Denizli'nin Atatürkçü Gençleri Cem Gürdeniz'le Mavi Vatan'ı Konuştu

Pamukkale Üniversitesi Atatürkçü Düşünce Topluluğu, Em. Tüm. Cem Gürdeniz’in katılımıyla “Mavi Vatan ve Türkiye’nin Jeopolitiği” etkinliği düzenledi.

Denizli'nin Atatürkçü Gençleri Cem Gürdeniz'le Mavi Vatan'ı Konuştu

Topluluk Başkanı Cansu Altınkaya’nın açılış konuşması ile başlayan etkinlik birçok öğrenci tarafından ilgiyle dinlendi. Topluluk Başkanı Cansu Altınkaya, "18 Mart Çankkale Zaferimizin 104.Yıldönümünde başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm şehitlerimizi saygı ,sevgi ,rahmet ve minnet ile anıyoruz. 21. YY.da geldiğimiz süreçte bugün de bir vatan savaşı veriyoruz. Hem karadan hem denizden. İşte bugünün Çanakkale’si de Doğu Akdeniz, Kıbrıs ve Ege.. 21’inci yüzyıldaki güvenlik ve refahımızın Doğu Akdeniz ve onun ayrılmaz parçası olan Ege’ye tam bağımlı olacağını söylememiz gerçekçi bir yaklaşımdır. Bu yeni evrede devletin savunma ve dış politikasının her yönü ile Doğu Akdeniz/Ege odaklı olması gereklidir. Bu odaklanmada ne KKTC’yi Ege’den; ne de Doğu Akdeniz yetki alanlarını Kardak Kayalıklarından ayırabiliriz. Hepsi birbirine bağımlıdır. Birinde verilecek taviz diğerlerini etkiler, birinde elde edilecek kazanım, diğerlerinde de hissedilir. KKTC’den askerimizin çekilmesinin stratejik sonuçları ile Doğu Akdeniz deniz yetki alanlarımızın kısıtlanmasını kabullenmek ya da Kardak benzeri ada, adacık ve kayalıkların aidiyetinden vazgeçmek aynı değerdedir.” dedi.

Cansu Altınkaya’nın açılış konuşmasının ardından asıl konuşmayı yapan Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz “Doğu Akdeniz’de Yunanistan ve GKRY sözde hukuku yanlarına alarak hareket ettiklerini iddia etmektedirler. Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi (BMDHS) III’ün gerek karasuları sınırlandırması, gerekse MEB ilanı konusunda tanıdığı hakları akla, örf adet hukukuna, tarihsel gerçeklere tamamen aykırı şekilde kendi yorumları ile uygulayarak oldubitti yaratmaya çalışmaktadırlar. Bu süreçte önce kendi iç hukukları paralelinde deniz yetki alanı kanunu çıkarıp, daha sonra bu sınırları komşular ile müzakere ederek sonuçlandırmaya çalışmakta ve sonunda söz konusu koordinatları BM’ye deklare etmek suretiyle fiili durumlar yaratmayı hedeflemektedirler. Yunanistan’ın İyon Denizi’nde, GKRY’nin Doğu Akdeniz’de yaptığı budur. En kolay yöntem bu sınırları tanımadığımızı notalar yolu ile deklare edip, müstakbel sahamıza yönelik girişleri donanma gücü ile engellemektir. Halen yapılan da budur. Örneğin, Dışişleri Bakanlığımızın 2 Mart 2004 tarihinde BM Genel Sekreterliği’ne GKRY ile Mısır aleyhinde verdiği notada 32 derece 16 dakika 18 saniye doğu boylamı batısında Türk kıta sahanlığı haklarımızın olduğu deklare edilmektedir. Bu notadan sonra değişik zamanlarda gerek GKRY gerekse Yunanistan’ın eylemleri ile karşı notalarına karşı Dışişlerimizin notaları oldu. Bu notalarımızı desteklemek üzere TPAO’ya Türk kıta sahanlığı içinde verilen ruhsat sahaları ile KKTC tarafından Kıbrıs adası etrafında verilen ruhsat sahalarında Türk sismik araştırma gemilerinin fiili çalışmaları da uygun eylemler olarak bu süreçte yerlerini aldı. Doğu Akdeniz’de herkesle kavgalıyız, bu sahaları nasıl ilan edeceğiz şeklinde bir algı var. Ancak bu kavganın sebebi zaten Doğu Akdeniz’in kendisi. Ortada paylaşım savaşı varken ve siz bu savaşın en önemli tarafı ve hedefi iken nasıl olacak da herkesle dost olacaksınız? Balyoz tutuklamaları gerçekleştiğinde o karanlık dönemin utanç sembolü Hasdal Askeri Cezaevi’ne giderken eşime “Bu tutuklamalar sahte bir darbe davası üzerinden; Karadeniz, Ege ve Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin tutuklanmasıdır” demiştim. Hatta 11 Şubat 2011 tutuklamalarını deniz tarihimizin Çeşme, Navarin ve Sinop baskınlarından sonra Hasdal Baskını olarak nitelemiştim. Türk Donanması’nın komuta yapısını felç ederek Doğu Akdeniz’de ABD ve AB tarafından empoze edilen deniz sınırlarını Türkiye’ye kabul ettirmek amaçlanıyordu. Ama bu oyun tutmadı. Türkiye, Kumpas Davalar ve 15 Temmuz hıyanetine rağmen bu tuzağa düşmedi. Artık Doğu Akdeniz diplomasimiz, jeopolitik kanunların ışığında Libya, KKTC ve Suriye ile deniz yetki alanı sınırlandırmasını hedeflemelidir. Bu sınırlar Doğu Akdeniz’deki Batı kuşatmasını sekteye uğratacak, stratejik fark yaratacak ve en önemlisi Ganbot diplomasisi ile denge oluşturacaktır.”ifadelerini kullandı.

Dolu dolu geçen etkinlikte Doğu Akdeniz, Kıbrıs ve Ege’nin jeoplitik öenmi konusunda bilgilenen Pamukkale Üniversite öğrencileri bir dahaki etkinliği dört gözle bekliyor.

tgb.gen.tr

 

Tarih:
Diğer Haberler