BATI'NIN ÇÜRÜYEN KÜLTÜRÜNE KARŞI ASYA'NIN ERDEMLERİNE SARILACAĞIZ

Batı’nın sömürü kültürüne karşı Asya’nın bir arada yaşama ve gelişme kültürünü yaşatacağız.

BATI'NIN ÇÜRÜYEN KÜLTÜRÜNE KARŞI ASYA'NIN ERDEMLERİNE SARILACAĞIZ

Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi ve USMER’in düzenlediği ‘Türkiye Cumhuriyeti'nin 100. Yılında Asya'da Devlet Birikimi Uluslararası Çalıştayı’ sonlandı. Üç gün süren tartışmaların ardından okunan bildirgede, Batı’nın sömürü kültürüne karşı Asya’nın bir arada yaşama ve gelişme kültürü vurgulandı

Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi ile Ulusal Strateji Merkezi (USMER)’nin ortak düzenlediği “Türkiye Cumhuriyeti'nin 100. Yılında Asya'da Devlet Birikimi Uluslararası Çalıştayı” tamamlandı. Dokuz Asya ülkesinden 30 bilim insanının konuşmacı olduğu çalıştayda üç gün boyunca Asya’daki devlet birikiminin temelinde yatan miras konuşuldu. Çalıştayın sonunda tüm katılımcıların oy birliğiyle kabul edilen “Sonuç Bildirgesi”ni USMER Başkanı Şule Perinçek okudu. Alanında uzman bilim insanlarının katkılarıyla altı oturum sonunda hazırlanan “Türkiye Cumhuriyeti'nin 100. Yılında Asya'da Devlet Birikimi Uluslararası Çalıştayı”nın “Sonuç Bildirgesi” şöyle açıklandı:

“17-18-19 Kasım 2023 günlerinde İstanbul’da toplanan Asya’da Devlet Birikimi Uluslararası Çalıştayı’na Rusya, Çin, İran, Japonya, Azerbaycan, Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan, Rusya Federasyonu’na bağlı Tataristan Cumhuriyeti ve Türkiye’den katılan bizler, Çalıştayımızı örgütleyen Ulusal Strateji Merkezi (USMER) Başkanlığına ve Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi Rektörlüğüne, oluşturdukları verimli bilimsel ortam, mükemmel düzenleme ve konukseverlik için yürekten teşekkür ederiz. 

DEVLETİN DOĞUM YERİ ASYA
“Bizler, devletin doğum yeri olan Asya’da, dünya tarihine yön veren devletler kurmuş bir medeniyet birikiminin mirasçıları olarak, küresel çıkar sisteminin çıkmaza girdiği günümüz koşullarında, Asya’dan yükselen yeni uygarlığın kuruluşuna kültür ve bilim cephesinde emek verme kararımızı bütün insanlığa ilan ediyoruz.

“ABD merkezli ve Avrupa merkezli sözde bilimsel safsatalara asla itibar etmeyeceğimize, bilimsel gerçekliği insanlığa sunma görevimize daima bağlı kalacağımıza, derin teorik çalışmalarla bilimin ve felsefenin ufkunu açacağımıza söz veriyoruz. Asya ve Avrupa’nın kucaklaştığı İstanbul’dan Hümanizm bayrağını yükseltiyoruz. İnsanlığın ortak geleceği için, devletlerimiz arasında dayanışmayı güçlendirmek amacıyla çalışacağız. Asya’nın bilim emekçileri olarak, insan odaklı çözümlere hizmet eden uluslararası mücadelenin öncü mevzilerini paylaşıyoruz. “İnsanlığın bu büyük mücadelesinde, Asya’nın devlet örgütleme, ticaret yollarında güvenliği sağlama, halka hizmet etme, zulme karşı kahramanca direnme, eşitlik ve kardeşlik geleneklerinden güç alıyoruz. Bu amaçla ortak çalışmalarımızı geliştirecek ve derinleştireceğiz.

BİR ARADA YAŞATMA KÜLTÜRÜ
“Emperyalizmin küresel efendilerinin kavimler, dinler, mezhepler arasında fitne ve fesat çıkartma girişimlerine, Asya imparatorluklarının halkları bir arada yaşatma kültürünü canlandırarak meydan okuyoruz. Emperyalizmin bencilliği, özel çıkarcılığı yayan, dürüstlüğü hedef alan, aileyi dağıtan, ahlâkı çökerten, insanı insanlığa ve kendi cinsiyetine yabancılaştıran, çürüyen kültürüne karşı Asya’nın erdemleriyle mücadelede bizler de varız.

HEPİMİZ FİLİSTİNLİYİZ
“Batı emperyalizminin sömürü, zulüm ve tahakkümüne karşı Pasifik Okyanusu, Güney Çin Denizi, Umman Denizi, Akdeniz ve Karadeniz cephelerinde, devletlerimizin ve halklarımızın bütün insanlık için kahramanca savaştığının bilincindeyiz. Bilimsel emeklerimiz ve devlet teorisine sunduğumuz katkılar, onların zaferi içindir. Bu bağlamda emperyalizme ve Siyonizme karşı hepimiz Filistinliyiz ve hepimiz Asyalıyız. Biz Asyalılar olarak özellikle vurgulamalıyız ki; Siyonist hükümetin, Asya’nın tarihsel tecrübesinde hiçbir kökü yoktur ve bu hükümetin insanlığa karşı suçları Asya kültürüne yabancıdır. “Küresel efendilerin millî devletlerimizi yıkıma uğratma saldırılarına karşı devletlerimize ve halklarımıza güveniyoruz. Bilimsel çalışmalarımızı; Asya’nın, bütün insanlığın ve dünya emekçilerinin millî devletlerin bağımsızlığını savunan, insancıl, halkçı, kamucu, devletçi ve yeryüzüne barış getirecek büyük davasına adıyoruz. Dünyanın yedi iklimindeki insanlığı Asya’nın vefa, sadakat, özgürlük ve kardeşlik duygularıyla selamlıyoruz.”

ABD HAKİMİYETİNE KARŞI BÖLGESEL BİRLİKLER

Çalıştay’ın son gününde yapılan ‘21. Yüzyıl Asya’sında Devlet’ başlıklı oturuma, Teori Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Kuntay Gücüm başkanlık etti. Oturumda ‘Yeni Dünya Düzeninde Türk Devletleri Teşkilatı (TDT)’ konulu sunum yapan Samsun Milletvekili Prof. Dr. İlyas Topsakal, dünyada oluşan devlet kültürü üzerinde Türk devlet düşüncesinin derin iz bıraktığını tüm tarihçilerin kabul ettiğini söyledi. Topsakal, konuşmasına şöyle devam etti:

“TDT’nin, Türk toplumlarının beraber yaşayabilmesi için dünya üzerinde yaşayan Türklerin davranış tipleri ve bu topluluklarının oluşturdukları kurumlar üzerine çalışmalar geliştirmesi gerekiyor. Türk dünyasını iyi tahlil edemezsek birbirimizi iyi anlayamayız. TDT büyüyecekse Türk devletlerinin geçtiği politik süreçleri, aldıkları tavırları, kültürünün gelişim sürecini, iyi araştırarak büyüyecek. “Dünyanın artık eski düzende olmadığını ve bölgesel devlet birliklerinin önem kazandığını göz ardı edemeyiz. ABD veya başka devletlerin hakimiyetine karşı bağımsızlık için bölgesel birliklerin yaygınlaşması lazım. TDT gibi yeni birliktelikleri dünyaya iyi anlatmalıyız. Sadece bizim oluşturduğumuz TDT değil Rusya, Çin, Latin Amerika gibi ülkeler de ABD hakimiyetine karşı yeni bölgesel birliklerin oluşturuyor.”

‘TÜRK DEVLETLERİ ARASINDA TÜRK TİCARET ODASI KURULMALI’

Çalıştayda ‘Türk Dünyasının Geleceğinin Tasavvuru ve İşbirliği Protokolü’ne dair değerlendirme yapan, Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi, Tarih Bölümü öğretim üyesi Abdulkadir Gül ise şu açıklamayı yaptı: “TDT ile birlikte Türk devletlerinin ortak çıkarlarının olduğu alanlarda stratejik birlik sağlayacak bir kurum kazanılmıştır. TDT ile Türk devletlerinin güvenlik ve dış politikalarında ortak tutum, terörle mücadelede işbirliği, uluslararası kurumlar içinde işbirliği sağlanmalıdır. Üye ülkeler arasındaki ticari işbirliğini kolaylaştırmak için Türk Ticaret Odasının ve Türk ticaret merkezlerinin kurulması, üye devletler arasında sermayenin serbest dolaşımı için gerekli şartların oluşturulması önemlidir.”

‘TÜRKLER İLE RUSYA’YI KARŞI KARŞIYA GETİRMEYE ÇALIŞANLAR VAR’

‘TDT, Türk Dünyası ve Rusya Bağlamında Bölgesel İlişkilerin Geleceği’ hakkında sunumda bulunan Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi, Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Ainur Nogayeva, şu ifadeleri kullandı:

“Çalıştayımızda ezber bozan bir çok şey söylendi. Dinin kutuplaştırıcı değil birleştirici bir etkiye sahip olduğu, uygarlık geliştirmede atlı göçebe kültürün, yerleşik düzenden daha etkili olduğunu konuştuk. Bu konuştuklarımız kurulacak yeni dünya düzeninin göstergesi. “TDT, Türk dünyasının kurumsallaşmış hali. TDT’nin hedefleri, 1993 yılında kurulan TÜRKSOY’dan farklı. TÜRKSOY’un amacı, Türkleri Türklere tanıtmak. TDT’nin ise daha geniş bir hedefi var. Üye ülkelerin kendi gündemini yaratmak ve bunu dünyaya tanıtmak. TDT’de bölge ve bölge dışında barışın sağlanması, üye ülkeler arasında işbirliğinin öngörüldüğünü görüyoruz. TDT için ortak tarih ve kültür çalışmalarına ağırlık vererek gelişmesi öngörülüyor. Beraber yaşamak yerine birlikte hareket etmenin önemi anlaşılmaktadır. Çünkü tek devlet tek oy, çok devlet çok oy demektir.

KKTC SORUNUN ÇÖZÜMÜ
“Bölge devletlerinin TDT’yi bölgede bir ayrılıkçı yapı gibi görmemeleri için Rusya, İran, Çin gibi ülkelerin gözlemci ülkeler olarak dahil edilmesi gerekir. Günümüzde Rus dünyası ile Türk dünyasını karşı karşıya koyma girişimleri var. Bunlar tehlikedir. Bunları önlemek gerekir. Zaten Rus Dışişleri Bakanı Lavrov da TDT’ye katılmaya hazır olduklarını belirten açıklama yaptı. TDT, tek kutuplu dünya sona ererken kendine has bir duruş sergilemeli ve kendi gündemini yaratmalıdır. KKTC'nin izolasyonunun sonlandırılması gibi meselelerin çözümü buradadır.”

AZERBAYCAN İLE İRAN İLİŞKİLERİ
Konuşmasında; yeni dünya düzeninde Türkiye-Azerbaycan ilişkilerini anlatan Azerbaycan Sosyal Tahkikatlar Merkezi Uzmanı Aziz Alibeyli, Azerbaycan ve İran arasındaki ilişkileri de değerlendirdi. Alibeyli, şöyle konuştu:

“Bizim tarihimizin içerisinde Selçuklu, Safeviler gibi devletler var. İki ülke tarihi arasında bir farklılık bulmamız pek mümkün değil. Şimdi çağdaş Azerbaycan ve İran arasındaki sorunlar neden? Karabağ’ın azad edilmesinde İran'ın tutumu ve Zengezur koridoruna karşı çıkması, iki devlet arasında sorunlar yarattı. Ancak son olarak, Türkiye ve Rusya’nın da dahiliyeti ile Azerbaycan ve İran arasındaki ekonomik işbirliği belli bir seviyeye çıkmaktadır.”

‘ABD TİPİ SİYASET BİLİMİ İLE DÜNYAYI ANLAYAMAZSINIZ’

Çalıştayın son gününde "Tarih Araştırmalarında Doğu-Batı Kavramı" üzerine sunum yapan Tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı, şu vurguları yaptı:

“Türk devletlerinin ortak kültürünü yaratan Kutadgu Bilig, Atabetü'l Hakayık, Dîvânu Lugâti't-Türk bir ‘Rönesans’tır. Bizim Cumhuriyet kültürümüzü yaratan Türk Dil Kurumu gibi kurumları oluşturan eserler de bunlardır. Dede Korkut Hikayeleri, Kutadgu Bilig gibi eserler Türk dünyasındaki cumhuriyetlerimizin, birbirlerini tanıma olanaklarını tesis eden mukaddes eserlerdir. “Orta Asya’nın, Ruslardan evvel kendi mirası vardır. Ruslardan sonra da başka bir gelişme yaşamıştır. Türk dünyası, Rusya, İran hiçbir şekilde üçüncü dünya çerçevesinde ele alınamaz. ABD tipi siyaset bilimi metotlarını kullandığınız vakit dünyayı anlayamazsınız. Türk münevverleri Batı ve Doğu’ya bakmayı bilmiyor. Ancak tecrübe ile öğrenilebilir. SSCB'nin yıkılmasından sonra Orta Asya'ya ilgi arttı. ABD hemen Orta Asya toplantısına girişti. Türkiye’den de gidenler oldu. Fakat İngilizce ile Orta Asya bilgisi elde edemezsiniz. Çok büyüttüğümüz Amerikan mekanizmasının, bazı meseleleri tahlil edemeyecek kadar cahil oldukları ortadadır.

“Türkiye göçmen ülkesi olmak zorundadır. Çünkü ihtiyacımız var. örneğin mahvolan hayvancılığımız Asya’dan gelenler ile karşılanmak zorundadır. Sadece işçi ve hayvan bakıcısı değil entellektüellerden de göç alınmalıdır. İnsanlarımızın batıya kaçmasını engellemek istiyorsak entelektüel bir ortam yaratmamız gerek. Bu da ancak oralardan gelenler ile olacaktır.”

Ortaylı, Orta Asya ülkelerinde Rusça kullanılmasının Amerikancılaşmaya karşı bir duruş olduğunu söyledi.

TÜRK KİMLİĞİ MUHAFAZA EDİLMELİ

Çalıştaya söz alarak katkı sunan Müstafi Tümamiral Doç. Dr. Cihat Yaycı, Türk dünyası için Türk kimliğinin muhafaza edilmesinin önemli olduğunu aktardı. Yaycı şunları söyledi: “İsrail'e petrol havzasının kapatılmasını dört Arap devleti veto etti. Türk devletleri bu duruma asla düşmemeli. Türk devletlerinin denize açılımını Rusya üzerinden değil Türkiye ve KKTC üzerindendir. Zengezur koridoru Türk Dünyası birleştirecektir. Ancak emperyalist devletleri karıştırmamak gerekir. Rusya'nın TDT içinde olmasını destekliyorum ancak karar mekanizmasında Türk Devletleri dışında devlet olmamalıdır. Veto hakkı olmamalıdır. Ancak Rusya gibi devletler, içinde Türk nüfusu olduğu için gözlemci statüsünde olmalıdırlar.”

KÜRESELLEŞME ZORLAMASI VE MİLLİ DEVLET
Çalıştayın ikinci günü olan 18 Kasım’da düzenlenen Uluslararası Sistem ve Devlet başlıklı 5. Oturuma Prof. Dr. Birgül Ayman Güler başkanlık etti. Oturumda, Prof. Dr. Atakan Hatipoğlu ‘Ulus-devletlerin Geleceği: Endişeler ve Tartışmalar’ konulu sunumunu yaptı. Hatipoğlu, konuya ilişkin şu bilgileri paylaştı:

“Ulus devletler üzerinden devlet teorisi konusunda tartışmaların canlandığını görüyoruz. Günümüzde mali piyasaların entegrasyonu olarak kapitalist küreselleşme, milli devletleri daha az devlet olmaya zorluyor. Bu pratiği meşrulaştırmak üzere de milli devletlerin bir geleceği olmadığına veya etik olarak kabul edilemez olduklarına ilişkin teorilerin üretildiğini görüyoruz. Buna karşılık devletin, yeni bir demokratik teorisinin yapılması gerekiyor.

DEVLET ANTİK YUNAN’DA DOĞMADI
“Tarihte devlet teorisi, toplumsal gelişmelere devlet örgütlenmesi düzeyinde nasıl cevaplar üretileceği meselesiyle ilişkili olarak inşa edildi. Siyaset ve devlet üzerine sistemli düşüncenin kökenleri iddia edildiği gibi Antik Yunan'a değil daha gerilere devletin kurumsallaşma sürecini ilerlediği aşamalara kadar gider. Sınıflı toplumların doğuşu, sadece ezilen sınıfların sömürüye dayalı yaşam koşullarını yaratmaz, aynı zamanda egemen sınıfların kendi durumlarını meşrulaştırmalarını ve kurumsallaştırmalarını sağlamaya yönelik müktesebat yaratmayı zorunlu kılmıştır.

Kum Bakiru'l-Ulum Üniversitesi’nden Dr. Rasool Nowrozi da ‘Medeniyet Devleti ve Uluslararası Sistemde Eylem’ konulu sunum yaptı. Nowrozi şu ifadeleri kullandı:

“Medeniyete dayalı devlet gerçekleştirmek bir hedef. Araştırmacıların yine aynı zamanda bu bağlamda medeniyete dayalı devletin uluslararası sistemdeki yerini ve özünü anlaması gerekiyor. Bazı bölgelerde bazı aktörlerin rolü toprak parçalarının sınırlarını aşar. Tabii ki bunun tarihi sebepleri var.”

OSMANLI-KIRGIZ İLİŞKİLERİ
Doç. Dr. İlsur Nafikov, ‘XX. Yüzyıl Başı Tatar Basını Işığında Kurtuluş Savaşı (1919-1923) ve Türkiye Cumhuriyeti'nin Kuruluşu’ konulu sunum yaptı. Nafikov dönemin gazete küpürlerine yer verdi. Doç. Dr. Nazgul Isabaeva ‘Türk Dünyasındaki Etkileşim (Van Kırgızları Örneğinde)’ konulu sunumunda şu ifadeleri kullandı:

“Bugün Anadolu Türklerinin ataları sayılan Oğuz soylarıyla ilişkiler Göktürk döneminde başlamıştır. Bu iki devlet hakkındaki bilgileri Orhun Yazıtları başta olmak üzere Çin, Tibet, Fars, Bizans ve Türk kaynaklarından görebilmekteyiz. Osmanlı Kırgız ilişkilerinin Osmanlı Devletiyle olan siyasi münasebetlerde elçiler aracılığında başladığı görülmektedir.”

Tarih:
Diğer Haberler