
Eğitim bir toplumda ideoloji, bilgi ve hüner aktarma işlevlerini görür. Bundan dolayı bütün siyasi iktidarlar yeni insan ve yeni toplumu yaratırken öncelikle eğitim kurumlarında ve eğitim programında değişikliğe gider. Kurulacak yeni siyasal düzenin sigortası ve geleceği, o siyasal düzenin insanını yaratmaktır. Her siyasi iktidarın eğitim programı ve yarattığı araçlar, yaratılmak istenen toplum düzeninin önemli göstergelerinden birisidir. Türkiye’de üniversite eğitimini, işleyişini ve gelişimini de bu doğrultuda değerlendirmek, dönemsel siyasi koşullarla bağını kurmak gerekir.YÖK İLE GELEN PİSLİKLERYüksek Öğretimi denetim altında tutmak için kurulan YÖK, bilim düşmanlığının ve anti demokratik uygulamaların merkezi olan bir kurum olduğunu kurulduğu günden beri defalarca ispatladı. Bilim düşmanlığı, sözde bilim adamları tarafından ödüllendiriliyordu. Yine aynı bilim adamları türbanın üniversiteye girmesi gerektiğini ısrarla vurguluyor, ancak hayata geçiremiyorlardı.YÖK eliyle yükseköğretimde katı ve sert disiplin uygulamaları getirilmiş, bu uygulamalarda süreklilik sağlanmıştır. Üniversitelere ve öğrencilere siyaset yasaklanmak istenmiş, ağır cezalar getiren yönetmelikler hazırlanmıştır. Yıllardır süren mücadelelerle bu konuda haklar geri alındıysa da, YÖK çıkardığı yeni yönetmeliklerle üniversite öğrencisi ile kavga etmeye devam etmektedir.Üniversite özerkliği çok yönlü olarak zedelendi. YÖK başkanı ve rektör merkezli bir yüksek-öğretim hayatı uygulamaya sokuldu. YÖK başkanı ve rektörler padişahlık yetkileriyle donatıldı. Bu görevlere atamalar bizzat siyasiler tarafından yapıldı. Liyakat iktidara yakınlık oldu. Üniversitede demokrasi nostalji oldu. Tepeden inme müfredat ve çalışma tarzıyla, eğitim bütünlüğü zedelendi, öğretim üyeliği sıradanlaştırıldı. Bu sebeple YÖK karşıtı tavır, bilim adamlığının ölçülerinden birisidir. Üniversite öğretim üyelerinin iş güvenliği zarar gördü. İhtiyaçlar gözetilmeden tepeden yapılan atamalarla düzensizlik yaratıldı. Üniversiteler mali denetim altına alındı. Bilimsel faaliyetlerde piyasa faydası gözetildi. Sipariş usulü üretim anlayışı yerleşti. Kaynaklar azaltıldı. YÖK’ün bu uygulamaları yüzünden akademik faaliyetler üniversite dışına kaymış oldu. Üniversite dışı bilimsel kuruluşlar ve yurt dışına giden bilim adamları daha fazla bilimsel çaba içine girdi. Yükseköğretim kurumlarında öğretimin kalitesi düşürüldü. Fakültelerin başarısı, mezun ettiği öğrenci sayısıyla ölçülür duruma getirildi. Yükseköğretime ilişkin kurallar tam bir yazboz tahtası haline geldi. Hayatla bağı olmayan, toplumsal ihtiyaçları gözetmeyen kurum, yama yaparak sürekliliğini sağlamaya çalıştı.Özel üniversiteler meşrulaştı,paran varsa okursun anlayışı yerleştirildi. Üniversiteler, öğrencilere geleceksizlikten başka bir şey sunamaz hale geldi. Üniversite öğrencisi ileride ne yaparım kaygısıyla yaşar hale geldi. Sürekli değişen yapboz sınav sistemleriyle öğrenci bireysel çıkarını üst seviye de tutan bir duruma sürüklendi. Öğrenci aktif yurttaşlık bilincinden uzaklaştırılıp, harç parasını çıkarmakla uğraşan, ezber kalıp kitaplardan bilim öğrenerek gelecek hayali kuran bir duruma düşürüldü. Üniversiteler piyasanın ihtiyaçlarını gözettiği için, üniversite öğrencisinin geleceği de kimseyi ilgilendirmiyor, uygun planlamalar yapılmadığı için diplomalı işsiz orduları her geçen gün daha da büyüyor.Sinan SungurTGB Genel Sekreter Yardımcısı tgb.gen.tr