Türk ve Sovyet devrimlerinin karakteri aynıydı. İki ülkenin toprak bütünlüğünü tehdit edenler de aynıydı. Dolayısıyla Türk-Rus ittifakı zorunluydu.

Duygu Karabulut
Duygu Karabulut
YAZAR

Bugün Türk- Rus dostluğu, emperyalist Atlantikçi cepheye karşı direnen ulus devletlerin birleştiği Avrasya cephesinde yer alıyor. Türkiye ile Rusya arasındaki dostluğun temelleri ise 20. yüzyılda dünya dengelerini değiştiren Ekim Devrimi'ne dayanıyor. Ekim Devrimi'nden önce Türk-Rus ilişkilerine bakacak olursak özellikle 19. yüzyılın çoğunun savaşlarla geçtiğini görüyoruz.

XIX.YÜZYILDA TÜRK-RUS İLİŞKİLERİ

Fransız Devrimi'nden sonra ortaya çıkan “milliyetçilik” tüm dünyada olduğu gibi Osmanlı’nın içindeki azınlıkların da bağımsızlık talebi ile ayaklanmalarına sebep olmuştu. 1804 yılında ilk olarak Sırplar “bağımsızlık” talebi ile ayaklandılar ve 1806 yılında Osmanlı Devleti Sırpları resmen tanımak zorunda kaldı. Sırp isyancıların arkasındaki en büyük destekçileri de Çarlık Rusyaydı.

Sırp isyanının adından 1821 yılında Rumlar,  “bağımsızlık” talepli ayaklandılar. Bu sefer isyancıları sadece Çarlık Rusya değil aynı zamanda Fransa ve İngiltere dahil olmak üzere tüm Avrupa destekliyordu. Osmanlı, Rumlara karşı başarı göstermeye başlayınca Navarin’deki donanması yakıldı.  Bunun üzerine Osmanlı Devleti, donanması için 3 ülkeden tazminat talep etti fakat bu talebi reddedildi. Ve böylece Osmanlı, Çarlık Rusya'ya savaş açarak 1828 yılında I. Türk-Rus Savaşını başlattı. Ardından bu savaşları Kırım ve 93 Harbi (1877-1878 Osmanlı-Rusya savaşları) izledi. 19. yüzyıl özellikle Türk-Rus ilişkileri bakımından savaşlarla dolu bir asır oldu.

20. yüzyıla girdiğimizde Türk-Rus ilişkilerinde ilk önemli olay 1914 Birinci Dünya Savaşı’dır. Emperyalist ülkeler tarafından çok önceden üzerine çeşitli paylaşım anlaşmaları yapılan Osmanlı’nın savaşa girmesi zorunluydu. Savaşa girmeden önce kapalı kapılar ardında hangi ülkenin hangi bölgeyi alacağının hesabının yapıldığı gizli anlaşmaların ortaya çıkışından da bu savaşın vatan bağımsızlığı için zorunlu olduğu bir kez daha kanıtlandı. Tarih Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda ittifak cephesini yenik düşürse de  dünya dengelerini değiştiren bir zafere şahit olmuştur.  1915 Çanakkale Zaferi! Yenilmez denilen büyük İngiliz Armadasının yenildiği, emperyalizmin yerle bir edildiği ve “Çanakkale Geçilmez” sözünün tarihe kazındığı şanlı zafer.

ÇANAKKALE ZAFERİNİN DÜNYA DEVRİMLERİNE ETKİSİ

Çanakkale Zaferi’nin dünya devrimleri üzerindeki etkisini kuşkusuz ki en çok 20. yüzyılın en büyük devrimlerinden olan ve etkisini uzun süre devam ettirecek olan Rus Devrimi’nde görüyoruz. Dünyanın en güçlü armadalarının 1/3’ünden fazlasını boğazın derin sularına gömerek kazanılan zafer, İtilaf Devletlerini boğazlardan geçirmemiş ve müttefikleri olan Rus çarına destek  olmalarını engellemiştir. Rusya’da işçiler önderliğinde gerçekleşen devrim hareketiyle yalnız kalan Rus çarı fazla direnememiş ve Şubat Devrimi ile sarayı terk etmiştir. Kısa bir süreliğine geçici hükümetle yönetilen Rusya, Lenin önderliğindeki işçi sınıfıyla Ekim Devrimi’ni gerçekleştirerek iktidarı tam olarak ele geçirmiştir. Devrimden bir gün sonra Lenin, Rus arşivlerinden gizli antlaşmaları gün yüzüne çıkararak, bu emperyalist savaşta Sovyet Rusya’nın yer almayacağını ilan ederek savaştan çekildi. Sovyetlerin gizli anlaşmaların ortaya çıkarmasından kısa bir süre sonra  3 Mart 1918’de imzalanan Brest Litovks Anlaşması ile 93 Harbi’nde kaybedilen Kars-Ardahan-Batum Türkiye’ye geri verilmiştir. Daha sonraki yıllarda imzalanan 1921 Gümrü Anlaşması ile Iğdır Türk topraklarına katıldı ve Ermeni çeteler silahsızlandırılıp dağıtıldı.

ÇANAKKALE ZAFERİ – EKİM DEVRİMİ – KURTULUŞ SAVAŞI DENKLEMİ

Bugün Türk- Rus ilişkilerinin temeli Çanakkale Zaferi’nin beslediği Ekim Devrimi’ne dayanıyor. Çanakkale Zaferi’nin Türkler açısından 2 önemli sonucu olmuştur. Birincisi, Ekim Devrimi’nin ardından açıklanan anlaşmalar ve  yeni imzalanan Brest-Litovks anlaşması ile Türkler yeni bir dost edindi. Birinci Dünya Savaşı’nda Türklere karşı savaşan Rusya’dan Kurtuluş Savaşı'nda Türkleri destekleyen Rusya’ya dönüşmüştür. İkincisi ise düşman eksilmiştir. Savaşta İtilaf devletlerinin  müttefikleri olarak katılan Çarlık Rusya, Ekim Devrimi’nden sonra savaştan çekilmiştir.

Osmanlı Çanakkale Savaşı’ndan zaferle çıkmasına rağmen Birinci Dünya Savaşı'ndan yenilgiyle çıkmıştı. Savaştan sonra dayatılan Sevr Anlaşması ile Türkiye toprakları sömürüye ve işgale açık hale geliyordu. Mustafa Kemal Paşa önderliğinde başlayan milli mücadele dönemimiz Türkiye’nin emperyalistlere karşı bağımsızlık savaşıydı. Anadolu halkı kurtuluşunu büyük özverilerle ve fedakarlıklarla ilmek ilmek ördü.  Büyük emperyalist devletlere karşı verilen savaş için dostlara ihtiyaç vardı. Bu dost hem Türkiye’nin toprak bütünlüğünü ve bağımsızlığına saygı duymalı hem de Türkiye’yi denetim altına almak istememeliydi. Ve Türkiye’ye  ilk yardım eli Sovyet Rusya’dan geldi.

Sovyetler açısından bu yardımların verilmesinde iki önemli nokta vardı. İlki bu yardımlar sadece askeri mühimmat ve ekonomik açıdan değil aynı zamanda politik  yardımdı. İki ülke de emperyalizme karşı direniyordu ve düşman ortaktı. İkinci önemli nokta ise bu yardımlar sadece Türkiye’nin toprak bütünlüğüne değil aynı zamanda  Rusya’nın da toprak bütünlüğüne destek olacaktı. Nasıl mı? İtilaf devletleri Taşnak, Menşevik ve Musavatçılara (eşitlikçi) dayanan Ermenistan, Gürcistan ve Azerbaycan’da Sovyetlere karşı bir Kafkas Seddi kurmuştu. Bu kurulan set hem Sovyetleri hem de Ankara hükümetini tehdit ediyordu. Mustafa Kemal Atatürk’e göre iki ülke arasındaki ikmal yollarını kapatan İngiliz kuklası devletleri bertaraf etmek şarttı. Böylece Ekim Devrimi’nden hemen sonra tohumları atılan ve Kurtuluş Savaşı’nda ortak düşmana karşı kurulan ortak cepheyle Türk-Rus dostluğu yeşermeye başladı. 16 Mart 1921 yılında imzalanan Moskova Antlaşması ile de Türk- Rus dostluğu resmi hale geldi. Bu anlaşma ile Ankara Hükümetini tanıyan ilk büyük devlet Sovyet Rusya olmuştur.

KURTULUŞ SAVAŞINDAKİ SOVYET YARDIMLARI

Mondros Ateşkes Anlaşması ile  Türk orduları terhis edilmiş, cephanelerine el konulmuştu. Anadolu direnişinin en önemli iki kaynağı nakdî ve askeri ihtiyaçlardı. Bu ihtiyaçlar için dost ülkelere ihtiyaç vardı. Sivas Kongresi'nden sonra Rusların yardım olanaklarını araştırmak üzere Rusya’ya yola çıkan Halil Paşa, Eylül 1920’de yüz bin lira değerindeki altınla Erzurum’a dönmüştür. Yardımları bir kısmı Doğu Cephesine verilerek kalanı Ankara’ya yollanmıştır. Böylece ilk Sovyet yardımları Türklere nakit olarak ulaşmıştır. Daha sonra parça parça gelen maddi yardımlarla birlikte Sovyetlerin maddi yardımları toplam 11.028.012 TL’yi bulmuştur.1

Anadolu direnişinin önemli ihtiyaçlarından  biri de askeri mühimmattı. Bu ihtiyaçlar bu güne kadar  İstanbul’da el konulan silahların bir kısmının kaçırılıp Anadolu’ya geçirilmesi ve  Tekalifi Milliye Emirleri’nden toplananlarla sağlanıyordu. Kurtuluş Savaşı sırasında Ruslardan bu noktada da büyük yardımlar gelmiştir. Sonuç olarak Sovyetler, Türklerin bağımsızlık savaşında hem nakdi hem de askeri mühimmat olarak büyük yardımlar sağlamıştır. Fakat yardımlar, sadece bunlarla sınırlı kalmamıştır. Lenin’in sık sık Mustafa Kemal ile destek görüşmeleri ve Rusya’da Türklerin bağımsızlık savaşı ile yayınlanan yazılarla Türklere moral verilmiş, manevi olarak destek sağlanmıştır.

TÜRK-RUS İTTİFAKININ TEMELLERİ

“Türk-Sovyet dostluğu Misak-ı Milli'nin bir parçasıdır.”

Mustafa Kemal Atatürk

Türkiye’nin kurulması ve Ekim Devrimi’nin devamı için Türk-Rus ittifakı şarttı. Türk-Rus ittifakı zorunlu ve doğaldı. İki ülkenin toprak bütünlüğü için tehdit ortaktı ve bu sebepten zorunluydu. İki devrimin ideolojisi birçok noktadan ortaktı ve bu sebepten doğaldı. Türk- Rus ittifakının temellerine bakacak olursak bu doğallığı görebiliriz. İlk olarak Sovyet Rusya kuruluş ideolojisinde Türk dostluğunu benimsemiştir. Lenin 1920 yılında Kominist Enternasyon’un ikinci toplantısında “Ezen-Ezilen” milletler tanımını ortaya koyarak dünyadaki saflaşmayı ortaya koymuştur. Aynı zamanda Atatürk, Kurtuluş Savaşı’nda ortaya konulan pratiği teoriye taşıyarak “Zalimler-Mazlumlar Çelişmesi” ile dünyadaki cepheleşmeyi yorumlamıştır. İkinci olarak ittifakın temelleri, ileride olacak devrimin motor gücünde de ortaklaşmıştır. Lenin’in  “İleri Asya Geri Avrupa” tespiti  ve Mustafa Kemal Atatürk’ün Doğu Devrimi tespiti ile devrimin yeşereceği topraklarda ortaklaşılmıştır.  Aynı zamanda milli devletin kurtuluştan sonra ayakta durabilmesinde Sovyet ittifakının önemi büyüktür. Örneğin; Cumhuriyetten sonra 5 yıllık kalkınma planları Sovyet modelinden alınmıştır. Kemalist Devrim Programı olan Altı Ok’un “halkçılık, devletçilik, devrimcilik” ilkeleri de  Sovyetlerden alınmıştır.

Son olarak şunu da unutmamak gerekir Türkiye ne zaman Amerika’nın güdümüne girdiyse Sovyet dostluğundan ve milli, bağımsız Türkiye’den vazgeçmiştir. Atatürk’ün mirası olan “Sovyetlerle ilişkileri bozmayalım” sözü başı dik, üreten, bağımsız bir Türkiye’nin devamlılığı için gerekliydi. Türk-Rus ittifakının temelleri ortaklaşmış, toprak bütünlüğüne saygıyla yükselmiştir. Bizlere emperyalizme Atlantikçi cepheye karşı direnen, devrime gebe olan Asya ülkelerinde yer aldığı Avrasya cephesini göstermiştir.

 

Duygu Karabulut

TGB İstanbul İl Başkan Yardımcısı

 

DİPNOT:

1) Bilgihan Çolak, Atatürk Dönemi Türk-Rus İlişkileri, Yüksek Lisans Tezi, Edirne, Trakya Üniversitesi, sosyal Bilimler Enstitüsü, Ocak, 2007, s. 90.

YARARLANILAN KAYNAKLAR:

1) Perinçek, Mehmet. Atatürk’ün Sovyetlerle Görüşmeleri. İstanbul, Kaynak Yayınları, 2005.

2) Çolak, Bilgihan, “Atatürk Dönemi Türk-Rus İlişkileri” (Yüksek Lisans Tezi, Trakya Üniversitesi,2007)

tgb.gen.tr

Tarih:
Diğer Haberler