Foreign Policy: Avrupa nasıl İsrail yanlısı oldu?

Geçmişten günümüze AB-İsrail ilişkileri hakkında bir özet sunan Foreign Policy raporu:

Foreign Policy: Avrupa nasıl İsrail yanlısı oldu?
Başak Demirkol
Başak Demirkol
YAZAR

Foreign Policy’de yayımlanan analiz, Benjamin Haddad imzasını taşıyor. Haddad, Washington'daki Atlantik Konseyi'nde Geleceğin Avrupa Girişimi'nin direktörlüğünü yapıyor. 20 Mayıs’ta yayımlanan makalesine Avusturya’nın İsrail bayrağını göndere çekecek kadar canhıraş İsrail desteği hakkında Haddad şunları vurguluyor:
“Geçen haftalarda, Avusturya Şansölyesi Sebastian Kurz, Hamas'ın roket saldırılarıyla karşı karşıya kalan İsrail’e destek için resmi binalara İsrail bayrağı çekme kararı aldı. Şansölye, ‘Gazze Şeridi'nden İsrail'e yönelik saldırıları kınıyorum. İsrail, bu saldırılara karşı kendini savunma hakkına sahip’ dedi. Daha sonra, Avrupa Konseyi ateşkes çağrısı yapılan kararı kabul etti ancak Avusturya şansölyesi, Avrupalı liderler arasında İsrail'e desteğini ifade etmeye devam ediyor.’

‘ALMANYA’DA İKTİDAR DA MUHALEFET DE İSRAİL’İ DESTEKLEDİ’
Benjamin Haddad, analizinin önemli bir bölümünü Almanya’nın İsrail politikasına ayırmış. Almanya’da Merkel’den Yeşiller Partisi’ne kadar İsrail’e verilen örtülü ve açık destekle ilgili şunları ifade ediyor:
“İsrail ile Hamas arasındaki gerginliğin başlangıcından bu yana, Avrupalı liderler İsrail’in vatandaşlarını savunma hakkına verdikleri desteği dile getirdiler. Almanya Başbakanı Angela Merkel, Hamas roketlerini "terör saldırıları" olarak nitelendirdi ve solda ve sağda Alman siyasi sınıfı, bir parlamento kampanyası sırasında İsrail'e desteğini yineledi. Yeşil aday ve mevcut anket lideri Annalena Baerbock, İsrail güvenliğini ‘modern Alman devletinin ulusal çıkarı’ olarak nitelendirdi. İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu bu destek açıklamalarını kabul ederek ABD Başkanı Joe Biden'a ve aynı zamanda Avrupalı liderlere, özellikle Fransa Cumhurbaşkanı, İngiliz Başbakanı, Avusturya Şansölyesi, Almanya Şansölyesi ve diğerlerine teşekkür etti. Netanyahu, ‘Hem sivillere saldıran hem de sivillerin arkasına saklanan bu teröristlere karşı kendimizi savunma, nefsi müdafaa etme konusunda doğal ve apaçık hakkımızı savundular’ dedi.”

‘2003’TE AVRUPALILARIN YÜZDE 59’U İSRAİL’E KARŞIYDI’
Avrupa ülkeleri ile İsrail arasındaki ilişkinin eskiden bu kadar sıcak olmadığını söyleyen Haddad, şöyle devam ediyor:
“Ancak İsrail ile AB arasındaki ilişkiler her zaman böyle değildi, yıllardır soğuktu. İkinci İntifada sırasında AB, Bush yönetiminin Sharon hükümetini benimsemesi için çaba gösterdi ancak kamuoyu duruma karşıydı. 2003’te yapılan bir ankette Avrupalıların yüzde 59’u İsrail’i Dünya barışı için en büyük tehdit olarak nitelendirdi.
“Son yıllarda Netanyahu, Avrupa liderleriyle, onları doğal müttefikler olarak görerek aktif bir şekilde ilişkiler geliştirdi. Macaristan Başbakanı Viktor Orban, ülke içinde eleştirilirken 2018'de Kudüs'te sıcak karşılandı. Dönemin İtalya Başbakan Yardımcısı Matteo Salvini gibi diğer Avrupalı popülist liderler 2018'de İsrail'i ziyaret etti. İsrailli tarihçi Zeev Sternhell, Netanyahu'nun kendisini ‘bu özgürlük karşıtı bloğun ayrılmaz bir parçası’ olarak görme arzusunu kınadı. Ancak Avrupa'nın İsrail'e olan dostça tavrı yalnızca Netanyahu’nun Orban gibi birkaç liberal olmayan Avrupalı liderle yakın ilişkisi ile açıklanamaz, tüm Avrupa bu şekilde hareket ediyor.”

‘AVRUPA HALA İKİ DEVLETLİ ÇÖZÜMÜ SAVUNUYOR’
“Ekonomik, jeopolitik ve Avrupa iç nedenlerinin bir karışımı, bu ilerici, inkâr edilemez değişimi açıklayabilir.” diyen Haddad, AB’nin iki devletli çözüm siyasetini hâlâ sürdürdüğünü belirtiyor:
“Avrupalılar çatışma konusundaki resmi tutumlarını değiştirmediler ancak barış sürecinin yeniden başlaması, işgalin sona ermesi ve 1967 sınırları altında iki devletli bir çözümü hala sürdürüyorlar. AB, Yakın Doğu'daki Filistinli Mülteciler için Birleşmiş Milletler Yardım ve Çalışma Ajansı ve Filistin Ulusal Otoritesinin en önemli yardım sağlayıcısıdır. Yalnızca Çek Cumhuriyeti ve Macaristan, Trump yönetiminin Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıma hamlesini takip ederken, dokuz Avrupa ülkesi Filistin'i bir devlet olarak tanıdı. Ancak Filistin sorunu genel ilişki içinde önemsiz bırakıldı.”

AB, DOĞU AKDENİZ’DE TÜRKİYE KARŞITI SÖMÜRÜ İŞBİRLİĞİNİ TEŞVİK ETTİ’
Haddad, İsrail-AB ilişkilerini bölgenin değişen dinamikleriyle de ilişkili olduğunu belirtiyor. Ayrıca Doğu Akdeniz’de Türkiye karşıtı ittifakta AB’nin rolü de vurgulanıyor:
“Bu, ilk olarak Orta Doğu’nun değişen doğası nedeniyle oldu. Son zamanlardaki şiddet artışına rağmen, günümüzde İsrail-Filistin sorununun bölgedeki tüm gerginliği çözmenin anahtarı olduğunu iddia edecek Avrupalı bir diplomat bulmak çok zordur. 2010 Arap Baharı, Avrupa'daki sonuçlarıyla birlikte (Suriye iç savaşı ve İran nükleer dosyası) Orta Doğu'daki öncelikleri değiştirdi.
“Pek çok Avrupalı diplomat, İbrahim Anlaşmalarının, Avrupa'nın İsrail-Filistin odağına bir çivi daha eklediğini özel olarak kabul ediyor. Doğu Akdeniz'deki enerji keşifleri, Türkiye'nin iddialarına karşı her zaman Yunanistan, Kıbrıs, İsrail ve Mısır arasında derin sömürü işbirliğini teşvik etti.
“Aynı zamanda İsrail’in ekonomik ve teknolojik performansları Avrupa'nın ilgisini çekmeye başladı. İsrail, Araştırma ve Teknolojik Geliştirme Çerçeve Programları ve CERN olarak bilinen Avrupa Nükleer Araştırma Örgütü gibi bir dizi AB bilimsel kuruluşuyla ilişkili Avrupa dışındaki ilk ülkeydi. Aynı zamanda AB’nin küresel navigasyon sistemi Galileo’nun da bir parçasıdır. 2011 yılında Fransa, 500 milyon dolar değerinde Heron insansız hava aracı satın aldığını duyurdu ve 1967 Altı Gün Savaşı'ndan sonra dönemin Fransa Cumhurbaşkanı Charles de Gaulle tarafından başlatılan 44 yıllık silah ambargosunu kırdı. 2018'de Almanya, Federal Meclis'in İsrail insansız hava araçlarını dokuz yıllığına kiralamayı kabul etmesinden sonra, Netanyahu tarafından ‘Avrupa güvenliğine katkıda bulunan’ 1,2 milyar dolarlık bir sözleşmeye imza atıldı. 2020 yılında, Airbus ve iki İsrail hava ve uzay şirketi AB tarafından göçmen kaçakçı gemilerini izlemek için Akdeniz üzerinde insansız hava araçlarıyla uçmakla görevlendirildi.”

‘TERÖR SALDIRILARI AB-İSRAİL YAKINLAŞMASINI ARTIRDI’
Foreign Policy’deki analizinde Haddad, AB-İsrail’in son birkaç yılda Avrupa’da gerçekleşen terör eylemleri ile özellikle arttığını ifade ediyor. Haddad makalesinin sonunda şunları belirtiyor:
“Ancak asıl değişiklik Avrupa toplumlarından geldi. Son birkaç yıldır terör saldırılarıyla karşı karşıya kalan Avrupalılar, İsrail'i benzer zorluklarla karşılaşan bir ülke olarak görmeye başladı ve Avrupa demokrasileri için ‘tehlikeyi erkenden uyandıran bir dost’ olarak ilişkilendirdiler. Fransız parlamentosunda Fransa-İsrail dostluk grubu başkanı Aurore Bergé, ‘İsrail ile ortak bir cephemiz var: İslamcı terörizme karşı mücadele. Bizi her zamankinden daha fazla yakınlaştıran ve Avrupa'daki diplomatik değişimi açıklayan şey bu’ dedi. “Kudüs için, Avrupa'daki Yahudilerin trajik kaderi, onları tarihsel güçsüzlüklerinin üstesinden gelmeye ve sınırlarla desteklenen güçlü bir ulus ve güçlü bir ordu inşa etmeye teşvik etti. Avrupalılar, kıtayı bütünleştirdikçe, başarılı modellerini dünyanın geri kalanı için gelecek şeylerin şekli olarak gördüler. Mark Leonard'ın etkileyici bir makalesine göre, Avrupa ‘21. yüzyılı yönetecekti’. Ve Avrupa uzlaşma modelini uygulamak için İsrail-Filistin'den daha iyi bir yer var mı? “Ancak işler bu şekilde gitmedi. On beş yıl önce, Filistin sorununa sürdürülebilir ve barışçıl bir çözüm bulamadığı takdirde, gözlemcilerin İsrail'in artan diplomatik izolasyonunu önceden uyarması olağandı. Bu tahminler gerçekleşmedi. Elbette Avrupa ve ABD ile ve ayrıca Hindistan, Rusya ve Afrika'daki yeni ortaklıklar ile İsrail'in her zamankinden daha fazla ekonomik ve diplomatik ortağı var. Bu arada terör saldırılarıyla; kimlik ve göçmenlik endişeleri; verimsiz sınırlardan yakınan AB politikacıları; serbest düşüşte olan Fransız Sosyalist Partisi veya Alman Sosyal Demokrat Partisi gibi merkez sol partiler; Avrupalılar modellerini sorguluyorlar. Avrupalı liderler düzenli olarak jeopolitik bir AB'nin ‘gücün dilini konuşması’ çağrısında bulunuyor. Belki de tarih duygusu Kudüs'e doğru kayıyor?”

Başak Demirkol
TGB Uluslararası İlişkiler Bürosu Üyesi

Tarih:
Diğer Haberler