Birinci İnönü Zaferi ve Asi Ethem'in Sonu

Vazife ve fedakarlık, muharebe eden kısmın mağlup olmadan, çekilmeden başarısını temine çalışmakla yapılır.

 Birinci İnönü Zaferi ve Asi Ethem'in Sonu

Asi Ethem Ve Kardeşleri Aleyhine Fiili Harekata Geçilmesini Emrettim
Efendiler, Kütahya'ya, Heyeti Vekile kararını ve heyetin dönmesi lüzumunu tebliği müteakip cephe kumandanlarına da asi Ethem ve kardeşleri aleyhine fiili harekata geçmelerini emrettim.
Efendiler, askeri harekatı, çapulculuktan ve devlet teşkil ve idaresini, şunun bunun masum çocuklannı kurtuluş fidyesi dilenmek için dağlara kaldırmak haydutluğundan ibaret zanneden, şarlatanlıklarıyla, yaygaralarıyla bütün bir Türk vatanının başını ağrıtan ve Türk milletinin Büyük Meclisi'ni kendileriyle meşgul eden hayasız, haddini bilmez, küstah ve herhangi bir düşmanın boğaz tokluğuna casusluğunu, uşaklığını yapacak kadar aşağılık ve rezil tıynette bulunan bu kardeşleri, ellerindeki azami kuvvet ve dayandıkları düşmanlar da dahil olduğu halde cezalandınp tepelemek suretiyle, inkılap tarihimizde tesirli bir ibret misali kaydetmek zaruri görüldü. Onun için şu tertibatı almıştık:
Bursa'da bulunan Yunan kuvvetlerine karşı bir piyade fırkası terk olunarak, iki piyade fırkası ve bir süvari livasına, Eskişehir'in güneybatısında ve Kütahya genel istikametinde yığınak yaptırılmıştı. Uşak'ta bulunan Yunan kuvvetlerine karşı da, yalnız bir tabur cephede terk olunarak, iki piyade fırkası ve yedi süvari alayına, Dumlupınar civarında ve yine Kütahya genel istikametinde yığınak yaptırılmıştı.
Kuvvetlerimiz, hareket emrini alır almaz, derhal Kütahya'da bulunan asi Ethem kuvvetleri üzerine yürüyüşe geçtiler. 29 Kanunuevvel [Aralık] 1920 günü Kütahya'yı işgal ettiler. Üç gün sonra da Batı ve Güney cephelerinden hareket eden bütün kuvvetlerimiz, Kütahya'nın 30, 40 kilometre ilerisinde ve Gediz genel istikametinde bir hatta birleştiler. Asi Ethem, kuvvetlerini hiçbir yerde durdurmaya ve mukavemet ettirmeye cesaret edemeden Gediz üzerine çekilmişti.
Efendiler, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin şuurlu ordusu, kendisini ve Büyük Millet Meclisi ve hükümetini küçümseyecek kadar beyinsizlik ve ahmakça gurur gösteren bu asilere layık oldukları terbiye edici silleyi vurmak için, zapt olunmaz bir hiddet ve şiddetle hareket ediyorlardı. Nefes alamaksızın firar eden asi Ethem, "Dersaadet'te Yüce Sadaret Makamına" diye şu telgrafı veriyordu: 
Ankara'da tutuklanan muhterem arkadaşlarınızın İstanbul'a iade edilmeleri için Ankara Meclis Riyaseti'ne çektiğim protestoname aşağıda arz olunmuştur. Şimdiki halde Millet Meclisi'nin kararıyla taarruza maruz bulunuyorum. Kuvvetim müdafaaya hatta taarruza bile kafi olmakla beraber, cephe ve cenahım Yunanlılarla temasta bulunduğundan ve hareket tarzı hakkında Yunan kumandanlığıyla anlaşmaya varılmış ise de, devletlilerinin rızasının alınması her bakımdan lazım görüldüğünden, icabının icrası ve haberleşmelerin ve devletlilerinin emirlerinin ulaşmasının temini için Gediz telgraf hattının tamir ve ıslahı arz olunur, ferman.

Eski Umum Kuvayi Seyyare ve Kütahya Havalisi Kumandam
ve Şimdi Umum Kuvayi Milliye Kumandanı Ethem
Efendiler, bu telgrafnamede yer alan, "protestoname" denilen bir hezeyanname, hakikaten Meclis Riyaseti'ne çekilmiş ve gizli bir celsede Meclis'e okunmuştu. Bunda kullanılan sözler ve tabirIer, o kadar çirkin ve o kadar edepsizcedir ki, bir defa okunduktan sonra, tekrar aynen okunmasına ve dinlenilmesine tahammül edilememişti. Bu kadar adi bir hezeyannameyi huzurunuzda da arz etmeye lüzum görmüyorum. Bu hezeyanname ile mebuslann şahıslarına hakaret, Milli Meclis'in meşruiyetine tecavüz edilerek, İzzet Paşa heyetinin İstanbul'a harekette serbest bırakılması talep olunuyordu.
Efendiler, kuvvetlerimiz Kütahya'ya girerken, ben de Meclis'te bazı mebuslar tarafından sorguya çekilmiş bulunuyordum. Asi Ethem'e karşı hareket, ona taarruz, onu takip etmemize itirazlar ediliyordu. Fuat Paşa'nın Ethem ve kardeşini iyi idare edebildiğinden, değiştirilmemesi uygun olurmuş. Bütün anlaşmazlıklara sebebiyet veren, yeni tayin ettiğim kumandanların tecrübesizlikleri ve hale uygun tavır ve hareket tarzında bulunmamaları imiş... Orduda ciddiyet ve intizam aramak zamanı mı imiş? Ya, Allah muhafaza etsin, Ethem Bey orduyu dağıtırsa ne yapacakmışım? Bu kadar mühim bir hadiseye kim ve nasıl karar vermiş? Böyle bir karar Meclis haberdar edilmeksizin nasıl alınırmış gibi birçok sorular ve eleştirilerden sonra, "her halde Ethem Bey ve kardeşleri vurulmamalıdır" talepleri ileri sümldü. 29 Kanunuevvel [29 Aralık] gününün bütün celselerini ve 30 Kanunuevvel [30 Aralık] gününün birkaç gizli celsesini izahat vermekle geçirdim. Vaziyetin bütün saflıalannı vesikalanyla, delilleriyle, hakikatleriyle izaha çalıştım. Bütün bu izahatıma rağmen, münakaşa bir türlü son bulmuyordu. Her şey bir yana, yalnız Meclis'in meşruiyetine tecavüzü ihtiva eden telgrafname, sahiplerini Hıyaneti Vataniye Kanunu'na çarptırmaya kafi iken, bu asilerin aylardan beri sürdüregelmekte olduklan isyankar vaziyetleri ve milli hükümeti yıkmak, kendi akıllarınca başka nevi bir hükümet teşkil etmek fikirlerini tatbike yeltenmeleri nazarı dikkate alınmak istenmiyor, bilakis tepelenmekten, cezalandırılmaktan kurtarılmaya çalışılmak isteniyor gibi idi. Bunun kısaca sebebini izah edeyim. Efendiler, mebuslardan bazılan, vaziyetin şahsi ve hissi kırgınlıklardan doğduğu zannına kapılmışlardı. Hakikaten bu vadide sonsuz propaganda yapılmış ve kamuoyu yoldan çıkanlmak istenmişti. Yine kuvvetli ve mübalağalı telkinlerden, Ethem kuvvetlerinin çok ve mağlup edilmesi müşkül olduğu zannında bulunarak, ordu ile çarpışması halinde ordunun çil yavrusu gibi dağılacağını ve o zaman hakikaten vaziyetin feci olabileceğini tasavvur ediyorlar ve böyle bir fiili çatışmaya mani olmayı uygun görüyorlardı.
Efendiler, bu fikirleri isabetli görüp ona göre hareket etmenin neticesinin, emirerliğinden gelen ve esasen daha yüksek bir fikri kabiliyete sahip bulunmayan Ethem'in koskoca Türk vatanında diktatörlüğünü kabul ve tasdike varacağını anlamamak mümkün müydü?
Meclis'in heyecan ve tereddüdünü giderecek, tatminkar bir surette söz söyleyerek, gizli celseler müzakerelerini fiili neticeleri beklemek üzere kapattık.

Ethem Ve Kardeşleri, Kuvvetleri İle Beraber Düşman Saflarında Layık Oldukları Vaziyeti Aldılar
Efendiler, Ethem kuvvetlerini takip eden kıtalarımız, 5 Kanunusani [Ocak] 1921 günü Gediz'i işgal ederek, o civarda toplandılar. Ethem ve kardeşleri de, kuvvetleriyle beraber düşman saflannda layık olduklan vaziyeti aldılar. Artık, Ethem vakası kalmamıştı. Ordumuzun İçinde bulunan düşman püskürtülerek, cephesine geri döndürülmüştü. Bundan sonra, yalnız bir düşman cephesini ve hareketini gözlemleyeceğiz. Hakikaten, bir gün sonra, 6 Kanunusani [Ocak] 1921'de bütün Yunan ordusu, bütün cephe üzerinde her noktadan taarruza geçti. 

Birinci İnönü Zaferi
İznik'ten, Gediz üzerinden Uşak'a bir hat tasavvur ediniz. Bu hattın Gediz'in kuzeyinde kalan parçası, iki yüz kilometredir. Gediz'den Uşak'a olan parçası da, otuz kilometre kadardır. Düşman, üç fırka ile bu hattın kuzey ucundan Eskişehir üzerine hareket etti. Bizim Gediz'de bulunan mühim kuvvetlerimiz, Eskişehir üzerinden bu düşman fırkalarını karşılamaya mecbur idi. Karşıladı, mağlup etti. İnkılabımız tarihine Birinci İnönü Zaferi'ni kaydetti.
Güney Cephesine ait olan kuvvetler, eski yerlerine, Dumlupınar'a iade edildiler. Kütahya'da yalnız 61. Fırka, iki alay kadar kuvvetiyle İzzettin Bey (Ordu Müfettişi İzzettin Paşa'dır) kumandasında terk edilmişti.

Düşmanlarla İşbirliği Yapan Saruhan Mebusu Reşit Bey'in Mebusluktan İhracı Kararı
Efendiler, 8 Kanunusani [Ocak] 1921 Cumartesi günü Meclis'in açık celsesinde vaziyeti izah ediyordum. Artık herkes hakikati gönnüş ve anlamıştı. Ethem ve kardeşleri lehinde mülayim hareket fikrinde bulunanlar, bu defa aleyhlerinde pek coşkun idiler. Ben beyanatta bulunurken "Ethem, Tevfık ve Reşit Beylerin" diyerek konuştuğuma itiraz olundu. Yükselen bir ses "Paşa Hazretleri, artık Bey demeyiniz. Hain deyiniz!" ihtarında bulundu. "Ethem ve Tevfık hainleri diyeceğim, fakat henüz Büyük Millet Meclisi üyesi sıfatını taşıyan Reşit Bey hakkında da aynı şeyi kullanmak mecburiyetindeyim. Yüksek heyetinize hürmeten bunu telaffuz edemem. Evvela Reşit Bey'in üyelikten düşürülmesine oy vermenizi rica ederim" dedim.
Reis: "Millet ve memleket menfaatları aleyhine silah kullanarak düşmanlarla işbirliği yapan Saruhan Mebusu Reşit Bey'in mebusluktan ihracım kabul buyuranlar el kaldırsın!" dedi. Eller kalktı, kabul olundu.

Ethem Ve Kardeşleri, Canlarını Refet Paşa’ya Borçludurlar
Yunan ordusunun icra ettiği bu taarruzda, Ethem ve kardeşleri de kendilerine düşen vazifeyi yerine gelinnekten geri durmadılar. Tekrar Kütahya'ya yöneterek, orada bulunan zayıf fırkamıza taarruza başladılar. İzzettin Paşa'nın metin karakteri ve vakıfane kumandası ve maiyetindeki Türk subay ve neferlerinin yüksek kahramanhkları Ethem ve kardeşleriyle saldıran hain kuvvetleri mağlup ve geri çekilmeye mecbur etti. Eğer şahısları da dahil olduğu halde tamamen imha edilmekten kurtulabilmişlerse, bunu da hiç sevmedikleri Refet Paşa'ya borçlu bulunduklarını söylemeliyim. Bu noktayı izah edivereyim:
Refet Paşa, iki süvari fırkasıyla, Dumlupınar'ın on kilometre kadar doğusunda Küçükköy'de bulunuyordu. Kütahya'da bulunan 61. Fırka'ya, batıdan taarruz eden Ethem kuvvetlerini seri bir surette mağlup ve imha etmek üzere hareketi emrolundu. Refet Paşa süvarilerilyle Ethem kuvvetlerinin yan ve arkasına gidecekti. Bulunduğu mevkiden kuzeye, Kütahya'ya bakılacak olursa, bu vazifenin tabii bir yürüyüşle ve pek tesirli bir surette yapılabileceği meydanda idi. Halbuki Refet Paşa, icap eden yere gitmemiş, bunun aksi tarafına, Kütahya'nın batısında değil, doğusunda Alayunt'a gitmiş. Süvari kuvvetleri, 12 Kanunusani [Ocak] 1921 günü öğleye doğru Alayunt mıntıkasına ulaştı.
Refet Paşa, İzzettin Paşa ile görüşmek üzere Kütahya'ya gitti. İzzettin Paşa, süvari fırkalarının, Kütahya güneyinden, Yellice dağı batısından, tamamen süvariden ibaret olan Ethem kuvvetlerinin gerilerine sevk edilmesini teklif etmiş.
Refet Paşa, iki tarafın muharebe vaziyeti hakkında tam bir malumatı olmadığını ileri sürerek, böyle bir harekete yanaşmamış... Refet Paşa, İzzettin Paşa kuvvetlerinin doğuya, Porsuk suyu gerisine çekilmesi halinde, süvarileriyle Kütahya ovasından asilerin yan ve gerilerine taarruzu düşünüyonnuş. Atlı asiler hayvanlarından inmiş, piyade fırkamız karşısında yaya cenk yaptığı en zayıf vaziyetinde üzerine yürümekte tereddüt gösteren kumandan, piyade fırkamız mağluben geri çekilirken atları üzerinde bulunacak, manevi kuvvetleri yükselmiş asilerin hangi yanına ve nasıl taarruz etmeyi düşündüğü, hakikaten her asker için düşünülecek bir meseledir. Böyle şey olamaz! Bu düşman süvarisi, geri çekilmeye mecbur ettiği piyadeyi bırakıp Refet Paşa süvarileri üzerine atılmayacak mıydı?
Efendiler, muharebe meydanına, top ve tüfek sesine gelen bir kuvvetin, bir tek tüfeğin, muharebe eden kendine mensup kuvvetin mağlubiyetini beklemesi ve ondan sonra iş görebileceği zannında bulunması, yalnız asker olanların değil, en sade görüşlü insanların bile makul bulacağı bir fikir değildir. Vazife ve fedakarlık, muharebe eden kısmın mağlup olmadan, çekilmeden muvaffakiyetini temine çalışmakla yerine getirilir. Arkadaşı muharebe ederken ve yardıma muhtaç iken seyirci kalmış kumandanlar, arkadaşının mağlubiyetine şahit olabilirlerse de, tarihin amansız eleştirisinden, kınamasından asla kurtulamazlar. 
İzzettin Paşa, 11 Kanunusani [Ocak] 1921 günü öğlesinden 13 Kanunusani [13 Ocak] geceyarısına kadar cereyan eden şiddetli ve buhranlı muharebeler esnasında, süvari gruplarının da taarruza iştiraki zamanının geldiği hakkında Erkanıharbiyei Umumiye Riyaseti'ne de maruzatta bulunmuştu. Refet Paşa, Güney Cephesinden çağırttığı 8. Fırka yetişebildiği takdirde, 14 Kanunusani'de [14 Ocak'ta] taarruza geçmek niyetinde olduğunu, kıtalarına bildiriyordu. İzzettin Paşa, 11, 12, 13 Kanunusani [I l, 12, 13 Ocak] günlerinde yalnız başına düşmanla muharebe ettikten sonra, akşam gurup zamanı yaptığı bir karşı taarruzla asileri mağlup ve firara mecbur etti. Refet Paşa muharebeye seyirci kalmak suretiyle büyük bir fırsat kaçırdı ve Ethem'in ve kuvvetlerinin geri çekilmesine müsait vaziyet bıraktı. 14. günü emri altında bulunan bütün süvari kuvvetlerini Süvari Fırka kumandanlarından Derviş Bey'in (Kolordu Kumandanı Derviş Paşa'dır) emri altına vererek onu, Ethem'in takibine memur etti. Derviş Paşa, Afşar'da, bilhassa Gediz'de Ethem kuvvetlerinin gerilerine doğru geceleri de yürümek suretiyle yönelttiği müthiş darbelerle Ethem, Tevfik, Reşit kardeşleri sersem etti. Kuvvetlerinin toplanmasına zaman bırakmadı. Derviş Bey, Ethem ve kardeşlerini 14 Kanunusani'den [14 Ocak'tan] 22 Kanunusani'ye [22 Ocak'a] kadar dokuz gün nefes aldırmaksızın devamlı takip etmiştir. Neticede, bütün Ethem kuvvetleri esir edilmiş, yalnız Ethem, Tevfik ve Reşit kardeşler yeni vazife almak üzere, düşman ordugahına firar edebilmişlerdir.

Mustafa Kemal Atatürk
Nutuk, syf. 410/414, Kaynak Yayınları 1. Basım Eylül 2015

Tarih:
Diğer Haberler