HANGİ ATATÜRK'Ü TANIYORUZ?
Cumhuriyet'in 100. yılı nedeniyle Mustafa Kemal Atatürk ile ilgili çekilen ve vizyona giren dizi ve filmlerde ortak bazı yanlışlara rastlıyoruz. Bunlardan en önemlisi, öğretilmek istenen Atatürk'ün kahramanlıklarında devrimci karakterinin gizlenmesi, geleneklerinden koparılması ve yalnızlığının vurgulanmasıdır. Bu yapımları izlediğimiz zaman Atatürk üzerinden yapılan propagandanın Doğu'ya düşman ve Batı'ya hayran, Cumhuriyet’ten koparılmış, Atatürk'ü yüceltme maskesi altında Türk Devrimi'ne düşmanlaştırılmış, tarihsel sürece ters bir serüven ile karsı karşıya kalıyoruz. Gelin birlikte değerlendirelim.
ATATÜRK BATI HAYRANI MIYDI?
Atatürk ile yazılan çoğu yazı ve kitapta, özellikle de film ve dizilerde Batıcı bir Atatürk ile karşılaşıyoruz. Ancak Atatürk'ün hayatı emperyalist Batı'yla mücadeleyle geçmiştir. Trablusgarp'ta İtalyan zorbalığına karşı, Çanakkale’de İngiliz ve Fransız emperyalizmine karşı, herkesin yılgınlığa kapılıp kenara köseye saklandığı Milli Mücadele döneminde tüm itilaf devletlerine karşı milletimizle birlikte mücadele etmiştir.
2 Mart 1922 tarihinde Afganistan'ın bağımsızlığının 4. yılı nedeniyle Ankara'da elçilik binasında verilen şölende de, "Biz Türkiyeliler Asyai bir milletiz, Asyai bir devletiz" diyerek ideolojik ve siyasal yaklaşımının, coğrafi ayağını da belirtmişti. Atatürk'e göre, Türkiye "Doğu'nun davası için" savaşıyordu çünkü Doğu'nun kaderi milletimizin kaderinden ayrı değildi.
TEŞKİLATSIZ BİR KAHRAMAN MI?
Okuduğumuz ve izlediğimiz yayınlarda Atatürk, Yeni Osmanlılar'a ve İttihat Terakki'ye düşman, teşkilatlanmadan uzak, bireysel fikirleriyle hareket eden bir figür olarak önümüze çıkmaktadır. Ancak Atatürk, her zaman ülkenin o süreçteki teşkilat birikiminin içinde bulunmuştur. Gittiği her yerde sürgünde bile olsa teşkilatlanmıştır. Vatan ve Hürriyet cemiyetini kurmuştur. İttihat ve Terakki daha yaygın ve kapsamlı olduğu için teşkilatının tamamıyla buraya katılmıştır. İlerleyen yıllarda Müdafa-i Hukuk Cemiyetinin kurulmasını sağlayarak Anadolu'daki mücadeleyi birleştirmiştir. Kendisinden önceki Türk Devrimi birikiminden beslenmiş, o birikimi ilerletmek için çalışmıştır. TBMM'yi kurarak teşkilatlı olmanın önemini bir kez daha vurgulamıştır. Önce kuruluş sonra kurtuluş diyerek Kurtuluş Savaşı'nın öncü örgütü Birinci Meclis'i açmıştır.
DEVRİMCİLİKTEN UZAK MI?
Atatürk, devrimciliği lise sıralarında keşfetmiş, devrimciliği en başta bir yasam tarzı olarak benimsemis, kendisini çağa göre sürekli yenilemiştir. Yeni Osmanlılar'ı kendisine örnek almış, diğer mazlum ülkelerin yaptığı devrimlerden yararlanmıştır. 5 Şubat 1937'de Altı Ok, devletin temel nitelikleri olarak Anayasanın 2. Maddesi yapılmış ve söyle denmiştir: "Türkiye Devleti Cumhuriyetçi, Milliyetçi, Halkçı, Devletçi, Laik ve Devrimcidir:" Yani devlet idaresinin ana programı "gökten indiği sanılan kitapların dogmaları"na göre değil halkın, ülkenin ve devrimin ihtiyaçlarına göre biçimlenmiştir. Atatürk dünyayı değiştirmenin yolunun devrimden, devrimin yolunun ise bilimden geçtiğini bilerek hareket etmiştir.
Atatürk ne ideolojiler üstüdür ne de felsefeler üstü. 0, dünyayı, ufku milli ve demokratik bir pencereden görmekte, kendisinden önceki devrim birikiminden beslenmektedir.
Ya İSTİKLAL YA ÖLÜM
Milli mücadele sırasında yaşanan zorlukları ve Atatürk’ün aldığı kararların doğrulunu bize en gerçekçi şekilde yansıtan dizilerden biri de “Ya İstiklal Ya Ölüm” dizisidir.
İstanbul hükümetinin tavrı, Türk Devrimi liderlerinin Ankara’da meclisi toplamak için çabaları tamamıyla gerçeğe uygun bir şekilde dizide verilmiştir. Ankara’dan İstanbul’a gelen vatanseverlerin Meclis-i Mebusan’da tartıştıkları her konu, söyledikleri her söz gerçekliğe uygun şekilde verilmiştir. Kurtuluş Savaşı’nın stratejisini belirlemek ve onu yönetecek karargâhı Ankara’da toplamak Türk Devrimi liderlerinin esas hedefiydi. Dizi bunu en iyi şekilde izleyiciye aktarmaktadır.
100 yıl önce iç cephenin birleştirilmesi gerektiği başarıyla işlenmiştir. Diziyi değerlendirmede yaşanılan kafa karışıklığı bile iç cephenin ne kadar sıkı tutulması gerektiğini bizlere hatırlatıyor.
TRT 1’deki dizide, 16 Mart öncesi yer almıyor. Ancak 16 Mart’a giden ve sonrasındaki süreçte İstanbul’daki bölünmenin altını çizerek tarihsel gerçeği yansıtıyor. Tarihsel süreci hamasete kaymadan, somut olgularla aktarıyor.
Bağımsızlık destanının dizisi kurtuluş
Atatürk’ü ve Milli Mücadele’yi en iyi ve gerçeğe uygun anlatan dizilerden biri “Kurtuluş” dizisidir. Kurtuluş dizisini izlediğimiz zaman az önceki sorularımızın cevaplarını öğreniyoruz.
Dizide Atatürk’ün kararlarını alırken mutlaka yanındaki kurmaylarına danıştığını, Batı’ya dair görüşlerini net şekilde görüyoruz.
Turgut Özakman’ın kaleminden çıkan Şu Çılgın Türkler romanından diziye uyarlanan Kurtuluş, II.İnönü Zaferi’nden Türk askerinin İzmir’e ayak bastığı tarihi ve Mudanya Ateşkes Antlaşması’nın imzalanmasını da içerisine alarak Mustafa Kemal’in Bursa Şark Tiyatrosu’nda öğretmenlere yaptığı konuşmaya kadar olan aralığı özetlemektedir. Dizi, Turgut Özakman’ın eserinde yer verdiği gibi gerçeklik ve kurgu arasında bir düzen oluşturulmuş durumda. Yazılan kurgu hiçbir zaman gerçekliğin dışına çıkmamaktadır.
Kurtuluş dizisindeki geçişler, Türk ve emperyalist kuvvetlerin aynı vakitler içerisindeki ruh hali ve psikolojisini yansıtmaktadır. İzmir’de Yunanlar eğlence düzenlerken, Türk mühendisler hayatları pahasına patlama tehlikesi olan top mermilerini inceltmektedir. Yunan taarruzunu geri püskürttüğümüz Sakarya Meydan Muharebesi esnasında “Duatepe’yi aldık!” diyerek sevinç çığlığı atan Türk askerlerinin ardından Ankara’da meclis önünde Sakarya Marşı’nı okuyan topluluğu görmekteyiz. Yunan ve İngiliz tarafında ziyafetler ve eğlenceler olurken aynı görüntüden sonra cepheye gizlice adım adım ilerleyen Türk kağnılarına rastgelmekteyiz.
Kurtuluş dizisi, Türk milletinin bağımsızlık destanının canlandırılmasıdır. Emperyalizme karşı canıyla malıyla mücadele eden yoksul Anadolu insanının tüm mazlum milletlere önderliğinin yansımasıdır. Herkese Kurtuluş dizisini öneriyoruz.