Dilek Çınar, ülkemizin en büyük gençlik örgütünün başında. Binlerce üyeli, koskoca Türkiye Gençlik Birliği, namı diğer TGB’nin Genel Başkanı. Kendisi ufacık tefecik bir kızımız. Gözlerinizi kapatıp dinleyin onu, bir dev konuşuyor sanki. Konuştukça büyüyor, coşuyor. Ne kadar büyük hayaller peşinde, ne çok iş üslenmiş. Bir başına değil elbette, hep “biz” diye konuşuyor, kendinden uzaklaştırıyor konuyu. Çünkü ellerini altına koydukları her taş, aslında gençliğin işi. Çünkü geleceği onlar kuracak, memleketi onlar yönetecek. Bir an önce iyi gelirli geleceği parlak bir işe kapağı atmaktan çok daha büyük hedefleri var. Dilek’in anlattıklarından anladığımız bu… Bir de siz dinleyin onu, sonra rahat bir nefes alıp “ohh” çekeceksiniz. Bu gençlik varken ne memleketin ne milletin sırtı yere gelmez, diyeceksiniz.
MARDİNLİ İŞÇİ KIZI
Dilek Çınar 1995 doğumlu. Mardin Nusaybinli bir ana babanın beş çocuğundan biri. Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesi mezunu. Halen SDÜ’de yüksek lisans yapıyor. “Borçtan kurtaracaksınız yani memleketi…“ diyoruz, “Borçtan da sürekli tüketmekten de kurtaracağız. Üretimi getirmemiz lazım“ diyor. Okulda da iktisat-ekonomi derslerinde en başta bunu öğrenmiş.
Nerede buldun TGB’yi?
Mardinliyim, ama ailem Bursa’da. Orada doğdum, büyüdüm. TGB ile lisede tanıştım. Ergenekon ve Balyoz operasyonları devam ediyordu. Ben de anlamaya çalışıyordum durumu. Daha 16 yaşındaydım. Ne olduğunu vatanseverlerin neden hapse atıldığını bilmiyordum. Özellikle Türk ordusu mensupları nasıl hapse atılır? Bunu kavramakta çok güçlük çekiyordum o yıllarda. Birinci dalga, ikinci dalga, üçüncü… Bu normal bir durum değil, en iyisi ben buna karşı birşeyler yapayım, derken TGB diye bir yer var, buldum. Türkiye Gençlik Birliği ile tanıştım.
Ailede asker ya da siyasetle ilgilenen kimse var mı?
Yok, ama her gün haber izlenir. Ufak yorumlar yapılır. Ben bir emekçi çocuğuyum. Babam işçi, annem ev hanımı. Aslında çok politik bir ortamda yetişmedim. Ama güncel haberler konuşulurdu, özellikle ekonomik zorluklar! Babam hem sabah, hem akşam hem de gece haberlerini izlerdi.
Daha nasıl politik ortam olmasın? Pek çok evde televizyonda sabah programları, akşam da televizyon dizileri izleniyor…
Evet, güncel gelişmelerden haberdar oluyorduk. Öğretmenlerimin etkisi vardır. Özellikle ilkokul öğretmenimin üzerimde çok etkisi vardır. Bana Atatürk’ü, Atatürkçülüğü o öğretmiştir. Hala görüşürüm. Gül öğretmenim! Çok severim kendisini. Öğrettikleri, bize kazandırdığı bakış açısı… Benim gelişimimde önemli rol oynadı.
AİLEMDEN NASIL VAZGEÇERİM
TGB işlerinde ailen destekçi mi köstekçi mi?
Destekliyorlar, tabi bu biraz zaman aldı. On sene içinde onları da kazandık. Yanımızdalar, doğru yaptığımızı, Türkiye’nin buna ihtiyacı olduğunu biliyorlar. Bizim milletimizin özünden beslenerek, o karakteri o erdemleri üzerimizde taşıyarak yürüttüğümüz bu mücadeleyi ailelerin desteklememesi imkansız.
Bütün ailelerde durum bu mu?
Bütün ailelerde böyle. Önce endişe ediyorlar. Ne yazık ki Türkiye’nin geçmişinde acı tecrübeler var. Endişe, daha sonra durumu anlamaya çalışmak, sonra TGB’yi tanıyınca oradaki paylaşma kültürünü, arkadaşlık ve yardımlaşmayı görünce destek başlıyor. Benim de ailem öyle oldu. Her zaman arkamızda, yanımızdalar. Bu da büyük güven veriyor. Biz 18 yaşına gelince ailemizden kopmayan bir toplumuz. Düşünsenize o güne kadar besleyecekler, büyütecekler, başlıca erdemleri onlardan öğreneceğiz, sonra? 18 yaşına gelince ben gidiyorum. Yok öyle bir şey! Reddedemeyiz, hayal bile edemiyorum. Kocaman bir ailem var. O ailemden nasıl vazgeçerim. Olacak şey değil.
Diyarbakır’da bir baba yakınmıştı, PKK çocuklara ilk olarak aileyi reddetmeyi öğretiyormuş. Sizde durum tam tersi…
PKK ve sahte sol örgütleri böyle. Özellikle kız çocuklarına, “Babanı, ağabeyin görmüyor musun? Seni baskı altına almaya çalışıyorlar! Kimsenin tahakkümü altına girme, gel PKK’ya katıl!“ diyorlar. Kimsenin tahakkümü altında değil, ama Amerika’nın boyunduruğu altında yaşayacaksın. Abini babanı reddet ama gel Amerika askerlerinden eğitim al, sonra kendi baban o silahı sık. Söyledikleri aslında bu!
BAYRAM GÜNÜ BENİ LAYIK GÖRDÜLER
Nasıl TGB Genel Başkanı seçildin?
Seçimlerimiz oluyor ve şöyle işliyor süreç: Önceki genel başkanımız Yıldırım Gençer’in mezun olacağı belliydi. Biz görev değişikliği yerine mezuniyet diyoruz. Genişletilmiş Genel Yönetim Kurulu toplandı. Böyle bir eğilim çıktı. Genişletilmiş GYK’da oybirliğiyle seçildim. Bu son 23 Nisan’da seçildim. Bayram günü beni layık gördü arkadaşlar, onur verici bir görev. On yıllık TGB’liyim. 2011’de tanıştık, 2021’de bu göreve geldim.
Erkek arkadaşlarının yüzünde hiçbir ekşime gördün mü?
Yok! Aksine, erkek arkadaşlarımız bizi ayrı görmezler. Bizde kadın erkek eşit. Kurmak istediğimiz dünyayı önce kendi içimizde kurduğumuz için yadırgamadılar. Yaz kamplarımızda da öyledir. Kurmak istediğimiz dünyanın küçük bir prototipini gerçekleştiririz. Bir tür provasını yaparız.
Gençlik örgütleri içinde ilk kadın başkansın…
Öyle söylüyorlar. Benim bildiğim kadarıyla da öyle. Genel başkanlık düzeyinde ilk kadın benmişim...
Nasıl bir duygu diyecektim, ama biz zaten eşitiz mi diyeceksin? Bir zorluğu var mı?
Çok açık söyleyim. Bizim için bir fark olmadı. Kendi aramızdaki konuşmalarda da cinsiyetle ilgili bir şey konuşmadık. Dışardan gelen çok heyecanlı yorumlar var. Bir ablamız tebrik etti sağolsun, bunu inanılmaz bir şey olarak görüyorlar. Ben de “Sizlerin mücadelesi sonunda“ dedim. Hakikaten de öyle. Sizler uzun yıllardır bu mücadele içindesiniz. Sizlerin mücadelesiyle bugün kadın fabrikada, tarlada, sanayide ya da gençlik örgütünün başında olabiliyor. Her yerde kadın görev alabiliyor, fikirlerini özgürce ifade edebiliyor.
TÜRK GENÇLİĞİNİN MAYASINDA VAR
Gençliğin müzik, kültür, yaşam tarzı Batı etkisi altında. 1950’lerden beri Türkiye Küçük Amerika olarak konumlandı. Sizin çizginiz buna aykırı, tamamen zıt. Kürt-Türk meselesi, KKTC, Azerbaycan, yurt sorunları… Memleketin her meselesiyle ilgilisiniz, sorumluluk alıyorsunuz. Nasıl bir denge kuruyorsunuz gençlikte? Azınlıkta mısınız?
Elbette emperyalizm kültürel alanda da saldırılarını sürdürüyor. Artırıyor. Çünkü cephede yeniliyor. Askeri ve ekonomik hegemonyası yenilirken kültürel hegemonyasını artırmaya çalışıyor. Netfkix aracılığıyla uyuşturucuyu, eşcinselliği, alkol tüketimini dayatıyor. Eğlence anlayışı diye kendimizden geçmemizi istiyor. Ama Türk gençliği o karaktere sahip değil.
Bu dalganın etkisi kırılıyor mu?
Etkisi kırılıyor tabi, ama bir de tutmaz, diyorum. Türk gençliğini milli değerlerinden koparmaya çalıştılar. Koparamadılar. Özümüzde, mayamızda vatanseverlik var. Türk gençliğinin karakterini özetle derseniz, ben şöyle söylerim: Türk gençliği Atatürkçüdür, vatanseverdir. Aynı zamanda milli değerlerini korumakla yükümlüdür.
Batı kültürünü reddediyorsunuz, sizin eğlence anlayışınız nasıl?
Emperyalist kültürde birbirlerinin üstüne alkol dökmeyi, kendilerinden geçmeyi, dans diye tuhaf tuhaf hareketleri eğlence sanan bir anlayış var. Bizimkinde böyle bir şey yok! Eğlenmek için alkole ihtiyacımız yok. Her akşam bir TGB’linin evinde bir enstrümanın çalındığı, dinlenme-eğlenme zamanları vardır. Bu bir gitar, bir bağlama, bir yan flüttür. Bir arkadaşımız çalar, başkaları söyler, bir şiirden dizeler okur. Bazen şiir akşamları yaparız. O arkadaşlığı, kültürü paylaşırız, içimiz huzurla dolar.
Diğer kültürün kitle üzerindeki etkisi zayıf mı diyorsunuz?
Bütün Türkiye’de bu etkiyi görmeyiz. Anadolu’nun yaygın anlayışı bu değil. Olsa olsa Beyoğlu’nun çürümüş sokaklarında görürüz.
DIŞARI KAÇMAYA ÇALIŞMIYORUZ
Gençlikte bir de dışarı gitmek merakı olduğu iddiası var. Gerçekten bu talep bu kadar yaygın mı?
Yaygın değil, böyle olsun istedikleri için böyle yansıtıyorlar. Türk gençliğinin böyle bir özlemi yok. Üretim mekanizmaları içine girmek istiyor. Üreten bir gençlik olmasını istiyor. Bazı araştırmalar yapılıyor, sorular yanlı olarak dile getiriliyor.
Mesela, “Yurtdışına gitmek ister misin?“ diye sorarsan, her genç bunu ister. Ama mutlaka yurduna geri dönmek de istiyor. Türkiye’de kalmak ister. Aile bağları, arkadaşları burada. Vatanına bağlı bir gençlik var.
Kolay ve kısa yoldan para ve iş sağlamak umudu balon mu?
Üretim en değerli varlıklarımızdan biri. Türkiye’nin içinde bulunduğu durum ‘Üretmeyin tüketin‘ dendiği, küreselleşmenin sürekli arttığı yılların sonucu. Biz de o süreçte büyümüş gençleriz. Bize tükettikçe varolacağımızı gösterdiler. Ama ne yaptılarsa, Anadolu‘nun üretme ve paylaşma kültürünü bozamadılar. Gençliğin en önemli taleplerinden biri üretim ekonomisine geçmek! Tüketim saltanatı da, ABD saltanatı da bitti. Bütün dünyada yok, yeniliyor! Sorunuzun yanıtı, evet böyle bir umut, balon!
BİZ ASYAYIZ
Bu 6 ayda öne çıkan bir işiniz de Azerbaycan’la anlaşmanız oldu.
Islahatçı Gençlik Birliği’yle pandemi döneminde temas kurmuştuk. Karabağ zaferiyle ilgili bir etkinlikte de tanışmıştık. Daha sonra ilişkimiz sürdü. Bizim açımızdan iki ülkenin de saldırı altında olduğu yer emperyalizm. Biz Asyayız. Avrasya’ya yönelik tehditlerin tümü Atlantik cephesinden geliyor. Anti-emperyalizmde buluşuyoruz. Milli değerlerimizi tanıtmakta buluşuyoruz. KKTC’nin dünyaya tanıtılmasında buluşuyoruz.
Neredeyse dışişleri gibi çalışıyorsunuz…
İhtiyaç var. Eğer oraya gidip bina dikeceğiz, dersek Türk gençliği durun kardeşim, der. Betona ihtiyacı yok KKTC’nin. Dünyaya tanıtılmaya ihtiyacı var. Türk gençliğinin meselesi bu.
ATATÜRK GİBİ DEVRİM YAPACAĞIZ
29 Ekim yaklaşıyor. Büyük yürüyüşün adını Vatan Gelecek Üretim koymuşsunuz. Anlamı nedir?
Her biri bir ana başlık. Sorunlara getirdiğimiz çözümler aynı zamanda. Önümüzdeki mücadele sürecini çizdik. Üretim meselesini görüyoruz, izleyen değil yaratan konumundayız. Gelecek dememizin sebebi geleceği yaratacak olanlarız. Türkiye‘yi yöneteceğiz. Bu iddiayla hareket ediyoruz. Türkiye‘nin geleceğinde bu özlemler var: Atatürk Türkiye‘sini kurmak var. Türk gençliğinin büyük yürüyüşü başlamıştır, dedik. Bu aynı zamanda, 98 yıl önce Atatürk’ün yürüyüşü. Yani 98 yıl önce emperalizmin zincirlerini nasıl kırdıysa biz de onu yapacağız. Aynı zamanda çiftçilerimizin emekçilerimizin yürüyüşü. Atatürk Türkiye‘sini kurduktan sonra da devam edecek bir yürüyüş.
Bir günlük, bir yıllık hedef değil yani… Nedir içeriği?
Büyük yürüyüş hiç kesilmemişti, Atatürk’ün başlattığı Milli Demokratik Devrim birikimine yaslanıyoruz. Özellikle 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Türkiye başka bir sürece girdi, vatan savaşına başladı. Atlantik sisteminin prangalarından kurtuldu. Bugün terörle savaşta büyük zaferler kazanmış Türk milleti yeni bir aşamaya gelmiştir. 2. İstiklal savaşı, Cumhuriyet devrimlerini tamamlama, üretim devrimi yapmaya ihtiyacı var. Emperyalizmden tamamen kurtulma dönemindeyiz. Eğer Türkiye bu sistemi değiştirmez, Atlantik siteminden tamamen kopmazsa zincirlerimizden kurtulamayız.
29 Ekim programı nasıl? Nereden başlıyor? Kimler katılıyor?
Büyük gençlik yürüyüşü 1. Meclis önünden başlayacak Anıtkabir‘de sonlanacak. Atamızın huzuruna çıkacağız, yedi düvele karşı mücadele parolasını tekrarlayacağız. Atatürk Türkiye’sini kurmak için Atatürk gibi olmak lazım. Yani devrim yapacağız.
Yürüyüş kararı aldığımızdan bu yana üniversite ve liselerde sınırsız bir çalışma yürüyor. Türkiye‘nin çeşitli bölgelerinde harıl harıl geziyoruz. TGB kalelerini güçlendiriyoruz, yeni kaleler inşa ediyoruz. Geçen hafta 7 yeni ilde temsilcilik kurmuştuk. Bugün gelen haberleri sizinle paylaşalım: Kırıkkale, Kayseri ve Diyarbakır‘da kalelerimizi kurduk. Kısa zamanda Kıbrıs’tan da güzel haberler vereceğiz.
Katılım için yaş sınırı var mı? Bizler de gelebiliriz miyiz?
Yok tabi! Mustafa Kemaller hep 20 yaşındadır. Devrimci kişi gençtir zaten. Herkes, bütün Türk milletini davet ediyoruz. Mustafa Kemalleri büyük yürüyüşümüze bekliyoruz.
DİYARBAKIR’A ZAFER ZİYARETİ
Diyarbakır annelerinin hep yanındaydınız. Son ziyaret farklı mıydı?
Biz nasıl üniversitelerde PKK’ya HDP’ye karşı mücadele ediyorsak, o anneler de HDP il binası önünde terörle mücadele ediyorlar. Biz o kararlılığı görür görmez yanlarına koştuk. Daha ilk senesinde seferber olduk, ziyaretlerde bulundum. Beş kez o heyetler içinde yer aldım. Annelerin mücadelesiyle HDP de eziliyor. Kapatma davası açıldı, kapattıracağız! Ordaki kardeşlerimiz durumun ne olduğunu anladılar, teslim oluyorlar.
Teslim olan gençlerden biri size katıldı…
Evet, Ayşegül Biçer’in oğlu Mustafa TGB’ye katıldı… Çok mutluluk verici. Bir o kadar da normal. Teröre karşı dimdik durmuş bir örgütüz. Okulları terörden temizledik. PKK’ya izin vermedik. Mehmetçik cephede, biz üniversitelerde ezdik. Mustafa Biçer de şöyle ifade etmişti: Ben yokken bu mücadelede hep annemin babamın yanında oldunuz. Şimdi bu mücadeleyi beraber vermemiz lazım, dedi. Daha çok kardeşimiz gelecek, TGB’ye üye olacak. Bizi bölmeye çalıştıkları Diyarbakır’da birleştik. O yüzden çok anlamlıydı. Bu seferki bir zafer ziyaretiydi.
- Aydınlık Gazetesinden Fisun İkikardeş'in Özel Röportajından Alınmıştır