Millet, Vekillerini Seçerken Çok Dikkatli Ve Kıskanç Olmalıdır
Muhterem efendiler, pek güzel bilirsiniz ki, sultanlarla, halifelerle idare olunmuş ve olunan memleketlerde vatan için, millet için en büyük tehlike, sultanların ve halifelerin düşmanlar tarafından satın alınmalarıdır. Bu, çoğu zaman kolaylıkla temin olunabilmiştir. Meclislerle idare olunan memleketlerde de, en tehlikeli yön, bazı mebusların yabancı nam ve hesabına çalınmış ve satın alınmış olmalarıdır. Millet meclislerine kadar dahil olmak yolunu bulabilen vatansızlara tesadüf edilebileceğine tarihin bu konudaki misalleriyle hükmetmek zaruridir. Bunun için millet, vekillerini seçerken çok dikkatli ve kıskanç olmalıdır. Milletin hatadan korunması için yegane salim çare, fikirleri ve faaliyetiyle milletin itimadına mazhar olmuş siyasi bir fırkanın seçimde millete yol göstermesidir. Genel olarak millet fertlerinin, adaylıklarını ortaya atan her şahıs hakkında hükme varmaya yardımcı olacak sağlam malumata ve isabetli görüşe sahip bulunacağını kabul etmek, teorik olarak farz olunsa bile, bunun tam hakikat olmadığı, tecrübelerin tecrübeleriyle inkar edilemez bir açıklık olmuştur.
Efendiler, bıraktığımız noktaya, yani Batı Cephesine dönüyorum. Gediz Muharebesi'nden ve onun maddi ve manevi can sıkıcı neticelerinden sonra Fuat Paşa'nın cephe üzerindeki kumandanlık tesir ve nüfuzu sarsılmış gibi görülüyordu. Kendisini kumandadan çekmeyi zaruri saymaya başladım. Tam bu sırada idi ki, Fuat Paşa Ankara'ya gelip görüşmek hususunda 5 Teşrinisani [Kasım] 1920 tarihli şifre ile izin istedi. 6 Teşrinisani'de [6 Kasım'da] Ankara'ya gelmesinin münasip olacağını cevaben bildirdim. Fuat Paşa a1eyhindeki dedikodu ve Kuvayi Seyyare mevcudiyetinin ordu disiplinsizliği üzerindeki kötü tesirleri o kadar hissedilmeye başlamıştı ki, 7 Teşrinisani [7 Kasım] tarihinde Ali Fuat Paşa'ya en seri bir surette Ankara'ya gelmesini emretmeyi lüzumlu gördüm.
Ali Fuat Paşa'nın Moskova Büyükelçiliğine Tayini Ve Cephenin İkiye Ayrılması Kararı
Efendiler, artık Ali Fuat Paşa'nın Batı Cephesine kumanda edemeyeceğine kani olmuştum. O günlerde Moskova'ya da bir sefaret heyeti göndermek lüzumu karşısında bulunuyorduk. O halde, Fuat Paşa büyükelçi olarak Moskova'ya gidebilirdi. Batı Cephesi de çok ciddi ve dikkatli mesai talep ettiğinden, bu cephe kumandanlığını da zaten genel askeri harekat ile iştigal etmekte bulunan Erkanıharbiyei Umumiye Reisi İsmet Paşa'ya ek olarak vermek en seri ve uygun bir tedbir olacaktı. Biri yönden de gerek dahili isyan ve itaatsizliklere karşı ve gerek harp harekatı bakımından kuvvetli süvari teşkilatına ihtiyaç bariz idi. Sırf bu teşkilatı vücuda getirmek için de Dahiliye Vekili bulunan Refet Bey'e (Refet Paşa) ek olarak bu vazifeyi vererek kendisini Konya ve havalisine göndermeyi münasip görüyordum. Çünkü Refet Paşa muhtelif zamanlarda muhtelif sebeplerle Konya'ya, Denizli'ye gitmiş, Batı Cephesinin güney kısmıyla alakadar olmuş ve o kısımla münasebettar mıntıkalan tanımış bulunuyordu. O halde meseleyi şu suretle halledebilirdim: Cepheyi ikiye ayırmak; mühim kısımlan ihtiva eden sahayı, "Batı Cephesi" diye isimlendirerek İsmet Paşa'nın kumandasına vermek; güney kısmını da, Konya havalisine göndereceğim Refet Paşa'ya vermek ve her iki cepheyi doğrudan doğruya Erkilnıharbiyei Umurniye Riyaseti makamına bağlamak...
Erkanıharbiyei Umurniye Riyaseti'ne de Müdafaai Milliye Vekili bulunan Fevzi Paşa vekalet edebilirdi. Fuat Paşa zamanında, cepheden Sıvas'a kadar uzanan bir de geri mıntıkası vardı. Ali Fuat Paşa bu mıntıkayı idare edebilmek için de bir Cephe Kumandanlığı Vekaleti makamı meydana getirmeye mecbur olmuştu. Bunun tabii ve pratik olmadığı meydanda idi. Dolayısıyla, yeni tertipte bu geri mıntıkasını da kısmen menzil sahası olarak cepheye bıraktıktan sonra Müdafaai Milliye Vekilleti'ne bağlamak tabii idi. İsmet Paşa'nın bir zaman için Erkilnıharbiyei Umumiye Riyasetinden ayrılmaması ordunun düzenlenme ve hazırlanmasında sürat temini için faydalı görüldüğü gibi, Refet Bey'in de Dahiliye Vekilleti sıfatını geçici olarak muhafaza etmesi, bilhassa mıntıkası dahilinde asayişin temini ve ahaliden hayvan ve malzeme toplamak suretiyle vücuda getirmeye mecbur olduğu süvari teşkilatını bir an evvel şekillendirmek için Iüzumlu idi.
Süratle Muntazam Ordu ve Büyük Süvari Kütlesi Vücuda Getirmek Ve Gayri Muntazam Teşkilat Fikrini Ve Siyasetini Yıkmak Kararı
Efendiler, 8 Teşrinisani [Kasım] 1920'de Fuat Paşa Ankara'ya geldi. Karşılamak için bizzat istasyonda bulunuyordum. Fuat Paşa'yı omuzunda bir filinta olduğu halde Kuvayi Milliye kıyafetinde gördüm. Batı Cephesi Kumandanı'nı bu kıyafete rağbet ettiren fikir ve zihniyet cereyanının bütün Batı Cephesi üzerinde ne derece ileri bir tesir yapmış olduğunu anlamak için artık tereddüde mahal kalmamıştı. Onun için Fuat Paşa'ya kısa bir değerlendirmeden sonra, yeni alabileceği vazifeyi söyledim. Memnuniyetle kabul etti. Aynı günün gecesi İsmet ve Refet Paşaları davet ederek yeni vaziyet ve vazifelerini kararlaştırdık. Kendilerine verdiğim kati direktif, "süratle muntazam ordu ve büyük süvari kütlesi vücuda getirmekten" ibaret idi. Bu suretle 1920 senesi Teşrinisanisi'nin [Kasım'ının] sekizinci günü "gayri muntazam teşkilat fikrini ve siyasetini yıkmak kararı" fiil ve tatbik sahasına konulmuş oldu.
Mustafa Kemal Atatürk