
Gerek tarihi gerek coğrafi koşulların zorlaması sebebiyle Suriye, tarihin her keskin dönemecinde üstlendiği rolle insanlığın geleceğinin çizilmesinde belirleyici bir etki yaratmış. Kraliçe Zenobia, Batı Asya’da Roma İmparatorluğu’nu dize getirdi. Salih el-Ali, işgalci Fransızlara kök söktürdü. Selahattin Eyyubi, Haçlı ordusunu un ufak etti. Emperyalist saldırganlığın keskinleştiği, savaşların niteliğinin farklılaştığı, sırttan hançerlemenin meşruiyet kazandığı bu dönemde Suriye yine direniş cephesinde. Yine dize getiriyor, yine kök söktürüyor, yine un ufak ediyor.
6-10 Nisan 2015 tarihleri arasında Devrimci Gençlik Birliği’nin davetine istinaden birliğin 9. Genel Kongresi'ne katılmak üzere Türkiye Gençlik Birliği heyeti olarak Şam’daydık. 4 gün boyunca edindiğimiz izlenimleri aktarmanın ve ülke kamuoyuna bu izlenimleri yansıtmanın gerekli olduğu kanısındayım. Nitekim içimizdeki işgal kuvvetlerinin hayallerini bir bir yıkıyor Şam. Siyasi ihtirasları doğrultusunda halkını yalanlarla besleyen bir yapının vücut bulduğu bir ülkede bu coğrafyanın devrimcileri olarak gittik Şam’a. Bu yalanları bir bir ortadan kaldırmak, direniş cephesini kuvvetlendirmek, direnişi tüm Batı Asya’da örmek ve emperyalizme karşı bir mevziide yek vücut halinde bir araya getirmek Mustafa Kemal devrimcilerinin 21. yüzyıldaki görevidir. Biz bu görevi üstlendik.
6 Nisan günü öğlen saatlerinde uçakla İstanbul’dan Lübnan’ın başkenti Beyrut’a geçtik. Beyrut’tan kara yoluyla Şam’a doğru yola koyulduk. Bir zamanlar “Doğu’nun Paris’i” denilen Beyrut’un ara sokaklarından, Lübnan Hizbullahı’nın direniş merkezlerinden, İsrail’in 2006’da vurduğu ve yerle bir ettiği viyadüklerden geçtik. Savaşın şiddetli safhalarını atlatmış Al Jdeideh sınırından Suriye’ye girdik ve o andan sonra direnişin asıl mevzisindeki atmosferi solumaya başladık.
Al Jdaideh’ten Suriye’nin iç kısımlarına, Şam’a doğru ilerledikçe kontrol noktaları gözle görülür bir biçimde sıklaşıyor. Bizi Beyrut’ta karşılayan ve bizlere Şam’a kadar eşlik eden BAAS Partisi yöneticisinin kontrol noktalarında Türk heyetini Şam’a götürdüğünü belirtmesi askerlerde büyük bir şaşkınlık yaratıyor. Sonrasında neden Suriye’de bulunduğumuzu açıklaması üzerine yüzlerinde bir gülümsemeyle karşılaşıyoruz. Selamlaşıyor, yola devam ediyoruz.
Savaş halindeki bir ülkeyi, 21 milyon nüfusluk bir kitleyi bir arada tutan şey nedir? Tarihin her döneminde iktidarın kaynağı, egemenliğin ait olduğu erk kitleleri bir arada tutmayı başaran esas öğe olarak kendini göstermiş. Osmanlı’da egemen olan padişahtı, o “zillullah-ı fil alem” (Tanrının yeryüzündeki gölgesi) idi. Halk onun sıfatında bütünleşmişti. Ulus kavramının ortaya çıkması, ulus devlet teorisinin yayılması, egemenliği Çarlık Rusya’da çardan, Osmanlı’da padişahtan aldı. Ulus, esas erk olarak kendini gösterdi. Bir diğer deyişle artık egemenlik kayıtsız şartsız milletindi.
Suriye’de egemenlik Suriyelilerindi. Bu bağlam altında egemenliğin sembolleri, kitleleri bir arada tutan esas öğenin yansımaları Şam’a giden yolda ve Şam’ın içerilerinde attığımız her adımda bizi karşıladı. Dört bir yanda Suriye bayrakları dalgalanıyor, radyolarda Suriye ve vatan nidaları atan şarkılar, marşlar çalınıyordu. Şehrin dört bir yanında Suriye halkının meşru lideri Beşar Esad’ın fotoğrafları bulunuyordu.
7 Nisan günü Devrimci Gençlik Birliği’nin kongresi görkemli bir açılışa sahne oldu. Devrimci Gençlik Birliği Başkanı Ma’an Aboud’un açılış konuşmasıyla başlayan törenler, Arap Öğrenci Birliği temsilcilerinin ve BAAS Partisi Genel Sekreteri Hilal Hilal’in konuşmasıyla devam etti. Konuşmasında Beşar Esad’ın mesajına da yer verdi Hilal Hilal. Esad “Vatanın kapılarında direnecek gençler sizlersiniz!” diyordu. Yapılan konuşmalarsa zaman zaman sloganlarla kesildi. “Kanımızla, canımızla sana fedayız Beşar!” ve “Allah, Suriye, Beşar bize yeter!” sloganları salona hakimdi. Konuşmalar sonrasında Kraliçe Zenobia’dan günümüze Suriye’nin tarihinin anlatıldığı bir gösteri gerçekleştirildi.
Tüm bu etkinlikler, savaş içerisindeki bir halkın tarihine ve ulusal değerlerine böylesine sarılması bana “Tarihimizle yüzleşelim!” yaygarası altında politik hedefler güden ülkemiz liberal solunu anımsatıyordu. Sonradan Al Baas Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Abdullatif Oumran’dan bu liberal ihanete Suriye’de “çocuk solculuğu” dendiğini öğrendim.
8 Nisan sabahı BAAS Partisi Genel Sekreteri Hilal Hilal ile görüştük. Dünya Anti-Emperyalist Gençlik Birliği Genel Sekreteri ve Türkiye Gençlik Birliği Genel Başkan Yardımcısı Elif İlhamoğlu arkadaşımız örgütümüzün Suriye ile dayanışma mesajlarını iletirken, görüşmemiz boyunca Hilal Hilal’in söyledikleri Suriye Devleti’nin Türkiye’ye yaklaşımı konusunda çok önemli detaylar içeriyordu. “Türk halkı hep bizlerle birlikteydi, halkın hükümetin aksine tavır aldığının bilincindeyiz” dedi Hilal. Sınırın her iki tarafında da akrabaların bulunduğunu, son sözü yine halkın söyleyeceğini belirten Hilal, “Bizler AKP’nin iyi şeyler yapmasını çok isterdik. Onlar sahip oldukları dar görüş sebebiyle Suriye’yi yıkabileceklerini düşündüler. Ancak yanıldılar. Bizler Türk halkının huzurlu ve bağımsız yaşamasını temenni ediyoruz” dedi.
Hilal Hilal’le yaptığımız görüşme sonrası kurultayın ikinci gününe katılmak üzere Şam’ın 15-20 kilometre dışında bir bulunan bir konferans salonuna doğru yola koyulduk. Kongrenin ikinci gününde açılış, Suriye’ye ülke dışından gelen örgüt temsilcilerinin kouşmalarıyla yapıldı. Dünya Anti-Emperyalist Gençlik Birliği adına Elif İlhamoğlu arkadaşımız önemli bir konuşma gerçekleştirdi. 10’un üzerinde ülkeden gençlik örgütlerinin bir araya gelerek oluşturduğu Dünya Anti-Emperyalist Gençlik Birliği adına Elif İlhamoğlu kongreyi selamladı ve şu sözleri sarf etti: “Evet, Amerikan’ın günleri bitiyor. Bizim günlerimiz başlıyor. Vatanseverlerin, devrimcilerin, direnen halkların günleri başlıyor. Artık yalnızca direnişte değiliz, taarruza geçiyoruz ve emperyalistlerle işbirlikçilerini bu büyük taarruz ile topraklarımızdan temizleyeceğiz.” İlhamoğlu’nun konuşması aralıklarla “Erdoğan yıkılsın!” sloganlarıyla kesildi.
Türkiye Gençlik Birliği adına örgütün Uluslararası İlişkiler Bürosu Sekreteri olarak ben, verdiğimiz mücadelenin emperyalizme karşı devrimci dayanışmayı, her türlü etnik ve mezhepsel ayrışmayı bir kenara itmeyi ve kardeşliğin kutsallığını öne çıkarmayı gerekli kıldığını belirttim ve ekledim: “Birlikte yürümeyi, el ele mücadele vermeyi, Suriye’nin kurtuluşunun Lübnan’dan Suriye’den ve Türkiye’den, Yemen’in kurtuluşunun İran’dan ve Ortadoğu’daki tüm anti-emperyalist kuvvetlerden geçtiğini görecek, yumruğumuzu emperyalizme karşı sımsıkı sıkacağız.”
Konuşmalarımızın ardından Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti Yüksek Halk Meclisi Üyesi ve Kim Il Sung Sosyalist Gençlik Birliği Başkan Yardımcısı Jong Yong Won, Kore ile Suriye’nin bugün aynı cephede yer aldığını belirtirken Venezuela Komünist Gençliği adına konuşan Gabriel Aguirre, Suriye halkı gibi Venezuela halkının da bugün sokaklarda olduğunu söyledi.
Aynı günün akşamı Arap Öğrenci Birliği’nin öncülük ettiği bir kampanyanın basın açıklamasını gerçekleştirdik. Kampanya Suriye’ye yönelik uluslararası siyasi ve ekonomik platformda uygulanan yaptırımların ve ambargoların kaldırılmasını hedefliyor. Türkiye Gençlik Birliği olarak bu kampanyayı kayıtsız şartsız desteklediğimizi belirttik. Suriye’nin mücadelesinin emperyalizme karşı verdiğimiz mücadelede büyük bir dayanak noktası teşkil ettiğini aktardık.
9 Nisan’ı Suriye Öğrenci Birliği Uluslararası İlişkiler Bürosu Başkanı Arsheed Sayasneh, Al Baas Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Abdullatif Oumran, Suriye Televizyonu Türkçe Haber Bölümü Başkanı Ahmed İbrahim ve Suriye’nin ünlü sanatçılarından Badie Jahjah ile yaptığımız görüşmelerle geçirdik. Bu temaslarımız bağlamında siyasi kapsamda değerlendirdiğimizde Al Baas Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Abdullatif Oumran’ın açıklamaları çok dikkat çekiciydi. Abdullatif Oumran, AKP hükümetinin kendilerini aldattığını, çatışmalar başladığında çeşitli siyasi hamlelerle zaman kazanmaya çalıştığını belirtiyor ve şöyle diyor: “Suriye’de olaylar başladığında AKP’den tavırlarını ortaya koymalarını istedik. Onlarsa önlerinde bir seçim dönemi olduğunu, Doğu ve Güneydoğu’daki İslamcı kesimin oylarını almak için seçime kadar Suriye üzerine bir şey diyemeyeceklerini ancak kalplerinin bizlerle birlikte olduğunu belirttiler. Bize yalan söylediler.” Oumran, AKP hükümetinin ve Erdoğan’ın, Suriye’ye yönelik işlediği hatalı ve düşmanca politikaların yakın gelecekte Türkiye içerisinde çeşitli tehlikelere sebep olabileceğini belirtti ve “Bizler dostlarımızın bizim yaşadıklarımızı yaşamasını hiç bir zaman arzu etmeyiz.” dedi.
Şam’da bulunduğumuz süre içerisinde Şam’ın hemen yakınlarındaki Yarmuk Kampı’ndan çatışma sesleri gelmekteydi. 1948 Arap-İsrail Savaşı’ndan kaçan Filistinliler için inşa edilen Yarmuk Kampı, Nusra Cephesinin desteği ile Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) tarafından büyük oranda ele geçirilmişti. Yetkililer Suriye ordusunun Yarmuk Kampı içerisindeki teröristlere yönelik operasyonlar yaptığını belirtiyorlardı.
Suriye’deki son günümüzde Suriyeli, Lübnanlı, Venezuelalı ve Koreli dostlarımız bizleri uğurladı. Özgürlükleri için mücadele veren güzel insanların ülkesinden, uluslararası dayanışma temennileriyle ayrıldık. Hiç şüphesiz, geleceği bizler inşaa edeceğiz. Geleceği mazlum milletler zalimlere karşı verdikleri mücadeleyle şekillendirecekler. Buna olan inancımız sorgulanamaz. Bizler için bu aralıksız mücadele Batı Asya’nın kaderinde kritik bir safhayı teşkil etmektedir. En kuvvetli cepheyi örmek adına yolumuza devam ediyoruz, devam edeceğiz.
Mert Can YILMAZ
TGB Uluslarası İlişkiler Bürosu Sekreteri