YAZAR
Türk siyasetinde her dönem derin bir çalkantı içerisinde geçmiştir. Emperyalizmle mücadele içerisinde geçen 150 yıllık sürecimiz hayati öneme sahip dersler içermektedir. Tarık Zafer Tunaya, İkinci Meşrutiyet dönemi için “Türk tarihinin siyasi laboratuvarı” tabirini kullanmıştır. Hocanın tabiri yerinde ve doğru bir tabirdir. Günümüz çelişkileri üzerine anti emperyalist mücadele hattında olan her Türk vatandaşı için Jöntürk hareketi büyük dersler içermektedir. Jöntürkler ve İttihatçılar her ne kadar iktidarda oldukları dönem üzerinden tartışılmış olsa da uzun süren bir muhalefet dönemi yaşamışlardır. Bu dönem özellikle günümüz iktidar muhalefet ilişkileri açısından dikkatle incelenmelidir. Bu yazımızda İttihatçıların örgütlerini bölmeye götürecek anlayış farkları üzerinden bugünkü iktidar-muhalefet ilişkilerini inceleyeceğiz.
Filizlenen Muhalefet
Meclis-i Mebusan’ın kapatılmasından sonra otuz üç yıl süren İstibdat dönemi, Türk Devriminin önemli bir mirasını da içermektedir. Bu dönemde Yeni Osmanlılar Cemiyeti’nden gelen birikim, tıbbiye öğrencilerinde yeniden gelişme bulmuştur. İbrahim Temo, İshak Sükuti, Abdullah Cevdet, Mustafa Necip ve Hüseyinzade Ali gibi genç tıbbiyelilerin kurduğu İttihad-ı Osmani Cemiyeti, Fransız Devriminin yüzüncü yılında 1889 tarihinde kurulmuştur. İnciraltı İçtimaı adını verdikleri toplantılarla istibdat altındaki vatanı kurtarma ideallerini büyüten gençler 1895 yılına kadar sadece ideolojik olarak kendilerini geliştirme çabası içerisine girdiler. Bu dönemde örgütlenme özellikleri olarak İtalyan devrimci örgütü Carbonari ve mason localarının örgütlenmelerinin gizliliğinden etkilendikleri de tarihsel bir gerçekliktir. 1895 yılında jurnallenen Birinci Bab-ı Ali Baskını planından sonra bu cemiyet artık İstanbul’da faaliyetlerine devam edememiştir. Bu dönemden sonra Avrupa’daki liderlerden Ahmet Rıza ile ilişki içerisine giren ittihatçılar Paris ve Selanik bölgelerinde örgütlenme faaliyetlerine girişmişlerdir.
Sultan Abdülhamit’e muhalefet çok da uzaklarda değildi. Bizzat kendi yeğeni muhalif liderlerden bir tanesiydi. Sultan Abdülhamit’in kız kardeşinin kocası olan Damat Muhtar Paşa’dan olma oğlu Mehmet Sabahattin de Avrupa’da Jöntürk hareketine katılmıştı.
4-9 Şubat 1902 Paris Birinci Jöntürk Kongresi
Avrupa’daki İttihatçı liderler arasındaki farklılık toplumlara ve toplumsal olaylara yaklaşımdan doğan bir farklılıktı. Hepsinin ortak fikri despotik Abdülhamit rejimine karşı mücadele eden unsurların bir araya gelmesi idi. Bu fikir kısa zamanda yakıcı bir ihtiyaç halini almış ve Paris’te büyük bir kongre düzenlenmesi fikrinde ortaklaşırmıştır. Birleşme amacıyla toplanan kongre yapılan tartışmalarla bir bölünme kongresi halini almıştı.
Kongrede iki farklı görüş belirginleşiyordu.
Prens Mehmet Sabahattin’in liderliğindeki görüş silahlı mücadeleye başlanması, devlet sisteminde adem-i merkeziyetçi bir çizgiye gelinmesi ve gerçekleştirilecek devrimde dış ülkelerden yardım alınmasını savunuyordu.
Ahmet Rıza’nın liderliğinde silahlı mukavemet şartları oluşmadığını, İmparatorluğun tüm uyruklarına eşit haklar sağlayacak anayasal monarşi koşullarında sıkı bir merkezi yönetimin şart olduğunu ve dış ülkelerden destekli yapılacak devrimin ilkesel olarak kabul edilir olmadığını savunan bir grup vardı.
Kongre katılımcılarının bölünmesi, bu bölünmeden sonra iki ayrı örgütün oluşmasına yol açtı. Ahmet Rıza grubu Terakki ve İttihat Cemiyet’ini kurdu. Prens Sabahattin ise Teşebbüs-ü Şahsi ve Ademi-i Merkeziyet Cemiyet’ini örgütledi. Terakki ve İttihat grubu merkeziyetçilikten yana olan ve yabancı müdahalesine karşı herkesi birleştirdi.
Prens Sabahattin’in emperyalizmle iş birliğini savunan siyasetinin devamı 31 Mart’ta rol oynayan Ahrar Fırkası olmuştur. Prens Sabahattin’in emperyalizmle iş birliği siyaseti kendisini İttihat Terakki üzerinden oluşan bir memleket düşmanlığına evriltmiş ve 1913 yılında yurttan ayrılana kadar en yakın dostları Hürriyet ve İtilaf Fırkası olmuştur. 31 Martçılarla beraber olmuş, İttihatçı liderlere karşı emperyalizmle iş birliği yapmışlardır. Prens Sabahattin ise ancak 1918’de İttihat Terakki kabinesi istifa ettiğinde yurda dönebilmiştir.
2021 Türkiye’sinde Prens Sabahattin ve Ahmet Rıza
Emperyalizmle iş birliği her zaman bölücü bir nitelik taşır. Bu niteliği emperyalizmin bölücü karakterinden gelmektedir. Bugün Türkiye özellikle 2014 sonrası süreçte emperyalizmle mücadele içerisine girmiştir. Bu dönemde tıpkı bundan yüz yıl önce olduğu gibi iki saf vardır. Bir yanda emperyalizm ile iş birliği yapanların safı varken diğer yanda mücadeleyi emperyalizme karşı verenler vardır. Yani bir yanda Prens Sabahattinler, Damat Feritler, Refik Halit Karaylar varken diğer yanda Ahmet Rızalar, Talât Paşalar, Mustafa Kemaller vardır.
Peki bugünün Türkiye’sinde bu roller hangi taraflarda somutlaşmaktadır?
Türkiye’de 150 yıldır emperyalizmle mücadele halindedir. Bu süreçte emperyalizm dış cephede yönelttiği saldırılarla beraber iç cephede de bölücü ve gerici faaliyetleri desteklemiştir.ABD’nin iç cephede en büyük aparatı FETÖ ve PKK idi. 2014 sonrası süreçte Türkiye’nin Amerikancı Gladyo’yu ezmesi ile beraber Türk Devleti emperyalizmle göğüs göğüse bir savaşa girdi.
CHP önderliğindeki muhalefet bloğu TSK’nın PKK ile mücadelesine ve FETÖ ile mücadelesine iktidar karşıtlığından dem vurarak karşı çıkarak günün emperyalist kampına hizmet etmektedir. Suriye’nin Kuzeyi’nde, Libya’da, Azerbaycan’da, Kırım’da ve Doğu Akdeniz’de verilen bağımsızlık savaşının karşısında olmak gene aynı şekilde bugün Prens Sabahattin gibi tavır almaktır.
PKK’nın siyasi bürosu HDP’nin önünde siper olmak aynı şekilde emperyalist projelerin ürünüdür. CHP oluşturduğu yeni kimliği ile Kemalist Devrimden vazgeçmiş ve Atlantik projeleri ile bütünleşmiştir. Oluşturduğu sözde aydın kitlesi de demokrasi adı altında Cumhuriyetin temel nitelikleri ile hesaplaşıp, liberal bir söylemle Amerikancılığı savunmaktadır.
Bugünün emperyalist kuvveti şüphesiz Amerika Birleşik Devletlerdir. Bugün kim ABD ve Başkanı Biden’dan destek talebinde bulunuyorsa, bu devrin Prens Sabahattin’i o’dur.
Bugün kim PKK ve onun siyasi bürosu HDP ile “dost” ilişkisi kuruyorsa bugünün Refik Halit Karay’ı o’dur.
Bugün AB Yerel Yönetimler Özerklik Şartını destekliyorsa bugünün Rıza Tevfik’i o’dur.
Bugün ABD ile cephede savaşan askeri itibarsızlaştıran, Türk Devletinin ismini soykırımla, katliamla anan kimlerse bu devrin Damat Feritleri onlardır.
Bugün bu siyasetlerin temsilcisi CHP-HDP-İYİ Parti bloğundan oluşan Millet ittifakıdır.
Türkiye yüz yıldır Hürriyet İtilafçı zihniyet ile İttihatçı-Kemalist Devrimci çizginin savaşına sahne olmaktadır. Türk Devletinin geleneği ve anti emperyalist mücadele birikimi nasıl yüz yıl önce iç ve dış düşmanlara galebe çaldıysa bugün de aynısı olacaktır.
Prens Sabahattincilik oynayanların sonu Prens Sabahattin gibi olacak ve kazanan yeniden Ahmet Rızalar olacaktır.
Berat Karaaslan
TGB İstanbul İl Yöneticisi
KAYNAKÇA
1) https://tgb.gen.tr/serbest-kursu/ii-abdulhamit-in-meclisi-kapatmasina-sebep-olan-telgraf-30959