Cumhuriyet’e Uzanan Pusula: 1908 Hürriyet Devrimi

Vatansever fedailerin Anadolu’daki halk hareketlerinden güç alarak gerçekleştirdiği Hürriyet Devrimimiz bugün 115 yaşına bastı, kutlu olsun!

Cumhuriyet’e Uzanan Pusula: 1908 Hürriyet Devrimi
Furkan Olga
Furkan Olga
LiSELiDEN SORUMLU GENEL BAşKAN YARDıMCıSı

Osmanlı Devleti’nin zayıf düşüp hasta adam diye anıldığı koşullarda İttihatçılar her türlü baskıya karşı, kendi canları pahasına mücadeleye atıldılar. Vatansever fedailerin Anadolu’daki halk hareketlerinden güç alarak gerçekleştirdiği Hürriyet Devrimimiz bugün 115 yaşına bastı, kutlu olsun!

1908 Devriminin Arkasındaki İtici Güç: Anadolu ve Rumeli Halkı

Ekonomik, siyasi ve askeri olarak yani özetle her anlamda büyük zorluklarla karşılaşan ve çözümsüzlük içerisinde boğulan Osmanlı Devleti, Anadolu halkı üzerindeki baskıları gün geçtikçe artırıyordu. Kanun-i Esasi’nin ilan edileceği vaat edildikten sonra Osmanlı-Rus savaşı bahanesiyle Meclisi kapatması da Osmanlı vatanseverleri arasında büyük bir tepkiye yol açmıştı. Bir yandan hafiyeliğin ve jurnalciliğin artık iftira atarak gelir elde etme kapısına dönmesi bir yandan ise sansürün aydınlarımızı sürgünden sürgüne göndermesi ise bu direnişi pekiştirmiş ve direnişin büyümesi için meşru zeminler yaratmıştır. Bu dönemde neredeyse her türlü insan kalabalığının toplanmasının yasaklanacak duruma gelmesi halk içerisinde de bir rahatsızlık uyandırmıştır. Öyle ki Beşiktaşlı gençler dahi bu hafiyelerden nasiplenmiş ve gözaltına alınmışlardı.  

Halk üzerindeki vergilerin gittikçe artması ve katlanması ise Anadolu’da hareketlenmelere neden oluyordu. Valiler ve belediye başkanları gibi yerel yöneticilerin zulüm ve yolsuzluklarından rahatsız olan Anadolu halkı 1906-1908 yılları arasında sesini güçlü bir şekilde çıkarmaya başlamıştı. Ankara’da ve Bitlis’te ihtilalcilerin başını çektiği üretici ve tüccar halk grupları telgrafları basarak valinin kendilerini ezen politikalarından bıktıklarını söyleyerek görevden alınmasını talep etmişlerdi. Diyarbakır’da Ziya Gökalp önderliğinde yaşanan telgrafhane hadiselerinde Hamidiye Alaylarının köyleri ve kasabaları basarak halkın malını yağmalaması şikayet edilmiş ve büyük bir direniş sonucunda Genç Türkler ve Diyarbakır halkı bu mücadeleden zaferle çıkmıştı. Kastamonu’da ise belediye seçimlerini boykot ederek katılmayan halk postaneyi işgal ederek yolsuzluk yapan valinin değiştirilmesi ve özel vergilerin kaldırılması için İstanbul’a telgraf çekmişti. Erzurum’daki üreticiler ve tüccarlar ise kendilerinin ödemelerinin mümkün olmayacağı hayvan vergisine karşı isyan etmiş ve bir yıllık oldukça hareketli bir mücadelenin ardından başarıya ulaşmışlardı. Can Verenler Komitesi isimli örgütün öncülüğünde buluşan Erzurumlular sınıf farklılıklarını bir kenara bırakarak yerel yönetimin zulmüne ve vergilere karşı bir araya gelmişlerdi. Sonraları siyasi bir bildiri de yayınlayan Can Verenler Komitesi din ve ırk fark etmeksizin anayasanın yürürlüğe konulması ve meclisin tekrar açılması için herkesi mücadeleye çağırmıştır. Eylemlere kadınlar da dahil oluyorlar, haklarını savunuyorlardı. Sivaslı kadınlar öncülük ederek pahalı ve kalitesiz ekmek satılmasına karşın bir araya gelerek protesto gerçekleştirmişlerdi.

İttihat ve Terakki Cemiyeti 1906-1908 halk hareketini ve gelişmelerin tümünü yakından takip edip mücadelenin içerisinde olmuştu. Meşveret gibi yayın organlarıyla doğrudan Anadolu’daki eylem ve gösterileri haberleştirip yüreklendiren İttihat ve Terakki, bu eylemlerle birlikte Anadolu’da örgütlenmeyi önüne hedef olarak koymuştu. Teşkilatın önde gelen isimlerinden Dr. Bahaddin Şakir, 20 Ekim 1907 tarihli bir mektubunda Anadolu’da örgütün bir şubesinin kurulması adına talimat veriyordu. İttihat ve Terakki’nin propaganda çalışmaları Anadolu’daki subay ve askerlere de etki ediyordu. Askerler ayaklanan halka karşı kıllarını dahi kıpırdatmıyor ve adeta İstanbul’un emirlerini çiğniyorlardı.

Komşularımızda gerçekleşen 1905 Rus ve 1905-1907 İran Devrimleri de hem ayaklanan Anadolu halkını hem de devrim için son düğümü çözmeyi bekleyen İttihatçıları derinden etkilemiş ve mücadele isteklerini kamçılamıştır. Anadolu’daki halk hareketlerinden ve komşularımızda gerçekleşen devrimlerden cesaret alan İttihat ve Terakki de 2. Meşrutiyet’i gözüne kestirmişti.

 

Yaşasın Vatan, Yaşasın Millet, Yaşasın Hürriyet

Geniş halk kesimlerinin desteğini alan ve gerek ordu içerisinde gerek memurlar arasında en kılcallara kadar örgütlenen İttihat ve Terakki devrim için harekete geçmeye can atıyordu. Resneli Niyazi’nin önderliğinde 200 asker ve hemen hemen bir o kadar da sivil ve gönüllüden oluşan İttihatçı grup 3 Temmuz’da dağa çıkma kararı almıştı. Resne Belediye Başkanı Hoca Cemal, Maliye Müfettişi Tahsin Efendi ve Polis Müdürü Tahir Bey de Resneli Niyazi ile birlikte dağa çıkan ekipteydi. Resneli Niyazi ve arkadaşları 20 gün boyunca dağlarda köy köy, kasaba kasaba gezerek halkı örgütlüyor ve geçtiği yerlerde İttihat ve Terakki’nin köy şubelerini kuruyordu. İsyanı bastırmakla görevlendirilen Şemsi
Paşa ise 7 Temmuz’da henüz Manastır’dayken İttihat ve Terakki tarafından öldürülmüştü. 2 Abdülhamid’in en güvendiği adamlarından birisi olan Şemsi Paşa’nın öldürülmesi İttihat ve Terakki’nin gücünü daha da arttırmıştı. Şemsi Paşa’nın yerine atanan Müşir Osman Paşa da 12 Temmuz’da Manastır’a geldiğinde işin artık çoktan geçtiğini fark etmişti. Askerleri emir dinlemiyor, silah arkadaşlarına ateş etmeyi kabul etmiyorlardı. Anadolu’dan gönderilen askerler de İttihatçılara destek oluyorlardı. Şehirde zaten hakim olan İttihat ve Terakki varlığı artık çok daha kuvvetliydi. 22 Temmuz günü geldiğinde İttihatçılar son hamlelerini yapmışlar ve Müşir (Tatar) Osman Paşa’yı kaçırmışlardı. Ertesi gün Manastır başta olmak üzere pek çok şehirde  2. Meşrutiyet ilan edilmişti. 24 Temmuz günü Padişah halkın taleplerine boyun eğerek teslim olmuştu. Hilmi Paşa, 2. Meşrutiyet’in ilanını açıklamış ve 101 pare top atışıyla kutlanmıştı. Osmanlı halkı yurdun dört bir yanında sokaklara dökülerek ‘’yaşasın vatan, yaşasın millet, yaşasın hürriyet’’ sloganlarıyla 1908 Devrimini kutlamıştı.

Hürriyet, Müsavat, Uhuvvet

Abdülhamit döneminin Tanzimat değerleri üzerine kurulu düzenine karşın İttihat ve Terakki devrimci kimliğiyle öne çıkıyordu. Emperyalist devletler karşısında teslimiyetçi tutumlar sergileyen Abdülhamit hem çözümsüzdü hem de halkı baskılayarak milli uyanışı da engellemeye çalışıyordu. Kurtuluş Savaşımızın fitilini ateşleyenler aslında İttihatçılardı. Kapitülasyonların kaldırılması ve yabancı şirketlere verilen ayrıcalıkların önemli ölçüde sınırlandırılması ve bu şirketlerin denetlenmesi ve hatta içlerinden bazılarının doğrudan millileştirilmesi bağımsızlık yönünde atılmış çok önemli adımlardı. Düyûn-ı Umûmiye etkisizleştirildi, devlet ekonomiye doğrudan müdahale etmeye başladı. Dış ticarette koruyucu politikalar geliştirilerek milli üreticiyi ve tüccarı yabancı sermayeden koruyacak adımlar atıldı Milli banka kurmak için büyük mücadeleler verildi ve İtibar-ı Millî Bankası kuruldu.

1908 Devrimi sonrasında Osmanlı topraklarında hürriyet rüzgarı esiyordu. Siyasetten basına, sosyal yaşamdan çalışma hayatına kadar pek çok alanda yenilikler hissedilmiş, yeni sesler duyulmaya başlanmıştı. Artık padişah denetiminde toplanıp dağılan sözde bir meclis yoktu, gerçekten yasama organı haline gelen bir meclis kurulmuştu. Padişah kanunları veto edemeyecek, meclisi kafasına göre askıya alamayacaktı. 

1908 Devrimiyle birlikte sansür kalkmış ve Osmanlı gazeteleri özgür bir şekilde yayın yapmaya başlamışlardı. 2. Meşrutiyet sonrasında çıkarılan gazete ve dergi sayısı bine yaklaşmıştı. 24 Temmuz gününün Basın Bayramı olarak kutlanmasının arkasındaki sebep de 1908 Devrimi sonucunda sansürün kaldırılmasıdır. İşçi hareketleri de bu dönemde coşmuştu, işçiler hiç olmadığı kadar grev yapabiliyor ve Avrupa’daki kapitalist ülkelerin işçileriyle benzer haklara sahip olmayı açıktan talep edip kazanım sağlayabiliyorlardı. Kadınlar da 1908 Devrimi sayesinde özgürlüklerine kavuşmuşlar ve sosyal hayatın bir parçası olma konusunda önemli kazanımlar edinmişlerdir. Bu dönemde kadın hakları konusunda çeşitli düzenlemeler de doğrudan hükümet eliyle yapılmıştır. 

1908 Devriminden 1920 Devrimine Aynı Kadro 

1908 Devriminin en büyük kazanımı ise 1920 Devrimi için zemin oluşturması ve devrimin kadrolarını hazırlamasıdır. 1908 Devrimimizin önderliğini yürüten kadrolarla Kurtuluş Savaşımızı yöneten, 1920 Devrimimizi gerçekleştiren kadrolara baktığımızda her iki kuşağın da büyük oranda aynı hamurdan yoğrulduklarını kolaylıkla görüyoruz. Kemalizmin önderleri İttihatçı önderlerin arasından çıktı. Türk devrimcilerinin İttihatçılık çağlarında heybesine ekledikleri milliyetçilik, halkçılık, laiklik ve milli iktisat anlayışı Kemalizmle beraber programlaştırılmış ve doruk noktasına çıkmıştır. Boynuz kulağı geçmiş, Kemalizm de İttihatçılıktan öğrendikleri ve tecrübe ettikleri sayesinde Türkiye’nin sorunlarına çözüm olacak program haline gelmiştir. İttihat ve Terakki’nin gerek Erzurum şubesinin yayınladığı bildiride gerekse pratik eylemlerinde gördüğümüz üzere din ve ırk temelli bölücülüklere karşı çıktığını görebiliriz. İttihatçılar ortak bir kimlik yaratma ve milletleşme konusunda büyük mücadeleler verdiler ve bu alandaki görevlerini ve kazanımlarını da Kemalistlere devrettiler.  

İttihatçıların 1. Dünya Savaşı’na zorunlu bir şekilde girerek başlattıkları Kurtuluş Savaşımız bilindiği üzere Kemalist kadroların imzaladığı Lozan Barış Antlaşması sayesinde zaferle sonuçlanmıştır. Lozan Zaferimizin tıpkı Hürriyet Devrimi gibi 24 Temmuz tarihine denk gelmesi Dr. Doğu Perinçek’e göre Atatürk’ün isteği sonucundadır. Kurtuluş Savaşımızdaki o büyük direnişimizi Kemalist kadroları yetiştiren ve milli ordu anlayışını sağlamlaştıran 1908 Devrimine borçluyuz. 

Bugünün İttihatçıları

Bugünün Hürriyet Devrimi

İttihat ve Terakki’nin bugünkü mirasçısı olan Türkiye Gençlik Birliği 17 yıldır sahalarda, meydanlarda, okullarda; basında ve internette vatanseverliğin bayrağını yükseltiyor. İttihatçılığın hem eylemselliğini hem de fikir eksenli bir hareket olmasını bugünün şartlarında yaşatıyor. Günümüzün koşullarındaki Hürriyet Devrimi ise Mustafa Kemal Atatürk’ün deyimiyle ‘’emperyalizmi mahv ve nabut’’ etmekten ve tam bağımsızlıktan geçiyor. Türkiye Gençlik Birliği olarak milliyetçi, devrimci, sosyalist, Atatürkçü tüm arkadaşlarımızı Hürriyet Devrimimizin ve Lozan Zaferimizin yıl dönümünde göreve davet ediyoruz. 150 yıllık milli devrimci geleneğimizle ülkemizin yarınlarını el birliğiyle kuralım.

Tarih:
Diğer Haberler