Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı, Talat Paşa Komitesi Başkanı ve Türkiye Parlamenterler Birliği Onursal Başkanı Hasan Korkmazcan, dün İstanbul Üniversitesi Atatürkçü Düşünce Kulübü ile Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü'nün düzenlediği “Ermeni Soykırımı Yalanı ve AİHM Zaferi” başlıklı etkinliğe katıldı. Burada yaptığı sunumda Korkmazcan, HDP Genel Başkan Yardımcısı Garo Paylan'ın TBMM'ye sunduğu 'soykırım tanınsın' teklifini, 'terör saldırısı' olarak nitelendirdi.
TBMM’nin terör faaliyetlerine alet edilemeyeceğini vurgulayan Korkmazcan, “Kapatılma aşamasındaki HDP, PKK'nın ABD tarafından sahaya sürülen piyonları etkisizleştirildikçe akıl, vicdan, hukuk düzleminden tamamen kopmaktadırlar. HDP'ye verilmiş olan son görev her türlü ahlak dışı yöntemi kullanarak Türk milletinin birlik ve bütünlüğüne saldırmaktır. TBMM'ye verilen kanun teklifi tamamen bir terör saldırısıdır. ABD'nin Türkiye Cumhuriyeti'ne yönelttiği psikolojik savaş saldırılarının ortadan kaldırılması için TBMM Başkanlığının öncü olması gerekmektedir. TBMM, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve İç Tüzük kurallarına göre hareket etmekle yükümlüdür. Herhangi bir terör, terör faaliyeti, psikolojik savaş eylemine göz yumulamaz.” ifadelerini kullandı.
'MECLİSLER YETKİSİZ'
Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)’nde kazandığı zaferi hatırlatan Korkmazcan, şunları söyledi:
“TBMM hukukun bu alanda verdiği kararı da dikkate almak zorundadır. Bu karar AİHM'de bağlayıcı olarak ve yetkili yargı makamları dışında bütün kurumların yetkisizliğini tescil ederek verilmiştir. Doğu Perinçek-İsviçre Davası'nda verilen karar, Türkiye'ye yönelik sözde soykırım suçlamalarının bir nefret suçu girişimi olarak nitelenmesine yöneliktir. Yasama organımız bu yargı kararının da gösterdiği gibi bir nefret suçunun zemini olarak kullanılamaz. Meclis yönetimi, konusu suç ve yeni bir suç girişimi olan yasadışı bir işleme araç olamaz. Bu arada yürütme organına da önemli bir görev düşmektedir. Sözde Ermeni soykırımını tanıyan ABD Başkanlığı bu kararı geri almadıkça, ABD'nin tavrının düşmanca, terör destekçiliği, ülke ve millet bütünlüğüne saldırı amaçlı olduğunu muhataplarına tebliğ etmektir.”
8 MADDEDE GÖRÜŞ BİRLİĞİ
Konuşmasında AİHM'nin 2. Dairesi'nin 'Perinçek-İsviçre Davası' diye anılan yargılamadaki 17 Aralık 2013 günlü kararını, AİHM Büyük Dairesi'nin 15 Ekim 2015 günlü kararını ve yine AİHM’nin Ali Mercan, Ethem Kayalı, Hasan Kemahlı ile İsviçre Devleti arasındaki davada aldığı 28 Kasım 2017 tarihli kararını anlatan Korkmazcan, bu kararlar ışığında Avrupa yargısında ve hukuk öğretisinde oluşan görüş birliğini şöyle özetledi:
1. Soykırım, bir hukuk kavramıdır, bir suç tanımıdır. AİHM, soykırım tanımına girmekle, aslında 1915 olaylarının hukukî nitelemesini ele almıştır. Başka deyişle, Ermeni soykırımı var mı yok mu konusuna girmiştir. Soykırım kavramı, hukuki bir kavramdır, günlük dilimizdeki kırım, katliam, karşılıklı kırım gibi kavramlardan farklıdır.
2. Soykırım suçunun varlığına, yetkili mahkeme karar verir. Soykırım hükmünde bulunmaya bırakalım cumhurbaşkanlarını, parlamentoları ve hükümetleri, herhangi bir mahkeme bile yetkili değildir. Birleşmiş Milletler 1948 Soykırım Sözleşmesi’ne göre, ancak suçun işlendiği ülkenin mahkemesi veya yetkili Uluslararası Ceza Mahkemesi, soykırım suçunun işlendiğine hükmedebilir.
3. Soykırım suçunu, hükümetler veya kurumlar veya milletler işlemez. Soykırım suçunu, tıpkı adam öldürme, yankesicilik veya hırsızlık suçlarında olduğu gibi bireyler işler. Suça katılmak da bireysel bir eylemdir. Bu nedenle Osmanlı Devleti veya Türkiye Devleti veya hükümetleri veya Orduları gibi tüzel kişilerin ve kurumların “soykırım suçu işlediği” gibi iddialar, Ceza Hukuku'nun temel ilkeleriyle bağdaşmaz.
4. 1915 Olayları'nda soykırım işlendiğine dair yetkili mahkeme kararı yoktur. Ceza Hukuku, bireylerin suç oluşturan eylemleriyle ilgilenir. 1915 yılında işlenen eylemlerin soykırım suçunu oluşturduğuna ilişkin bugüne kadar alınmış bir yetkili mahkeme kararı yoktur. O nedenle “Ermeni soykırımı” iddiaları, bütünüyle hukuk dışıdır.
5. Herhangi bir parlamento, cumhurbaşkanı, hükümet, belediye, üniversite, akademik kurum, dernek, toplantı vb, 1915 Olayları'nda “soykırım yapıldı” yargısında bulunmaya yetkili değildir. Bu tür kararlar, uluslararası hukuka aykırıdır. Hepsi siyasal amaçlı kararlardır.
6. 1915 Olayları “Holocaust” diye anılan Yahudi soykırımından farklıdır, aynı sınıflamaya konamaz. Bilindiği gibi Yahudi soykırımı, yetkili mahkeme kararıyla hükme bağlanmıştı. Oysa 1915 Olayları hakkında bir yargı kararı bulunmuyor.
7. 1948 yılı öncesindeki eylemlerle ilgili olarak soykırım suçu işlendiği hükmü verilemez. Çünkü soykırım suçu, 1948 yılında Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’yle kabul edildi. 1948 yılı öncesinde “soykırım” diye bir suç tanımı yoktu. Kanunsuz suç olmaz ilkesi, çağdaş Ceza Hukuku'nun temelidir. Hiç kimse 1948 öncesi eylemleri nedeniyle soykırım suçundan mahkûm edilemez.
8. Bir tarih konusu olarak 1915 Olayları'nı tartışma özgürlüğü güvence altındadır. Ancak mahkemelerin yetkisini gasp etme özgürlüğü yoktur. Tarihçilerin ve herkesin 1915 olayları konusunda istediği görüşü açıklama özgürlüğü vardır. Ancak 1915 olaylarının soykırım olup olmadığı konusunda, kendisini yetkili mahkeme konumuna oturtup hüküm verme yetkisi yoktur.
AVRUPA'DA KANUN DEĞİŞTİREN KARAR
AİHM'nin Perinçek-İsviçre Davası kararının Avrupa'daki pek çok kurumda etkisi oldu.
Örneğin 25 Ağustos 2016 tarihinde İsviçre Federal Mahkemesi, Doğu Perinçek hakkında Lozan Sulh Ceza Mahkemesinin verdiği mahkumiyet kararını kaldırdı. O kararın gerekçesinde soykırıma ancak yetkili Türk mahkemesinin ve yetkili uluslararası ceza mahkemesinin hükmedebileceği belirtildi.
Yine Fransa Anayasa Konseyi, Fransız Parlamentosu tarafından 2012 Ocak ayında kabul edilen, “Ermeni soykırımını inkar edenlerin cezalandırılmasına dair kanunu” anayasaya ve düşünceyi ifade özgürlüğüne aykırı olduğu gerekçesiyle iptal etti.
Fransa Meclisi, Cumhurbaşkanı Hollande’ın talimatıyla hazırlanan yasa tasarısını da hukukî temeli olmadığı gerekçesiyle 3 Aralık 2015 günlü oturumda alt komisyona geri gönderdi. Görüşmelerde konuşan Devlet Bakanı Jean-Marie Le Guen, AİHM’nin Perinçek-İsviçre Davası'nda aldığı kararları hatırlattı. Danimarka Meclisi ise 26 Ocak 2016 günlü 1915 Olayları'nda Ermeni soykırımı yapıldığına ilişkin önergeyi reddetti. Danimarka Meclisi ve Hükümeti, görüşmelerde Hükümetin ve Parlamentonun bu konuda yetkili olmadığını saptadı.
ÜNİVERSİTELERDE DERS OLDU
AİHM’nin “Perinçek-İsviçre Davası” kararları, Avrupa üniversitelerinde, Uluslararası İlişkiler, İnsan Hakları ve Avrupa Hukuku konulu derslerde örnek kararlar olarak inceleniyor. Bu konuda hukuk fakültelerinin dergilerinde çok sayıda inceleme yayımlandı. Avrupa’da eskiden emperyalistlerin Ermeni soykırımı yalanları öğretiliyordu, şimdi siyasal kurumların Ermeni soykırımına hükmetme yetkisinin bulunmadığı öğretiliyor.
BM'DEN 'SOYKIRIMCILARA' YANIT
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreter Sözcüsü Stephane Dujarric, geçen yıl 22 Nisan'da düzenlenen günlük basın toplantısında, ABD Başkanı Joe Biden'ın 1915 Olayları'nı 'soykırım' olarak nitelendireceğine ilişkin haberler konusunda, BM Genel Sekreteri'nin konuya yaklaşımını açıklamıştı. New York Times Dış Haberler Masası'ndan muhabir Rick Gladstone, Sözcü Dujarric'e şu soruyu yöneltti:
“Başkan Biden tarafından ABD'nin, 100 yıldan daha uzun bir süre önce Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşü sırasında 1.5 milyon Ermeni'nin öldürülmesini 'soykırım olarak göreceğini' duyuracağı bildirildi. Genel Sekreter'in bunun bir soykırım olup olmadığı konusundaki fikri tam olarak nedir?”
BM'NİN KURULMASINDAN ÖNCE…
Sözcü Dujarric ise BM'nin kurulmasından önce meydana gelen olaylar hakkında 'soykırım' nitelendirmesi yapamayacaklarını kaydederek, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres'in bu konuya yaklaşımını şöyle açıkladı:
“Birçok farklı yönetim altında bulunduğumdan biliyorum, bu son birkaç yıl içinde defalarca gündeme gelen bir soru. Genel bir kural olarak, BM'nin kurulmasından önce meydana gelen olaylar hakkında 'soykırım' nitelendirmesi yapacak hiçbir yorumumuz yok. Ve farklı özel durumlar için oluşmuş diğer farklı vakalarda söylediğimiz gibi, BM söz konusu olduğunda soykırımın uygun bir yargı organı tarafından belirlenmesi gerekir.”