100 YAŞINDA BİR GARİP: ORHAN VELİ

Bir şiiri anlamak, önce şairi anlamakla mümkündür....

100 YAŞINDA BİR GARİP: ORHAN VELİ

Bir şiiri anlamak, önce şairi anlamakla mümkündür. Şairin değer yargıları, görüşleri kısacası şairi şair yapan değerler ortadan kalktığında şiir de yitip gider. Orhan Veli'nin "Ben Orhan Veli" adlı şiiri, otobiyografik şiir olma açısından güzel bir örnektir ve bize önce onun hayatını sonrasında da şiir anlayışını tanımak açısından bir kapı açar.

Kentlerdir bize hayatın şaşırtıcı renklerini gösteren; aşka bağlanmanın, ayrılığın, özlemin dilini anlatan. Sevince, kedere barınak; duyguları yeniden yaşamalara yurt olan kentler vardır hafızamızda. Bir kente duyulan sevgiyi, özlemi, bağlılığı en iyi anlatan eserlerden birini de yine Orhan Veli vermiştir. Satırlarından düşmeyen İstanbul'u, her dizesinde biraz daha farklı bir yönüyle yeniden tanırız adetâ. Rumeli Hisarı'na oturur bir türkü tuttururuz. Serin serin Kapalıçarşı'da, giyilmemiş çamaşır kokusunu doyasıya içimize çekeriz. Metropol hayatının insan çeşitliliğini gülümseyerek anarız "İstanbul'un orta yeri sinema" diyerek. Ve bir deniz kenarına gittiğimizde İstanbul sınırlarında, belki de istemsizce, gözlerimizi kapatıp, İstanbul'u dinleriz.

Aşkın sözcüsü olur bazen de şiirler. Her yönüyle, her türüyle çıkarır karşımıza aşkı. Kimi zaman çapkın bir şıpsevdinin Mualla'yı sandala atıp, ona şarkılar söylemesi, kimi zamansa imkânsız bir aşığın çok sevdiği salatayı bile aramaması şeklinde tezahür eder Orhan Veli şiirlerinde aşk. Ama her ikisinde de kendimizden bir parça buluruz yeri geldiğinde.

Dertsizken, normal seyrindeken her şey, çevrenizdeki gelişmeler size mutluluk verir hep. Dinlediğiniz şarkılar, dışarıdan gelen sokak gürültüleri, kuş sesleri... Hepsi güzel gelir kulağınıza. Ama bir derdiniz olduğunda tüm bu sesler "tren sesi"ne dönüşür. Taşınmayla geçen çocukluğunuzun, vedalarını anımsatan bu hüzün dolu sese... Hüzünler de konu olmuştur Orhan Veli'nin şiirlerine.

Öyle ruh haline girersiniz ki bir zaman. Gördüğünüzü kimse görmez, duyduğunuzu kimse duymaz... Siz tercüman olmak istersiniz çevrenizde olup bitenlere ama bu sefer de kifayetsiz kalır kelimeler. Ve her şeyi söylemenin mümkün olduğu o yerde, hiçbir şey anlatamamanın çaresizliğine düşersiniz. Çaresizlik de yer alır Orhan Veli şiirlerinde.

Bazense bir tepkidir Orhan Veli şiiri. Her ne kadar "Meşgul olmadığım ehemmiyetsiz, üdebâ arasındadır" dese de tutamadığı olur kendini. Japonya'ya atom bombasının alevleriyle tutuşurken A. Haşim'in "Yarin dudağından getirilmiş/ Bir katre alevdir karanfil" dizelerine tepkisiz kalamaz. Ve şöyle der:

Hakkınız var, güzel değildir ihtimal

Mübalağa sanatı kadar

Varşova'da ölmesi on bin kişinin

Ve benzememesi

Bir motörlü kıtanın bir karanfile,

"Yarin dudağından getirilmiş"

Sıradan insanı anlatır şiirlerinde Orhan Veli. Garip manifestosunda der ki: Bizim şiirimizin zevki, yaşamak için çalışmaya ihtiyaç duymayan ve azınlıkta olan yüksek sınıfın zevki değildir. Bugünkü dünyayı oluşturan çoğu insan, yaşama hakkını sürekli bir didişmenin sonucu bulur. Her şey gibi şiir de onların hakkıdır ve onların zevkine hitap edecektir." Bu anlayış doğrultusunda karşımıza çıkar Süleyman Efendi'nin nasırları. Montör Sabri... Çirkin yaratıldığından rahatsız insanlar...

Ve Orhan Veli, hep gülümsetir bizi. Bir belediye çukuruna düşmesiyle beyin kanamasından ölmesi bile trajikomiktir. Renkli mizacı çoğu zaman şiirlerine de yansır. Ciğercinin kedisiyle, sokak kedisinin atışmalarına güleriz, karpuz kabuğundan fenerler yaparız. Dedikodulara "Geç bunları anam, babam, geç!"deriz. Her sabah, hepimiz uykudayken, gökyüzünü boyayan kahramanımız Dalgacı Mahmut'la tanışarak "Gökyüzü neden mavi?" sorusuna yanıt buluruz.

İçten üslubu yakınımızda hissettirir onu hep.O'nu okurken "Yahu Orhan Abi..." ile başlayan sorumuzu sormak üzere başımızı kitaptan kaldırıp, yanımızda olmadığını anladığımızdaysa adeta bakakalırız giden geminin ardından...

100. yaşın kutlu olsun Orhan Veli! Bil ki; şiir okumaya yeni başlayanlara şiiri sevdirdin. Koşuşturmaya dalmışlara hayatı hatırlattın. Ve en önemlisi şu dizeleri yazarak bizlere hayat derslerinin en büyüğünü verdin:

"Ne karpuz kabuğu gibi,

Ne ışık, ne sis, ne buğu gibi...

İnsan gibi."

Elif Sedef Çelik

TGB İstanbul İl Yöneticisi

tgb.gen.tr

Tarih:
Diğer Haberler