Kılıçdaroğlu Neden Kazanamadı?

"Amerika’nın piyonu olursan, sizin gibi söyleyeceğim, ka-za-na-maz-sın."

Kılıçdaroğlu Neden Kazanamadı?
Ahmet Saral
Ahmet Saral
YAZAR

Tarihi bir seçimi geride bıraktık.
Geçim sorununun, üreticilerin üretemez noktaya gelmesinin, ABD’nin Türkiye’ye tehditleri ve yaptırımlarının, gençliğin sorunlarının, yöneticilerin şatafatlı halkın yoksul yaşamının, liyakatsizliğin arasında sandıklar kuruldu ve hepimiz tercihimizi yaptık.
Sonda söyleyeceğimizi en başta söyleyelim. Sandıktan hepimize derin bir nefes aldırtan, kesin bir çözüm çıkmadı.
Koşullar ne yazık ki bu kadar kötüleşmiş, Türk Milletinin hükümetten rahatsızlığı artmışken neden ana muhalefet lideri Kemal Kılıçdaroğlu kazanamadı?

MUHALİF MEDYA
Önce bu sorunun cevabını muhalif medyadan dinleyelim.
Seçim gecesi Halk TV’de yorumcular yurt dışı seçmeninin seçim hakkını sorgulamaya başladılar. Ayrıca “adaletsiz” seçim yarışından bahsettiler.
Oysa altılı masanın bütün belediyeleriyle, kanallarıyla, ajanslarıyla, hazineden aldıkları ödeneklerle, şişirdikleri anketlerle propagandalarını yapmışlardı. Tüm bu imkanlara rağmen ulaşamadıkları vatandaş olduysa da bu onların iş bilmezliğidir.
Peki bu imkanlara sahip olmayıp seçime giren partiler için adil yarış akıllarına gelmiş midir?
Bir başka bahane de Suriyeliler oldu.
Oysa kendi adayları Kılıçdaroğlu “Bizdeki seçmen bilgisi YSK’nın elinde yok, her seçmeni biz biliyoruz. Doğum yerlerine de bakıyoruz. Kimlere vatandaşlık verildiğini oradan çıkarabiliyoruz. Kaç yabancının oy kullanacağını biliyoruz, 400-500 bin kişi gibi yüksek bir rakam yok.” demişti.
Aynı muhalif medya kampanya döneminde Kılıçdaroğlu’nun %60 oy alacağını iddia etmişti. E madem adaletsiz yarış vardı, Suriyeliler seçim sonucunu belirleyecekti neden seçim içerisinde bunu vurgulamadınız?
Bu bahanelerle en ufak içe dönük bir muhasebe olmadan Kılıçdaroğlu başarılı bulunabildi. Evet tek hedefi seçim kazanmak olup, yapılan her büyük yanlışı seçimi kazanmanın gerekliliği olarak savunan cephe, seçimi kaybeden Kılıçdaroğlu’nu başarılı buldu.

KILIÇDAROĞLU NEDEN KAZANAMADI?
Türkiye’de bir üretim sorunu varken kalkıp Türkiye’yi Avrupa’ya peşkeş çekmiş, aynı politikaları devam ettirmeyi vaat eden Ali Babacan’la el ele olursan kazanamazsın.
Foreign Policy dergisi tarafından "Amerika Ankara'daki adamını kaybetti" sözleriyle yorumlanan Ahmet Davutoğlu ile el ele olursan kazanamazsın.

PKK’nın meclisteki sözcüsü Selahattin Demirtaş’ın özgürlüğü için, HDP’ye atanan kayyumların kaldırılması için çabalarsan kazanamazsın.
KHK’yla görevinden uzaklaştırılmış FETÖ’cüleri devlete geri alacağını vadedersen, FETÖ’cülerin uçak biletlerini paylaşmalarını sağlarsan kazanamazsın.
“Mavi Vatan’da tehditkarız” diyenleri Genel Başkan Yarımcısı yaparsan kazanamazsın.
Terör örgütleriyle içli dışlı isimleri partinin en tepesine, seçim listelerine koyarsan kazanamazsın.
Alevi videosuyla mezhepçilik yaparsan kazanamazsın.
Avrupa tefecilerinden borç alacağını söylersen kazanamazsın.
Atatürk’süz mutabakat metniyle, ilkesiz birlikteliklerle, sadece oy sayıları üzerinden siyasetle kazanamazsın.
Bu liste uzar gider. Ama tüm bunların başlıca tespiti şudur; Amerika’nın piyonu olursan, sizin gibi söyleyeceğim, ka-za-na-maz-sın.

SEÇİMİN SONU AZİZ NESİN
İpleriniz Amerika’nın elindeydi. Yalnızca onun dediklerine baktınız. Amerika’nın hep yapabildiği gibi Türkiye’de iktidar belirleyebileceğini umdunuz. ABD’nin her alanda kaybettiğini görmediniz ya da kazanması için omuz verdiniz. Ve beklenen oldu, sandıktan çıkan sonuç yüzünüze çarptı. Hiç dinlemediğiniz Türk milleti, kötü giden ekonomiye rağmen size oy vermedi.
Başka ne düşündünüz ki?
Amerikancı politikalarınıza geçit veren bir Türkiye mi?
Siz Alevi Sünni çatışması olan, HDP/PKK’nın meşru bir kuvvet olduğu, Kavala-Demirtaş’ın siyasi rehin olduğu, Türkiye’de eleştiri yapan herkesin içeri atıldığı, FETÖ’cülere haksızlık yapıldığı, Amerika’nın dostu olduğu bir Türkiye kurguladınız.
Şimdi distopyanıza inandırdığınız seçmeninizin küçük bir kısmı Aziz Nesin’e sarıldı.
Sinek küçük ama mide bulandırıyor. Ne milletin cahilliği kaldı ne aptallığı. Birileri depremzedelere verdiklerini haram ediyor, başka biri seçimi kutlayan kuryeleri tehdit ediyor, başka biri aracında Ak Parti logosu bulunan sürücüye zorbalık yapıyor. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün.
Peki milletini aşağılamak Atatürkçülüğün neresinde? Bu Twitter Atatürkçülerimiz, Atatürk’ü hiç anlamadan profiline iliştirdikleri “MKA” yazısını Atatürkçülük zannetmektedirler. Oysa Atatürk önce halkın öğrencisi sonra öğretmeni olmuştur.
Bu ‘Atatürkçülerimiz’ Türk Milletinin kollarını açarak Atatürk’ü beklediğini mi sanıyorlar. Samsun’a kaç kişiyle çıktığını, kongrelere katılımı, kongrelerdeki Atatürk’e karşı söylemleri, meclisteki tartışmaları, Atatürk’ün kendi silah arkadaşlarına karşı tartışmalarını, İstanbul ve Ankara arasında dönen kavgayı da bilmiyorlar mı?

Uzun soluklu bir mücadelede Atatürk kendisine karşı çıkanları da ikna ederek devrimi başarmıştı. En önemli rolü de dönüştürücü olması çünkü Türkiye’yi zorluklardan kurtaracak emperyalizme karşı durabilecek bir programı vardı.

Şimdi bizim sosyal medya Atatürkçülerimiz şapkayı önüne koyup Yakup Kadri’nin Yaban kitabında geçen şu satırlarını düşünmelidir; ‘’Ne ektin ki, ne biçeceksin? Bu ısırganları, bu kuru dikenleri mi? Tabii ayaklarına batacak. İşte, onun yanın yarılmış bir halde kanıyor ve sen, acıdan yüzünü buruşturuyorsun. Öfkeden yumruklarını sıkıyorsun. Sana ıstırap veren bu şey, senin kendi eseridir, senin kendi eseridir."

BİZİM GÜNLERİMİZ
Milletini aşağılayıp yorulanlara, Aziz Nesin’in bir cümlesi ve kibir kalsın, biz Türkiye’nin önündeki sorunları nasıl çözüme kavuşturacağımızı tartışalım.
Güllük gülistanlık ortamda Atatürk doğmaz. Çünkü ihtiyaç yoktur. Şimdi Atatürk’e ihtiyaç var. Bizim günlerimiz geldi. Hepimiz Atatürk olalım.
Seçim döneminde gündeme getirilen ilkesiz birliktelikleri, kutuplaştırmayı çöpe atıp, Türkiye’nin bölünmez bütünlüğünde Türk bayrağı altında birleşelim.
Bölücülere geçit vermeyelim, Türk milletinin tam bağımsızlık mücadelesinde en ön cephede yer alalım.
Kadını erkeğe her alanda eşitleyelim. Kadın erkek omuz omuza Türkiye için çalışalım.
Kurtarıcı beklemeyelim. Partilerdeki isimleri tartışarak neyi değiştirdik? İşin içine biz girelim.

Bu yazıyı okuyan değerli arkadaşım, gel TGB’de birleşelim. Tam bağımsız, hayallerimizi gerçekleştirebildiğimiz Türkiye’yi kendi ellerimizle yükseltelim.

 

 

Tarih:
Diğer Haberler