Bu ayaklanmanın ve savaşın sonuçları, her açıdan, Filistin’in geleceği açısından stratejik sonuçlardır. Kudüs'te başlayan bu intifada, özellikle Mescid-i Aksa'ya saldırmaya ve onu kontrol etmeye çalışan işgal askerleri ve yerleşimcilere karşı Filistinlilerin ayaklanmasıdır. İlk olarak, Mescid-i Aksa ile İslami ve Hristiyanlığı kutsal yerleri kırmızı çizgimizdir ve işgal kutsallarımızı tahrip edemez. Filistin halkımız onları korumak için azami ölçüde fedakârlık yapmaya hazırdır.
1948'den beri işgal altında yaşayan halkımız Ramazan ayı boyunca Mescid-i Aksa Cami’sini yerleşimcilere bırakmamıştır. Bu, Kudüs'teki halkımızın efsanevi kararlılığını açıkça göstermektedir. Siyonist vahşet, tutuklamalar ve Şeyh Cerrah mahallesinin halkını ve sakinlerini yerlerinden etme ve evlerini çalma girişimleri, Gazze'deki silahlı direnişin müdahalesine yol açtı. Bunun yanında, Kudüs'teki halkımıza yönelik herhangi bir zarar verme veya kutsal yerleri kontrol etme girişiminin Filistin halkı tarafından askeri bir yanıtı olacağını da düşmana gösterdi. Nitekim Gazze'deki Filistin direnişinin tüm askeri kanatlarıyla hazırlıklı olması, ortak bir harekât odağı oluşturmuş ve Kudüs'te halkımıza yönelik Siyonist saldırılara derhal ve şiddetle cevap verme kararı almıştır. İşgal ile bu çatışmadan ulaşılması gereken hedefler belirlenmiş ve iki ana madde ile temsil edilmektedir:
İŞGALCİLER MESCİD-İ AKSA’DAN ÇEKİLECEK
İlk madde, işgal askerlerinin ve yerleşimcilerin Mescid-i Aksa Camii'nden çekilmesi ve tüm Filistinli tutukluların serbest bırakılması. Diğer madde ise, Şeyh Cerrah mahallesindeki Filistinlilerin evlerini ne pahasına olursa olsun korumak. Ve bu vahşi işgale karşı Filistinlilerin mücadelesinin başlangıcından bu yana, Siyonist işgale karşı mücadelemizde bir dönüm noktası oluşturan birkaç önemli nokta ve bir strateji de ortaya çıkmış bulunmaktadır.
Birincisi: Filistin halkının ortak bir amaç, yani Filistin’in denizden nehire özgürleşmesi (Filistin ulusal topraklarının tamamını özgürleştirme)amacı etrafında birleşmiş tek bir halk olduğu anlayışının yerleşmesidir. Gazze'deki Filistin direnişi, Siyonist düşmanın halkımızı demografik adalara ayırma girişimlerine karşı Kudüs ve Mescid-i Aksa'daki halkımızı savunan esas direniştir.
İkincisi: Düşmanın Filistin halkımızı ayırma planı sonsuza dek bozulmuştur. Siyonizmin 73 yıl boyunca ikinci sınıf "İsrail" vatandaşı haline getirmeye çalıştığı işgal altındaki topraklarda halkımızın 1948 yılındaki ayaklanması başarılı olamadı. Halkımızın işgal altındaki iç kesimlerde başlattığı ‘1948 Ayaklanması’ Filistin şehirleri Lod, Hayfa, Yafa, Akka, Nasıra ve işgal devleti İsrail’deki tüm Arap köy ve kasabalarını içeriyordu. İşgal göstermiştir ki İsrail’in Filistin halkını kendi vatandaşları yapma girişimleri tamamen başarısız olmuştur.
FİLİSTİN HALKI MİLLİ KİMLİĞİNİ KORUMUŞTUR
Yükselen 30 yaş altı genç kuşak hala milli kimliğini taşımaktadır ve düşmanın Filistin kimliğini ve bu toprakların gerçek sahibi olduklarını unutturma çabaları genç kuşağımızı etkileyememiştir. İsrail şehirlerinde yaşananlar birlikte oturup birlikte kalkmaktan ziyade tek bir toplum olduğumuzun ve amacımızın bir olduğunu, yani işgali toprağımızdan, tüm toprağımızdan kovmak olduğunun ifadesidir.
Üçüncüsü: Bu savaş, kararlarımızın saf bir Filistin kararı olduğunu gösterdi. İlk adımı silahlı mücadele olan topraklarımızı ve halkımızı işgale karşı savunmak elbette hakkımızdır, direnişimiz hakkımızdır. Bu savaş, tüm Filistin direniş partilerini işgale karşı ortak askeri mücadele kararı ile birleştirerek, Filistin direnişinin bilgeliğini ve becerisini de göstermiştir.
Bu üç stratejik kazanım, kuşkusuz, Filistin halkı olarak tam bir kurtuluşa ve 1948'de işgal edilen topraklarımıza geri dönmeye doğru atılmış bir adım olarak çalışmalarımızın ve planlarımızın odak noktası olacaktır.
AYDINLIK/Khaled Yamani
Filistin Halk Kurtuluş Cephesi'nin (FHKC) Yöneticisi ve “Mülteciler ve Geri Dönüş Hakkı” Departmanının Kıdemli üyesidir