Okulumuzda, devlet dairesinde, eczanede, manavda, bakkalda, evde… Türkiye’de doğup büyümüş birinin sırtını dayadığı en büyük güçtür o Atatürk portreleri.
Bir Atatürk portresinin bulunduğu duvara hangi duygularla asıldığını bilmeyiz mesela, düşünmeyiz de. Ya da önünden geçenlere, onunla her gün karşılaşanlara ne hissettirdiğini… Sanki kapı gibi, duvar gibi, pencere gibi, oradadır işte.
Londra’da yaşayan fotoğrafçı ve dergi tasarımcısı Ersoy Emin, Atatürk’ün halk üzerindeki etkisini bu portreler üzerinden tekrardan gün yüzüne çıkarmış. 2007 yılında İstanbul‘a yaptığı bir seyahat sırasında projeyi gerçekleştirmeye karar veren Emin’in “Atatürk” isimli fotoğraf serisine daha önce CNN, The Guardian gibi uluslarası mecralarda yer verilmiş.
Emin, Türkiye’nin dört bir yanında yaptığı çekimlerde Atatürk portresinin yer aldığı sayısız kompozisyonla karşılaşmış. “Bana en çok ilham veren şey, insanların evlerinde, iş yerlerinde Atatürk portresiyle yarattığı güzel kompozisyonlardı.” diyor: “Onları fotoğraflamak ve hızla değişen 21. yüzyıl Türkiye’sinde Atatürk’ün mirasını ve etkisini keşfetmek için çok yoğun bir arzu duydum.”
“Göz alıcı yeşil karpuz yığınlarıyla ve taze domates kümeleriyle dolu manavları hatırlıyorum ve bunların üzerinde gururla oturan bir Atatürk portresi. Tatlı pastel renkte duvarları olan kahvehanelerde zarifçe çerçevelenmiş ve yükseğe asılmış Atatürk portreleri… Tüm mekana egemen… Atatürk ayrıca kişisel aile fotoğraflarının, takvimlerin, İstanbul tabloları reprodüksiyonlarının, ticaret ve iş adamlarına ait sertifikaların yanında ortaya çıkabilirdi. İşte bu kompozisyonlar, bir iç mimari dergisinin sayfalarına kolayca yerleşebilirdi.”
Ersoy Emin, “Atatürk” portreleriyle yarattığı seri vesilesiyle Türkiye’de pek çok şehirde bulunmuş. Kütahya’dan Antalya’ya, İstanbul’dan Eskişehir’e… Sayısız insanla tanışmış ve Atatürk portresinin yer aldığı pek çok mekanı ziyaret etmiş.Onu en çok etkileyen anılarından birini ise şöyle anlatıyor:
“Sanırım en unutulmaz yolculuğum güzelim Karadeniz şehri Zonguldak’aydı. Vardıktan hemen sonra, büyük bir Atatürk hayranıyla karşılaşma şansı yakaladım. Kendisi çok nazik bir şekilde, tüm gün bana şehri gezdirdi. Rehberim beni çay evlerine, lokantalara, kahvelere, duvarlarında Atatürk portresinin olabileceğini düşündüğü yerel işletmelere götürdü. O günün öne çıkan olayı, dev bir kömür madenine yaptığımız ziyaretti. Orada madencilerle tanışıp onların fotoğrafını çektim. Aşağı, madene inme iznim yoktu ama kömür tozuyla kapkara olmuş bir odada, dergi ve gazetelerden kesilmiş eski Atatürk resimleriyle dolu bir duvar yer alıyordu.”
Ersoy Emin: “Atatürk açıkça, askeri bir deha ve ulusun baba figürüydü. Ama projem ilerledikçe, Türk halkının Atatürk’le kurduğu ilişkinin saygı ve hayranlıktan daha derine gittiğini hissettim. Bu daha çok ruhani bir şeydi.”
Emin, “Fotoğraf projemde yakalamaya çalıştığım şey bu duygusal bağ idi.” diyor:
“Gördüğüm Atatürk kompozisyonları çoğunlukla güçlü bir yakınlık ve aşk hissini sergiliyor. Atatürk odada, insanı rahatlatan bir refakatçi. Kendisinden güç aldığın biri. Hala göz kulak olan biri.