

MUğLA İL YöNETiCiSi
Son dönemde adından sıkça söz ettiren, geçen günlerde de yaptığı ‘erotik’ sahne şovları ile gündeme gelen Manifest grubunun hikâyesi, 2024 Eylül’ünde “Big5 Türkiye” yarışmasıyla başladı. Dünyada uzun süredir etkilerini gördüğümüz K-pop estetiğini sahnesine taşıma iddiasında olan Manifest ve Big5 projeleri, yerel müzik kültürünü yaralayarak küresel bir pazara hitap etmekte ve medya sektörünün belli tekelleri tarafından yönlendirilmekte.
Peki Big5 nedir, Manifest nasıl bu kadar kısa sürede ünlü oldu, grubun ilhamı nasıl ortaya çıktı, arkasında nasıl bir pazarlama stratejisi var?
BİG5 NEDİR? MANİFEST NASIL ORTAYA ÇIKTI?
Big5 isimli “Girl Band” (kız grubu) kurma formatıyla öne çıkan müzik-dans yetenek programı; 2024 yılının eylül ayında Youtube üzerinden yayınlanmaya başladı. Yarışma; genç kızların hem bireysel hem grup halinde şarkı söyleme, dans ve sahne performanslarını değerlendiriyor.
Katılımcılar önce bireysel olarak ses ve dans performanslarıyla jüri karşısına çıkıyor. Sonrasında seçilen adaylar kamp sürecine girip performans, vokal ve sahne eğitimi alıp rastgele gruplar oluşturularak çeşitli gösteriler sergiliyor. Programın sonunda ise finale çıkan 12 kızdan 6’sı seçilerek yeni bir müzik grubu yani “Girl Band” kuruluyor. Bu müzik grubu pop, dans ve R&B öğelerini K-pop estetiğiyle harmanlayan sahne şovlarıyla dikkat çekme amacı güdüyor.
Medyada yankı bulan bu yarışmanın sonucunda, daha büyük tartışmalar yaratan “Manifest” isimli kız grubu oluşturuldu.
BİG5 NEYE HİZMET ETTİ? GERÇEK AMACI NEYDİ?
Programın iddiası Türkiye’de kız grubu kültürünü yaşatmak, Türk kadınlarına sahne deneyimi sunmak ve kadınlara örnek olmak... Fakat henüz programda bile genç kızların üstündeki baskıyı görmek mümkün. Bölümlerde birçok entrika yer alıyor. Yarışmacılar gruba seçilmek için sağlıklı olmayan, benmerkezci bir rekabete giriyor. Katılımcılar hem birbirleri tarafından hem de jüri tarafından çok sert eleştirilere maruz kalıyor. Program boyunca birçok tartışma, zorbalık, arkadan konuşma, duygusal iniş çıkışı seyredebilirsiniz. Programda zaman zaman vücut üzerinden kıyaslamalar gündeme gelirken sosyal medyada bazı yarışmacılar; kilo, boy, sahnedeki duruş gibi konularda izleyiciler tarafından yorumlandı ve bu da zorbalık boyutuna taşındı.
Big5 sadece bir yetenek yarışması olmadığını, zaten izlediğimiz drama, gözyaşı, ego savaşları ve beden baskısı gibi meseleler ile kendini var ederken kanıtlıyordu.
BİG5 VE MANİFEST NASIL BU KADAR ÜNLÜ OLDU?
Big5, Türkiye’de gençler arasında ilgi görebilecek ve halihazırda talep edilen bir konsept ile ortaya çıktı: Kız grubu kurmak. Kurulduğu yıldan itibaren büyük bir ilgi gören “Hepsi” grubunun 2015’te dağılması sebebiyle Türkiye’de yıllardan beri “kız grubu” talebi yüksekti. 10-18 yaş aralığındaki genç kızların “kız grubu” taleplerine Manifest tam zamanında yetişti. Fakat bu doğal bir şekilde olmadı. K-pop kültürünün etkisi ortadaydı; “Türk kız grubu” iddiası, medya açısından heyecan vericiydi. Ama bu yeniliğin aslında önceden hesaplanmış bir pazarlama stratejisi olduğunu görmek mümkün. Daha ilk bölümden itibaren programın, sıradan bir yetenek yarışması olmaktan çok bir “marka yaratma” süreci olduğunu görebiliyoruz. Kliplerinde, müzik tepki videolarında, vlog videolarında; yani ortaya koydukları ürünlerin tamamında ürün yerleştirme ve pazarlamaya boğuluyorsunuz.
Günümüzde şarkıcıların kendini var edebilmesi için sosyal medyada kendilerini aktif bir şekilde gösterebilmeleri gerekiyor. Manifest, sosyal medya akım içeriklerini çok iyi bir şekilde değerlendirirken, takipçileri ile sosyal medyadan da bağ kuruyor. YouTube trendleri, TikTok kampanyaları, sosyal medya manipülasyonları… Tüm bunlar Manifest’in yükselişini hızlandırdı. Biraz incelediğimizde Big5 yarışmasından çıkan 6 kızın bu konuda ortak bir yöne sahip olduğunu görüyoruz, yarışmaya katılmadan önce de zaten sosyal medyada var oldukları gerçeği. Bu da Manifest grubunun reklam projesi olduğu gerçeğini kanıtlar nitelikte. Her üyenin daha öncesinde zaten kendi hayatında da bir kitlesi, popülaritesi var. Kimi Youtube, kimi Instagram, kimi TikTok içerik üreticisi, kimi ise çok ünlü sanatçıların dansçılığını yapıyor…
Zeynep Bastık’ın eski menajeri ve eski eşi olarak tanınan Tolga Akış’ın 2017’de kurmuş olduğu Hypers Media, dijital dünyada daha önce de büyük başarılar elde eden bir ekip. Yarışmanın başarısında Tolga Akış’ın Big5 Türkiye’yi kurgulaması ve jüri olarak programda yer almasının rolü büyük. Tolga Akış uzun zamandır “influencer” menajerliği ve dijital içerik üretimi alanında aktif. Daha önce Zeynep Bastık’ın ünlü olma sürecinde de -aynı Manifest’te olduğu gibi- inanılmaz bir tanıtım süreci yaşanmıştı. Sosyal medyada, TV ve internet programlarında, her yerde Zeynep Bastık’ı görür, duyar olmuştuk.
Manifest grubunun tanıtımı için de benzer bir yol izleyen Akış’ın pazarlama aklının başarılı olduğunu söylemek mümkün.
HARBİYE’YE HIZLI YÜKSELİŞ: BAŞARI MI, STRATEJİ Mİ?
Manifest grubu, yarışmanın ardından kısa sürede Harbiye Cemil Topuzlu sahnesine çıkarak şaşkınlık yarattı. Harbiye Açıkhava Konserleri sadece Türkiye’nin en ünlü yıldızlarını ağırlamakla kalmıyor, aynı zamanda dünya müziğinin önde gelen isimlerini de aynı sahnede buluşturuyor. Şu ana kadar birçok büyük ismin Harbiye’ye çıkmaları için en az 7–10 yıl sahne tecrübesi, albüm satışları ve halk desteği gerekliydi. Çünkü Harbiye, Türkiye’de sanatçılar için bir “kariyer dönüm noktası”dır. Oraya çıkmak, genellikle yıllar süren birikim, albüm satışları, turneler ve gerçek bir dinleyici tabanı gerektirir. Emek ve uzun vadeli bir sanat yolculuğunun sembolü haline gelen Harbiye’de birkaç aylık bir grubun ağırlanması akılda birçok soru işareti yarattı. Üstelik Harbiye, sadece bir konser sahnesi değil; aynı zamanda bir itibar alanı. Manifest’in birkaç ayda bu itibarı elde etmesi, doğal olarak birçok sanatçı ve müziksever tarafından “hak edilmişlik” tartışmasını gündeme getirdi. Çünkü onlarca yıl müzik yapan, turnelerle Türkiye’yi gezen, albümler çıkaran pek çok sanatçı bile Harbiye’de yer almak için uzun süre bekledi. Normalde sanatçılar için yıllar süren, büyük emekler gerektiren bu yol, Manifest için birkaç ayda tamamlandı.
Yapımcıların “başarı hikâyesi” görünümü yaratma stratejisinin bir parçası olduğu açık. Güçlü yapımcı ve medya ağları bu hamleyi; kariyerinin başında bir müzik grubunun bu kadar büyük ve önemli bir yerde sahne almasını üst düzey bir prestij imkânı olarak değerlendirdi.
ÖZGÜN BİR İÇERİK Mİ?
Türk kadınını temsil etme iddiası olan bu grup özgün mü? Türk kadınını mı temsil ediyor? Big5 Türkiye’nin en dikkat çeken yönlerinden biri, formatının ve estetiğinin K-pop endüstrisinden yoğun biçimde esinlenmiş olmasıydı. Şarkılardan çok sahne performanslarına ve toplu koreografiye verilen önem, oluşturdukları fan kültürü, grup dinamikleri, yarışmacıların saç renkleri, makyajları, sahne kostümleri; K-pop gruplarının estetiğine birebir uyuyor. Türkiye’de alışık olmadığımız bu görünümler, 10-13 yaşındaki kitleye çok çekici gelse de sadece K-pop’un kopyası. Kültürel özgünlükten yoksun. Türk kadınını yansıtmaktan ziyade taklitten öteye bile geçemiyor.
Mesela, Los Angeles merkezli bir kız grubu olan Katseye ile Manifest’in benzerliklerini inceleyelim;
İki grubun da 6 üyesi var. Katseye grubu Youtube’da yayınlanan Dream Academy isimli program ile oluşturuldu, Manifest ise Youtube’da yayınlanan Big5 programı ile oluşturuldu. Katseye grubunun prodüksiyon ekibinin ismi “Hybe”, Manifest grubunun prodüksiyon ekibinin ismi “Hypers”. Saç, makyaj ve kostümleri incelendiğinde de yine bu benzerlikleri gözle görmek mümkün.
YAPAY GRUPLAR NEDEN TEHLİKELİ?
K-pop kültürü ve yapay oluşturulan bu kız grupları, ticarî ve yapay bir “kadın” görünümü pazarladığı sürece olumlu herhangi bir şeye hizmet edemez. Bu minvalde var olan her unsur; kadınlığı tüketilebilir bir estetik standarda indirgiyor, kadınlığa sürekli olarak dış görünüş, makyaj, giyim üzerinden değer biçiyor. Özellikle genç kızların üstünden beslenen, eksiklik duygusunu aşılayan ve tüketim çıkmazına sokan bir sistem yaratılıyor. Genç kızların kendine yabancılaştığı, pahalı ürünler tüketmeye teşvik edildiği bu ortamlarda; kadın hakları sadece sözcüklerden ibaret oluyor, her kavramın içi boşaltılıyor, “kendini sev, kendini beğen” cümleleri sistemi aklamak uğruna söylenen sözler haline geliyor. Dayanışma yerine bireysel rekabeti, “en iyi ben olacağım”, “en güzel ben olacağım” mantığını pompalıyor. Bütün bu kız gruplarını derinlemesine incelediğimizde insanları birbirine düşman eden neoliberal strateji gün yüzüne çıkıyor.
Bu grupların asıl işlevi, tüketim kültürünü geliştirmek, yaymak, kadını metalaştırmak, pazarlamak oluyor. Başta sistemle dertleri var gibi gözükse de sistemin önemli birer çarkı olmaktan öteye geçemiyorlar.