TGB 19 Mayıs 2006'da kuruldu. TGB'nin kurumsallaşması, büyümesi, Türkiye tarihinin "en kapsamlı, en geniş, en örgütlü" gençlik kuruluşu haline gelmesi için gençlik hareketi ve halk hareketi içinde pişmesi gerekecekti.
Yüzlerce eylem var. Ama meselenin özünü kavratacak eylemleri sıralamak yeterli olacaktır.
İşte, TGB'yi TGB yapan 10 eylem:
1. Mehmetçik Eylemleri - Ekim 2007
AKP`nin iktidara geldiği dönemde bitme noktasına gelen PKK terörü, yeniden hayat bulma imkânını bu iktidar döneminde buldu. ABD, Türkiye`de milli devleti yıkma hedefi doğrultusunda, AKP ve PKK`ya alan açıyordu. Gladyo, F-tipi çetenin operasyonel gücü ve AKP eliyle, Türk Ordusuna kumpas kurarken, terörle mücadele eden subayların zindanlara atılma süreci başlıyordu.
Bu süreçte PKK saldırıları ve birbiri ardına gelen şehit Mehmetçikler, Türk Gençliğinde büyük tepki doğurdu. Bu tepkiye doğru bir biçimde örgütlü önderlik eden TGB, 2007 Ekim`inde on binlerce üniversiteli gencin katılımıyla Mehmetçik Eylemleri’ni gerçekleştirdi. Ana slogan "Mehmetçiğin Katili Amerika" ve "Türk-Kürt Kardeştir ABD-PKK Kalleştir" idi. Doğru eylem, doğru slogan on binlerce genci birleştiriyor ve yalnızca "tepkisel milliyetçilik" ile başarılamayanı, doğru hedef ve program ifade eden eylemlerle başarıyordu. Ergenekon Tertibinin kumpasçıları, işte bu yüzden TGB`nin Mehmetçik Eylemlerini iddianameye suç olarak yazdı ve yargılamaya kalktı.
2- İstanbul-Ankara Yürüyüşü, 16-17-18-19 Mayıs 2008
2008 yılı başları TGB için yeni bir büyüme dönemiydi. TGB Mayıs ayında bir büyük yürüyüş kararı aldı. 16-19 Mayıs tarihleri arasında İstanbul`dan Ankara`ya, Kocaeli, Yalova, Bursa, Eskişehir hattından yürüdü. 4 gün boyunca gittiği her şehri ayağa kaldıran, umut aşılayan ve gençlik halk dayanışmasını pekiştiren bir yürüyüştü bu. 4 gün boyunca 1000 genç bütün zorlukları el birliğiyle aşarak, yürüyüşü Ankara`da başarıyla tamamladı. Bu yürüyüş, TGB`nin emekçi, paylaşımcı, coşkulu, neşeli, cesur kültürünün kökleşmesi açısından, uzun yılar sürecek bir etki yarattı.
3- Diyarbakır Okul Kampanyası, Yaz 2010
TGB GYK toplantısında ağalığa karşı mücadelenin simgesi olan Aslanoğlu köyünden bir mektup aldık. Köy, zorbalığın baskısı altındaydı. Ağanın adamlarının defalarca kurşun yağmuruna tuttuğu köyün bir önceki muhtarı Muhiyettin Öksün katledilmişti. Köylüler, güvenliklerini bir şekilde sağlıyorlardı. Ama gelecek endişeleri büyüktü. Çocukları okula gidemiyordu. Köy okulu harebeydi. Öğretmenin kalacağı yer de. Atanan öğretmenler köyde 1-2 aydan fazla kalamıyordu. Mektupta köylüler soruyordu: Acaba TGB yardımcı olabilir mi?
Görev bildik!
Yoksul, emekçi ve onurlu Kürt emekçisi çağırmıştı bizi. Damlarında Türk Bayrakları dalgalanan evlerine buyur ettiler biz gençleri. Bürokratik zorluklar, inşaat malzemesi bulmak, nakliye işçilik... Zorluklar büyüktü. Ama zorlukları aşma irademiz daha büyük. İnşaat malzemeleri için bütün yurda çağrı yaptık. Destek istedik. Başarılı bir duyuru çalışması yürüttük. Halkımızın desteği büyük oldu.
Peki, İşçilik? O iş TGB'lilerindi. Türkiye'nin bütün üniversitelerinden 200 genç inşaat işçiliğini yaptık. Kürt köylüsüyle kucaklaştık. Bölücülüğün değil, birlik ve kardeşliğin rüzgârlarını estirdik, Bismil ovasında. Kardeşlerimizle, ağabeylerimizle, ablalarımızla beraber haykırdık: Yıkılsın Ağalık Yaşasın Cumhuriyet!
4- Referandum, Ağustos-Eylül 2010
Diyarbakır'da okul yaparken, AKP'nin "Anayasa Değişikliği Referandumu" haberleri gündeme geldi. Sıradan bir değişiklik değildi bu. AKP, yargı bağımsızlığının ipini çekme eylemine girişmişti. Müthiş bir yalan bombardımanı devredeydi. İleri Demokrasi geliyordu. Cumhuriyeti yıkma eyleminin adlandırması buydu. Fazlasını isteyenler, "Yetmez Ama Evet" diye çıktılar meydana.
TGB için görev, "Hayır Cephesi"ni örmekti. Yoğun bir emekle çalıştık. YARSAV başta olmak üzere, pek çok Demokratik Kitle Örgütü ile birlikte mücadele ettik.
TGB, "Hayır Cephesi"nin en coşkulu, güler yüzlü ve etkin örgütü oldu. Hazırladığımız "Hayır Klipleri" internette milyonlarca kişi tarafından izlendi. Sosyal Medya olgusu yeni yeni gündeme gelirken, politik mücadelede nasıl etkili kullanılabileceğini ortaya koymuştuk. Muhalefet partilerinin pek de aktif olmadığı koşullarda, % 42'lik bir "Hayır Cephesi" oluşmasında TGB'nin rolü büyüktü.
5- Özerk Üniversite Yürüyüşü, 12 Mart 2011
2011 yılı TGB için bakan kovalama yılıydı. AKP iktidarının temsilcileri bakanlar, yıkamadıkları son kale olan üniversitelere gözünü dikmişti. Yarattıkları ablukanın ve YÖK eliyle kurdukları baskının onlar için yeterli olduğuna inanmışlardı. Lakin yanıldılar.
TGB, Cumhuriyet düşmanlarının Cumhuriyet üniversitelerinde yeri olmadığını gösterdi. Başbakanı, bakanları üniversitelere sokmadı. Bazıları arka kapılardan çevik kuvvet eşliğiyle zorlasa da protestolardan kurtulamadı. Hızla kaçmak durumunda kaldı. Çok azında, bakanlar, üniversiteyi neredeyse boşaltarak girip, boş salonlarda 2 cümle kurup, kendini daha da rezil etmeyi başardı tabi ki.
Bu rezaletlerden en göze çarpanı, AKP’nin Sağlık Bakanı’nın, protesto şokuyla, basın mensuplarına yakınırken, “Yaşasın Türkiye Gençlik Birliği denilen grup… ” diye söze başlaması oldu. Sağlık Bakanı’na bile TGB’nin marka sloganını attırdık, diyebiliriz. Bu sloganların çok daha kitlesel bir şekilde haykırıldığı eylem ise, 12 Mart 2011’de İstiklal Caddesi’nde gerçekleşti. Yirmi bin genç, “Özgür Bilim, Özerk Üniversite, Tam Bağımsız Türkiye” ana sloganıyla yürüdü. Bu yürüyüş, gençliğin büyük ayağa kalkışının başlangıç eylemlerinden birisi oldu. TGB’nin gençlik kitlelerine önderliğini perçinledi.
6- Amerikan Askerine Çuval Eylemi, 20 Ekim 2011
Türkiye Gençlik Hareketi tarihi, denilebilir ki emperyalizme karşı mücadele tarihidir. Özellikle son 60 yılda, Türkiye’nin bağımsızlığını yok eden, bütün insanlığın baş belası emperyalist devlet ABD karşıtı eylemler, en etkili gençlik eylemleri olmuştu. 1968’te Türk Gençliği’nin, Amerikan askerlerini Dolmabahçe’den denize döktüğü eylem, 68’in simge eylemiydi.
4 Temmuz 2003 günü, Türkiye tarihine karar bir leke olarak geçmişti. Irak’ı işgal eden ABD askerleri, Süleymaniye’de Türk askerlerinin başına çuval geçirmişti. Türk Milleti’nde büyük öfkeye sebep olan bu utanç verici durumda, Tayyip Erdoğan, ABD’ye nota verilmesini isteyen halkın talebiyle “o nota müzik notası değil.” diyerek dalga geçmişti. Genelkurmay Başkanı Özkök ise “ABD askerinin rutin bir uygulaması” diyerek, çuval olayına tepkisiz kalacaklarını ilan etmişti.
Ama Türk Gençliği tepkisiz kalmayacaktı. Bu utançtan Türkiye’yi kurtaracak eylem TGB’den geldi. 20 Ekim 2011 günü, Irak’ta 1 Milyon insanı katleden Amerikan askerlerini taşıyan gemi, Bodrum’a eğlenmek için demir attı. Attıkları demiri tahminlerinden önce topladılar. Askerlerin geldiğini haber alan TGB yöneticileri, 2 Amerikan askerini Bodrum sokaklarında yakaladı. Sembolik bir eylemle protesto edeceklerini, korkmamalarını söyleseler de askerler kaçtılar. Biri izini kaybettirse de bir ABD askeri TGB’lilere yakalanmıştı. Amerikan askerine çuval geçirildi. Sonra un çuvalını başından kaldırıp, unlu yüzünü temizlerken, yine kaçtı Amerikalı. Ama ABD ordusuna mesajımızı vermiştik. Eylem bütün Türkiye’de ve dünyada ses getirdi. Özellikle, emperyalist saldırıya karşı mücadelenin merkezleri olan Ortadoğu, Asya ve Güney Amerika milletleri ve halkları, TGB’nin eylemini coşkuyla karşıladı.
Çuval eylemleri devam etti. Kürecik radar üssündeki askerlerin kaldığı otelin önüne 300 TGB’li baskın yapıp, yüzlerce çuvalı otelin önüne ve etrafına doldurduk. İskenderun’da bu sefer çuvalı 2 NATO askeri daha tanıdı. Bu eylemler amacına ulaştı. Katil NATO’nun askerlerinin ve ABD askerlerinin 6 ay boyunca çarşı izinleri iptal edildi.
7- Viva 19 Mayıs* Uluslararası Gençlik Buluşması, 17-18-19 Mayıs 2012
TGB’nin adını Türkiye’de duymayan kalmamıştı. Ünü bütün dünyaya yayılıyordu. 20 ülkenin başkentlerinde yaşayan Türk Gençleri de TGB çatısı altında birleşmişti. Ayrıca dünya çapında gençlik örgütleri TGB’yi uluslararası etkinliklere çağırıyordu. İlk önce Lübnan gençliği, İsrail’i ilk kez kara savaşında yendikten sonra TGB’yi Anti-Emperyalist Forum’a, Türk Gençliği’ni temsilen çağırdı. Libya’ya davet edildiğimizde, NATO uçakları bombardımanı altındaydı. Korkmadık gittik. Emperyalizmin en vahşi müdahalesine uğrayan Suriye gençliği de TGB’yi konuk etti. 2011’de Meksika’da düzenlenen büyük gençlik buluşmasında da yerimizi almıştık. Çuval eylemlerimiz başta olmak üzere, TGB’nin anti-emperyalist eylemleri Mazlumlar Dünyası’nda ses getiriyordu, Emperyalist merkezlerde de. Alman Parlamentosu içi bile TGB’nin eylem alanıydı. Kürecik radar üssüne karşı, haykırışımız, Alman Parlamentosu duvarlarında yankılanmıştı.
TGB, 17-18-19 Mayıs tarihlerinde, dev bir Uluslararası Gençlik Buluşması organize etti. İsviçre’den Lübnan’a, Fransa’dan Suriye’ye, Mısır’a kadar 20 ülkeden gençlik örgütleri temsilcilerini İstanbul’da bir araya getirdik. Bu büyük buluşmayı organize ederken, AKP hükümetinin yeni bir icraat ilanı, Türk Gençliği’nde yeni bir öfke dalgasına sebep olmuştu. Hükümet 19 Mayıs kutlamalarını yasakladığını ilan etmişti. AKP, mezar kazıcılarına, Türk Gençliği’ne, meydan okuyordu. Kabul ettik. Hodri meydan dedik. Kutlama yasağını kaldırıyoruz diye ilan ettik. 19 Mayıs günü “Gençliğin Diriliş Günü” yürüyüşüne gençliği ve halkımızı davet ettik.
Viva 19 Mayıs etkinliği hazırlıklarına hız verdik. 3 gün süren “Uluslararası Gençlik Sempozyumu” sonrası 19 Mayıs 2012 günü Türkiye tarihinde, bir gençlik örgütünün çağrısıyla gerçekleşen en kitlesel yürüyüş yapıldı. Tünel’den Taksim meydanına yüzbinler sığmıyordu. Çağrının hakkı verilmişti. Kutlama yasağı kalkmış, gençlik dirilmişti. Emniyet’in verdiği rakamla 300.000 genç, İstiklal Caddesi’nden Dolmabahçe’ye akmıştı. Yürüyüşün sonrasında Küçükçiftlikpark’ta “Geleceğe Söylenen Şarkılar-Uluslararası Gençlik Şöleni” yapıldı. Latin Amerika’nın efsane grubu İnti İlimani, Balkanlar ezgileriyle bizi buluşturan Agushevi Orkestar, Karmate, Grup Çığ ve Mir Sanat Topluluğu sahne aldı. Dev yürüyüş, muhteşem bir şölenle son bulurken, TGB yalnızca gençlik hareketinin değil, halk hareketinin önder gücü olduğunu gösteriyor, yalnızca ülke çapında değil, dünya çapında ses getiriyordu.
8- Seferberlik Buluşması, Ulus, 29 Ekim 2012
AKP’nin emperyalizm işbirlikçisi, Cumhuriyet düşmanı ve gerici icraatları büyük tepki topluyordu. Halk hareketinin büyüyen gücü bu sefer kendisini başkentten gösterecekti. Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) ve Türkiye Gençlik Birliği (TGB) öncülüğünde 40’a yakın Demokratik Kitle Örgütü Vatan ve Cumhuriyet Birlikteliği adı altında bir platformda birleşerek, 29 Ekim 2012 günü, Ulus’ta, İlk Meclis önüne toplanma çağrısı yaptı. Hükümetin korkusu büyüktü. Ankara Valiliği, buluşmayı yasakladığını ilan etti. Ancak, platform geri adım atmamıştı: “Hiç kimse Cumhuriyet Bayramı’nda halkın buluşmasını engelleyemez” diyerek haklı ve meşru eylemini savundu.
150 TGB’li, 23 gün boyunca Ankara’yı abluka altına aldı. Girilmedik sokak, kapısı çalınmadık ev kalmamıştı Ankara’da. TGB, başkenti “Seferberlik Buluşması”na çağırıyordu. Valilik son güne kadar, eyleme, buluşmaya ve yürüyüşe izin vermeyeceğini söyledi durdu.
29 Ekim 2012 günü sabah erken saatlerden itibaren, Ulus Meydanı kalabalıklaşmaya başlamıştı. Binlerce polis ise Ulus’a çıkan bütün caddelere barikat kurmuştu. Engelleme çabaları boşunaydı. 2 cadde üzerindeki barikatlardan kontrollü geçişe izin vermek durumunda kalmışlardı. Esas yığınağı ise İlk Meclis önüne yapmışlardı. İlk Meclis’in bulunduğu caddenin giriş ve çıkışı başta olmak üzere binlerce Çevik Kuvvet ve onlarca TOMA yerini almıştı. Talimat kesindi. Caddeye bir kişi bile alınmayacaktı. Ama halk akın akın geliyordu meydana. Sığmıyordu taşıyordu dalga dalga. Halk kitleleri barikatları zorluyordu. Ve polis saldırıya geçti. Yüzlerce biber gazı kapsülü, yüzbinlerin üstüne üstüne atılıyordu. TOMA’lardan sıkılan suyla halkın direnci kırılmaya çalışıldı. Ama nafile.
Halk yoğun saldırılarda dikkatlice geri çekiliyor, sonra dalga dalga çarpıyordu barikata. Ankara halkı televizyonlardan izlemedi saldırıyı. Alana yürüyordu kitleler. İlk barikatlar dıştan içe yıkıldı. Alana koşan halk, Ulus-Sıhhiye hattı üzerindeki barikatı devirdi ve Ulus’a yığıldı. Sonra, İlk Meclis önüne çıkan caddenin Anıtkabir’e doğru çıkışı yani alana en uzak kısmından yıkıldı barikat. Ulus Meydanı’nda halkın direnci kırılamıyordu. Kalan son barikat, İlk Meclis önündeki barikattı. İlk Meclis önündeki cadde: CUMHURİYET CADDESİ’nin 2 tarafından koşan halkın arasında kaldı polis barikatı. Halk kitlelerinin önünde TGB’liler, barikatları dümdüz ettiler. Cumhuriyet Caddesi’nde Cumhuriyet Bayramı’nda bir destan yazılmıştı. Anıtkabir’e akan halk AKP’ye unutulmayacak bir ders vermişti. Gençlik halk hareketinin süvari gücü olduğunu dosta düşmana gösterdi.
9- Silivri Kuşatması, 8 Nisan 2013
Türk Ordusu’na ve Türkiye’nin vatansever, devrimci birikimine kurulan kumpas, Özel Yetkili Mahkemeler eliyle yürütülüyordu. Ergenekon, Balyoz vb. davalarda, uydurma belgeler, dijital sahtecilik, gizli tanıklar eliyle yürütülen bir mahkeme terörüydü bu. Tutsaklar, hapishanelerinin içinde devam eden bir sözde yargılamaya tabi tutuluyordu. Cumhuriyet Hukuku değil, Gladyo hukuku devredeydi. Çürümüş Mafya-Tarikat-Gladyo Rejimi’nin en rezil, en pespaye yüzüydü, Silivri Mahkemeleri. Korku İmparatorluğu’nun başkentiydi. Ama aynı zamanda o imparatorluğun yıkıldığı merkez oldu.
İlk büyük eylem 13 Aralık’taydı. Yine devrildi barikatlar. Mahkeme ertelendi. 8 Nisan 2013 duruşması, savunmaların doğru düzgün yapılamadığı koşullarda “mütalaanın açıklanacağı duruşma olacak” dendi. Sözde Mahkeme’nin derdi hukuk değil, Türk Ordusu’nu, vatansever ve devrimci aydınları uydurma gerekçelerle tutsak etmek ve Cumhuriyet’i çökertmekti. Ama halktan ve gençlikten korkuyorlardı.
8 Nisan 2013 günü için Silivri’de buluşma çağrısı yaptık. 5 N 1 K. Bir eylem kimle, nerede, ne zaman, nasıl, neden yapılmaz? Sorularının hepsine yanıt verebilecek bir eylemdi. Korku İmparatorluğu’nun tehditleriyle sindirmeye çalıştığı halktı çağrılan, şehir merkezinden kilometre ötede bir hapishane önüne çağrılıyordu halk. Çağrı haftaiçi bir güneydi. Çağrı saati iş saatleriydi. Binlerce çevik kuvvet polisi, jandarma ve özel kuvvetler oradaydı. İnsanı bıçak gibi kesen bir soğuk vardı. Yağmur taneleri iğne batarcasına acıtıyordu insan tenini. Yollar kapalıydı. Yere 50 cmlik demir çubuklarla sabitlenmiş, araları destekli 3 sıra barikat kapatıyordu yolu. Halkın yegâne toplanma alanı çamurlu araziydi. Ama hesap edilmeyen bir şey vardı. Karşılarına aldıkları Çılgın Türklerdi. Bütün zorluklar aşılır, vatan ve devrim aşkıyla…
Aşıldı da. Hiçbir zorluk yıldıramadı halkı. TGB’liler en önde önlükleriyle dizilmişti. Polisin saldırısı beklenmedik değildi. Göğsümüzü halka dönük saldırıya siper etmek için oradaydık. Dakikada 40-50 biber gazı kapsülü ve TOMA’lar eşliğinde 2 saate yakın süren bir çarpışmaydı bu. O amansız ve acımasız saldırı işe yaramadı. Bütün barikatlar, eksiksiz yerle bir oldu. Tarlalardan, yollara ve barikatlara dalga dalga vuran halkın öfkesi karşısında çaresizdiler. O yoğun gaz bulutu mahkeme içine de girmişti. Koşar adım kaçtı, halkın özel etkili gücüyle, özel yetkili mahkeme heyeti.
Arkası, 5 Ağustos 2013 Silivri eylemiyle geldi. 13 Şubat 2014 günü Meclis önünde yıkılan son barikatla verildi halkın hükmü. Tertipler dönemi sona erdirildi. Vatansever, devrimci tutsaklar, bir bir kavuştu özgürlüğüne. Ergenekon, Balyoz… bir bir devrildiler. Şimdi 2014 sonbaharına girerken, son kalanları söküp alacağız zindanlardan.
10- 19 Mayıs Samsun-Ankara Yürüyüşü, 17-18-19 Mayıs 2014
Halk hareketi hiçbir zaman sadece yükselen bir ivmeyle ilerlemez. Dalga dalga büyür. Büyük ve başarılı eylemler silsilesi her daim yeni tecrübelerle sınanarak tarihin çarkını yürütür. Türkiye, dünyayı sarsan Gezi Direnişi’ne ve Haziran 2013 Ayaklanması’na sıraladığımız ve burada sayamadığımız pek çok eylem silsilesiyle geldi. Dirilen gençlik ve halk hareketi kendi gücünü keşfetti. Nihai zaferi getirecek anahtar ise başarının yalnızca örgütlü önderlikle mümkün olduğu gerçeğinin kavranmasında. Halk hareketi bu gerçeği kendi tecrübeleriyle kavrıyor.
TGB’nin 1919 gençle gerçekleştirdiği Samsun-Ankara yürüyüşü, işte bu gerçeği vurgulaması bakımından anlamlıydı. Samsun-Ankara hattını yani vatan ve devrim hattını arşınlayan TGB, halka bu anahtarı işaret etti.
Gençlik bu eylemi, Soma’da Özelleştirme Katliamına kurban verdiğimiz Madenci Şehitlerimize adadı. 3 gün boyunca her durakta halkla kucaklaşan TGB’liler, “Bir Daha Soma’lar Yaşanmasın” diye yürüyoruz dedi. “Madencinin Feneri Sönmeyecek” diye yükselttik sesimizi. “İşçi Gençlik Elele, Tam Bağımsız Türkiye” sloganlarıyla inlettik yurdu. Haykırdık: Biz, gençler olarak halkımıza güveniyoruz. Sizin de bize güvendiğinizi biliyoruz. Başladığımız işi yarım bırakmayacağız.
19 Mayıs 2014 günü Ankara Kızılay Meydanı’na girerken, o büyük güveni yaşadık yeniden. 1919 genci 1919 kadın ve onbinler karşıladı. Halka yıllardır kapatılan Meydanı onbinlerle aldık. Basın açıklaması yapılmasına bile izin verilmeyen meydanda 3 saat miting yaptık. Dersini alanlar, bu sefer saldırmaya cesaret edemedi. Örgütlü önderliğin gücünü en başta hükümet biliyordu. Oradan aktık Anıtkabir’e, halkımızın yetiştirdiği en büyük devrimci Mustafa Kemal Atatürk’e koştuk, 1919 genç. Oradan ilan ettik dosta düşmana; mevzideyiz, zafere yürüyoruz. Durdurabilecek varsa çıksın karşımıza durdursun! Bu gerçeği kafalarınıza vura vura öğreteceğiz:
“Bu Topraklarda Mustafa Kemal’ler Yenilmez!”