
Ortadoğu Gerçekleri Vakfı Başkanı Stern, yazdığı bir yazıda, PKK ve Barzani'nin tek dostunun İsrail olduğunu dile getirdi.
Stern, ‘Kürdistan’ın düş- manları Amerika’nın da düşmanıdır’ başlıklı yazıda, Batılı ülkelerin Kürtlerin arkasında durması gerektiğini öne sürdü. İsrail’in önde gelen gazetelerinden Jerusalem Post’ta yayımlanan yazıda Stern, Kürtler ile Yahudiler arasındaki benzerliklere göndermede bulunarak, Kürtlerin dünyanın devletsiz en büyük halkı olduğunu savundu. EMET, Capitol Hill’deki Amerikan ve İsrail yanlısı düşünce kuruluşu, Sarah Stern ise EMET’in kurucularından. Sarah Stern’inin yazısı şöyle:
‘BİZDEN BAŞKA DOSTU YOK’
"Kürtlerin dağlardan başka dostu yok" söylemi geleneksel bir Kürt atasözüdür. Dağlardan ve İsrail’den başka dostu yok, daha doğru bir söylem olur.
Kürtlerin self-determinasyon arayışı başladığında onları kucaklayan İsrail bir başına kaldı. Başbakan Benjamin Netanyahu Kürtleri "Cesur, değerlerimizi paylaşan Batı yanlısı insanlar" olarak tanımladı. Derin bağlılık karşılıklıdır. Amerika ve Avrupa’da, Kürdistan Bölgesi’nin bağımsızlığı için yapılan miting- lerinde İsrail bayrakları dalgalandırıldı.
Ancak Kürtlerin yüzde 93 gibi ezici bir oranla Irak’tan ayrılmak lehinde oy kullan- malarının üzerinden iki aydan daha az bir süre geçmemişken bağımsızlık rüyası yıkılmış durumda. Salı günü, Bağdat’taki Irak Parlamentosu, Kürt referandumunu Mossad’ın (Ortadoğu’da ikinci bir İsrail kurmak amacıyla) yönettiği iddiasıyla Irak’ta İsrail bayrağını mahkum etmeyi oyladı.
Irak ordusu tarafından desteklenen İran yönetimindeki Haşdi Şabi milisleri, ekim ayı ortalarında, IŞİD’e karşı savaşta kullanmaları için Irak’a verilen ABD yapımı Hummerları kullanarak Kerkük’te Kürtlere saldırdılar.
"EN GÜVENİLİR MÜTTEFİKİMİZ"
İran’ın kaos ve yıkımdan beslenen yetenekli casusu Kasım Süleymani, Kerkük saldırısından bir gün önce Kürdistan Yurtseverler Birliği’ni (YNK) ziyaret ederek, Kerkük’ü teslim etmek veya güçlerinin sınırsız vahşiliği ile yüzleşmek gibi basit iki seçenek sundu. Bu durum karşısında YNK güçleri direnmeden Kerkük’ten çekilerek bağımsız Kürdistan için hayati öne- me sahip Kerkük petrol kuyularını işgalci güçlere teslim ettiler.
Kerkük saldırısı bir boşlukta gerçekleşmedi. ABD Başkanı Donald Trump’ın dünyanın karşısına çıkarak, birçoğumuzu ümitlendiren, kendi deyimiyle ‘İran rejiminin düşmanca eylemleri’ne karşı kapsamlı bir plan açıkla
masından sadece birkaç saat sonra gerçekleşti. İran, Başkan Trump’ın bu sözlerini Kerkük’le test etti ve Washington testi geçemedi. Washington yönetiminin inanılırlığı, Süleymani’nin sığırları ABD’nin verdiği ekipmanla en güvenilir müttefikimizi ezerken, Tahran’daki bürokratik rejimden, dünyanın gözü önünde alay edilerek, kötü bir darbe yedi.
Irak savaşında Amerikalı askerleri kaçırıp infaz eden Şii komutan Kays Hazali, şimdi silahını Kürtlere doğrultmuş durumda. Ve Kuveyt’teki Amerikan elçiliğinin bombalama eylemini yöneten terörist Ebu Mehdi Mühendis, şimdi de Kürtlerin kendi kaderini tayin hakkına yönelik meşru arayışlarını par- çalara ayırıyor.
"SADECE KÜRTLER SAVAŞTI"
Kürdistan’ın düşmanları ABD’nin ve aynı zamanda İsrail devletinin de düşmanlarıdır. 2014 yazında Irak ordusu halifelik birliklerinin (IŞİD) önünden kaçtığında uygarlık ile bar- barlık arasındaki cephede savaşanlar sadece Kürtlerdi.
Elbette, Kürtler her şeyi daha önce de gördüler. İhanet duygusu onlar için yeni bir şey değil.
İran, Irak, Suriye ve Türkiye arasında parçalanmış 30 milyonu aşkın insan, her zaman zulümlerle birlikte ve kendi devletlerine sahip olmadan yaşayan en büyük etnik grup. Saddam Hüseyin’in iktidarı döneminde soykırımlara uğrayan Kürtler zorla Araplaştırılmış, kimyasal silahlarla toplu kıyımlara uğramış ve dağlara sürülmüşler.
Bu anlatılanlar tanıdık geliyordur, çünkü Kürtlerin öyküleri Yahudilerin öykülerinden farklı değildir. Etnik açıdan benzersiz, zengin bir kültüre, insan haklarına ve barış içinde bir arada yaşamaya kökten bağlılığa sahip ve kendilerine ait bir yer arayışı içinde olan insanlar.
Yahudiler olarak sürekli zulüm korkusunu çok iyi biliriz. Nazi soykırımı travmasının ardından, İsrail’in biz Yahudiler için yeni bir soykırıma uğramamak için yegane güvenilir bir yer olduğunun farkına vardık.
‘TESLİM OLUN YA DA ABD’NİN GAZABINA UĞRAYIN’
Kürtler de böyle bir yeri hak ediyorlar. 25 Eylül’de, referandumdan kısa bir süre önce, mezhepsel şiddete olan yakınlığı ve Tahran’a bağlarıyla bilinen Irak’ın eski başbakanı Nuri Maliki, Irak’ta ikinci bir İsrail yaratılmasını kabul etmeyeceklerini söyledi.
Bu tehditkar dil, kimin bize dost kimin düşman olduğu konusunda şüphe bırakmamalı. Bir tarafta Batı’nın yeminli düşmanı var. Kendi vatandaşlarını ezen, Amerikan vatandaşlarını kaçırıp öldüren ve İsrail Devleti’ni haritadan silip atmaya yemin eden fanatik teokratik bir rejimin pençesinde olan bir ülke. Öte yanda, bölgedeki İran hegemonyasına ve dini aşırılıklara karşı bir siper olduğunu kanıtlayan, demokrasi ve insan haklarına bağlı küçük ama cesur bir halk var.
İran bir misyondur. İslami Cumhuriyeti bir ‘Şii Hilali’ oluşturmaya çalışıyor ve Kürdistan ile İsrail birlikte, Ortadoğu’yu Afrika’ya bağlayacak bir Şii köprüsü ile İsrail ve müttefiklerinin güvenliğine tehdit konularında iki kritik bariyer görevi görebilirler.
Eğer Batı kendini koruma duygusu anlamında en ufak bir ahlaki bütünlüğe sahipse bütün gücüyle Kürtlerin arkasında durmalı ve "Süleymani emri" olarak adlandırılan şeyi Tahran’a iade etmeli: "Teslim olun ya da Amerika Birleşik Devletleri’nin gazabına uğrayın!"
Kaynak: Aydınlık
tgb.gen.tr