Türkiye için Anadolu ne ise, çevrelendiği deniz yetki alanları yani “Mavi Vatan”ımız da odur. Vatan savunması, denizden başlar.

Büşra Ezgi
Büşra Ezgi
YAZAR

“Donanmasız Anadolu olmaz. Donanmadan yana kuvvetli olmak Türkiye’nin savunması için şarttır. Donanmamız izlediğimiz politikanın da kuvvetli desteği olacaktır.”

Mustafa Kemal Atatürk

Türkiye’miz, bugün Doğu Akdeniz’de “mavi vatan” olarak tabir ettiğimiz, denizdeki Misakı Milli sınırlarımıza sahip çıkma mücadelesi vermektedir.

Akdeniz, dünyanın anakara parçası olarak kabul edilen Afro-Avrasya’nın ortasında, batıda Cebelitarık Boğazı, doğuda ise Türkiye, Suriye, Lübnan, İsrail ve Mısır sahillerine kadar uzanan geniş bir bölgede dünyanın kalpgâhında yer almaktadır.

Doğu Akdeniz, Akdeniz’in üç kıtayı birbirine bağlayan bölümü olmasıyla ayrıca bir stratejik öneme sahiptir. Batı Asya ve Körfez petrolünün Avrupa’ya taşınma güzergahı olması bakımından ana enerji arterlerinden biridir. Yakın zamanda denizlerin dibinde keşfedilen zengin doğalgaz ve hidrokarbon rezervleriyle bütün dünyanın odak noktalarından birisi haline gelmiştir.

DENİZLERE HAKİMİYETİN TARİHSEL ÖNEMİ

18. yüzyılın sonlarından 19. yüzyılın başlarına kadar uzanan Sanayi Devrimi, imalat, madencilik ve tarımdaki üretim süreçlerini otomatikleştirmek için kullanılan makinelerin icadıyla karakterize edilen büyük bir mekanizasyon çağıdır. Makineleşmeyle birlikte fabrikalar kurulmuş ve bu fabrikalar vasıtasıyla seri üretim yapmak mümkün hale gelmiştir. Seri üretimle birlikte üretim maliyetleri, dolayısıyla da fiyatlar düşmüş ve böylelikle sıradan insanların daha önce satın alamayacakları ürünlere erişebilmesi mümkün olmuştur. Üretimdeki gelişmelerle birlikte ulaşımdaki gelişmeler, tüccarların mallarını ve hizmetlerini daha uzak mesafelere taşımasına ve pazarlamasına imkân vermiştir.

Özellikle Sanayi Devrimi’ni tetikleyen en önemli buluşlardan birisi olan buharlı makinenin gemilerde ve lokomotiflerde kullanılmasıyla birlikte geleneksel taşımacılık yöntemlerinin ötesine geçilerek yük ve yolcu taşımacılığında büyük bir dönüşüm yaşanmıştır. Ayrıca motor gücüne bağlı olarak taşımacılık kapasitesi artmış, tonlarca ağırlığın uzun mesafeler arasında, eskiye oranla, çok kısa bir sürede taşınması mümkün hale gelmiştir. Yaşanan bu gelişme tüccarların mallarını ve hizmetlerini daha uzak mesafelere taşımasına ve pazarlamasına imkân vermiştir. Ticaret yolu olarak kullanılmaya başlanılan deniz, bu yollara hâkim olmak isteyen birçok devletin mücadelelerine şahit olmuştur.1

Derin deryalar tarih boyunca mücadeleler görmüş, birçok savaşa şahitlik etmiş, kültürel, siyasi ve coğrafi çok büyük roller oynamıştır. Denizler, güvenliktir, medeniyettir. Deniz suları tarihi ekseni şekillendirmiştir. Tarih boyunca şunu çok net görmekteyiz, deniz gücü olmadan dünya ölçeğinde siyasi güç olmak da dıştan gelen tehdidi göğüslemek de pek mümkün değildir. Dünya hakimiyeti de vatan savunması da denizlerden başlamaktadır.

KAPTAN-I DERYALARDAN HALİÇ’TE ZİNCİRLENEN DONANMAYA

Osmanlı İmparatorluğu’nun modern bir devlet anlayışı ile denizlere yönelik teşkilatlanması Sultan Yıldırım Bayezid döneminde (1389-1403) başlamıştır. Gelibolu Deniz Üssünün 1401 yılında tamamlanması ile birlikte “Kaptan-ı Derya/Kaptan Paşa” terimi de Osmanlı Deniz Kuvvetlerinde yerini almıştır. Saruca Paşa Türk deniz tarihinin ilk Kaptan-ı Deryası olmuştur.

Kanuni Sultan Süleyman, 1533 yılında Barbaros Hayreddin Paşayı İstanbul’a davet ederek, Kaptan-ı Derya ilan etmiştir. Barbaros Hayreddin Paşa, İstanbul Tersanesi’nde yeni gemiler inşa ettirerek, Donanmayı daha da güçlendirmiş ve Deniz Kuvvetini Osmanlı Devleti’nin denizlerdeki uzantısı ve dış politikasının vazgeçilmez bir unsuru haline getirmiştir.

Barbaros Hayreddin Paşa, üstün denizcilik bilgisi ve tecrübesinin yanı sıra emsalsiz bir taktisyen olduğunu, 27 Eylül 1538 tarihinde Preveze Deniz Savaşı’nda göstermiştir. Taktik baskının yarattığı sürpriz etkisi Andrea Doria komutasındaki Haçlı Donanmasını şaşkına çevirmiş, Haçlı donanması panik içerisinde dağılarak, büyük kayıplarla geri çekilmek zorunda kalmıştır. Preveze Deniz Zaferi bu şekilde kazanılmıştır. Osmanlı Devleti kurulduğu andan itibaren denizcilik faaliyetlerini sürdürmüştür. Her dönem Akdeniz ve Hint Okyanusu’na kadar uzanan bölgede denizlere hâkim olmuştur. Kaptan-ı Deryalar ile denizciliğe büyük önem verilen Osmanlı’da en parlak dönem Kanuni Sultan Süleyman döneminde, en karanlık dönem ise Sultan Abdülaziz dönemiyle başlamıştır.

Sultan Abdülaziz döneminde ağır dış borç yükü ile oluşturulan ve sayıca dönemin güçlü donanmaları arasında gösterilen Osmanlı donanması, 1877-1878 Osmanlı-Rus Harbi’nde etkin bir rol oynayamadığı ve yenilgiyi önleyemediği gerekçesiyle, Sultan II. Abdülhamit (1876-1909) tarafından otuz üç yıl boyunca Haliç’te çürümeye bırakılmıştır. Donanma gemilerinin Haliç’te uzun yıllar hareketsiz tutulması, Osmanlı İmparatorluğu’nun denizcilik faaliyetlerine büyük bir darbe indirmiştir. Bu karanlık dönemin ilk ve en acı yansıması, 1864 yılında İstanbul Tersanesi’nde inşa edilen ve 13 yıl hiç seyir yapmamış olan Ertuğrul Fırkateyni’nin, iade-i ziyaret maksadı ile gittiği Japonya karasularında, 16 Eylül 1890 günü kayalıklara çarparak batması olmuştur. O dönemde tüm İmparatorluğu derin bir üzüntüye boğan bu olayın sonucunda 533 denizci personel şehit düşmüştür. Deniz Kuvvetleri, kendi içerisinde birtakım düzenlemeler yaptığı bir dönemde, kendisini Osmanlı-İtalyan (Trablusgarp) (1911-1912) Harbi’nin içinde bulmuştur. Bu harpte, Osmanlı donanmasının başlıca görevi: Çanakkale’de konuşlanarak, Boğaz savunmasını sağlamak ve kısmen de olsa uzak bölgelere asker ve silah nakliyatı yapmak olmuştur.

ÇANAKKALE’DE DONANMASIZ DENİZ ZAFERİ

Birinci Dünya Harbi’nin başlaması ile birlikte Osmanlı Devleti tarafsızlığını ilan etmiş, bu sırada Akdeniz’de bulunan Goeben ve Breslau adındaki iki Alman harp gemisi Adriyatik ve Mora açıklarında bulunan İngiliz Donanması’nın baskısı nedeniyle 10 Ağustos 1914 günü Çanakkale Boğazı’na girmiştir. Osmanlı Devleti de tarafsızlığını bozmamak için bu gemileri satın aldığını açıklamış ve 16 Ağustos 1914 günü bu gemilere Türk Bayrağı çekilerek, Yavuz ve Midilli adları verilmiştir. Bununla birlikte, Osmanlı Hükümeti, 27 Eylül 1914 günü Çanakkale Boğazı ve Ege çıkışını mayınlatarak, 01 Ekim 1914 tarihinden itibaren de Boğaz’ın kapandığını bütün dünyaya ilan etmiştir.

Nusrat Mayın Gemisi, 8 Mart 1915 sabahı büyük bir gizlilik içerisinde Erenköy önlerindeki Karanlık Limanı’na intikal ederek mevcut 26 mayını yüzer metre aralıklarla 11’inci hat olarak, daha önce tesis edilen diğer 10 hattan farklı şekilde, sahile paralel olarak dökmüştür. 18 Mart 1915 günü, İngiliz Donanmasına ait Irresistible ve Ocean zırhlıları ile Fransız Donanmasına ait Bouvet zırhlısı batmış, Müttefik Donanmaya ait Gaulois, Suffren, Inflexible Zırhlıları ağır hasar almış, birçok zırhlı da Kıyı Bataryalarının ateşi nedeniyle çeşitli yaralar almıştır. Çanakkale Deniz Zaferi işte donanmamızdaki bu yokluklara rağmen büyük fedakarlıklar neticesinde kazanılmıştır.

ATATÜRK’ÜN UFKUYLA ZİNCİRLERİNİ KIRAN CUMHURİYET DONANMASI

Savaşın hemen ardından Mustafa Kemal Atatürk, bu yokluğun ağırlığını görmüş ve ileride tatbik etmek üzere Türk donanmasını canlandırmak için bir stratejik plan tasarlamaya başlamıştır. Donanma Kuvveti’nin elzem olduğu Mustafa Kemal’in stratejik, jeopolitik ve jeostratejik zekâsı ile saptanmıştır. Yaptığı ilk icraatlar Donanma’yı kuvvetlendirme temelinde olmuştur.

“Dış pazarlardan satın alınan gemiler ile Donanma yapılamadığını siz de biliyorsunuz. Donanma, sadece kıyı koruyacak bir kuvvet değil, bundan daha önemli olarak deniz yollarının güvenliğini sağlayacak bir kuvvettir. Anadolu’da yaşadıkça bu bakımdan ihtiyacımız daha büyüktür. Evvela çekirdek bir Donanma yapmakla yetinip, Deniz Sanayi ve Ticaretimizi geliştirmeliyiz. Bundan sonra memleket sanayiinden fışkıracak donanmayı yapmak da kolay olacaktır. İlk beş senede kendimizi toplayıp devrimleri yaparız, ikinci beş senede dünyaya kendimizi tanıtırız. Üçüncü beş senede İngiliz Kralına yurdumuzu ziyaret ettiririz.”  Bu sözler Mustafa Kemal’in Donanma hususundaki hassasiyetini bir kez daha göstermiştir.

29 Ekim 1923’te Bahriyeyi Hümayun tarihteki yerini ve nöbetini Türkiye Cumhuriyeti Bahriyesi’ne teslim etmiştir. Artık savaş gemilerimiz Türkiye Cumhuriyeti Gemisi “TCG” ünvanını alarak, padişaha bağlı sistemden, millete bağlı sisteme geçmiştir.2 30 Aralık 1924 yılında Bahriye Vekaleti kuruldu. İhsan Eryavuz bu teşkilatın başına geçti. 1924 yılı bütçesi ile yedi milyon lira olan Donanma bütçesi,1925 yılında Atatürk’ün emriyle 15 milyon liraya çıkarılmıştır. 1926 yılında Kabotaj Kanunu çıkarılarak deniz taşımacılığında Türk gemilerine bir özelleştirme uygulanmıştır. Kabotaj Kanunu ile birlikte taşıma işleminin Türk gemilerine geçmesi Lozan’da müzakere edilmiştir. 1 Temmuz Kabotaj Bayramı olarak tarihe geçen günde denizcilik faaliyetlerini öne çıkaran özel etkinlikler yapılmaktadır.

Mustafa Kemal, Haliç’e zincirlenen donanmanın zincirlerini Cumhuriyet Donanması ile kırmıştır. Bu başarılı süreç “Mükemmel ve kadir bir Türk Donanmasına malik olmak gayedir” temelinde gerçekleşmiştir. Şanlı Türk Donanması’nın yükselişi halen devam etmektedir.  Karadeniz, Ege ve Doğu Akdeniz’in küresel kurgularla, hain Siyonist-Haçlı ittifakları ile şekillenmesine izin vermemiştir. 2009 yılından itibaren Hint Okyanusu’nda sürekli savaş gemisi bulundurabilen, kendi savaş gemisini, silahını ve sensörünü yapabilen bir kuvvet olmasını sağlamıştır. Türk Donanması, Türkiye’nin özellikle deniz jeopolitiği konusunda denizcileşmesinin ilerlemesi sağlanmıştır. Anadolu’yu ve “Mavi Vatan”ın derinliklerini buluşturan Şanlı Donanmamızın başarıları, kararlılığı ve iradesi olmuştur.

MAVİ VATAN EN BÜYÜK EMANET

Binlerce yıllık medeniyetlerin varisi olduğumuz Anadolu topraklarının tarihi mavi derinliklerle iç içedir. Yarımada coğrafyası ile bir deniz devleti olan Türkiye, kara ülkesinin yarısı kadar deniz ülkesine, yani kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölgeye (MEB) sahiptir. Bu deniz ülkesinin sınırları Mavi Vatanımızdır. Doğu Akdeniz’de 2004 ve 2010 yıllarında iki kere Birleşmiş Milletler (BM)’e bir nota ile MEB alanlarımız bildirilmiştir.3

İlk Türk amirali Çaka Bey’in İzmir’de donanmasına enerjisini verdiği Türk yurdu, Barbaros Hayrettin, Zağanos İbrahim Paşa ve Mustafa Kemal gibi denizi üç boyutlu görebilen stratejiyi ve jeopolitiği iyi analiz edenler sayesinde açık denizlere kavuşabilmişizdir. Geçmişten bu yana bir yarımada coğrafyasına sahip olan ülkemizin güvenlik ve ticaret bağları denizler ile aynı çemberdedir. Bu son on asırda değişmeyen ve gelecekte de değişmeyecek olan jeopolitik gerçeklerdir.

Mavi Vatan, bir ülkenin ilan ettiği, kıyılarından 370 kilometreye kadar uzatabileceği, “Münhasır Ekonomik Bölge” olarak isimlendirilen deniz sahasıdır. Mavi Vatan’ın dibindeki doğal kaynaklar ve içindeki balıkçılık alanları konusundaki her türlü tasarruf ve inisiyatif ilgili ülkeye aittir. Türkiye’nin Mavi Vatanı 460 kilometrekare kadardır. En yakıcı sorun sahası, hidrokarbon yatakları ile dolu olduğu bilinen Doğu Akdeniz havzasıdır.4

Doğu Akdeniz havzasında rekabet gün geçtikçe artmakta, rekabet ortamı kızışmaktadır. Ülkemiz Doğu Akdeniz’de 2 sismik araştırma gemisi ve 2 sondaj gemisi ile varlığını sürdürmektedir. Üçüncü sondaj gemisi ise İngiltere’den temin edilmiş olup, Şanlı Türk Donanmasına kavuşmak üzere yola çıkmıştır. Mavi Vatan, Şanlı Türk Donanmasının şerefli amiralleri, askerleri ve mürettebatı ile korunmaktadır. Gençlik, emanet edilen Mavi Vatan’ı Şanlı Ordumuzun bir adım gerisinde, Üniversitelerde, Liselerde ve sokaklarda korumaktadır. Mavi Vatan, Çaka Bey’lerden, Barbaros Hayrettin Paşa’lara, Fatih Sultan Mehmet’lerden, Mustafa Kemallere ve oradan da gençliğe emanettir.

HEP BİR AĞIZDAN ALESTA ALESTA ALESTA

VİRA BİSMİLLAH ÇANAKKALE’YE

Nusret’in 26 mayını tarihi Türkiye lehine çevirmiştir. 8 Mart günü Çanakkale boğazını geçmek için bir kez daha harekete geçen İtilaf Devletleri donanmasına yönelik saat 11.15'te ilk atışlarla büyük bir taarruz başlatıldı. Önemli gemilerin ilk taarruzda yara almasının ardından savrulan İngiliz ve Fransız donanması, güneye yöneldi. Erenköy mevkisine gelen gemiler, bu kez de Nusrat Mayın Gemisi'nin döşediği 26 adet mayınla karşı karşıya kaldı. Mayınlara çarpan gemilerin batması ve yan yatmasıyla tarihin akışı değişmiştir.5

Olağanüstü anların yaşandığı savaşta Osmanlı Devleti kesin zafer elde etti. Bu zafer, tarihe "Çanakkale Deniz Zaferi" olarak geçti ve Çanakkale'nin geçilmezliği tüm dünyaya ispat edilmiştir.

Bugün tarihin yeniden tecelli ettiği dönemleri yaşıyoruz. 18 Mart Çanakkale Zaferi, içinde bulunduğumuz deniz yüzyılında çok daha anlamlıdır.

Dünyanın geldiği noktada zayıflayan emperyalist bloğun saldırganlaştığını görüyoruz. 15 Temmuz hain darbe girişimi, Kasım Süleymani’nin şehit edilişi, Trump-Natenyahu imzalı Yüzyılın Anlaşması denilen Filistin’i İmha Planı, Ege Adaları’nda icra edilen İskender 2020 “sözde” tatbikatı ve Doğu Akdeniz Gaz Forumu, ABD-İsrail merkezli bloğun son saldırılarıdır.

15 Mart’ta Çanakkale’de Türkiye Gençlik Birliğinin önderliğinde Türk milletiyle bütün dünyaya vereceğimiz mesaj, Şanlı Türk donanması ve ordusuna cesaret, KKTC’nin egemenliği başta olmak üzere Türklerin mavi vatandaki haklarına tavizsiz sahip çıkmak, mazlum milletlere kararlılık aşılamak, emperyalist ittifaka ise ders olacaktır.

Türkiye için Anadolu ne ise, çevrelendiği deniz yetki alanları yani “Mavi Vatan”ımız da odur. Vatan savunması, denizden başlar. Türk gençliği, geçmiş nesillerden aldığı bu derin mirasın daimi bekçisidir ve yalnız karada değil Mavi Vatanımızda da vatan savunmasındadır.

Türkiye Gençlik Birliği 15 Mart’ta Çanakkale’de, Mavi Vatan’da pruvada!

 

Büşra Ezgi

TGB Denizli İl Yöneticisi

 

KAYNAKÇA:

1- https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/342887

2- Cem Gürdeniz, Hedefteki Donanma, Kırmızı Kedi Yayınevi, s. 21.

3- Mavi Vatan İçin Jeopolitik Rota, Mavi Vatan Sahipsiz mi?, Soner Polat, Kaynak Yayınları, s.112, 

4- https://www.aa.com.tr/tr/analiz/mavi-vatan-i-savunmak/1655862, Cihat Yaycı, Analiz.

5- https://www.aydinlik.com.tr/turkiye-icin-donum-noktasi-canakkale-deniz-zaferi-turkiye-mart-2018

6- https://www.aydinlik.com.tr/cumhuriyet-ve-cumhuriyet-donanmasi, Cem Gürdeniz, Aydınlık Köşe Yazısı, 30 Ekim 2016.

tgb.gen.tr

Tarih:
Diğer Haberler