MEDYANIN HEGEMONYACI İŞLEVİ

Ayşe Barım olayında ortaya çıkan durum, sanat dünyasındaki tekelleşme/mafyalaşma ve neoliberal kuşatmayı gözler önüne seriyor.

MEDYANIN HEGEMONYACI İŞLEVİ
Vera Kasapoğlu
Vera Kasapoğlu
YAZAR

Ayşe Barım ve sosyal medyadaki gücü hepimizin gündemine gelmiş oldu. Kariyer yönetim uzmanlığı mesleğinin arkasında, görevinin eğlence sektöründen öte toplumsal olayları ve hareketleri, sosyal medya üzerinde ne kadar etkileyebileceğini görmüş olduk. Dediğimiz gibi Ayşe Barım, Türkiye’de ünlü sanatçıların kariyer yönetim uzmanlığını yaparak karşımıza çıkıyor. Ünlü sanatçıların toplumsal olaylar karşısında yer yer sessiz tutum almaları yer yer gerçekliği çarpıtan açıklamalarının yönlendiricisi olup, esasında ABD merkezli politikaları beslemeye yönelik mesleğini gerçekleştirdiğini söylemek zor değil.

Tabi olay sadece Ayşe Barım’dan ibaret değil. Ayşe Barım olayında ortaya çıkan durum da sadece sanatçıların toplumsal olaylarda kullanılması meselesi değil. Olayın diğer yüzü ise sanat dünyasındaki tekelleşme/mafyalaşma ve neoliberal kuşatmayı gözler önüne seriyor. Bu yazıda esas olarak sosyal ve geleneksel medyanın, ABD emperyalizminin siyasi-ideolojik hegemonya kurmasındaki rolünü ele alacağız.

MEDYA VE SANATIN TOPLUMSAL ROLÜ

Her ne kadar medya ve sanat gündelik yaşantımızın bir parçası olsa da bazen arkasında saklanan toplum mühendisliğini göremeyebiliriz. Erkan Yücel, sahneyi halkın sesi ve mücadelesinin aracı olarak gördü. Tiyatrosu, emekçilerin alın terini, köylünün direnişini, halkın adalet arayışını işleyerek gerçekliği gözler önüne serdi. Bu yüzden Erkan Yücel’in sanatı, yalnızca estetik bir deneyim değil, halkla birleşme aracıdır. Buna karşılık, Ayşe Barım gibi isimler, sanatın bu devrimci özünü yok sayar. Sanatçılar, halkın taleplerine değil, küresel mafyanın ve emperyalist sermayenin çıkarlarına hizmet eden bir anlayışla şirketlerce yönlendirilir.
Medya ve sanat, toplumu şekillendirme gücüne sahip en güçlü araçlardır. Bu araçlar, hangi amaç için kullanıldığına göre şekil alır. Kurtuluş Savaşı yıllarına dönüp bakarsak, gazeteler halkı bağımsızlık için seferber etmeyi amaçlarken, sanat eserleri de bu mücadelenin bir parçası olmuş, halkı bilinçlendirerek aydınlanmalarını sağlamıştır. Çünkü medya ve sanat, halkın sesi olduğunda, bir toplumun özgürleşme yolunda önemli adımlar atmasına yardımcı olur. Bugün ise neoliberal düzenin egemen olduğu bir dünyada, medya ve sanat bu potansiyelinden fazlasıyla uzaklaşmış durumda. Artık bu iki alan, halkı gerçeklerden uzaklaştıran, onun düşünsel ve kültürel gelişimini engelleyen bir manipülasyon aracı olarak kullanılmaktadır. Toplum mühendisliği dediğimiz şey, medyanın araçsallaştırılmasıyla kitlesel histeriler yaratmak, halkı gerçek gündemlerden uzak tutmak ve siyasi programları meşrulaştırmak için kullanılıyor.

“MANİPÜLASYONUN” İNCELİKLERİ

Emperyalist medya, ABD hegemonyasını toplumsal olayları manipüle ederek beslemeye çalışır. Bunun altında, halkın düşünce ve davranış biçimlerini şekillendiren bir mühendislik aracı yaratma amacı güder. Türkiye’de terör örgütleriyle karşı karşıya mücadele alanlarının oluştuğu ortamlarda yapılan müdahaleleri inceleyerek gözlemleyebiliriz. 1 Ağustos 2021 yılında vatan topraklarımızda yaşanan orman yangılarında sosyal medyada “#HelpTurkey” etiketinden uluslararası yardım kampanyalarının suni bir şekilde körüklenmesi, devletin zafiyetini ön plana çıkararak toplumu, devletin karşısına mevzilendirmeyi hedeflemiştir. Tabii süreç sonrası halkı galeyana getiren birçok görselin yalan olduğu ortaya çıktı. Sosyal medyada gündem olduğu süre boyunca kriz senaryosunu da bir noktaya kadar aşılamayı başarmış oldu.
Emperyalist medya, halkı galeyana getirmeyi hedefleyerek, toplumu kendi değerlerinden uzaklaştırmak ve insanları yabancılaştırmak amacıyla kullanılıyor. Orman yangınları gibi kriz anlarında sosyal medya üzerinden yapılan manipülasyonlar, tüm bu sürecin bir parçasıydı. Bu tür manipülasyonlar, halkın doğruyu anlamasını engelleyip, onun duygularını istismar etmeye yönelik kara propaganda örnekleridir. Sosyal medya üzerinden yayılan bu manipülasyon, aslında toplumu daha fazla kutuplaştırmaktan başka bir amaca hizmet etmemiştir.

ALGI OPERASYONLARININ MERKEZİ

Milli bağımsızlık mücadelesi veren ülkelerde, medya araçlarının emperyalist odakların çıkarlarına hizmet edecek şekilde yönlendirilmesi, toplumsal bilinci emperyalist sistemin lehine dönüştürür. Özellikle küresel sermaye tarafından desteklenen medya projeleri, halkın birliğini ve dayanışmasını baltalamayı hedefler. Toplumsal dayanışma yerine bireysel kurtuluşu öne çıkaran yayınlar, bağımsızlık arayışını gölgede bıraktığını gözlemliyoruz. Medya ve sanatın bağımsızlık mücadelesinde oynayabileceği dönüştürücü rol, onların emperyalist odaklardan arındırılmasıyla mümkündür. Toplumun doğru bilgiye ulaşmasını sağlayacak araçların geliştirilmesi ve bu araçların halkın taleplerine duyarlı hale getirilmesi, bağımsız bir geleceğin inşasında kritik önemdedir.
Medya ve sanatın toplum mühendisliği aracı olarak kullanılmasına karşı koymak, yalnızca eleştiri yapmakla mümkün değildir. Bu alanlarda örgütlü ve bilimsel bir mücadele hattı oluşturmak gerekir. Medyanın ve sanatın yozlaştırıcı etkilerini bertaraf etmek için halk odaklı yayıncılık ve sanat üretimi teşvik edilmelidir.

TOPLUMUN AYDINLANMA SEYRİNDE MEDYA VE SANATIN ROLÜ

Medyanın ve sanatın aydınlanma sürecindeki rolü, halkın bilinçli bir şekilde kendi mücadelesine sahip çıkmasını sağlayan bir araçtır. Toplum mühendisliğine karşı koymak, sadece eleştiri yapmakla değil, bu alanları halkın gerçek talepleriyle buluşturacak somut adımlar atmakla mümkündür. Halk odaklı medya kanalları ve sanat üretimi teşvik edilmelidir. Toplumu dönüştürmek, daha güçlü bir şekilde bilinçlendirmek için bu alanlar doğru bir şekilde kullanmalıdır.
Bir toplumun aydınlanması, ancak bu araçların halkın çıkarlarına hizmet etmesiyle mümkün olacaktır. Toplum mühendisliğine karşı yapılacak mücadele, halkın doğru bilgilere ulaşmasını sağlayacak araçları geliştirmek, emperyalist odakların medya ve sanatı manipüle etmesine karşı durmakla mümkündür.

Bugün ABD emperyalizminin merkezinde olduğu emperyalist sistemin yıkıldığı bir süreci yaşıyoruz. Ekonomik, siyasi ve askeri anlamda çürüyen ve yıkılmaya başlayan bu sistem elbette ki kültürel-ideolojik gücünü de yitiriyor. Bu hegemonyanın araçları tükeniyor, yeni aydın-sanatçı yaratmakta zorlanıyor. Diğer yandan ise neo liberal düzene karşı mücadele eden milli devrimci sanat ve medya birikimi güçlenmeye devam ediyor. Görevimiz, neoliberal hegemonyaya karşı kesin zafer kazandığımız günlere kadar mücadeleyi yürütmektir.

Tarih:
Diğer Haberler