SİLİKON VADİLERDEN SİLİKON DEVLETLERE

Güç gerçek olandır ve bu gücü bir silikondan ziyade yine o gerçeğin iradesi yok edebilir. Bu silikona karşı tek gerçek halktır.

SİLİKON VADİLERDEN SİLİKON DEVLETLERE
Azra Bostancı
Azra Bostancı
TGB İSTANBUL ÜYESi

Kafka, günümüzün nihayetinde ulaştığı illüzyonist dünyasını ve yönetim şeklini Dava ve Şato eserinde tamamlayıcı bir şekilde anlatma başarısına ulaşmıştır. Bu iki önemli eserin içeriğine yönelmeden önce Kafka’nın yaşamına objektif bir perspektiften uzanacağız.

Kimdir bu Kafka?

Franz Kafka; 20. yüzyıl edebiyatının sisli, karanlık ve keskin kalemlerinden biridir. Yaşamındaki süreçlerin izlerini eserlerinde görmek ziyadesiyle mümkündür.

Sırasıyla ilerlersek Prag’da yaşayan Çek asıllı Almanca konuşan bir Yahudi olması onun bu yabancılık ve aidiyetsizlik hislerinin kalemini nasıl etkilediği konusunda bize epey bir fikir verebilir. Sonrasında babasıyla ilişkisindeki sorunların sonucunda geliştirdiği suçluluk duygusunu ve otoriteye yönelik eleştirel tutumunu erken yaşlarda deneyimlemiş olması bu bilgisini eserlerinde derinlikle işlemesi ile kendini göstermiştir. Öğrenimini hukuk yolunda devam ettirme kararının ardından bir sigorta şirketinde gündüzlerini çalışarak gecelerini ise yazarak geçirir oldu.

Sağlık sorunları ve insan ilişkilerindeki sorunlar bir şekilde onu hep karamsar doğasında tutmaya devam ettirdi. Hayatında hep bir hesaplaşma içerisinde olduğunu gözlemlemek mümkündür. Eleştiri içinde bulduğu sistemler ve bürokratlar dünyasındaki karanlıkla hukuk eğitimi ile yüzleşmiştir. Bu durumu aşma isteğini ise hep kalemi ile gerçekleştirmiştir ancak eserleri sonunda hep bir aşılmazlık, karanlık, yabancılık ve aidiyetsizlik temaları ile son bulmuştur. Bu konsept âdeta onun imzası olmuştur.

Henüz erken yaşta hayatına veda ederken tüm eserlerinin yakılması vasiyet etmiştir fakat dostu Max Brod bu vasiyeti yerine getirmemiştir. Nihayetinde bu kararında bile dünyaya yabancılığı ve anlaşılmadığı bir sisteme karşı kendini duyurma isteğini yitirdiğini görürüz. Bahsi geçmişken açıkça bunu ifade ettiği iki eserinden yer vermenin tam sırası!

Dava ve Şato’nun Günümüzle Bağı

Günümüz rejimlerinin tasavvuru Kafka’nın bu iki eserinde içtenlikle anlatılmıştır. Birbirini tamamlayıcı nitelikteki bu iki eserin ışığında bir yazı okumakta olacaksınız. Ancak tavsiyem iki eserinde hakkıyla okunması olacaktır çünkü nihayetinde bu derinliğe yüzeysel bir bakış atacağız ve de çerçeveyi yorumlamalarla genişleteceğiz.

Totaliter rejim doğası gereği boş koltuklar olarak zihnimizde canlanmaya çok müsaittir. Sizi sürekli bu koltukların makamı altında sindiren ve korku hegemonyası ile özgür iradelerinize değin varlığınızın soyguna uğratıldığı bir ruh emperyalizmidir. Gerçeklik önünüze silikon vadisinden akıp gelir. Atalarınızın aksine bilmediğiniz sözlü veya yazılı bir bilinmezler dünyası içinde savunmasız bırakılmış olduğunuzu görürsünüz. Kendi haklarınızla haksız bırakılmış olduğunuzu sezinlersiniz ki her camiada buna yer verilmiştir. Bir çeşit absürtlük dünyasında algılarınızla yaşamınızdan saf dışı bırakılırsınız, yavaş ve sinsice.

Sistem kendisi içinde işleyen çarklara sahiptir ve dişlilerden her biri halk gibi gözüküyor olsa da hiçbir zaman işin içine alınmayan ancak nihayetinde hep bu sistemin yakıtı olan ve sistemdeki tek gerçek şeydir halk. Bu dediğimi unutmayalım çünkü nihayetinde hep unutturulmaya çalışan bu olmuştur.

Güç gerçek olandır ve bu gücü bir silikondan ziyade yine o gerçeğin iradesi yok edebilir. Bu silikona karşı tek gerçek halktır.

Zihnimize not ettikten sonra devam edelim.

Çarklar kuruluş düzeni gereği dışarı uzanan en ufak bir başa dahi yer bırakmamıştır. Boş koltuklara gölgeler yerleşmiş, finans eğrilerine verilen dikkatten başka en ufak bir insani gösterge kalmamıştır. Bir tüketim çılgınlığıdır, bir tüketme çılgınlığıdır bu sistem. Sayı hanesinden fazla yer kaplamadığınız, görülmediğiniz ve kesinlikle de gör(e)mediğiniz bir boşluktur. Simgesel bir dünyadır; taş atarsınız, oy atarsınız ancak bir uzay boşluğunda gibi sürüklenirsiniz. Topluluklar farkındadır ancak sinik bir öfkeyle, inandırılmış bir çaresizlikle kabullenmiştir.

Öyledir ki açıkça ortaya serilen gerçekler bu fanatik, bu kirli, bu yalancı ve bu silikon dünyadan daha görünmezdir. Görünür gerçek görünmez olur, tam bir batık maliyet yanılgısıdır. Bir ülkedir, bir dünyadır bu batan giden. Gümbür gürültüyle çöken 11 Eylül binaları gibi toza buluta karışan gerçeklerin sağırı olur insanlar. Şok yönetimi, korku hegemonyası, kendi haklarına sessizleşmiş dünya ve koltuklardan ucuz insan ırkı.

Müphem davalar ve bulunmayan bir şato.

İki eserin evrenlerini birleştirme ve ortak olarak karakterimizin hitap şeklini K. olarak belirledikten sonra K.’nın benimsenmesi kolay bir öncü olacağına inanıyorum. Yolculuğu boyunca ulaşmaya çalıştığı o Şato’nun ardındaki otoritenin bir ulaşılmazlık döngüsüne hizmet ettiğini sayfalarca okuruz. Bu günümüz dünyasında da benzerliği ile şaşkınlığa ve yılgınlığa uğradığımız bir hâldir. Ortada bir sorumlu vardır ancak hiçbir zaman bulamayız. Bireyi reddeden, makamı içine sindiren bir düzendir. Nihayetinde bir otorite, bir krallık, bir şato vardır ama bir serap gibidir. İnsanın içini ferahlatması, ihtiyaç duyduğunda orada olacağını ve hakkını gözeteceğine inanabileceği beklenen bir doğayı simgeleştirip içini boşaltan puslu bir illüzyondur. K.’nın yolculuğu tamamlanmamış olsa da, yani eser yarım kalmış bir eser olsa da bu döngüsel başı boşluğun ve belirsizliğin yapısına uygun olarak eserin tamamlanmamış olması göze batmaz çünkü Kafka bir sonuç ya da çözüm sunmaz ortaya. O daha çok bu buz gibi gerçeği, bu silikonluğun varlığını reddedemeyeceğimiz kadar gözler önüne serer. Sonucunda bana bu olmayan otoriteyi varmış gibi kabul etme safsatasını reddetme yönelimini doğurur. Çünkü;

Halk neredeyse devlet oradadır. Koltuk koltuktur, yeri gelirse devrilir köşeye atılır. Gerçek güç halktır. Ontolojik olarak varlığını konuşamadığımız bir şeye, metafizik boyuta sıkışmış bir otoriteye halk ihtiyaç duymaz. Asıl devlet halka ihtiyaç duyar. Devleti devlet yapan da halktır. Görülmediğiniz yeri görmeyin, halk ihtiyaç duyduğuna zaten içinde sahiptir. Halk silikon olamaz. Bunu unutmayın, unutturtmayın. Bir şatoya ulaşmaya çalışmayın, şato zaten sizsiniz, şato zaten sizin. Sizin olandan mahrum edilmeyin, sizin olandan mağdur edilmeyin.

Bu boşluğu yürümüş nice K.’lar bilir. Bu yolu yürümenin kendisi bölünmüşlüğün ve itaatsizliğin peşinden doğan nice müphem suçlamalarla örülüdür. Ne olduğu hiçbir zaman bilinmeyen suçlamaların davasında sen bu otoriteye yenik bir birey olarak var olduğunu bilirsin. Bu curcunada bilinebilen tek şey budur belki, nihayetinde birey sistem tarafından sindirildiğinden kabul edilmiş varsayımlarımızla var oluruz. Bu varsayımlarımız korkularımıza dönüşene kadar mağdur ediliriz. Çıldırtıcı nokta, bu mağdur edilişler sahte insanlıklarla süslenirken koltuklar yer değiştirir ama sonuç hiç değişmez. Sistem kendini korur, kendindenden olanı korur ama temsil ettiği bünyeye hainlik eder. Bu iki yüzlülüğe 21. yüzyıl anayasa, hukuk, madde ya da adam atayabilir ama görünen köye kılavuz gerekmez.

Bir sabah kalkarsın ve bilmediğin hatta rejimin bile bilmediği bir suçtan tutuklanırsın. Ortada bir dava vardır ama suça kalıp atfedilmez. K. sayfalar boyu bu ulaşamadığı Şato’dan suçunu duymayı hedefler ancak görüp görebildiği suça değil, suçluya (bu da müphem bir pozisyondur kaldı ki) davalanan bir yorgunluk ve yıldırma politikasıdır. Şeffaflığını yitirmiş, bulanık sularda boğulur insan ve bir silaha çevrilmiş manipülatif maddelerin arasında bireyler bugünlerde özgürlüğünü yitirmiştir.

Silikon Dünyada Halkın Gücü

Özgürlük çağında özgürlük namına en ufak bir şey yoktur. Hiçbirimiz özgür değiliz hatta ben de bu satırları yazarken özgür değilim. Silikon yalanların, silikon vaatlerin, silikon koltukların ve silikon yakaların tutuklusuyuz. Nihayetinde artık K. gibi bir davanın peşinde suçumuzu aramıyoruz, bir şatonun olduğuna inanmıyoruz belki ama bilmeliyiz ki umut her zaman vardır. İnandırılması gereken bir yer varsa o da halktır. Asıl güç ise budur.

Gücünüzü unutmayın ve bu güce umut beslemekten vazgeçmeyin. Unutmayın siz yokken silikondan vadiler de yoktur ancak siz varken sizin sorumluluğunuzla vardır. Korkunuz da öfkeniz de umudunuz da cesaretiniz de bu güce tabiidir. Evet onlar sorumludur, görünmüyor bile olsalar da sorumludur fakat gücünü bilmemekte bizim sorumluluğumuzdur. Kendi gücümüzün hakkına da girmeyelim, girdirtmeyelim.

Tarih:
Diğer Haberler