YAZAR
İnsan geçmiş tecrübelerden görevler çıkararak ve geçmişte yaşanılan olayları günümüze tasarı ederek geleceğini tayin eder ve sorunlarını aşabilir. Bugün de ülkemiz tonlarca sorunla karşı karşıya. Hepimiz bir Türk genci olarak bu sorunlara karşı rahatsızız ve aynı zamanda bizlere emanet edilen Cumhuriyet devriminin mirasına karşı sorumluluk hissediyoruz. Türkiye’nin dört bir yanını çevreleyen ABD üsleri, Mavi Vatan’da yaşadığımız kuşatma, DEM ve HÜDAPAR gibi bölücü-gerici unsurların Türkiye’nin birliğini ve bütünlüğünü bozma girişimleri, ABD güdümlü tarikatlara eğitimde alan tanınması, üniversite kademelerinde hala görevde olan FETÖ’nün akademisyenleri, ekonomik olarak girdiğimiz daralma ve bunalım gibi nice sorunu ancak tarihimizde gerçekleştirdiğimiz devrimci süreçleri anlayarak ve yaparak aşabiliriz.
Milli bayramlarımız geçmiş tecrübelerimizden öğrenmek, geleceğimizi inşa etmek için ders çıkaracağımız en önemli günlerdendir. Milli bayramları sadece tek bir gün ile açıklayamayız. 19 Mayıs sadece 19 Mayıs 1919 gününden ibaret değildir. 19 Mayıs’ın öncesinde ve sonrasında verilen mücadeleler esas belirleyici olandır. Atatürk, emperyalizme karşı kararlı mücadelenin ancak ve ancak örgütlü bir yapıyla zafere ulaşabileceğini 19 Mayıs öncesi tespit etmeseydi, 16 Mayıs günü Bandırma vapuruna binip Anadolu’yu karış karış gezerek teşkilat kurmak için halkı örgütlemeye çalışmazdı. Keza 29 Ekimler, 30 Ağustoslar, 23 Nisanlar da bu şekilde ele alınmalıdır. O yüzden milli bayramlarımız bize, teşkilatlanmanın ve emperyalizme karşı mücadelenin öncelik olduğu bir yol haritası çıkarıyor. Bugün de içinde bulunduğumuz sürecin tehditleri aynı kuvvetler ve bu tehditleri ancak teşkilatlanarak ortak bir disiplin çatısı altında mücadele ederek bertaraf edebiliriz. Bu perspektif ile bakıldığı taktirde karşımıza bu 19 Mayıs’tan bugüne görevler çıkar. Bu şekilde ele alındığında milli bayramların anlamı olur.
Fakat bu bakış açısıyla bakılmadığı taktirde, milli bayramlarımıza apolitik ve etkisiz hale getiren bir rol biçeriz. Bu apolitik durum emperyalizm ile mücadeleyi örtbas eder. Teşkilatlanmaya da öcü gibi bakar. Atatürkçülüğü bu noktalara indirger. Bu da milli bayramlarımızın, bizler için sadece tarihin tozlu raflarında bir anı olarak kalmanın ötesine geçmez. Bunun da en somut örneği, milli bayramlarda X ilinin belediyesinin kasasından milyonlarca lira harcayarak Y ‘‘sanatçısına’’ o günün önemini ve görevlerini hiçbir şekilde içinde barındırmayan konserler verdirmesidir. İşte bu da milli bayramlarımızın içini boşaltan, değerlerini unutturan ve apolitikleştiren bir durumu ortaya çıkarır.
GÜNÜMÜZÜN GERÇEĞİNDE 19 MAYIS:
Birkaç gün sonra önümüzde, bağımsızlık ateşimizi harladığımız ve Kurtuluş Savaşımıza liderlik edecek devrimci hükümetin ilk adımının atıldığı gün olan 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı var. Tabii Türkiye’nin içinde bulunduğu koşullar içerisinde bu 19 Mayıs’ı sadece bir gençlik bayramı ya da spor bayramı olarak değerlendiremeyiz. 19 Mayıs’ın tarihsel önemini ve anlamını kavramak için Türkiye’nin gerçeklerini görmek gerekiyor.
Türksüz Anayasa tartışmaları, Cumhuriyet ve Atatürk değerlerine saldıranlar, Şeyh Said ve Seyit Rızalara övgüler dizen, DEM Parti ile Güneydoğu bölgemizde kışkırtmalar tertipleyenler, HÜDAPAR gibi bölücü unsurların meclisimizde yer edinmesi, tarikatların lise sıralarına kadar girip geleceğimizi tehdit etmesi, İsrail’in Filistin’de gerçekleştirdiği soykırımlar ve ABD emperyalizminin ülkemizi dört bir yandan kuşatma altına alması… Bunlar Türkiye’nin içinde bulunduğu gerçekler. Bölücülük ve gericilik gündemlerinin Türkiye’yi meşgul ettiği bir sürecin içindeyiz. Bizler bu gerçeklerle 19 Mayıs’ı karşılıyoruz. Bu gerçekleri görenler 19 Mayıs’ı daha farklı ele alır. 19 Mayıs’ı bir güne değil hayatının her gününe yedirir.
GERÇEĞE GÖZLERİNİ KAPATAN 19 MAYIS
19 Mayıs emperyalistlere ve onun işbirlikçi kuvvetlerine karşı başarı kazandığımız mücadelenin ilk adımıdır. Bugün de ülkece ABD emperyalizmi ve İsrail Siyonizmi tehditi altındayız.
Bugün bu tehditleri görmeyen, ülkemizin gündemlerinde bu yokmuşçasına davranan 19 Mayıslar da var. 19 Mayıs gelince günün anlam ve önemini içinde barındırmayan konserler yapan belediyelerimiz, valilikler tarafından gerçekleştirilen apolitik ve içeriksiz yürüyüşler önümüze geliyor. Bu etkinliklerin içeriğine baktığımız zaman, 19 Mayıs 1919 tarihinde emperyalizme karşı mücadelenin başlatıldığı ve ona karşı mevzilenmenin sağlandığı gün olma özelliğinden kopartıldığını ve 19 Mayıslar gibi milli bayramlarımızın önemini yitirdiğini görüyoruz.
2022 yılının 19 Mayıs’ında Mersin Büyükşehir Belediyesi, Mersinlilere ‘‘unutulmayacak’’ bir 19 Mayıs kutlaması yaşattı. Mersin Büyükşehir Belediyesinin davet ettiği kişi Sefo ya da gerçek adıyla Seyfullah Sağır meşhur şarkısı ‘‘Bilmem Mi?’’ şarkısıyla 19 Mayıs konserinin açılışını yaptı. Sözleri adeta 19 Mayıs görevlerimizi hatırlatır nitelikteydi.(!) ‘‘Bilmem mi? / Zor günlerimde hep sen yanımda vardın (oo, ya) / Oo, ah/ Günlerdir Hissettiğim bu şey, ben yarım mı kaldım? (ah) / Oo, ah’’ Bu konserde kulaklarımızdan süzülen sözlerin hangisi emperyalizm ile mücadeleyi hatırlatıyor?
2023 yılının 19 Mayıs’ında İBB'nin Maltepe'de Cumhuriyet’in 100. Yıldönümü 19 Mayıs Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı etkinlikleri kapsamında düzenlediği kutlamalara Hadise ve Murda ikilisi katıldı. Yine Mersin’de olduğu gibi İstanbul’da da 19 Mayıs’ın tüm anlam ve önemi hatırlatıldı(!) İkilinin ortak çıkardığı ‘‘Sen Dönene Kadar’’ şarkısıyla 19 Mayıs kutlandı. İşte o sözler: ‘‘Ey, baby, pull up gizli / Kimseler görmesin, zaten herkes bizi izli / Baby, yaş mı bizimkisi? Nedir bunun ismi?’’ Sözlerin 19 Mayıs ile bir bağlantısını kurmayı bıraktık içinde uyuşturucu özendiriciliğine kadar gittiğini görüyoruz. İşte gelinen durumda milli bayramlara addedilen değer böyle olunca toplumun devrimci mirası ve mücadelesi, uyuşturucu propagandası yapan sözlere indirgenmiş oluyor. Bu durumu hangi Türk genci kabul eder?
MİLLİ BAYRAMLARIN İÇERİĞİNİN TASVİYESİ
İşte tüm bunlar Türkiye’nin gerçeklerinden ve sorunlarından uzak 19 Mayıs kutlamaları. Bu yıl da bunun gibi örnekler çokça olacak. Tabii milli bayramlarımızın balonlara ya da konserlere sıkıştırılmasının altında yatan siyasi bir zemin var. Bu zemini incelediğimizde, ülkemizin Küçük Amerika sürecine girmesiyle birlikte, Atatürkçülüğün de içinin boşaltıldığını görüyoruz. Atatürkçülüğün olmazsa olmazı olan anti-emperyalist özelliğinden çıkarılmaya çalışılmıştır. Böylece Atatürkçülük sadece laiklik ve özgürlük çerçevesine sıkıştırılmıştır. İşte bu Atatürk ilke ve devrimlerinin içini boşaltmak ve Atatürk’ü sadece tarihi bir karakter olarak ülkemizin önüne sunmak, Atatürk’e ve Türk Milletine yapılabilecek en büyük ihanetlerden birisidir.
Devrimin özünden uzaklaşılınca, milli bayramlar da zamanla içerikten çok gösteriler ile anılır oldu. Mahiyet kayboldu, şekilcilik öne çıktı. Tıpkı 12 Eylül sonrası 23 Nisan Bayramı'nın asıl gayesinden uzaklaşarak içeriğinin boşaltılması gibi.
Bunun da iki sonucu ortaya çıktı. Birincisi, küreselci neoliberal kültürün her yönden saldırıya geçtiği bu dönemde, milli bayramların, günün anlamıyla ilgisiz etkinlikler ve ünlü şarkıcıların konserleri aracılığıyla içinin boşaltılması, ikincisi ise bireyin içinde bulunduğu tarihsel süreçlerinden kopartılarak milli değerlerinden uzaklaştırılması ve kendisini yaratan koşulları, gösterilen mücadeleleri ve örgütlenmeleri unutturulması oldu. Böylece toplumda kaderciliğin önü açılmış oldu. ‘‘Keşke’’lerin içine hapsedildi.
ZORLUKLARIN FARKINDA OLANLARIN 19 MAYIS’I
Bugün emperyalistlerin ve siyonistlerin hedef aldığı Cumhuriyetimiz ve devletimizdir. Bu tehdit ve tahakküm altında bayramlar ancak görevler çıkartarak ve örgütlenerek anlam kazanır. 19 Mayıs’ın önemi de burada yatmaktadır. Atatürk 19 Mayıs 1919 günü basit bir şekilde Samsun’a çıkış yapmamıştır. Samsun’a gitmenin altında örgütlenmenin ve teşkilatlanmanın önemi yatmıştır. Tam bağımsız Türkiye ve arasız devrimler ancak bu şekilde başarıya ulaşmıştır.
Mustafa Kemal, Vatan ve Hürriyet Cemiyeti’ni kurarken “Hürriyet olmayan bir memlekette ölüm ve yok oluş vardır. Her ilerlemenin anası hürriyettir. Tarih bugün biz evlatlarına büyük vazifeler yüklüyor” diyerek kurmuştur. Bugün de 19 Mayıslar, 10 Kasımlar, 29 Ekimler, 30 Ağustoslar bize vazifeler yükleyen günlerdir.
Bu bilinç ve sorumluluk ile TGB 19 Mayıs günü 5 büyük ilde ‘‘Türkiye’ye Sahip Çık’’ yürüyüşleri düzenliyor. İstanbul, Ankara, İzmir, Eskişehir ve Muğla’da milliyetçi, devrimci, sosyalist ve Atatürkçü tüm arkadaşlarımız bu yürüyüşlere katılıyor. 19 Mayıs 1919 günlerinde olduğu gibi düzenleyeceğimiz bu yürüyüşlerde de ABD ve İsrail’in Milli Devletimize dönük saldırılarını bertaraf etmek, milli devleti korumak için tüm gençliği Bandırma vapurunda görev almaya davet ediyoruz.
NATO'ya teslim olanlara, Türksüz anayasa tartışmalarını açanlara, Amerika'yla güdümlü ve uyumlu politikaları izleyenlere, bölücülerle kol kola girenlere, Türk gençliğinin cevabını vermek için tüm arkadaşlarımızı 19 Mayıs günü 5 ilde düzenleyeceğimiz yürüyüşe bekliyoruz.