
Anadolu Aşıklık geleneğinin günümüzdeki temsilcilerinden. Saz çalıp söylemeye, Aşıklık geleneğinde usta bir isim olan dayısı Muhlis Akarsu’dan etkilenerek başlar. Muhlis Akarsu’dan Müzik dersleri alır. Selahattin Akarsu, döneminin ozanlarından Mahzuni Şerif ve dayısı Muhlis Akarsu’nun türkülerini beğeniyle yorumlar. 1990’lı yıllarda ilk kaset denemesi gerçekleşir. Bu ilk amatör çalışmasıdır. Profesyonel müzik yaşamı 1994 yılında başlar. 2 Temmuz 1993’te katledilen dayısı, ozan Muhlis Akarsu’nun anısına ikinci kasetini çıkarır. Onun sazını omuzlar. Kuşaktan kuşağa devraldığı geleneği, bugün de sürdürmeye devam eden Selahattin Akarsu ile Madımak Katliamının 23. Yıldönümünde söyleştik.
“SALDIRI TÜRKİYE’NİN BİRLİĞİNE, BÜTÜNLÜĞÜNE YAPILDI”
1-Selahattin Bey, bildiğiniz üzere Sivas Katliamının 23. Yıldönümündeyiz. 2 Temmuz 1993’te Sivas’ta tertiplenen kanlı senaryo ile dayınız Muhlis Akarsu ve yengeniz Muhibe Akarsu’daaralarında olmak üzere 33 aydınımızı sonsuzluğa uğurladık. Sizce saldırının hedefi neydi? 23.Yıldönümünde bu kanlı tertibi nasıl değerlendiriyorsunuz?
S.A: 23 yıldır değerlendirmeler çok farklı da olsa, gerçekler ortada duruyor. Hedef Cumhuriyet, hedef Ülkemiz, hedef vatanın bütünlüğüdür. Bu olay Türkiye’de yaşanan Alevi-Sünni kavgasının dışında Amerikan, CIA ya da Gladyo dediğimiz merkezlerden yapılan bir saldırıydı. Çünkü Alevi- Sünni arasında böyle bir çatışmayı örgütleyebilecek başka büyük merkezli bir güç yoktur.
Aydınlara saldırı ile başladılar. Bahriye Üçok’ları, Uğur Mumcu’ları yok ettiler. Her defasında bir senaryo uydurarak, ülkenin bütünlüğüne bir saldırı gerçekleştirdiler. Kitleleri birbirine düşürme, parçalama, yok etme gibi planlar çerçevesinde Sivas katliamı’nı yaşadık. Burada insanlığı da birbirine düşürdüler. Yani kardeş kavgasını körüklediler. Alevi-Sünni ayrımını körüklemeye çalıştılar, 23 yıl içerisinde olayın acısı hep taze kaldı ama gelinen noktada çok duygusallığa mahal vermeden bunun önüne geçilmeli. Ülkemizde böyle bir katliamın bir daha yaşanmaması için elimizden gelen yapılmalı. Hedef bellidir. Ben bu hain saldırıyı Türkiye’nin birliğine ve bütünlüğüne saldırı olarak değerlendiriyorum.
2-2 Temmuz 1993’te gladyonun yönlendirdiği grup, “Cumhuriyet burada kuruldu, burada yıkılacak” sloganları atarak, Atatürk Anıtı’na saldırmıştı. Sonrasında ise ellerinde benzin bidonlarıyla Madımak Otelini ateşe vermişlerdi. Gericilerin 2 Temmuz 1993’te aydınlarımızın yanısıra Atatürk’e, Cumhuriyet’e ve Laikliğe yönelik bu saldırı girişimi ile bugün izlenen yıkım politikaları arasında ne gibi benzerlikler görüyorsunuz?
S.A: Hiçbir fark göremiyorum. 23 yıl önce Atatürk heykellerini ve Cumhuriyeti hedef alanlar, bugün de Atatürk’e saldırıyorlar, adını tarih kitaplarından silmeye çalışıyorlar. Laikliğe saldırı o zaman da vardı, şimdi de var. Yani kişiler aynı olunca politika da değişmiyor.
3- Dava, 2013’te zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle düşürüldü. Bir kez daha yıkıldık. Sizce Sivas Katliamı için zamanaşımının bir hükmü, geçerliliği var mı?
S.A: Ülkede adalet olmadığı için ve ülke kurumsal olarak çöküntüye uğradığı için verilen karar kimseyi tatmin etmemiştir. Adaletli bir karar elbette olmamıştır. Bu mekanizmadan da başka bir karar çıkmazdı zaten. Düzenin hakimi, savcısı bu kararı alırken ülkenin bütünlüğüne yönelik bir saldırıyı onaylamış oldular. Adaletin yerini bulmaması bizi yakmaya, yaralamaya devam ediyor. Alınan zaman aşımı kararı haksızlığın, hukuksuzluğun sembolü olarak anılacak. Bu kararı aileler ve Türkiye’nin cumhuriyetçi güçleri olarak tanımıyoruz. Cumhuriyete yapılan saldırılar gibi bu adaletsizliğin de sonu gelecek. Bu kararın elbette geçerliliği yok.
4-Özellikle son yıllarda katliamın yıl dönümünde etnik kimlik ve mezhep siyasetinin yanında Cumhuriyet karşıtı politikalar izleyen gruplar tarafından “hesabı sorulacak” vurgusu yapılıyor. Sizce bu katliamın hesabını soracak doğru program nedir?
S.A: 23 yıldır “Sivas’ın hesabı sorulacak” sloganlarıyla, kitlesel olarak yapılan eylemler ve protestolar geldiğimiz noktada çok da hedefine ulaşan, yani bu katliamı durdurabilecek bir mücadele biçimi geliştirilemediğini gösteriyor. Katliamın yapıldığı tarihten sonraki 23 yıl boyunca dava ile ilgili bir ilerleme kaydedilmedi. Kuvveti kuvvetle yenersin. Kuvvetin olmazsa hiçbir şey yapamazsın. Bağırır çağırırsın. “Sivasın hesabı sorulacak” dersin, hiçbir hesap sorulmaz. Sivas’ın yıldönümünde yüz binler yürüyordu, bugün giderek insanlar azaldı ve yavaş yavaş yılgınlaştı. Bunda başıbozuk grupların çok katkısı oldu.
ABD merkezli solculukla, emperyalist güçlerin güdümünde olan mücadele biçimiyle bu hesap hiçbir şekilde sorulmaz. Ülkeyi daha da geriye götürür. Kitleleri birbirine daha çok düşürür. Mücadeleyi verecek olan güçlerin ülke bütünlüğüne yönelik hareket etmesi gerekir. Vatan lâzım bize. Ülke saldırı altında iken Amerikan merkezli demokrasi uygulanmaya çalışılıyor. Öyle bir demokrasi yok. Bu ülkenin bütünlüğü esas alınarak topyekün mücadele verilmeli ve öncelikle bir Cumhuriyet hükümeti kurulmalı. Vatansız olmaz kardeşim. Vatanın olacak, bayrağın olacak sarılacaksın, Ülke bütünlüğünü, bağımsızlığını koruyacaksın ve tertiplerin hesabını soracaksın. Yoksa sorulmaz, bu katliamlar da böyle sürer gider. Sadece Sivas’ın hesabı sorulmayacak. Bir sürü hesap var sorulacak. Sivas en belirgin olanı.
“BİR OLSAYDIK YER OYNARDI YERİNDEN”
5) Sizce Madımak Katliamı gibi gerici saldırılar çağdaş yaşama arzusunu, aydınlanmacı sanatı ve insan merkezli yaşam kültürünü engelleme amacını gerçekleştirebilir mi?
S.A: Mümkün değil, gerçekleştiremeyecekler. Geri adımlar atıldı, ülke yıpratıldı ama Bu ülke sahipsiz değil. Umutsuz olmamak gerekir. Bu ülkenin bir sürü vatansever insanı var fakat bu insanlar siyaset olarak çok bölünüyorlar. Ne diyor rahmetli ozan Muhlis Akarsu “Bir olsaydık yer oynardı yerinden”. Birliği sağlamak lazım. Amacına ulaşamayacaklar. Buna izin verilmeyecek.
6) 9-10 Temmuz tarihlerinde Sivas’ın Yıldızeli İlçesi’ne bağlı Banaz köyünde yapılacak Pir Sultan Abdal Şenlikleri’nde siz de yer alıyorsunuz. Bu şenliğin anlamı ve önemi hakkında neler söyleyebilirsiniz?
S.A: Murtaza Demir, PSA Derneklerinin ilk kurucu genel başkanı. Başkanlığının dördüncü senesinde bu katliam gerçekleştirildi. Yıldızeli’nin Banaz köyünde olan şenlik o yıl Sivas’ın merkezinde yapıldı ve ne yazık ki katliam gerçekleşti. Yaşanan tüm kötü olaylara rağmen 27 yıldır her sene Pir Sultan Abdal Şenlikleri Sivas’ta yapılır, semahlar söylenir, türküler okunur. Bu şenlik her sene temmuz ayının başında halkımızı aydınlatmak ve Pir Sultan coşkusunu yaşatmak için yapılmaya devam ediyor.
Bu sene iki gün sürecek olan şenlikte Arif Sağ, Erdal Erzincan ve birçok sanatçı ile birlikte deyişlerimizi okuyacağız. Canlarımızı bilgilendirmek üzere “Laiklik” konulu bir panel yapılacak ve Pir Sultan Abdal’ın hayatını konu alan bir tiyatro oyunu sahnelenecek. Müsait olan herkesi bekliyoruz.
Emrah Zorba-Eren Öztürk