KEMALİST DEVRİMİN İKİNCİ ATILIMI 27 MAYIS’I ANLAMAK

27 Mayıs; Türk Devrimi’nin, Kemalist Devrim’den sonraki ikinci atağıdır ve bugünün devrimcilerine büyük dersler ve tecrübeler bırakmıştır.

KEMALİST DEVRİMİN İKİNCİ ATILIMI 27 MAYIS’I ANLAMAK
Sueda Babacan
Sueda Babacan
AKıL FiKiR KULüBü BAşKANı

Dünya tarihinde hiçbir toplumsal hareket, gökten zembille inmemiştir. Her toplumsal hareketin kendine özgü koşulları, itici kuvvet ve nedenleri vardır. Türk Devrim tarihimiz açısından, Kemalist Devrim’in 21. yüzyıldaki son atılımlarından olan 27 Mayıs Devrimi’nin de kendine özgü koşulları, nedenleri vardır.

DARBE Mİ? DEVRİM Mİ? İHTİLAL Mİ?

Türkiye’de Cumhuriyetin kurulmasından sonra askeri ülke yönetimine taşıyan ilk eylem olan 27 Mayıs, zaman içindeki siyasi gelişmelerle farklı tanımlanıp, farklı değerlendirilmiştir. 27 Mayıs’a darbe de denildi devrim veya ihtilal de. Hatta 1982 Anayasasının yürürlüğe girmesine kadar 20 yıla yakın bir süre Türkiye’nin resmi bayramlarından biri olarak kutlandı, ders kitaplarında “Devrim” olarak anıldı. Daha sonra kitaplardan çıkarıldı; tıpkı bayram ve resmi tatil olmaktan çıkarıldığı gibi.

Anadolu’da bir atasözüdür: “Perşembe’nin gelişi, Çarşamba’dan bellidir” derler. 1950 seçimleri ile %52.7 oy oranıyla iktidara gelen Demokrat Parti hükümeti, iktidara gelir gelmez “Küçük Amerika” olma hedefiyle hareket etti.

27 MAYIS’I YARATAN KOŞULLAR

Bu süreçte  ekonomimiz gitgide Batı'ya bağlandı. Türkiye, ekonomideki bütün atılımlara ve tarımdaki modernleşmeye rağmen milletimizi yabancı sermayenin pençesinden koruyamamıştı. Tarım ülkesi olan Türkiye, bir anda buğday ithal etmeye başladı. Halk ve aydınlar ise bu duruma tepki gösteriyordu. Bununla bağlantılı olarak emekçilerin örgütlenme ve yayın özgürlüğü bastırılıyordu. Köy Enstitülü yazarların romanları yasaklanıyor, aydınlar hükümete muhalefet etmekten tutuklanıyorlardı.

Atatürk’ü, Cumhuriyet Devrimini, laikliği, bilimi ve özerk üniversiteyi hedef tahtasına oturtan, basın ve yayın özgürlüğünü kısıtlayan uygulamalar halk hareketinin büyümesine yol açmış; 27 Mayıs Devrimi’nin koşullarını hazırlamıştı.

Ziya Gökalpler tarafından da dile getirilen ezanın Türkçe okunması, 1932 yılında Atatürk’ün teşvikiyle dinen caiz olup olmadığı tartışılmış, caiz olduğu kanaatine varılmış ve 18 Temmuz 1932’de Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından bütün camilere bildirilen genelge ile ezan, Türkçe okunmaya başlanmıştır. Menderes iktidarı, ilk iş olarak Arapça ezan yasağını kaldırarak 18 yıldır Türkçe okunan ezanın yerini Arapça’ya bırakmasına neden olmuştur. Devrimlerin yara alması, irticanın ise palazlanmasının yolunu açan bu uygulama sonradan Demokrat Parti’nin Konya Kadınhanı ilçe kongresinde dile getirilen; fes ve sarık giyimine izin verilmesi, tekke ve zaviyelerin açılması, birden fazla evlenmeye izin verilmesi gibi laiklik ve Cumhuriyet karşıtı isteklerle, daha iktidarın ilk yılında diğer il ve İlçe kongrelerinde de duyulmuştur. Bu süreç; Tekke ve Zaviyeler açılması, 1949’da Kurs şeklinde açılan İmam Hatiplerin, 1951’de okula dönüştürülmesi ile devam etmiştir.

SOVYETLERE KARŞI İLERİ KARAKOL OLMA GÖREVİ

NATO’ya üye olabilmek için TBMM’nin onayını almaksızın, Türkiye ile hiçbir alakası olmayan Kore Savaşı’nda ABD’ye askeri destek veren Demokrat Parti’nin bu kararı, 721 Mehmetçiğimizin şehit olmasıyla sonuçlanmış, halkın tepkisinin gitgide büyümesi ile sonuçlanmıştır. Türkiye, NATO üyesi olduktan sonra sınırlarımız içinde NATO üsleri kurulmuş, ABD’nin denetimindeki meşhur İncirlik Üssü’ne balistik füzeler yerleştirmesine şahitlik edilmiştir. Ülkemiz, ABD'nin Sovyetlere karşı ileri karakolu haline getirilmiş, Türkiye'nin anti-emperyalist karakterine ve bağımsızlık birikimine savaş açılmıştır.

Daha sonra “Dini canlandırma politikası” adı altında ABD ve NATO’nun dayattığı “Yeşil Kuşak” projesi uygulamaya konmuş, Said Nursi’nin eli öpülmüştür. Hilafet bayrağı altında hayır dualarını alan Menderes, toprak reformuna da karşı çıkmayı ihmal etmemiştir. Çiftçiyi Topraklandırma Yasası’nın feodal toprak mülkiyet biçimlerini gidermeyi amaçlayan 17. maddesini yok sayılmıştır. Kültür Merkezleri olarak çalışan 478 Halkevi, ve 4322 Halkodası kapatılmış, Köy Enstitülerine ise son verilmiştir.
4 Ağustos 1958’da yapılan kur ayarlaması ile dolar, 2.80’den bir gecede 9.00 TL’ye çıkmış, kamu kuruluşlarının ürünlerine zam yapılarak, hayat pahalılığı bir anda %400 artırılmıştır.

Bu kısa özetten de anlaşıldığı üzere; Türkiye, tarihinin en derin ekonomik buhranlarından biriyle Menderes iktidarı döneminde tanışmıştır. Böylesine ciddi bir ekonomik bunalımla karşı karşıya gelmiş olan Menderes iktidarı, büyük umutlar beslediği ABD’den beklediğini alamamıştır.

DEVRİM YOLUNDA BİR MİLLET, DEVRİM YOLUNDA GENÇ SUBAYLAR
Demokrat Parti, bu koşullarda kendisine karşı yükselen muhalefeti etkisizleştirmek için 18 Nisan 1960 tarihinde mecliste Tahkikat Komisyonu kurdu. Meclisten çıkan ve dalga dalga ülkeye yayılan Tahkikat Komisyonu’nun gerginliği, Türk gençliği harekete geçirdi ve 28 Nisan'da İstanbul'da ve 29 Nisan'da Ankara'da Tahkikat Komisyonu kurulmasına karşı ayaklandı. 5 Mayıs 1960 günü ise Türkiye Gençlik Hareketi tarihinin en büyük eylemlerinden birisi olan 555K eylemi üniversite öğrencileri önderliğindeki Ankaralılar tarafından Demokrat Parti'nin baskıcı yönetimine karşı gerçekleştirildi. Menderes iktidarına bir ay süreyle üniversite kapattıran gençlik, “Hürriyet! Hürriyet” sloganlarıyla meydanları ve üniversite bahçelerini doldurdu, şehitler verdi, devrimi yaptı.
27 Mayıs 1960 sabahı gerçekleşen askeri ihtilal, halk hareketinin omuzlarında geldi ve halkla kucaklaştı. Ülke yönetimini ele alan Türk Silahlı Kuvvetleri’nin amacının, “Partileri içine düştükleri uzlaşmaz durumdan kurtarmak ve partiler üstü tarafsız bir idarenin nezaret ve hakemliği altında en kısa zamanda adil ve serbest seçimler yaptırarak, idareyi hangi tarafa mensup olursa olsun seçimi kazanana devir ve teslim etmek” olduğu belirtilmişti. Başka bir deyişle Türk Silahlı Kuvvetlerinin amacı, ülkede demokratik rejimin yeniden kurulmasıydı. 27 Mayıs, Kemalist devrimci geleneğe bağlı genç subaylar tarafından başarıldı.
Halk hareketine dayanan 27 Mayıs Devrimi ile Türkiye, 1960 sonrasında bir özgürleşme ve ekonomik gelişme dönemine girdi. İşçi ve köylü hareketi, 1961 Anayasası’nın getirdiği hak ve özgürlükler ortamında, Cumhuriyet tarihinin en büyük atılımını yaptı. Türkiye, halk hareketinin hızla yükseldiği bir döneme girdi. Emekçi sınıfların siyasal hayata katılımlarının siyasal ve hukuki koşullarını yaratmıştır. 27 Mayıs Devrimi ve 1961 Anayasası, 1945-1960 yılları arasındaki “Küçük Amerika” sürecine karşı bir isyandır. Ancak, Türkiye’yi Atlantik sistemin çerçevesi dışına çıkaramamıştır. Devletin temel nitelikleri konusunda 1937 yılında anayasanın 2. maddesine konan Altı Ok formülü, 1961 Anayasasında yer almadı. Devletin temel niteliklerine ilişkin formülün değiştirilmesi, şu şekilde açıklanıyordu: “Milliyetçilik, Halkçılık, Devletçilik, ve Devrimcilik gibi ilkeler, belli partiler tarafından savunulabilir; ancak anayasada yer almaz.” 1961 Anayasası, bu yönüyle Türkiye’yi yeniden Kemalist Devrim rotasına sokamamıştır.

27 MAYIS’I ANLAMAK
27 Mayıs’ı millet yaptı. Perşembe’nin gelişi çarşambadan, 27 Mayıs’ın gelişi Demokrat Parti iktidarından belli olmuştu. 27 Mayıs’ı “darbe” olarak hedef alanlar, 1950-60 yılları arasında iktidarı elinde bulunduran Menderes-Bayar hatalarını tartışmaktan özenle kaçınıyorlar.
Tarihsel materyalizm bize, her toplumsal ve siyasi olguyu olduğu gibi her askeri müdahaleyi de kendisine öngelen tarihsel süreçleri, meydana geldiği toplumsal koşulları, sınıfsal ve siyasal niteliklerini, siyasal hedeflerini ve yol açtığı sonuçları hesaba katarak ve duygusallıktan uzak durarak analiz etmeyi öğretir.
27 Mayıs askeri müdahalesiyle açılan dönem, ABD’nin Demokrat Parti eliyle Türkiye’de kurduğu denetimi zayıflatmış, kitle mücadelelerinin önünü açmıştır. Menderes iktidarı ile palazlanan irticanın, gericiliğin önünü kesmiştir 27 Mayıs. Türkiye Cumhuriyeti 27 Mayıs’la, “Atatürk Devrimlerine bağlılığın tam şuuruna sahip olarak” Anayasanın ikinci maddesinde “İnsan haklarına ve başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, milli demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti” olarak yeniden tanımlamıştır. Cemal Gürsel’in, profesörlerin de bulunduğu İhtilal Karargâhı’nda 27 Mayıs’ın ilk saatlerinde yaptığı konuşma ise ihtilalcilere hâkim olan düşüncelerin bir yansımasıdır:
“Biz Üniversiteye inanıyoruz, yalnız inanmıyoruz, iman ediyoruz. Bize derhal yeni bir Anayasa yapın. Bunu en kısa zamanda başarmanızı bilhassa rica edeceğim. Zira üç ay içinde seçimlere gidip iktidarı sivil idareye bırakmak kararındayız… Öyle bir Anayasa yapın ki, bir daha ihlali mümkün olmasın, dinin istismarına imkân bırakmasın.”
10 yıllık Demokrat Parti iktidarının tarihi, Cumhuriyet Devrimi’yle hesaplaşma tarihidir. 27 Mayıs Devrimi, bu koşullarda gerçekleşmiştir. İlerici mi, gerici mi olduğu sorusu, her toplumsal hareketin mihenk taşıdır. Bütün toplumsal hareketler burada sınanarak devrim veya darbe kimliği kazanır.

HER SİLAHLI MÜDAHALE DARBE DEĞİLDİR

Nasıl ki her sakallı onu görenin dedesi değilse; her silahlı müdahale de darbe değildir. Çağımızda herhangi bir müdahalenin ileri mi geri mi olduğunu anlamanın biricik yöntemi, onun emperyalizme aldığı tavırdır. Türkiye’de gerçekleşen bütün darbeler emperyalizmin denetiminde gerçekleşti. Darbeleri kitaplardan okuyanlar, 15 Temmuz gecesinde bizzat yaşadı. O uçaklar nereden yakıt aldı? Hangi ülkeler kalkışmayı sevinçle karşıladı? Kalkışma başarılı olsaydı hangi güçlerin ekmeğine yağ sürecekti? Bu soruların cevabı herkesin zihninde nettir.

12 Mart, 12 Eylül, 15 Temmuz… bu üç vakanın ortak özelliği ABD ile ordunun bir kesiminin birleşmesidir; sonuçları itibariyle emperyalist kampı kuvvetlendirmiştir. Her tarihi olayın tarihteki yerini belirleyen yaptığı işlerdir. Her tarihi olay son tahlilde yaptığı işlerin toplamından ibarettir. 27 Mayıs’ın yaptığı işler darbe denkleminin dışındadır.

27 Mayıs,

-Büyük kitle mücadelesiyle geldi.

-ABD emperyalizminin Demokrat Parti eliyle Türkiye’de kurduğu denetim zayıfladı.

-Demokrat Parti’nin ABD ile imzaladığı gizli anlaşmaların hesabı soruldu.

-Ordu içindeki Amerikancı generaller tasfiye edildi.

-Demokrat Parti’nin Kore’ye gönderdiği tugay, ABD’den izin alınmadan geri çekildi.

-Özgürlükçü bir anayasa yapıldı.

-Gladyo’nun tertiplediği 6-7 Eylül olaylarının sorumluları yargılandı.

12 Mart ve 12 Eylül ile aynı çuvala konulan 27 Mayıs’ın anayasası, 12 Mart tarafından “topluma bol gelmekle” suçlandı ve “bol” gelen yerler “daraltıldı”. 12 Mart ve 12 Eylül, 27 Mayıs’ın açtığı kitle mücadelelerinin önünü bıçak gibi kesti ve ABD denetimini tekrar hâkim kıldı.12 Mart ve 12 Eylül darbelerinin bizzat 27 Mayıs’a ve 27 Mayıs’ın sağladığı hürriyet ortamına karşı yapıldığı açıktır.

27 Mayıs’tan sonra, tarihe kara bir leke olarak geçen 6-7 Eylül olaylarının sorumluları da yargılanmıştır. Gladyo’nun tertiplediği ilk eylem olan 6-7 Eylül olaylarının failleri ve Özel Harp Dairesi, Yassıada mahkemesinde hüküm yemiş, böylece kontrgerillacılardan ilk kez hesap sorulmuştur.

KEMALİST DEVRİMİN İKİNCİ ATILIMI

“Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz” denir. 27 Mayıs Devrimi’nin önderlerinin yaptıkları tahliller, yaptıkları işlerle uyuşmaktadır. Söyledikleri her şeyi, yaptıkları işlerin toplamından edindikleri tecrübelerle söylemişler.

27 Mayıs, Türkiye’nin adım adım “Küçük Amerika” yapılması projesine karşı ve diktatörlüğe heveslenen bir iktidara yönelik topyekûn bir halk isyanıdır. Bu isyan ateşinin fitilli üniversite gençliği tarafından yakılmış ve ateş kısa sürede tüm Türkiye sathına yayılmış ve Türk ordusu içerisindeki devrimci subayların da dahil olmasıyla neticeye ulaşmıştır.

27 Mayıs; Türk Devrimi’nin, Kemalist Devrim’den sonraki ikinci atağıdır ve bugünün devrimcilerine büyük dersler ve tecrübeler bırakmıştır. Bu bağlamda 27 Mayıs bir gençlik devrimidir.

 

Türkiye’de gençliğin devrim yapma pratiği 200 yıl öncesine yaslanır. Gençlik, 27 Mayıs 1960’ta olduğu gibi, bugün de devrimin merkezindedir. Türk Gençliği olarak, 200 yıllık tarihin pratiğinden damıtıla damıtıla günümüze kadar ulaşan ve bizlere miras kalan devrim yapma tecrübesiyle, geleceğe özgüven ve umutla bakıyoruz.

27 Mayıs Hürriyet ve Anayasa Bayramımızı kutluyoruz!

Tarih:
Diğer Haberler