TGB ANKARA İL YöNETiCiSi
Türkler ve Araplar arasındaki tarihî dostluk, neredeyse 1500 yıllık köklü bir geçmişe dayanır. İslam’ın ilk zamanlarında başlayan bu ilişkiler, kültürel ve tarihi etkileşimlerle güçlenerek bugüne kadar gelmiştir. Arap çöllerinden Orta Asya’nın bozkırlarına kadar uzanan dostluk, diplomatik ilişkiler, benzer gelenekler, coğrafi ve insani yakınlık, ticaret gibi etmenlerle şekillenmiştir. Bugünlerde bu dostluğu zedelemeyi, bozmayı hatta yok saymayı deneyenler var. Şundan emin olmak lazım, başaramazlar. Sadece 1500 yıldan beri dost olduğumuz için değil, aynı zamanda ortak düşmanlarımız ve ortak çıkarlarımız olduğu için.
ORTAK DÜŞMAN
Şu an Türklerin, Arapların, Rusların, Farsların, Çinlilerin yani Asya milletlerinin ortak bir düşmanı var: Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve NATO. 1,5 milyon Iraklıyı katleden, Filistinlilere akıl almaz şiddette zulmeden, Suriye’yi parçalayıp yağmalayan, Afganistan’ı yıllarca işgal edip sömüren, İran’a ambargolar uygulayıp Batı bankalarındaki varlıklarını çalan, Türkiye’de darbelerle hükümetleri değiştiren ve Türk ordusunu FETÖ kumpaslarıyla dağıtmaya çalışan, Kıbrıs’ı ve işgal altındaki ada-adacık-kayalıklarımızı temelli koparmaya çalışan PKK/YPG – IŞİD - Heyet Tahrir Şam (HTŞ) - Türkistan İslam Partisi (TİP) - El Kaide vb. terör örgütlerini besleyen; yani sadece Batı Asya’yı değil tüm Asya’yı karıştıran ABD.
Aynı zamanda yenilen ABD. Afganistan’dan kaçan, Ukrayna’da ezilen, Kazakistan, Kırgızistan ve Türkiye’de yeni darbeler ve kaos tertipleyip başarısız olan, beslediği terör örgütleri bölge devletlerince vurulan, Kızıldeniz’den gemisini geçiremeyen, Teksas gibi eyaletlerinin federal hükümete isyan ettiği ABD. Zulmeden ve kaybeden ABD’ye karşı mazlum, direnen ve kazanan Asya. İşte bu ortak düşmana karşı Türklerin, Arapların ve diğer ezilen milletlerin tamamı dosttur. İktidarından muhalefetine, bu dostluğu bozmaya çalışanların hepsi ABD gibi kesin yenilgiye mahkûmdur.
YÜKSELEN MİLLİYETÇİLİK VE SIĞINMACI DÜŞMANLIĞI
Dünya genelinde olduğu gibi Türkiye’de de milliyetçilik yükselişte. Özellikle Avrupa’da milliyetçi muhalif lider ve partilerin güç kazanması, hatta iktidarın parçası olmalarında NATO ve ABD karşıtlığı oldukça önemli. Avrupa’da yükselen milliyetçi akımlarda çeşitli aşırı söylemler, hatta faşizanlığa varabilecek ırkçı sloganlar olmasına rağmen bu milliyetçiliğin siyasi temeli emperyalizme karşıtlıktır, doğrudur. Çünkü şu an dünyadaki baş çelişki, Amerikan emperyalizmine karşı milli devleti savunmaktır. Bu yüzden emperyalizme karşı dik duran, ezilen milletlerin yanında olan her siyasi hareket doğru yolda ve kazanan taraftadır. Bu nedenle onları desteklemek gerekir.
Türkiye’de yükselen milliyetçilik biraz daha farklı olarak iki merkezde toplanmıştır. İlki: Kurucularından beri emperyalizm karşıtı, devrimci, Atatürk milliyetçiliğidir. Türkiye Gençlik Birliği (TGB), devrimci milliyetçiliğin ulusal çapta en önemli temsilcisidir. İkinci türü; sığınmacı düşmanlığının köpürtülmesiyle alan kazanan, ırkçı, emperyalizmin stratejisiyle uyuşan taklit, karşı devrimci milliyetçiliktir. Bu tür milliyetçiliğin temsilcisi Zafer Partisi ve Genel Başkanı Ümit Özdağ başta olmak üzere halk dalkavukluğu (popülizm) yapan orta yolcu sistem partileridir.
Asıl soru: Hangi milliyetçilik üstün gelecek? Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesi gereği tabi ki TGB’nin önderliğinde buluşan Atatürk milliyetçiliği kazanacaktır. Çünkü Araplar veya diğer Asya milletleri ile düşman olma ihtimalimiz yok. Çıkarlarımız ortak, düşmanımız belli! Kaldı ki Türk, Kürt, Arap, Ermeni, Rum, Laz, Abhaz, Çerkes gibi farklı etnik kökenlerin tek bir ortak kimlikle oluşturduğu Türk milleti, ırkçı-etnik bölücülüğü kullanan Mossad ve CIA gibi yabancı istihbarat örgütlerinin kışkırtmalarına izin vermeyecek kadar olgundur.
Evet, sığınmacı sorunu gerçektir. Artık Türkiye’de güvenliği, ekonomiyi ve sosyal yapıları olumsuz etkileyen ölçüdedir. Peki bu sorun nasıl çözülür? Arapları mancınıklarla mı göndereceğiz? Yoksa soykırım mı yapacağız? Gerçekçi ve insancıl çözüm yok mu?
Birçoğu gevezelik yapıp köklü çözümü gizlemese de var: Komşularla dostluk ve işbirliği. Çözüm, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ile anlaşmak. Çözüm, Suriye’nin kuzeyindeki PKK/YPG’nin kökünü kazımak. Suriye, İran, Irak ve Rusya ile işbirliği yaparsak ne terör, ne işgal, ne de sığınmacı sorunu kalır. Bölgesel güvenlik sağlandığında buradaki misafirlerimizi kendi vatanlarına en pratik ve insancıl şekilde döndürebiliriz. Komşu ülkelerde ayrıca ne var? Doğal kaynaklar, ürünlerimizi satacak pazar, milli üretim için yatırım ve yüksek teknoloji imkanları var.
ATATÜRK ARAP DÜŞMANI MIYDI?
Sığınmacı düşmanlığını kışkırtanların en çok istismar ettiği de hiç şüphesiz Büyük Devrimci Önder Atatürk.
Peki Atatürk milliyetçilik derken, ırkçılığı mı kastediyordu? Ya da Araplar Atatürk’ten nefret mi ediyorlardı? Atatürk milleti nasıl tanımlıyor: “Millet, dil, kültür ve mefkûre (ülkü) birliği ile birbirine bağlı vatandaşların teşkil ettiği bir siyasî ve toplumsal heyettir.”1 Bu tanımda ırkçılık veya etnik kökencilik var mı?
Atatürk’ün Türk milleti tanımına da bakalım: “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir.”2 Burada bir ırk tanımından veya soy tanımında söz edilebilir mi? Edilemez. Mesela Atatürk ‘Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türk soyuna/ırkına Türk milleti denir’ diyebilirdi. Ama soy/ırk kavramı yerine halk kavramını kullandı. Çünkü Atatürk’ün bahsettiği milliyetçilik bizim özgün, devrimci milliyetçiliğimizdi. Atatürk milliyetçiliği ırkçılığın karşısında, komşu ve dünya ülkeleriyle barışçıl, ortak çıkarlara dayalı dostluk ilişkileri kuruyordu.
Türk milliyetçiliğinin önde gelen kurucusu Yusuf Akçura da emperyalist milliyetçiliği reddediyordu: “Efendiler, Türklerin saldırgan emperyalist milliyetçiliği hatalıdır. Bugün bu sözleri söyleyen, eline kalem aldığı, mektepte, medresede veya böyle serbest bir kürsüde söz söylemeye başladığı andan beri daima demokratik Türkçülüğü savunmuştur. Bundan sonra, olayların verdiği derslerden ibret alarak bu esası daha fazla bir kesinlikte savunacaktır.”3
Diğer soruya dönelim: Araplar Atatürk’ten ve Türk milletinden nefret mi ediyorlar? Hayır. Tam aksine, Arap devrimcilerini, aydınlarını, bağımsızlık savaşçılarını en çok etkileyenlerin başında Mustafa Kemal geliyordu. Bu konuyla ilgili oldukça fazla örnek verilebilir. Mesela; Cumhuriyetimizin 100. yılında Ankara’da on binlerce kişinin katıldığı yürüyüşümüzde Filistin Büyükelçisi Faed Mustafa: “Sizin kurduğunuz Cumhuriyet, tüm bölgeye örnek oldu.” demişti.
Ya da Mısırlı şair Ahmet Şevki’nin Atatürk için kaleme aldığı şu dizeler:
“Allah u ekber, ne acayip fetihler vardır
Ey Türklerin Halidi, Arapların Halidini yeniden yaşat.
Kanunsuz ve ahlaksız savaşın olduğu bir zamanda
Selahaddinlerin harbini gerçekleştirdin
Bedir günü gibi toz üzerinde dans eder hakikat atı, Allah’ın atı ise bulutlardadır.
Ey gazi! Hazır ol fetih kutlamasına; ta ki bu fetih zamanların ayeti olsun.”4
Peki Atatürk Arap milleti hakkında ne diyor? İstiklal savaşımızın resmi yayın organı, Hakimiyet-i Milliye’de emperyalizme karşı Arap milletinin verdiği mücadeleyi destekliyor.5 Halep’teki Arap Millî Teşkilat Riyaseti’ne 24 Ocak 1920’de gönderdiği mektupta, Suriye ve Irak devrimcilerinin “Konfederasyon kurma ve birlikte hareket edilmesi tekliflerine” olumlu cevap verildiğini kaydediyor. 6
Sonuç olarak, Türkler ve Araplar arasındaki tarihî dostluk, dün oluşmadığı gibi yarın da yıkılmaz. İslamiyet’in ilk döneminden itibaren güçlenerek günümüze uzanan ilişkiler, milli çıkarlarımız için yeri doldurulamazdır. Özellikle bugünkü sınamalarda, çıkarlarımızın ve tehditlerin daha da ortaklaşması nedeniyle bu dostluk ilişkileri pekişmek zorundadır. ABD’ye karşı birleşen komşu ülkelerin ilişkilerini ne sığınmacı düşmanlığı ne Arap ırkçılığı bozabilir. Türkiye’de yükselen milliyetçilik, geçmişte olduğu gibi Atatürk’ün devrimci milliyetçiliği etrafında buluşacak ve yükselen Asya devletlerinin yanında hak ettiği yeri edinecek.
DİPNOTLAR
1 Doğu Perinçek, Kemalist Devrim-3/Altı Ok, Kaynak Yayınları, İstanbul, Haziran 1999, s. 31
2. Atatürk’ün Bütün Eserleri, Kaynak Yayınları, c.18, Birinci basım, Mart 2006, s.317
3 Yusuf Akçura (2006), Cihan Harbine İştirakımız ve İstikbalimiz, Siyaset ve İktisat, Ankara: Sinemis Yayınları, s.7-9.
4 Ahmet Şevki, Türklerin Savaş ve Siyasetteki Zaferleri
5 Hadiye Yılmaz, Kurtuluş Savaşımız ve Asya-Afrika’nın Uyanışı, Kaynak Yayınları, İstanbul 2010
6 Atatürk’ün Bütün Eserleri, Cilt 6, İstanbul, 2001, s. 217.