Her Güne Nutuk 8: Rauf ve Refet Beylerin kararsızlığı

Rauf ve Refet Beyler Amasya'da yayınlayacağımız genelgeye imza atmaktan geri duruyorlar...

Her Güne Nutuk 8: Rauf ve Refet Beylerin kararsızlığı

Şimdi, imza meselesine gelelim: Ben müsveddenin yeni gelen arkadaşlar tarafından da imzalanmasını istedim. O sırada Rauf ve Refet Beyler benim odamda, Fuat Paşa başka bir odada bulunuyorlardı.

Rauf Bey, misafir olduğundan bu müsveddeye imza koymak için kendini ilgili ve yetkili görmediğini nazikçe ifade etti. Bunun tarihî bir hâtıra olduğunu ileri sürerek imza etmesini söyledim. Bunun üzerine imzaladı. Refet Bey, imzadan çekindi ve böyle bir kongre toplanmasındaki amaç ve yararı anlayamadığını söyledi.

İstanbul’dan beri yanımda getirdiğim bu arkadaşın - tuttuğumuz yola göre - anlaşılması pek basit olan bir konuda, böyle bir düşünce ve duygu içinde oluşu bana pek acı geldi. Fuat Paşa’yı çağırttım. Paşa, amacımı anlayınca derhal imza etti. Fuat Paşa’ya, Refet Bey’in çekinmesinin sebebini anlayamadığımı söyledim. Fuat Paşa, Refet Bey’den biraz ciddî açıklama yapmasını istedikten sonra, Refet Bey, müsveddeyi eline alarak kendine göre bir işaret koydu. Öyle bir işaret ki bunu, bu müsvedde de bulmak oldukça güçtür.

(Buyurun! Merak eden inceleyebilir.)

Efendiler, gereksiz gibi görülebilen bu açıklamalar, daha sonraki yıllara ve olaylara ait bazı karanlık noktaları aydınlatmaya yardımcı olur düşüncesiyle yapılmıştır.

İstanbul’da Bazı Kimselere Gönderdiğim Mektup

Kongreye davet genelgesi sivil ve askerî makamlara şifre olarak verildi. Bundan başka İstanbul’da bulunan bazı kimselere de gönderildi. Fakat bu kimselere ayrıca bir de birer genel mektup yazdım. Kendilerine mektup yazdığım kimseler şunlardı: Abdurrahman Şeref Bey, Reşit Âkif Paşa, Ahmet İzzet Paşa, Seyyit Bey, Halide Edip Hanım, Kara Vasıf Bey, Ferit Bey, (Nafia Nâzırı idi), Sulh ve Selâmet Fırkası Başkanı Ferit Paşa (daha sonra Harbiye Nâzırı oldu), Câmi Bey, Ahmet Rıza Bey.

Bu mektupta söylediğim noktaları özet olarak tekrar edeceğim:

1. Yalnız mitingler ve gösteriler, büyük gayeleri hiçbir vakit gerçekleştiremez.

2. Bunlar, ancak milletin bağrından fiilen doğan ortak güce dayanırsa kurtarıcı olur.
3. Zaten acı olan durumu tehlikeli şekle sokan
en etkili sebep, İstanbul’daki muhalif akımlar ve millî dâvâyı yaralı bir şekilde yüzüstü bırakan siyasî ve gayri millî propagandalardır. Bunun cezasını, vatanımız aleyhinde fazlasıyla görmekteyiz.

4. Artık İstanbul Anadolu’ya hâkim değil bağlı olmak mecburiyetindedir.

5. Size düşen fedakârlık pek büyüktür.

Ali Kemal Bey’in Genelgesi
25 Haziran’a kadar Amasya’da kaldım. Hatırlardadır ki, o tarihlerde Dahiliye Nâzırlığı görevinde bulunan Ali Kemal Bey, benim görevden alındığımı ve artık benimle hiç bir resmî davranışa girişilmemesi gerektiği konusunda şifre ile bir genelge yayınlamıştı.

23 Haziran 1919 tarih ve 84 sayılı olan bu genelge metni, dikkate değer bir anlayışı gösterir belge olduğu için aynen bilginize sunacağım.

Dahiliye Nâzırı Ali Kemal Bey’in 23.6.1919 tarihli ve 84 sayılı şifresinin çözülmüş örneğidir:

“Mustafa Kemal Paşa büyük bir asker olmakla birlikte günün siyasetini pek bilmediği için, olağanüstü sayılacak vatanseverlik ve gayretine rağmen, yeni görevinde asla başarılı olamadı. İngiliz Olağanüstü Temsilcisi’nin istek ve ısrarıyla görevden alındı; bundan sonra yaptıkları ve yazdıkları ile de bu kusurlarını daha çok açığa vurdu. Reddi-i İlhak Cemiyetleri gibi, Balıkesir ve Aydın dolaylarında Müslüman halkı boş yere bu halkı kırdırmaktan ve yararlanarak kesmekten başka iş emirsiz, saygısız ve kanunsuz olarak kurulan bazı hey’etler için öteden beri çektiği telgraflarla siyasî hatâsını idarî yönden de artırdı. Kendisinin İstanbul’a getirilmesi Harbiye Nezareti ile ilgili bir iştir. Ancak, Dahiliye Nezareti’nin size kesin emri, artık o zatın görevden alınmış olduğunu bilmek, kendisi ile hiçbir resmî işleme girişmemek, hükûmet işleri ile ilgili hiçbir isteğini yerine getirmemektir. Bu genelgeye uygun hareket etmekle ne gibi sorumlulukların giderilmiş olacağını takdir buyuracağınızdan eminim. Ayrıca, bu önemli ve tehlikeli günlerde memur, halk, her fırsattan haraca görmeyen Osmanlı‘ya düşen en büyük görev, barış konferansınca geleceğimiz üzerinde karar verilirken ve beş yıldır yaptığımız deliliklerin hesapları görülürken, artık aklımızı başımıza devşirdiğimizi göstermek, akıllıca ve tedbirlice davranışları benimsemek, parti, mezhep, ırk ayrılıklarını gözetmeksizin her ferdin hayatını, malını, ırzını koruyarak, medenî dünyanın gözünde bu memleketi bir daha lekelememek değil midir?” 

Ali Kemal Bey ve Padişah
Bu şifreli genelgeden, benim ancak Sivas’a vardığım 27 Haziran 1919 tarihinde haberim oldu. Ali Kemal Bey, 23 Haziran tarihinde bu genelgesi ile düşmanlara ve Padişaha karşı önemli bir görevi yerine getirdikten sonra, 26 Haziran 1919 tarihinde hükûmetten çekilmiştir. Ali Kemal Bey’in Sadrazamlığa verdiği resmi istifa yazısından başka, saraya da gidip Padişaha kendi eliyle verdiği istifa yazısı örnekleri ile sözlü açıklamasını ve Padişahın ona verdiği cevabı çok sonra öğrendim.

Ali Kemal Bey, istifa yazılarında, özellikle bunun Padişaha ait olanında: “Osmanlı topraklarının çeşitli yerlerinde başgösteren ayaklanma ve karışıklık belirtileri üzerine, ihtilâl ateşinin hemen çıktığı yerde, yayılmadan bastırılıp söndürülmesi ve yok edilmesi için tedbir almak, yalnız kendi makamını ilgilendirirken, Padişahın gösterdiği yakın ilgi ve güveni çekemeyen bazı arkadaşlarının birçok yersiz sebepler ileri sürerek ihtilâlin daha da genişlemesine yol açtıklarından” söz ettikten
sonra, “resmî görevinden çekilmekle birlikte, özel olarak hizmet ve sadakata devam edeceğini”, ekliyor ve sözlü olarak da, “resmî görevinden ayrılmasını fırsat bilen düşmanlarının hücumundan ben kulunuzu koruyunuz”, isteğinde bulunuyor.

Padişah, karşılık olarak; “beni büsbütün yalnız bırakmayacağınıza güveniyorum. Bağlılığınız, bana büyük ümit ve teselliler vermiştir. Saray, her dakika size açıktır. Refik Bey’le işbirliğinden ayrılmayınız” iltifatında bulunuyorlar.

Kendisine olan bağlılığından padişahın büyük ümit ve teselliye kapıldığı Ali Kemal’i bakanlık makamında ve Padişah huzurunda gördükten sonra, bir de asıl gerçek görevi başında görelim!

Canınız sıkılmazsa, Sait Molla’nın Rahip Frew’a yazdığı mektuplardan birini gözden geçirelim:

“Ali Kemal Bey’e son felâketi üzerine üzüntünüzü bildirdiğinizi söyledim. Bu şahsı elde bulundurmak gerekir. Bu fırsatı kaçırmayalım. Bir hediye sunulması için en uygun zamandır.”

“Ali Kemal Bey dün o zatla görüşmüş. Basın işinde biraz dikkatli olmak gerektiğini söylemiş. Daha önce herhangi bir gidişten yana yöneltilmiş olan düşünce ve kalem erbabını bu defa öncekine aykırı bir gayeye yöneltmek bizde kolaylıkla mümkün olmaz. Bütün devlet memurları, Millî Mücadele’yi şimdilik iyi görüyorlar demiş. Ali Kemal Bey, talimatınıza harfi harfine uyarak Zeynelâbidin Partisi’yle de işbirliği yapmaya çalışıyor. Kısacası işler bulandırılacak.”

Aynı mektubun altında bir de not vardır. Şimdi onu da okuyalım: “Birkaç defadır söylemek istediğim halde unutuyorum. Mustafa Kemal Paşa’ya ve taraftarlarına biraz kendilerini destekliyormuş gibi görünmeli ki, hiç bir şüpheye düşmeden buraya gelebilsin. Bu işe fevkalâde önem veriniz. Kendi gazetelerimizle onu destekleyemeyiz.”

Bu belgeler hakkında sırası gelince daha çok bilgi veririm. Şimdilik bu kadarı yeterlidir.

DEVAMI YARIN [Sivas'a Hareket] 

tgb.gen.tr

 

Tarih:
Diğer Haberler