşlarının verildiği bu burjuva aşkı, ekranlarda iyi giyimli tüketim canavarları tarafından toplumumuza şirin gösterilmeye, en insan yanlarımız yok edilmeye çalışılmaktadır.

Oysa bilirsiniz, öyle düzeltici öyle yerine getiriciydi sevmek, 
ki Karaköy köprüsüne yağmur yağarken, bıraksalar gökyüzü kendini ikiye bölecekti Süreya’nın sevgisinden. Ne güzel şeydi hatırlamak Piraye’yi, ölüm ve zafer haberleri içinden, hapiste ve yaşı kırkı geçmişken Nazım Hikmet’in. Elleri kelepçede, tütünsüz, uykusuz kalan Ahmed Arif’i terk etmemişti Leyla’sının sevdası. Trenler, bir yerlerde uyuduğunda insanlar, garlarda nasıl beklerse öyle beklerdi Neruda Martha’sını.

Yazımın amacını teşkil eden ve kapitalist sistemin acımasız çarkları arasında ezilmeye yüz tutmuş bu şuursuzca teslimiyetten bütün insanların kurtulması ve insanların binlerce yıllık o temiz kültürümüzden süzülüp gelen samimi duygulara erişmesi için mücadelemiz sonuna kadar sürecek.

Meltem Şahin

Marmara Üniversitesi

tgb.gen.tr

Tarih:
Diğer Haberler