ANKARA İL YöNETiCiSi
Gezi Parkı Davası Hükümlüsü Can Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesi Türkiye’nin gündemine oturdu.
Türkiye’de yine sivrisinekle saz karıştırıldı. Bütün muhalefet ekran başına çıktı, sivrisinek vızıltısını konuştu. Anayasa Mahkemesi’nin elim tutumu ile milli olmayan muhalefetin ortak tutumu ölçüsünde bir kamuoyu oluştu.
Can Atalay Küçük, Egemenlik ve Hukuk Büyük Mesele
Geçtiğimiz günlerde Gazi Meclisimizde, NATO’nun genişlemesi ve güçlenmesi için vekillerin büyük çoğunluğu evet oyu verdi. Bu da demek oluyor ki meclisimiz tarihinin en kötü günlerini yaşıyor. Neredeyse hiçbir meselede ortaklaşamayan siyasi partiler, mesele NATO ve ABD olunca hemen hizaya geçiyorlar. Çünkü, siyasi figürlerin yaşamındaki yüksek zenginlik, kariyer ve güç savaşları “bütün” milletvekillerini koltuklarına sımsıkıya bağlıyor. Ya koltuklarını kaybederlerse? Görüyoruz ki, toplumcu ögelerin ve milliyetçiliğin vekillerimiz üzerinde hiçbir etkisi yok. ABD’ye bağlı sözde Türk milletinin vekilleri…
Devletimizin egemenlik, bağımsızlık, toprak bütünlüğü, güvenlik ve yurtta barış konusunda zaaf içinde olduğunu kurumlarından görüyoruz. Bu kurumların başını da Anayasa Mahkemesi çekiyor. Anayasa Mahkemesi’nin mahkeme adını taşıyan bir örgütlenme olduğu ve artık mahkeme olma karakterini kaybettiği tespitini yapabilmek için çok bilge olmaya gerek yok. Karakterli bir duruşun olması yeterli olacaktır.
Anayasa Mahkemesi başkanı ve çoğunluğu, en son HDP’yi kapatma davasını süründürerek ve HDP üzerinden bölücü terör örgütü PKK’ya 540 milyon TL hazine yardımı sağlayarak, hukukun dışına çıkmanın ötesinde Türkiye’nin bağımsızlık ve bütünlüğüne karşı oluşturulan iç cephede özel bir rol üstlenmiştir.
AK Parti hükümetinin basiretsiz tavrı, HDP’yi kapatacak baskınlıkta olmaması, NATO ve ABD’den çekinen siyaseti Türk Devleti'nin egemenlik sorunlarının başını çekiyor. Yargının HDP’yi kapatmasının formülü, kararının arkasında dik durabilecek bir hükümet olmasını gerektiriyor. Yargıtay ve mahkeme karakterini kaybetmiş olan AYM arasında hakemlik görevi yürüten Recep Tayyip Erdoğan’ın teröre asla taviz vermeyen bir tutumda olması demek HDP’nin kapatılma davasının bu kadar sürüncemede bırakılmaması demektir. Türk Milleti’nin cebinden alınıp PKK’ya verilen 540 milyon TL’nin sorumlusu kuşkusuz AK Partidir. AYM’nin bu kadar yozlaşmasının köklerinde yine NATO’cu siyaset vardır.
Bu konumlanma, en başta bir devlet sorunudur, millet sorunudur, dolayısıyla Anayasa sorunudur.
Can Atalay Meselesinin Patladığı Yer
İşte en büyük tehdit de tam olarak burada karşımıza çıkıyor. “Türkiye Cumhuriyeti Devleti anayasal bir devlettir o yüzden Anayasa Mahkemesi'nin sözüne uygun hareket etmek zorundadır.” gibi söylemler her yeri kaplamış durumda. Hatta Anayasa Mahkemesi’ne atfedilen gereksiz kutsallığa örnek vermek gerekirse, Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın 02.02.2024 tarihinde Twitter üzerinden yaptığı paylaşımdaki şu ibare dikkat etmek gerekir: “Hukuk bazen suçlunun serbest kalmasına neden olabilir. Ama yine de daha büyük zararları engellemek için uygulanmalıdır.” İşte Anayasal devlete ve hukuka yapılabilecek en büyük saldırı.
Mossad Türk Milliyetçiliğini Nereye Sıkıştırıyor?
Türkiye Cumhuriyeti devletinin bazı kurumlarında büyük yozlaşmalar vardır. Anayasa Mahkemesi terör partisi HDP’nin kapatılma davasını süründürerek karşı cepheye yani bölücü cepheye düşmüştür. Meclis, NATO’ya teslim olmuştur.
Türkiye’nin egemenlik sorununu Can Atalay’a hapsetmek, Anayasa Mahkemesi’ni sorgulanamaz bir kimliğe büründürmek suretiyle gerçekleştiriliyor. “Anayasa Mahkemesi dediyse uygulanmalıdır.”
Ümit Özdağ ve Zafer Partisi üzerinden kurgulanan Mossad güdümlü sözde milliyetçilik, Can Atalay örneğiyle açık şekilde Terör safına düşen Anayasa Mahkemesi’nin kuşkusuz bekçiliğine soyunmuştur. İşte sivrisinek işte saz.
Anlayana Sivrisinek Saz, Ümit Özdağ’a Davul Zurna Az.
Can Atalay Gerçekten Suçlu Olabilir!
Evet, Can Atalay gerçekten suçlu olabilir. Bu neden Ümit Özdağ’la Can Atalay’ın aynı cephede olmasını engellesin ki?
Ümit Özdağ, HDP/DEM Parti’yi karşısına almaya çekinen Anayasa Mahkemesi’yle el ele sürekli bahsettiği milli, üniter, laik anayasamızı koruyacağını iddia ediyor. NATO’nun gemisine binen AYM’nin küreğini çeker işte!
Türk Devleti tüm sınırlarında NATO tehdidiyle karşı karşıyayken, iç güvenlik sorunlarıyla uğraşırken, FETÖ yapılanmasının hala temizlenmediği ve akademide cirit attığı ortadayken Can Atalay’a hapsolmak demek AYM’yi korumak için ABD’ye teslim olmaktır.
Türkiye’nin Can Atalay sorunu yoktur.
Türkiye’nin egemenlik ve toprak bütünlüğünü koruma sorunu vardır.
Can Atalay siyaseti, HDP’yi kollayan AYM’yi aklama siyasetidir.
Türk Milliyetçiliği Can Atalay’a hapsolmaz, AYM üzerinden NATO’ya teslim olmaz.
Türk Milliyetçiliği Amerikan üsleriyle, ABD’nin kara gücü PKK’yla ve NATO’yla sahada mücadele eder.
Teslimiyetçinin teslimiyetçisi, Can Atalay’ın avukatı Türkiye’yi savunamaz.