EMPERYALİZME KARŞI KAZANILAN BÜYÜK ZAFER KUTLU OLSUN

101 yıl önce Mustafa Kemal Paşa önderliğinde işgalci Yunan ordusunu bozguna uğrattığımız şanlı zafer günü kutlu olsun.

EMPERYALİZME KARŞI KAZANILAN BÜYÜK ZAFER KUTLU OLSUN

Türk ordusunun yalnız Yunanlara karşı değil, yedi düvele karşı savaşarak elde ettiği büyük zaferin 101. yılındayız.
Büyük Taarruz Zaferi, Türkleri Anadolu’dan silmek ve topraklarımızı bölmek isteyen emperyalistlerin dayattığı Mondros ve Sevr Antlaşmalarının yerine Mudanya ve Lozan Antlaşmalarını koyarak bağımsızlığımızı garanti altına almıştır.
İstiklal Savaşımızın dönüm noktalarından biri olan ve subay savaşı olarak tarihe geçen Sakarya Meydan Savaşı sonrasında Anadolu’ya ilerlemek isteyen Yunan birlikleri püskürtülmüştü. Yüzyıllardır savunmada olan ordumuzun taarruza geçtiği bu savaş sonrası büyük bir saldırıyla son hamleyi yapmak gerekliydi. Sakarya Savaşı sonrasında yapılan diplomasi atağı sayesinde taarruz öncesinde sınırlar garanti alındı. Fransa ile Ankara Antlaşması, Ukrayna ile Dostluk ve Kardeşlik Antlaşması, Sovyetler Birliği ile Kars Antlaşması imzalandı. Emperyalist devletler birer birer Anadolu’dan süpürülmeye başlandı.


TÜRK MİLLETİNE YASLANARAK KAZANDIK
Mustafa Kemal Paşa önderliğindeki Türk ordusu, savaşın öncesi, esnası ve sonrasında Türk milletine dayanarak hareket etmiştir. Emperyalist devletler tarafından desteklenen Yunanistan’a karşı yürüttüğümüz mücadele, silah ve asker sayısı bakımından sınırlı olmamıza rağmen Türk ordusu ve milletinin el ele vermesi sonucu başarıya ulaşmıştır.
Hazırlanan taarruz planına uygun bir şekilde Başkomutanlık Meydan Muharebesi 26 Ağustos 1922’de sabaha karşı başladı. Mustafa Kemal, bu savaşı Afyon’da Kocatepe mevkii üzerinden yönetti. Savaşın ilerleyen günlerinden karargâh Afyonkarahisar’a doğru taşınırken esaslı hamle 30 Ağustos günü yapıldı. Kütahya geri alındı, parçalanan ve dağılan Yunan kuvvetleri Anadolu’dan kaçmaya başladı, kalan askerler esir alındı.
Mustafa Kemal’in tarihe geçen emri de orada duyuldu: “Büyük Millet Meclisi orduları! İlk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!”

HACIANESTİS! GEL DE ORDULARINI KURTAR!
Sakarya Savaşı yenilgisi sonrasında Mayıs 1922'de Küçük Asya Ordusu'nun başkomutanlığına getirilen, 59 yaşındaki Yeoryos Hacianestis, haziranda İzmir'e geldikten kısa bir süre sonra Anadolu'da işgal kuvvetleri olarak bulunan ordusunu denetlemek için teftişe çıkar. Cepheleri gezdikten sonra Reuters muhabirinin "Cepheyi gezdiniz, Mustafa Kemal'i gördünüz mü?" sorusu üzerine kibirli bir şekilde "Ne? Mustafa Kemal mi? Kim bu adam? Ben böyle bir komutan tanımıyorum" cevabını verir. Dönemin Yunan basını bu cevabı çok sevmiştir, manşetlere çeker. Bu sayede Hacıanestis'nin kibri konusunda Türk tarafının fikri olur. Ve bu cevap Türk ordusunun komutanları tarafından not edilir. (Hatıralarım, Asım Gündüz) 30 Ağustos gününe gelindiğinde, Yunan cepheleri düşmüştür. Artık dağılan, panikleyen, askeri disiplini bozulan Yunan ordusunun imha edilme sırası gelmiştir. Başkomutan, diğer komutanların "Ateş hattına giriyorsunuz!" uyarılarına rağmen savaş alanına iner. Zafertepe'ye karargâhını kurar. Ayakları tamamen kısaltılmış bir batarya dürbünüyle harekatı yönetmeye başlar. Artık Başkomutanlık Meydan Savaşı başlamıştır. İşte o anlarda Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa, aylar öncesinde kendisini tanımadığını söyleyen Yunan başkomutanı Hacianestis'e cepheden bağırır: "Hacianestis! Mağrur kumandan! Neredesin? Gel de, ordularını kurtar şimdi."


NUTUK’TA BÜYÜK TAARRUZ
Mustafa Kemal ise Türk ordusunun Büyük Taarruz’a hazırlanışını Nutuk’ta şu şekilde anlatıyor:
“Gerçekte ordumuz ihtiyaçlarını ve eksiklerini tamamlamak üzere bulunuyordu. Ben, daha Haziran ortalarında taarruza karar vermiştim. Bu kararımı yalnız Cephe Komutanı ile Genelkurmay Başkanı ve Millî Savunma Bakanı biliyorlardı.
Bildirdiğim tarihlerde bir geziyi vesile ederek İzmit-Adapazarı yönüne hareket ettiğim zaman, Ankara'da Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa Hazretleri'yle görüştükten sonra, o zaman Millî Savunma Bakanı bulunan Kâzım Paşa Hazretleri'ni Sarıköy istasyonuna kadar birlikte götürerek, oraya davet ettiğim Cephe Komutanı İsmet Paşa Hazretleri'yle birlikte, taarruz için gerekli hazırlıkların sür'atle tamamlanması ile ilgili kararlar aldık.
Efendiler, artık Büyük Taarruz'dan söz açma sırası geldi. Bilirsiniz ki, Sakarya Meydan Muharebesi'nden sonra, düşman ordusu büyük ve kuvvetli bir grupla Afyonkarahisar-Dumlupınar arasında bulunuyordu.
Bir başka kuvvetli grubuyla da Eskişehir bölgesindeydi. Bu iki grup arasında yedek kuvvetleri vardı. Sağ kanadını, Menderes dolaylarında bulundurduğu kuvvetlerle, sol kanadını da İznik Gölü'nün kuzey ve güneyindeki kuvvetleriyle koruyordu.
Denilebilir ki, düşman cephesi, Marmara'dan Menderes'e kadar uzanıyordu. Düşman ordusunun teşkilâtı, üç kolordu ve bazı müstakil birliklerin mevcudu da üç tümeni bulmaktaydı. Biz, Batı Cephesi'ndeki kuvvetlerimizi iki ordu halinde teşkilâtlandırmış ve düzenlemiştik. Bundan başka, doğrudan doğruya cepheye bağlı teşkilâtımız da vardı.
Bizim bütün birliklerimiz on sekiz tümen idi. Bundan başka üç tümenli bir süvari kolordumuz ve daha zayıf mevcutlu iki süvari tümenimiz vardı. Teşkilâtı biribirinden farklı olan iki düşman ordusu biribiriyle karşılaştırılma, her iki tarafın insan ve tüfek kuvvetleri, aşağı yukarı biribirine denk bulunuyordu.
Yalnız, Yunan ordusu, dünyanın hür ve kendisini destekleyen sanayiine dayandığı için, makineli tüfek, top, uçak, taşıt, cephâne ve teknik malzeme bakımından daha üstün durumdaydı. Diğer taraftan bizim ordumuz süvari sayısı yönünden daha üstün bulunuyordu.”

Türk milleti 30 Ağustos'u bugün de yaşamaktadır. 30 Ağustos dünde bırakılmış bir anı değil, aksine bugünün güncel mevzisini yansıtmaktadır.

Türkiye, içinde bulunduğu zorlu süreçten dün olduğu gibi bugün de Atatürk’ün devrimci çözümleri ile çıkabilir. Tam bağımsız Türkiye’yi kurmanın ve Atatürk devrimlerini tamamlamanın yolu buradan geçmektedir. Ya istiklal ya ölüm parolası ancak bu şekilde hayata geçer. Türk milleti, emperyalizm ile uzlaşanlarla değil, emperyalizme karşı savaşanların yanında durur.

Türkiye, bugün savaştığı cephelerden yine 30 Ağustos ruhu, disiplini ve kararlılığıyla galip gelecektir. Bu büyük savaşta Türk milleti tıpkı 100 yıl önce olduğu gibi görevlere hazırdır.

Türk gençliği, Türkiye'nin bağımsızlık mücadelesinde en önde ve görevinin başındadır.

30 Ağustos Zafer Bayramı kutlu olsun.

 

Tarih:
Diğer Haberler