Seçimleri kim kazandı?

HSYK seçimleri aylardan beri ülke gündemini işgal ...

Seçimleri kim kazandı?

HSYK seçimleri aylardan beri ülke gündemini işgal eden bir konuydu ve geçtiğimiz günlerde nihayetine erdi. 19 Mayıs 2012’den beri artı yönde büyük bir ivme kazanan ve Haziran 2013’te tepe noktasına ulaşan halk hareketi en nihayetinde Cumhuriyet Devrimi’ne kurulan kumpasın somut yansıması olan Ergenekon ve Balyoz tertiplerinde büyük gedikler açtı. Cumhuriyet Devrimi’ne karşı yürütülen gerici mücadelenin önüne set koyan Türk Milleti’nin yerinde müdahaleleri sonucunda bu mücadeyi yürüten odakların arasına nifak tohumları serpildi. Uzun süredir gündemde olan AKP ve F-Tipi cemaat arasındaki çelişkiyi kaşıyan devrimci kuvvetler 17 ve 25 Aralık operasyonlarının hazırlayıcısı olmuştur. Bildiğimiz üzere bu operasyonlar dizisinin akabinde AKP ve F-Tipi cemaatin arası açılmıştı ve emniyet, yargı organları, üniversiteler gibi kilit noktalarda büyük bir kadro savaşı yaşanmıştı. HSYK seçimleri de bu kadro savaşının en kritik dönemeciydi ve bunu da geride bırakmış bulunuyoruz. Yazımızda seçimlerin sonucunu ve bundan sonraki süreç içerisinde mücadeleye olan katkısını işleyeceğiz.

HSYK’nın Önemi Nereden Geliyor?

2010 Anayasa değişikliği ile gelen önemli bir düzenleme de HSYK alanındaydı. Düzenlemeyle beraber HSYK’nın üye sayısı 7’den 22’ye çıkartıldı ve cumhurbaşkanına da akademisyenler ve serbest avukatlar arasından atama yapabileceği 4 kişilik kontenjan ayrıldı. Yani kabataslak bakınca önceden sadece Adalet Bakanı ve Adalet Bakanlığı Müsteşarı seçimler dışında gelen iki üye iken referandum sonrası gelen düzenlemeyle bu sayı 6’ya çıktı. Daha sonrasında Adalet Akademisi’nin de  hükümet tarafından kontrol altına alınmasıyla beraber oradan gelecek üye ile bu sayı 7 olarak gözüküyor.

HSYK, Türkiye’de yargı erkinin düzenleyici kurumudur. HSYK Mahkemelerin kaldırılması, yeni mahkemelerin kurulması ya da yargı çevresinin değiştirilmesi gibi üst düzey yetkilerle beraber hakim ve savcı adaylarının mesleğe kabulü; hakim ve savcıların her türlü sınıf yükseltme ve birinci sınıfa ayırma işleri; atama, nakil ve geçici yetki verme gibi düzenleyici yetkilerle donatılmıştır. Bunun yanı sıra hakim ve savcıların görevlerinin denetlenmesi, disiplin soruşturmalarının yapılması ve meslekten çıkarılmasını karara bağlamak gibi kritik görevleri de vardır.

Yargıda Birlik Platformu Kimin Kontrolünde?

AKP hükümeti 2002’den beri kadroların belirleyici olduğu kritik noktalarda cemaatin kadrolarından beslenmekteydi ve kurulların krtik görevlerinde çoğunlukla cemaatçi kadrolara görev verilmişti. Önceki dönemlerde F-Tipi cemaatin elinde bulunan HSYK, hakim ve savcıların görevlerini yerine getirmesine karşı adeta bir jandarma işlevini yerine getiriyordu. Yargı içerisindeki cemaatçi olmayan hakim ve savcılar baskı ve tehdit altında görevlerini sürdürmeye çalışıyorlardı. Cemaatin yanlış uygulamaları hakkında soruşturma açan savcılar sürgün edilme, itibarsızlaştırılma, meslekten uzaklaştırılma gibi psikolojik savaş argümanlarıyla yüzyüze geliyordu. Gladyonun tetikçisi konumunda bulunan cemaatçi hakim ve savcılar, yargı sistemimizin gelişmesi ve düzenli bir şekilde ilerlemesi açısından büyük bir engel teşkil etmekteydi.

HSYK’nın stratejik önemini yukarıda belirtmiştik. Cemaatçi hakim ve savcıların yargı alanında istediği gibi at koşturamamaları için bu cenahla en geniş cepheyi kurarak mücadele etmek gerekir. Geçtiğimiz mayıs ayında da bu cepheyi inşa etmek için ‘Yargıda Birlik Platformu’ kuruldu. Basın aracılığı ile halka aktarılan kanı, bu platformun hükümetin yargı alanında cemaatin kökünü kazımak için kurduğu bir platform olduğuydu fakat platformun içerisindeki güç dengeleri hiç de basının aktardığı gibi değil. YBP sözcüsü Ankara Cumhuriyet Savcısı Abbas Özden: ‘‘Atatürk Devrimini yıkmaya kalkanlar, Cumhuriyet Devrimi kanunlarından korksunlar, Cumhuriyet yargısından korksunlar’’ diyor. Yine aynı Abbas Özden Ergenekon kumpası kapsamında  21 Mart 2008 tarihinde İşçi Partisi ve Ulusal Kanal’da yapılan usûlsüz aramaya katılan 10 polis memuruna ‘görevi kötüye kullanmak’ suçundan 3 yıl hapis istemiyle dava açmıştı. Özden hazırladığı iddianamede, delillerin usûlsüz elde edildiğine ve yasalara aykırı hareket edildiğine yer vermişti. Açılan davadan polisler lehine beraat kararı çıkınca yapılan şikayet üzerine Abbas Özden’e kınama cezası verilmişti. YBP sözcüsünün Abbas Özden gibi bir Cumhuriyet Savcısı olması, platform içerisinde yurtsever ve yargıdaki vesayeti kaldırmak isteyen isimlerin olduğuna işarettir. Danıştay 13.Daire eski üyesi ve Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Ali Ulusoy’un görüşleri de bu yöndedir. Ulusoy’a göre ‘‘Cumhuriyetin hakim ve savcıları cemaate karşı YBP çatısı altında birleşmiştir. YBP kesinlikle iktidarın kontrolünde olan bir kurum değildir ve içerisindeki unsurlar farklı alanları temsil etmektedir.’’ YBP farklı görüşlerden ve etnik kimliklerden olan hakim ve savcıları cumhuriyetin temel ilkeleri etrafında birleştirmiştir ve ayrıştırma politikası güden AKP’ye önemli bir mesaj vermiştir.

Seçim Sonuçları Ne Anlama Geliyor?

HSYK Seçimleri açıkladığımız üzere F-Tipi cemaat’e karşı birlik ortamında yapıldı. Seçim sonuçlarına baktığımızda Ergenekon şüphelisi olan Kırıkkale Başsavcısı Metin Yandırmaz en yüksek oyu alarak seçilmiştir. Aldığı oy 5836’dır. 5 Ağustos’ta yurtseverlerimize, milli ordumuza müebbet hapis cezaları yağdıran Ergenekon hakimi Hüsnü Çalmuk sadece 35 oy alarak sonuncu olmuştur. Bu tablo Türk hakim ve savcılarının adaletsizliğe, kumpaslara karşı verdiği hükümdür.

12 Ekim tarihinde olan seçimlerde YBP’nin 8 adayı seçilirken cemaatin seçilen aday sayısı 2’de kalmıştır. Yargıtay ve Danıştay’dan gelecek olan üyelerle beraber şu ana kadar seçilen 15 üyenin sadece 6’sı cemaatçidir ve bu tablo yargı sistemimizin geleceğine dair olumlu bir başlangıçtır. Karşı devrim cephesinin ve kumpasların odağı olan cemaat, HSYK içerisinde kritik kararları aldırabilecek çoğunluğu elde edememiştir. Cemaatin seçimi kaybetmesi kesinlikle seçimi AKP’nin kazandığı algısını yaratmamalıdır. Sonuçlara bakılınca hükümetin etkisinde olmayan Atatürkçü ve yurtsever 8 aday YBP listesinden seçilmiştir. Seçimin sonucunda kaybeden F-Tipi cemaattir, yurtseverlere ve milli orduya kurulan kumpaslardır, bölücülüktür ve karşı devrimdir. Seçimin kazananı ise Cumhuriyet’in hakim ve savcılarıdır, vatanı ve milleti birleştirendir ve Cumhuriyet Devrimi’dir.

Mahmut Esat Bozkurt’un Hakim ve Savcıları

Cumhuriyet Devrimi’nin hukuk alanındaki öncüsü Mahmut Esat Bozkurt, 5 Kasım 1925 tarihinde şimdiki adı Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi ola Ankara Adliye Hukuk Mektebi’nin açılış konuşmasında  “… Cumhuriyetin Türk Adliyecileri bu çerçevede devrimin kendilerine yüklediği geniş ve engin görevin ağırlığını kavramışlardır. Bunun gereklerini yapmaya hazırdırlar. Devrim için hazır olmak ve onu savunmak rolü Türk Adliyecisinin yegâne övünme nedenidir. Devrimler, insanlığı mutluluğa götüren araçlardır. Karşı koyanların sonu mutlak bir hüsrandır” diyerek hakim ve savcıların ne kadar ulvi bir görev ifa ettiklerini belirtmiştir. 

HSYK içerisinde, görevlerini cumhuriyetin ve adaletin korunması yönünde değil de Cumhuriyet Devrimi kazanımlarının yok edilmesi yönünde kullanan F-Tipi hakim ve savcıların dönemi kapanmıştır. Artık Mahmut Esat’ın, Cumhuriyet Devrimi’nin hakim ve savcıları göreve gelmişlerdir fakat bunu kesin bir zafer olarak görmemek lazım. Yargı cephesinde süren savaşın en önemli mevzisini kazandık fakat önümüzde Yargıtay, Danıştay, Anayasa Mahkemesi gibi yüksek yargı organlarındaki çarpışmalar vardır. Mahmut Esat’ın hakim ve savcıları buralardaki mevzileri de kazandıktan sonra bu cepheyi kapatmış olacağız.

Devrimci Kadrolar ile Karşı Devrimci Kadroların Çarpışması

Devrimciler ve karşı devrimciler arasındaki savaşta belirleyici olan kadrolardır. Savaşı askerler sürdürür fakat strateji ve taktikleri belirleyen kurmaylar olmazsa askerler bir hiçtir. Bu süreçte kadroları diri, mücadeleye hazır ve fedakar olanlar kazanacaktır. Yazımızda da HSYK Seçimleri’nde belirleyici olanın kadrolar olduğunu sıklıkla belirttik. Bizler Cumhuriyet Devrimi’nin önündeki barikatları yıkarak, Silivri Zindanı duvarlarını yerle yeksan ederek rüşdümüzü ispat ettik. Kuvvetlerimizin diri olduğunu gösterdik. Önümüzde daha büyük çarpışmalar vardır ve bu çarpışmalara kadrolarımızı hazır ve diri tutarak hazırlandığımız sürece zafer Atatürk’ün ve Cumhuriyet Devrimi’nin olacaktır.

Ozan Bayrak

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencisi

tgb.gen.tr

Tarih:
Diğer Haberler