Kadın üretimde varsa toplumsal mücadelede vardır! Mustafa Kemal gibi kadın ve erkeği bir yaparak devrimleri gerçekleştireceğiz.

Erkeklik ve kadınlık doğuştan gelen bir durum olmakla birlikte bunun nasıl yaşandığını içinde bulunulan toplum belirler. Türk geleneğinde kadın belirli bir mekâna hapsolmaktan ziyade toplum içerisinde ve devlet yönetiminde aktif bir rol oynamıştır. Kaynaklara baktığımız zaman Eski Türk tarihinde kadınlara Hakanın yanında yer verilmiş, karar mekanizmalarında söz sahibi yapmışlardır. Hükümdar dahi olmuştur. Bunların en güzel örneği Tomris Hatun’dur. Saka kraliçesi olan Tomris Hatun siyasi stratejisi ve dehasıyla, ordusunun ve milletinin yanında olmuş savaşlarda en önde askerleriyle beraber düşmana karşı savaşmış ve galip gelmiştir. O dönemde kadınlar hem siyasetçi hem savaşçı hem emekçi aynı zamanda anadır.

Osmanlı Devleti’nde ise kadının rolü eski Türk devletlerine ve cumhuriyet kadınına kıyasla birtakım kısıtlamalarla karşılaşmıştır. Kadını sosyal çevreden koparmış, daha çok ev yaşantısına itmiştir. Siyasette, üretimde, eğitimde daha geri planda kalmışlardır. Bu kısıtlamalar milli mücadele döneminde ve Hürriyet Devrimi’nden sonra başlayacak olan kadın hareketlerine engel olamamıştır. Millî Mücadelede kadın, tarihin sahnesinde yer almaya başlamış ve kadın hareketleri ivme kazanmıştır. 1. Dünya Savaşı’nda vatan toprakları büyük bir çıkmazda kalmış, savaşın getirileri olan açlık yoksulluk da baş göstermiştir. Tabi düşman askeri dört bir yanımızı sarmış vatan toprakları işgal altındadır. Mehmetçiğimiz cephede millet olmuş büyük bir mücadele verirken yediden yetmişe millet olarak müdafaaya geçmiştir. Vatan toprakları elden gitmek üzere, mücadelenin cinsiyeti kalmamış kadınlarımız ayaklanmıştır. Kadınlarımıza nerede ihtiyaç varsa orada oldu. Cephede ihtiyaç varsa cephede oldu, gazetelerde yazar oldu, yeri geldi üreten oldu cephedeki askerine yemek veren oldu, onu tedavi eden oldu. Mermi yağmuruna tutuldu zamanlarda cephede Mehmetçiğe su veren oldu.

ÇANAKKALE'DEN BÜYÜK TARRUZA CEPHEDE TÜRK KADINI

Osmanlı Devleti, Birinci Dünya Savaşı'nın başlamasıyla birlikte seferlik ilan ederek ordudaki asker ihtiyacını karşılamak istiyordu. Yüz binler, Mehmetçik olmak için orduya katılıyordu. Çanakkale'deki can hıraç mücadele büyüyor ama vefakar Anadolu halkı yerinde oturmuyordu. Savaşın sağlık alanındaki eksikleri kapatmak için Hilali Ahmer Cemiyeti'nin açtığı kurslara yüzlerce kadın kayıt olmuş ve Çanakkale Savaşına gönüllü hemşire olarak katılmışlardı. İşte o gönüllü hemşirelerden biri de Safiye Hüseyin Elbi'ydi. Safiye Hüseyin Elbi'nin öncülüğü sayesinde İstanbul'dan da birçok kadın, Çanakkale'ye gidere gönüllü hemşirelik yapmıştır. Savaşın bizzat içine girmişlerdir.

Cephe ile daha 9 yaşında tanışan Nezahat Onbaşı 12 yaşında bası işe cephede yan yana savaşmaya başlamıştır. Gösterdiği kahramanlıklarla 70. Alayın simgesi olmuş, alay kızlı alay diye anılmıştır. Mustafa Kemal Atatürk’ün dikkatini de çekmiştir onun bu kahramanlıkları.

Kadınlar daha da özgürleşmiş artık ve mücadeleci kadınlarımız bir araya gelerek, örgütlenerek, savaşmaya başlamışlardır.

Erzurumlu Kara Fatma, bu örgütlenmelerin en güzel örneklerindendir. Mustafa Kemal ile görüşebilmek için Sivas’a gitmiş ve ondan görev almıştır. Aldığı talimatlar ile İstanbul’a gitmiş, oradan İzmir’in işgali üzerine İzmir’e girmiş ve Yunan askerlerini denize dökerken cephede savaşmıştır. Onbaşı olduktan sonra neredeyse Kadınlardan oluşan bir birliği ile cephede Yunan subayını ve 25 askeri esir alarak dönmüştür.

Evde evladına ana, cephedeki askerine çarık, düşmanına karşı ise mermi olmuştur.

Tarihler 22/23 Mayıs 1919’u gösteriyordu ve tarihin sahnelerin de bir kadın! Osmanlı geleneğini, devrimci bakışlarıyla delip geçiyordu. Meydanlar hınca hınç dolmuştu. Kırmızı bayrakların yerine, yas rengine bürünmüş siyah beyaz ay yıldızlı bayraklar almıştı. Bir mücadele vardı manda ve himayeye karşı. Siyah çarşafının içinde balkonda konuşmasına başladı Halide Edip:

“Türk ve Müslüman bugün en kara gününü yaşıyor. Gece, zifiri karanlık bir gece. Fakat insanın hayatında sabahı olmayan gece yoktur. Yarın bu korkunç geceyi yırtıp, parlak bir sabah yaratacağız. Buna da gücümüz mutlaka vardır./…/ Bugün elimizde top, tüfek denilen alet yok; fakat ondan büyük, ondan kuvvetli bir silahımız var; Hak var, Allah var. Tüfek ve top düşer; Hak ve Allah bakidir. Topunun yüzüne tükürecek kadar, evlatlar, analar, kalbimizde aşk ve iman, milliyet duygusu var.”

İşte kurtuluş mücadelesinin fitilini ateşleyen Halide Edipler günümüzde de bu mücadeleyi veren Hacire Annelerimiz var. Hacire annemiz de bugün Diyarbakır’daki annelerin sesi olmuş ilk direnişi göstermiştir. Ve yine birbirinden cesur Türk kadınları tarihte adını yazdırmaya devam etmiştir. Havanın buz kestiği ve karşı bir günde cepheye cephane taşıyan Şerife Bacı, cephanelere zarar gelmesin diyerek üzerindeki hırkası, battaniyesi ile cephanelerin üzerini örtmüştür. Fakat Şerife Bacı’nın üstü de karlarla örtülmüş ve donarak şehit olmuştur. Bugün de şehit Astsubay Esma Çevik emperyalizmin kurduğu bombaları bozuyor.

Cephede evlatlarına, Mehmetçiğe örgü ören, çorap ören annelerimiz bugünde üretimde yerini alıyor. Tarladan fabrikaya, laboratuvarlardan bilimin sahalarına üretimde var olan kadınlarımız ülkenin ekonomisine can katıyor.

KADIN ÜRETİMDE VARSA TOPLUMSAL MÜCADELE DE VARDIR

Kitle mücadelesi olmadan tek başına bir mücadele zayıf kalır ve sonucuna ulaşmakta yetersiz kalır. Sivas Kongresi yapıldığı zaman bir araya gelip vatan topraklarını emperyalistlere yar etmemek için toplanan kadınlarımız birlikte hareket etmişlerdir. Gerekirse cephede omuz omuza düşman askerleriyle vuruşmayı göze almıştır.

Günümüzde kadın kitle örgütleri amaçlarından koparılmaya çalışılmakta, kadının ve erkeğinin eşit haklara sahip olmasını kadının mücadelede yerini almasından ziyade farklı bulvarlara çekilmektedir.

Bizler bugün mücadelemizi verirken tarihe adını yazdıran Tomris’e, Nene Hatuna, Sabiha Gökçenlere, Kara Fatmalara, Halide Ediplere bakalım.

Türk kadınını toplumsal kalkınmanın ve gelişmenin yeniden en önemli faktörü yapan Türk devrimleri, 105 yıl önce Çanakkale'de şaha kalktı. 1876 ve 1908'de yaşanan devrimleri Mustafa Kemal önderliğindeki 1920 ve sonrasındaki arasız devrimler taçlandırdı. Çanakkale'de diriliş destanı yazan Türk milleti, sadece bir milletin değil tüm mazlum ulusların umudu oldu. 105 yıl önce Mavi Vatandan gelen saldırıyı Çanakkale'de durdurduk, bugün de durduracağız.

Emperyalizmi yıkmak kadın ve erkeği bir araya getirerek, kadın-erkek bir olduğu zaman yıkılacaktır. Mustafa Kemal Atatürk nasıl ki kadın ve erkeği bir yaparak devrimleri getirdiyse bugün de kadını toplumdan ayırmadan toplum içinde olarak Mustafa Kemal Atatürk’ün devrimlerini günümüzde devamlı kılacağız.

Esra Karakışla

TGB Sivas İl Yöneticisi

tgb.gen.tr

Tarih:
Diğer Haberler