28/29 Teşrinievvel [Ekim] Gecesi Hazırladığım Kanun Müsveddesini Teklif Ettim
Öğleden sonra saat bir buçukta Fırka Genel Kurulu tekrar Fethi Bey'in riyaselinde toplandı. İlk söz bende idi. Kürsüye çıktım ve şu beyanatta bulundum:
“Muhterem arkadaşlar, hallinde müşkülata uğradığınız meselenin sebep ve illetinin bütün arkadaşlarca belirlenmiş olduğu kanaatindeyim. Noksan, kusur, takip etmekte olduğumuz usul ve şekildedir. Hakikaten, mevcut Teşkilatı Esasiye Kanunu'muza göre bir Heyeti Vekile teşkiline teşebbüs ettiğimiz zaman, bütün arkadaşların her biri vekiller ve Heyeti Vekile seçmek mecburiyetinde bulunuyor. Hepinizin birden Heyeti Vekile seçmeye mecbur olmanızda görülen müşkülatın halli zamanı gelmiştir. Geçen devrede de, aynı suretle müşkülata tesadüf ediliyordu. Görülüyor ki, bu usul bazen birçok karışıklıklara sebep oluyor. Yüksek heyetiniz bu müşkülün halline beni memur kıldınız. Ben de bu arz ettiğim kanaatten ilham alarak düşündüğüm şekli tespit ettim. Onu teklif edeceğim. Teklifim kabule mazhar olursa, kuvvetli ve dayanışma içinde bir hükümet teşkili mümkün olacaktır. Devletimizin şekil ve mahiyetini tespit eden ve hepimiz için gaye olan Teşkilatı Esasiye Kanunu'muzun bazı noktalarını açıklığa kavuşturmak lazımdır. Teklif şudur” dedikten sonra malum müsveddeyi okutmak üzere katip beylerden birine uzatarak kürsüyü terk ettim.
Teklifimin mahiyeti anlaşıldıktan sonra münakaşalar başladı.
Sabit Bey (Erzincan): “Kabine usulünün lehindeyim. Ancak Teşkilatı Esasiye Kanunu'nun değiştirilmesi teklifi ile bugünkü buhranı halletmek mümkün değildir. Biz şimdi bir Heyeti Vekile Reisi seçelim. Teşkilatı Esasiye Kanunu'nun değiştirilmesini sonra düşünürüz” dedi.
Hazım Bey (Niğde) şu görüşleri ileri sürdü: “Teşkilatı Esasiye Kanunu'nu biz yapabilir miyiz? Zannımca yapamayız. Salahiyetimiz varsa, bu, Fırka'da olmaz. Fırka'da müzakere edildikten sonra aleni celsede kimse söz söyleyemiyor. Milletin hayatıyla alakalı kanunların burada kati surette halline taraftar değilim. Bu gibi kanunlar aleni celsede ve serbestçe görüşülmeli ve her şeyden evvel kabine buhranını halledelim."
Yunus Nadi Bey şu yolda Hazım Bey'e cevap verdi: “Hangi memleket ilk defa kanunu esasi yaparsa onun için kurucu meclis yapmışlardır. Bizde ise bu gibi hususlarda aynca kurucu meclis teessüs edeceği açıkça belirtilmemiştir. Bizde her vakit bu gibi değişiklikler olmuştur. Bizden evvelki Türkiye Büyük Millet Meclisi de bu zeminde yürümüştür. Buna salahiyetimiz vardır. Tereddüt buyurulmasın. Şimdi biz kabine buhranının hallini Reis Paşa Hazretleri'ne bıraktık. O da bize bu teklifi getirdi. Bu teklifte gösterilen usulü, bütün arkadaşlar ayrı ayrı düşünmüştür. Şimdi bunu tespit lazımdır. Teklif edilen şekil zaten mevcuttur. Bunu açıklığa kavuşturacak ve daha belirli şekilde tespit edeceğiz.”
Vehbi Bey (Karesi): “Biz, şimdiye kadar görüşüldüğü işitilen Teşkilatı Esasiye Kanunu'ndan haberdar değiliz. Gazetelerde hakikaten gördük. Bu, kafi mi? Dolayısıyla biz, evvelemirde, bunu bir bütün olarak görüşmek üzere ileriye bırakıp buhranı halledelim.”
Halil Bey: “Teşkilatı Esasiye Kanunu'nun değiştirilmesine ve yeniden yapılmasına salahiyetimiz vardır. Fakat, bu değişiklik, hakikaten vatan ve milletimizin saadetine kefil midir, bunu söylemek lazımdır. Bunu, hukuk erbabından, hukuk alimlerinden olan arkadaşlarımız gelsinler, izah etsinler. İzahat verilmedikçe, bunun derhal halledilmesine taraftar değilim.”
Üyelerden biri: “Teşkilatı Esasiye Kanunu öyle bir kalemde değiştirilemez.”
Hamdullah Suphi Bey (İstanbul): “Dört sene evvel ayrı ayrı seçimlerin zararlarını söylemiştim. Bugün de aynı hal baş gösterdi. Gazi Paşa'nın teklifine gelince, bu yeni değildir. Dört sene evvel yapılan bir kanunun, daha açık bir surette ifadesidir. Dolayısıyla bunun hilafına olarak söz söyleyecekler gelsin fikirlerini söylesinler. Fakat, zamanımızın uzun uzadıya beklemeye tahammülü yoktur.”
Ragıp Bey (Kütahya): “Kanunların en iyisi hadiseler ve ihtiyaçtan doğanıdır. İhtiyaç ise meydandadır. Teşkilatı Esasiye Kanunu'nun tamamlanması lazımdır. Açıklığa kavuşturulması icap eder. Teklifin derhal müzakeresine geçelim.”
Adliye Vekili Seyit Bey merhum: “Teklif edilen şekil, yeni bir şey değildir. Mevcut Teşkilatı Esasiye Kanunu'nun açıklığa kavuşturulması ve tespitidir. Kanunları ihtiyaç yapar; teoriler yapmaz. Zaman, hadiseler, her şeye hakimdir. Gelişme kanunu, değişmez bir kati düsturdur. Teklif edilen şekilde bir yenilik yoktur. Mevcut şekli daha açık ve belli olarak ifade edersek, millet ve memleketimizin menfaatına elbet daha uygun hareket etmiş oluruz.”
Hükümmetimizin Şekli Mutlaka Cumhuriyet Olacaktır
Merhum Seyit Bey'in görüşüne Abidin Bey (Saruhan) şu cevabı verdi:
“Evvela hükümet buhranını halledelim.”
Eyüp Sabri Efendi'nin (Konya) görüşü şu idi: “Biz, Gazi Paşa Hazretleri'ni hakem yaptık. Bizim, Teşkilatı Esasiye Kanunu'nu değiştirmeye salahiyetimiz yok demek, gayri meşru olduğumuzu kabul etmek demektir. Meclis'in , Teşkilatı Esasiye Kanunu'nu değiştirmeye salahiyeti aşikardır. Hükümetimizin şekli mutlaka cumhuriyet olacaktır…”
Bundan sonra İsmet Paşa söz alarak şu yolda beyanatta bulundu:
“Fırka Reisi'nin teklifini kabule ihtiyaç katidir. Cihan bizim bir hükümet şekli görüştüğümüzü biliyor. Bu müzakerelerimizi bir neticeye bağlayıp ifade etmemek, zaaf ve kargaşayı devam ettirmekten başka bir şey değildir. Bir tecrübeden bahsedeyim. Avrupa diplomatları bu hususta beni ikaz ettiler. Devletin reisi yoktur dediler. Mevcut şeklinizdeki reis, meclis reisidir. Demek ki, siz bir başka reis bekliyorsunuz. Avrupa düşüncesi işte budur. Halbuki biz böyle düşünmüyoruz. Millet, hakimiyetine, mukadderatına bilfiil el koymuştur. O halde bunun hukuki ifadesini söylemekten neden çekiniyoruz? Reisicumhur olmadan, başvekil seçimi teklifi kanunsuz olur. Bunda şüpheye mahal yoktur. Başvekilin seçilmesini kanuni ve mümkün kılabilmek için, Gazi Paşa Hazretleri'nin teklifinin kanunlaşması lazımdır. Genel zaafın devam ettirilmesinde mana yoktur. Fırka'nın bütün millete karşı üstlendiği mesuliyetin icaplarına uygun hareket zaruridir.”
İsmet Paşa'dan sonra Abdurrahman Şeref Bey merhumun beyanatı arasında şu sözler vardı:
“Hükümet şekillerinin sayılmasına lüzum yok. ‘Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir’ dedikten sonra, kime sorarsanız sorunuz, bu, cumhuriyettir. Doğan çocuğun adıdır. Ama bu ad bazılarına hoş gelmezmiş, varsın gelmesin.”
Bundan sonra Yusuf Kemal Bey, teklifin kabulü lüzumuna dair uzun malumat ve değerlendinnelerde bulundu ve "Derhal onun kanuni muamelelerinin tamamlanmasını teklif ederim" dedi.
Teklifim Fırka'ca Ve Hemen Meclis'çe Müzakere Ve “Yaşasın Cumhuriyet” Sesleri Arasında Kabul Olundu
Abdullah Azmi Efendi'nin “Meselenin ehemmiyeti aşikardır. Müzakere devam etsin” diye yükselen itirazına rağmen müzakerenin kifayeti kabul olundu. Ondan sonra teklifimin tümü ve müteakiben maddeleri birer birer okunarak müzakere ve kabul edildi.
Efendiler, Fırka toplantısına son verildi ve hemen Meclis toplantısı açıldı. Saat öğleden sonra altı idi. Kanun teklifi, Kanunu Esasi Encümeni tarafından usul yönünden incelenerek, mazbatası hazırlanırken, Meclis diğer bazı meseleler ile iştigal etti. Nihayet, riyaset makamında bulunan Reis Vekili İsmet Bey Meclis'e şu malumatı verdi: “Kanunu Esasi Encümeni, Teşkilatı Esasiye Kanunu'nun değiştirilmesine dair tasarının acilen ve derhal müzakeresini teklif ediyor.” “Kabul” sesleri üzerine mazbata okundu. Teklif olunduğu üzere müzakere edildi. Nihayet kanun, birçok hatiplerin "Yaşasın Cumhuriyet!" sedalarıyla alkışlanan hitabeleriyle kabul edildi.
Türkiye Cumhuriyeti Riyasetine, Türkiye Büyük Millet Meclisi Oybirliğiyle Beni Seçti
Ondan sonra, reisicumhur seçimi için Meclis'in oyuna müracaat olundu. Toplanan oyların neticesini, riyaset makamında bulunan İsmet Bey, Genel Kurul'a şu suretle tebliğ eyledi:
“Türkiye Cumhuriyeti Riyaseti için yapılan seçim oylamasına yüz elli sekiz zat iştirak eylemiş ve Cumhuriyet Riyasetine yüz elli sekiz üye oybirliğiyle Ankara Mebusu Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretleri'ni seçmişlerdir.”
Efendiler, bunu müteakip Meclis'e vuku bulmuş olan maruzatım zabıt ceridelerinde okunmuştur. Ancak tarihi bir hatıranın canlandınıması için, müsaade ederseniz, o beyanatımı burada da aynen tekrar edeyim:
“Muhterem arkadaşlar, mühiın ve dünya çapında fevkalade hadiseler karşısında muhterem milletimizin hakiki teyakkuz ve uyanıklğına kıymettar bir vesika olan Teşkilatı Esasiye Kanunulmuzun bazı maddelerini açıklamak için özel encümen tarafından yüksek heyetinize teklif olunan kanun tasarısının kabulü münasebetiyle Türkiye Devleti'nin, zaten cihanca malum olan, malum olması lazım gelen mahiyeti, milletlerarası bilinen unvanıyla yad edildi. Bunun tabii icabı olmak üzere, bugüne kadar doğrudan doğruya Meclis'in riyasetinde bulundurduğunuz arkadaşınıza yaptırdığınız vazifeyi reisicumhur unvanıyla yine aynı arkadaşınıza, bu aciz arkadaşınıza tevcih ediyorsunuz. Bu münasebetle, şimdiye kadar hakkımda göstermiş olduğunuz muhabbet ve samimiyet ve itimadı bir defa daha göstermekle yüksek kadirşinaslığınızı ispat etmiş oluyorsunuz. Bundan dolayı yüce heyetinize ruhumun bütün samimiyetiyle teşekkürler arz ederim.
“Efendiler, asırlardan beri Doğu'da mağdur ve mazlum olan milletmiz, Türk milleti, hakikatte yaratılıştan sahip olduğu hasletlerden yoksun kabul ediliyordu.”
“Son senelerde milletimizin fiilen gösterdiği kabiliyet, eğilim, idrak, kendi hakkında kötü zanda bulunanların ne kadar gafil ve ne kadar incelemeden uzak, görünüşe aldanan insanlar olduğunu pek güzel ispat etti. Milletimiz sahip olduğu vasıflarını ve liyakatini, hükümetinin yeni ismiyle medeniyet cihanına daha çok kolaylıkla göstermeye muvaffak olacaktır. Türkiye Cumhuriyeti, cihanda işgal ettiği mevkie layık olduğunu eserleriyle ispat edecektir.”
“Arkadaşlar, bu yüce müesseseyi vücuda getiren Türk milletinin son dört sene zarfında kazandığı zafer, bundan sonra da birkaç misli olmak üzere tecellilerini gösterecektir. Acizleri mazhar olduğum bu emniyet ve itimada layık olmak için pek mühim gördüğüm bir noktadaki ihtiyacı arz etmek mecburiyetindeyim. O ihtiyaç, yüksek heyetinizin şahsım hakkındaki teveccüh ve itimadının ve desteğinin devamıdır. Ancak bu sayede ve Allah'ın inayetiyle şahsıma tevcih buyurduğunuz ve buyuracağınız vazifeleri iyi yapmaya muvaffak olabileceğimi ümit ederim.
“Daima, muhterem arkadaşlarımın ellerine çok samimi ve sıkı bir surette yapışarak, onların şahıslarını kendime bir an bile lüzumsuz görmeyerek çalışacağım. Milletin teveccühünü daima dayanak noktası kabul ederek hep beraber ileriye gideceğiz. Türkiye Cumhuriyeti mesut, muvaffak ve muzaffer olacaktır.",
Efendiler, Meclis'çe cumhuriyet kararı 29/30 Teşrinievvel [Ekim] 1923 gecesi saat 8.30'da verildi. On beş dakika sonra, yani 8.45'te reisicumhur seçildi. Keyfiyet aynı gece bütün memlekete tebliğ ve her tarafta geceyarısından sonra yüz bir pare top atılarak ilan olundu.
İlk kabinenin İsmet Paşa tarafından teşkil edildiği ve Meclis Riyasetine Fethi Bey'in seçildiği malumdur.
Mustafa Kemal Atatürk
Nutuk, syf. 609/614, Kaynak Yayınları 1. Basım Eylül 2015